IMF ve Dünya Bankası'nın bir ülkenin çok borçlu olup olmadığını ölçmek için
kullandığı 4 temel göstergeden 2'sine göre Türkiye halen çok borçlu konumda
bulunuyor.
Türkiye'nin borçlarının ulusal gelire oranında yaşanan düşüş olumlu olarak
değerlendirilmesine karşın yüzde 50'lik sınırın üzerinde kalarak halen çok borçlu
ülke görünümde bulunuyor.
Türkiye'nin toplam dış borç stoku, 1996'daki 79.3 milyar dolardan, 2004 sonunda
161.8 milyar dolara çıktıktan sonra bu yılın ilk çeyreği itibariyle 159.9 milyar
dolar oldu. Böylece 10 yıllık süre içerisinde Türkiye'nin dış borçları yüzde
101.7 oranında artış gösterdi. Dış borç geri ödemesi ise yüzde 164.1 oranında
artarak, 1996'daki 11.4 milyar dolarlık düzeyden bu yılın ilk çeyreği itibariyle
30.2 milyar dolara yükseldi. Aynı dönemde yüzde 200 oranında artış gösteren
ihracat miktarı da, 23.2 milyar dolardan 69.7 milyar dolara çıktı. Ulusal gelirde
de 1996'ya göre 2005'in ilk çeyreği itibariyle yüzde 68.1 oranında artış kaydedildi.
ÇOK BORÇLULUK KRİTERLERİ
Uluslar arası kuruluşların cari açık, işsizlik ile birlikte Türkiye ekonomisinin
kırılganlık noktalarından biri olarak gördükleri borç yükünün değerlendirilmesinde
kullanılan 4 temel göstergeden 2'sine göre Türkiye, halen çok borçlu ülke konumunda
yer alıyor. Toplam dış borcun ulusal gelir içindeki payının yüzde 50'yi, ihracat
içindeki payının yüzde 275'i, borç geri ödemelerinin ihracat içindeki payının
yüzde 30'u, faiz ödemelerinin ihracat içindeki payının da yüzde 20'yi aşması
çok borçluluk göstergesi olarak değerlendiriliyor. Bu göstergelerden 3'ünde
sınırı aşan ülke, çok borçlu bir ülke olarak tanımlanıyor.
Hazine'nin 1996 yılından itibaren yaptığı hesaplamalara göre, bu yılın ilk
çeyreği itibariyle Türkiye ulusal gelirinin yüzde 51.7'si düzeyinde toplam dış
borca sahip bir ülke olarak, yüzde 50 sınırını aşmış çok borçlu ülke konumunu
sürdürüyor. Türkiye, IMF ile stand-by anlaşmalarının yürütüldüğü 1999 yılından
bu yana toplam dış borç stokunun ulusal gelir içindeki payı ölçütüne göre yüzde
50'lik sınırın hep üzerinde kalarak çok borçlu ülke konumunda yer aldı.
Bu oran, kriz yılı olan 2001'de yüzde 78 ile son 10 yılın en yüksek düzeyine
ulaşmıştı. Toplam dış borçların ulusal gelir içindeki payı 2002'de yüzde 72'ye,
2003'de yüzde 60.8'e, 2004'de yüzde 54'e, bu yılın ilk çeyreği itibariyle de
yüzde 51.7'ye geriledi. Bu oran, 1996 ve 1997 yıllarında yüzde 43'ler seviyesinde
bulunurken, 1998'de yüzde 46.7, 1999'da yüzde 55.6, 2000'de yüzde 59.3 düzeyine
çıkmıştı. Bu verilere göre, bu yılın ilk çeyreği itibariyle toplam dış borcun
ulusal gelir içindeki payında ciddi bir gerileme görülüyor. Ancak, halen IMF'yle
kesintisiz olarak çeşitli anlaşmalarla ilişkilerin sürdürülmeye başlandığı yıl
olan 1998'deki yüzde 46.7'lik düzeye bile gelinemedi.
Bir ülkenin dış borç ödeme kapasitesinin ölçümü bakımından önem taşıyan toplam dış borcun ihracat içindeki payına bakıldığında Türkiye, 1996'dan 2004'e kadar yüzde 300'ün üzerindeki oranlarla çok borçlu tanımı içerisinde yer alıyordu. Toplam dış borcun ihracat içindeki payının 2004'de yüzde 256, bu yılın ilk çeyreği itibariyle de yüzde 229.6'ya düşmesiyle yüzde 275'lik çok borçluluk sınırının altına inildi. Türkiye, halen bu kriterde yüzde 165-275 oranları arasında yer alması nedeniyle orta derecede borçlu ülke konumunda bulunuyor. Borç geri ödemelerinin ihracat içindeki payına bakıldığında da Türkiye'nin 1996'dan bu yana çok borçlu ülke olduğu görülüyor. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 43.3'lük oranla bu kriterde Türkiye son 10 yılın en iyi durumuna geldi. Ancak halen borç geri ödemelerinin ihracat içindeki payı yüzde 30'luk sınırın 13.3 puan üzerinde bulunuyor. Faiz ödemelerinin ihracat içindeki payına bakıldığında ise Türkiye'nin 199-2001 döneminde içinde yer aldığı çok borçlu ülke konumundan kurtulduğu görülüyor. Türkiye 2004'de yüzde 11.3, bu yılın ilk çeyreği itibariyle de yüzde 10.6 oranıyla faiz ödemelerinin ihracat içindeki payı bakımından iyileşme gösteriyor. Bu oranlarla Türkiye yüzde 12-20 arası olarak belirlenen orta derece borçlu ülke konumunun bile gerisinde kalmış oluyor.