Yavuz Donat
KPSS... Ve 1938'de bir kopya olayı
Sağlık, mutluluk, barış içinde nice bayramlara diyelim ve...
Bayrama bir "kopya hikâyesiyle" girelim. Aylardır "KPSS ve kopya" konusuyla meşgulüz.
Önce "yok" denildi.
Sonra "var."
Ve "olaya" savcılık el koydu.
Sahi Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda "kopya nasıl oldu?"
Dileriz "bu iş aydınlanır?.. Sorumluları cezalandırılır."
***
Hikâyemiz "1938'deki bir kopya olayı."
Eskiden okullarda "bakalorya sınavı" vardı.
Yani "olgunluk."
Bu sınavı geçemeyen "okulu bitirmiş sayılmazdı."
***
Tarih 14 Nisan 1938...
"Bakalorya sınav soruları" dışarı sızdı ve...
"Bakalım" sonra neler oldu?
Ali Haydar Taner
Ali Haydar Taner... 1883-1956.
Almanya'da okumuş bir Türk aydını.
Ziya Gökalp'in sosyoloji dersi verdiği yıllarda, psikoloji okutan bir öğretmen.
"1926-İlkokul Programı'nın" mimarlarından.
"Her sınıfta bir etajer bulunsun... Üstüne Türkçe sözlük... Tarih ve coğrafya atlası... Kaynak kitaplar konulsun" diyen eğitimci. Parlak bir kariyer.
"Talim Terbiye"den alınıp, "öğretmenliğe atanmasının" arkasında acaba "Bakanlık üst bürokrasisinin onu kıskanması" mı var?
***
"1938'deki kopya olayını ve Ali Haydar Taner'in başına gelenleri" bir dergide okuduk:
Türk Yurdu-Ekim 2010-Doç. Dr. Bahri Ata.
İade-i itibar... Ve KPSS rezilliği
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Bahri Ata "bu büyük eğitimciye haksızlık yapıldığını" düşünüyor.
Ve onun "itibarının iadesini" öneriyor.
Bahri Ata'ya göre "bir ilköğretim okuluna ya da eğitim fakültesine ismi verilirse, Ali Haydar Taner'in itibarı iade edilmiş olur." "Hikayemize" burada nokta koyalım ve "başa" dönelim...
Ne olacak bu "KPSS skandalının" sonu?
"Kime, nereye" uzanacak?
Olayın "aydınlanması" ne kadar zaman alacak?
Bu çağda, doğru dürüst bir sınav yapamayan Türkiye... Tam bir rezillik... Büyük bir ayıp.
Daktilo başında ölüm
Devlete küsülmez.
8 Eylül 1938'de "Talim Terbiye" üyeliği gibi bir yüksek görevden alınan Ali Haydar Taner "devlete küsmüyor."
1948'e kadar "öğretmenlik" yapıyor.
1948'de emekli oluyor.
***
Ama emekliliğinde de "mesleki çalışmalarını" sürdürüyor.
Ve 30 Aralık 1956'da, pazar gecesi "yabancı kelimelere karşı, Türkçe kelimeler bulmaya çalışırken" daktilosunun başında, kalp krizinden ölüyor.
Cenaze töreninde "Muallimler Birliği Başkanı" İbrahim Kafesoğlu konuşuyor
Madalyonun önü, arkası
Bu olay gösteriyor ki: Cumhuriyet'in ilk yıllarında "devlet böyle işliyor." Her "olumsuzluğun" anında üstüne gidiliyor.
Ve kısa zamanda sonuç alınıyor.
Kamuoyuna açıklanıyor.
***
Ancak bir de "madalyonun tersi" var.
O da şu:
Bakan, acaba, kendisine tanınan yetkiyi "kötüye mi kullandı?"
Ali Haydar Taner "cezayı" gerçekten hak etti mi?
Ali Haydar Bey görevden alınmasa yükselecek, "Talim Terbiye'ye" başkan olacaktı.
Müfettiş raporu
Milli Eğitim Bakanlığı hemen bir "müfettişler kurulu" oluşturdu.
Kuruldaki 4 müfettiş:
Cevat Dursunoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Kadri Yörükoğlu, Halil Vedat Fıratlı.
Müfettişler bir buçuk ay çalıştılar.
Ve raporlarını yazdılar:
-......soruları çoğaltmak için bir aday memur seçilmiş... Soruların teksiri sırasında bu memur yalnız bırakılmıştır.
***
Dönemin "Milli Talim ve Terbiye Heyeti" üyesi Ali Haydar Taner "sınav sorularını çoğaltan memuru yalnız bırakmaktan" sorumlu bulundu.
Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan da "bu ihmalinden dolayı" onu "Talim Terbiye"den aldı.
"Bir okula öğretmen olarak tayinine" karar verdi.