Anasayfa

Küresel Sumud Filosu'ndaki Türk aktivistler ifade verdi

İsrail tarafından uluslararası sularda saldırıya uğrayıp alıkonulduktan sonra Türkiye'ye dönüşleri sağlanan Küresel Sumud Filosu'ndaki Türk aktivistlerin savcılıkça bilgi sahibi olarak ifadeleri alındı.

Haber Giriş : 2025-10-05T07:27, Son Güncelleme 2025-10-05T11:57

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, İsrail'in Küresel Sumud Filosu'na saldırısının ardından uluslararası sularda Türk vatandaşlarının alıkonulmasına ilişkin başlatılan soruşturma sürüyor.

Bu kapsamda, İsrail'den İstanbul'a getirildikten sonra Adli Tıp Kurumu'na götürülen Türk aktivistler, sağlık kontrolünden geçirilmelerinin ardından bilgi sahibi olarak burada savcılığa ifade verdi.

Aktivistlerden Haşmet Yazıcı ifadesinde, açık denizde gemilerine dronla bombalı saldırıları düzenlendiğini, bu saldırılarda fiziki yaralanmalar olduğunu ve yelkenin yandığını ifade etti.

Hücum botlarıyla gelenlerin teknelerini taciz ettiğini ve batırmak istediğini belirten Yazıcı, daha sonrasında İsrail'e ait komandoların tam teçhizatlı bir şekilde tekneye çıktıklarını ve kontrolü ele aldıklarını söyledi.

Yazıcı, limanda 3 saat boyunca elleri arkada, kafaları yere bastırılmış şekilde beton zeminde oturduklarını kaydederek, kendilerine kötü muamelede bulunulduğunu ifade etti.

Askerlerin kendilerine, "Gazze'ye gidiyormuşsunuz, gelin de İsrail hapislerinde tatilinize devam edin. Artık sizin için yeni bir süreç başlıyor." şeklinde tehditvari konuştuğunu belirten Yazıcı, "Bu esnada alanda yaşlı ve zayıf olan, o pozisyonda saatlerce duramayan kişileri pozisyon değiştirdiklerinde tekmeyle kafalarını yere bastırmak suretiyle secde pozisyonunda ters kelepçeleyip 1-2 saat beklettiler." diye konuştu.

Yazıcı, Türkçe ifade vermek istediklerini söylediklerinde kendilerinin başında bekleyen kadın güvenlik görevlisinin "Pis Türkler, zaten pis kokuyorsunuz." dediğini, ırkçılık yaptıklarını söylediğinde ise tehdit edildiğini ifade etti.

Alıkonuldukları süre boyunca kendilerine ne tür sorular yöneltildiğinin sorulması üzerine Yazıcı, "Bize neden İsrail topraklarına izinsiz girdiğimizi sordular. Ben de 'Biz İsrail topraklarına girmedik, bizi uluslararası sularda cebren kaçırdınız.' dedim. Gazze'ye neden gittiğimizi sordular. Ben de orada soykırım olduğunu, çocukları öldürdüklerini, yardım malzemeleri götürdüğümüzü, yine uluslararası hukuka uygun olarak Gazze'ye gitmek için yola çıktığımızı söyledim." dedi.

Yazıcı, kendilerine 3 kağıt imzalatılmaya çalışıldığını, kendisinin İbranice bilmediği için bu kağıtları imzalamadığını söyledi.

- "Sayısız kere taciz edip fiziksel müdahalede bulundular"

Aktivistlerden Bekir Develi ifadesinde, Gazze'ye insani yardım götürmek üzere giderken uluslararası sularda müdahaleye uğradıklarını, İsrail askerleri tarafından psikolojik ve fiziksel şiddet uygulandığını, ellerinin arkadan sıkı şekilde kelepçelendiğini ve bu nedenle morardığını ifade etti.

Kendilerine alıkonulduktan 2 gün sonra yemek verildiğini, 4 gün boyunca su verilmediğini ve istediklerinde ise fiziksel müdahalede bulunduğunu kaydeden Develi, "Namaz kılmaya çalıştığımızda bizlere müdahalede bulunuyorlardı. Teknedeyken dronla sayısız kere taciz edip fiziksel müdahalede bulundular. Kendi hücum botlarıyla da teknemizin yanından geçerek batırmaya çalıştılar. Yanımda bulunan bütün kişisel eşyalarım param, bu kişiler tarafından çalındı." dedi.

- "Avrupa vatandaşlarına böyle bir muamelede bulunmadılar"

Aktivistlerden Mesut Çakar ise ifadesinde, alıkonulduktan sonra limana vardıklarında, ters kelepçe pozisyonunda, sıcak asfalt üzerinde başları yerde olacak şekilde yaklaşık 1 saat bekletildiklerini, bu sırada gemiden Mustafa Çakmakçı isimli arkadaşının kolunun kırıldığını söyledi.

Daha sonra büyük bir salona götürüldüklerini burada üst araması ve pasaport kontrolü yapıldığını, kendisinden 3 kağıt imzalanmasının istendiğini belirten Çakmakçı, şunları kaydetti:

"Orada bulunan Avrupa vatandaşlarına böyle bir muamelede bulunmadılar. Sadece Türk vatandaşlarına karşı aşağılayıcı davranışlarda bulundular. Bana ait olan bazı kişisel malzemelerimi çaldılar. Polis aracının içinde kafes gibi bir alan vardı. Buraya 2 kişi bile zor sığardı. Bu alanda yaklaşık 2 saat yolculuk yaptık ve bizi İsrail hapishanesine götürdüler. İsrail hapishanesinde bulunan kafes gibi bir alanda yaklaşık 2-3 saat beklettiler. Hapishanedeyken bize su vermediler. Cezaevinde yaklaşık 3 gün kadar bulunduk. Bu süre zarfında tuvalet çeşmesinden su içtik. Avustralya vatandaşı olan Ebubekir isimli arkadaşımızı tek başına sorguya alıp darp ettiler. Astım hastalığı bulunan 2 vatandaş nefes alıp vermekte zorlanıyordu. Bunlara ilaç dahi vermediler. Ayrıca, hapishanede 2 saatte bir bizi uyandırıyorlardı. Yer değişikliği yapıyorlardı. İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir isimli şahıs hapishaneye geldi. Ardından bizi kafes ve hücrelere böldüler. Sıklıkla hücrelerden alıp açık alanlara, kafeslere koydular. Karşımızda gülerek sigara içip, fotoğraf ve videolarımızı çektiler."

- Ne olmuştu?

İsrail ordusu, 1 Ekim'de Gazze'ye insani yardım taşıyan Küresel Sumud Filosu'na saldırmış ve filodakileri yasa dışı şekilde alıkoymuştu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, saldırının ardından uluslararası sularda Türk vatandaşlarının alıkonulmasına ilişkin "Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ndeki düzenlemeler", Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 15. maddesindeki yetki kuralları ve Türk Ceza Kanunu'nun 12. ve 13. maddelerindeki görev kuralları çerçevesinde "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması", "nitelikli yağma", "mala zarar verme" ve "eziyet" suçlarından soruşturma başlatmıştı.

Soruşturma kapsamında, Türkiye'ye getirilen aktivistlerin sağlık kontrolü için götürüldükleri Adli Tıp Kurumu'nda 11 savcı tarafından ifadelerinin alınmasına karar verilmişti. Ayrıca, suçun uluslararası suç kapsamında kalması nedeniyle Türk vatandaşı olmayan aktivistlerin de isterlerse ifade verebileceği öğrenilmişti.

Anadolu Ajansı