Fikret Bila/milliyet
Milliyet'te önceki gün manşetten duyurduğumuz, 16'sı meslekten çıkarma olmak
üzere 268 hâkim ve savcı hakkındaki disiplin cezalarını konu alan, "Yargıda
vahim tablo" başlıklı haberimizi değerlendiren Adalet Bakanı Cemil Çiçek,
"Hâkimlik-savcılık mesleği şüphe kaldırmaz" dedi.
Çiçek, haberde yer alan bilgilerin, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart'ın soru
önergesine kendi imzasıyla verdiği yanıtta yer aldığını anımsatarak, şu değerlendirmeyi
yaptı:
"Yargı herkesin gözü önünde ve herkesin gözü üzerinde olan bir kurumdur.
Bu nedenle şeffaf olması gerekir. Sayın Kart'ın soru önergesi yasama organının
bir denetim yöntemidir. Ben de bu denetimin gereği olarak sorulara Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun verileriyle yanıt verdim. Denetim mekanizmasının
böyle işlemesi gerekir."
'Şüphe ve gölge olmaz'
Çiçek, 2 yılda 16'sı meslekten çıkarma olmak üzere 268 hâkim ve savcının çeşitli
disiplin cezasına çarptırılmasını ise şöyle değerlendirdi:
"Yargı örnek olması gereken bir kurum. Vatandaşın gözünde hakkın, hukukun,
adaletin güvencesi. Bu nedenle her yönüyle örnek, tertemiz olması gereken bir
kurum. Bu nedenle verilen disiplin cezaları gayet tabii anlamlıdır. Öncelikle
bu, kurumun kendi içindeki hassasiyetini gösteriyor. Diğer yandan, hâkimlik-savcılık
mesleği hiçbir şüphe ve gölgeye tahammülü olmayan bir meslektir.
Hukukun ve rejimin güvencesidir. Belki başka mesleklerde daha hafif cezalarla
karşılanabilecek davranışlar, yargıda bu müsamahayı görmez. Nitekim görmediği
de anlaşılıyor. Bu bakımdan da anlamlıdır. Bu meslekle ilgili olarak en küçük
bir gölge, bir şüphe, müsamaha görmeden cezalandırılıyor. Bu cezalar da Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda meslek mensupları tarafından veriliyor.
Tabii, disiplin cezası gerektirecek hiçbir davranış olmaması en ideal durumdur. Yargı neredeyse 10 bin kişilik bir camia, ama böyle de olsa mesleğin niteliği gereği her hâkim, her savcı çok önemli. Bu bakımdan olaya sayısal olarak değil, nitelik olarak yaklaşmak doğru olur. Verilen cezalar mekanizmasının işlediğini, kurumun kendi denetimini iyi işlettiğini gösteriyor."
"Ben katılmıyorum"
Çiçek, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bu kararları aldığı toplantılara
katılmadığını belirtirken de şu yorumu yaptı:
"Ben bu toplantılara özellikle katılmıyorum. Benim katılmam yanlış anlaşılabilir.
Kararlara bir siyasi gölge düşmesin diye böyle davranıyorum ki, çoğu adalet
bakanımız da buna özen göstermiştir. Zaten vaktimiz de yok. Zaman uygun düşse
de katılmamayı tercih ediyorum."
CHP'ye çağrı
Çiçek, hâkim ve savcıların cezalandırılmasında dahi bir engel olmadığını, dolayısıyla
milletvekilliği dokunulmazlığının da sınırlandırılması gerektiğini savunan CHP'ye
şu çağrıda bulundu:
"Biz hazırız. Hemen yarın bütün sistem için dokunulmazlıkları, ayrıcalıkları
düzenleyelim. CHP, Meclis'teki uzlaşma komisyonuna üye versin, hemen yarın çalışmaya
başlayalım.
Bürokrasideki dokunulmazlıkların, ayrıcalıkların sorun olmadığını öne sürüyorlar
ama hâlâ yargılama soruşturma iznine tabi. Örneğin biz izin vermeseydik Devlet
Demiryolları Genel Müdürü yargılanamazdı. Benim düşüncem şu: Bu ayrıcalıkları,
dokunulmazlıkları topyekûn düzenleyelim. Yargının, yargılamanın önünü açalım.
CHP'ye çağrım budur. Milletvekillerininkini de düzenleyelim bürokrasininkini
de. 1995'te CHP Meclis'teydi. Bu yönde düzenleme yapılmasını CHP, DSP, ANAP,
DYP hepsi savunuyordu, ama gizli oylamada bu partilerin verdiği oylar çok düşük
çıktı. Gizli oylamaya gelince o yönde oy kullanmıyorlar. Bunu da anımsatmak
isterim.
Ben daha önce de aynı çağrıda bulundum, gelin Anayasa'nın 20-25 maddesini değiştirelim
ve bu ayrıcalıkları kaldıralım dedim. Bu çağrım geçerlidir.