Zeytinburnu Belediyesi'nce Cemal Reşit Rey'de düzenlenen 8-11 Aralık Uluslar arası Göç Sempozyumunda eşine az rastlanır bir uygulama yaşandı. Yrd. Doç. Dr. Abdulvahap Kara konuya ilişkin görüşlerini aktardı.
Yrd. Doç. Dr. Abdulvahap Kara'nın konuya ilişkin Basın Açıklaması:
Dünya'da ilk defa bir sempozyum için sahte program kitapçığı üretildi. Zeytinburnu Belediyesi'nce Cemal Reşit Rey'de düzenlenen 8-11 Aralık Uluslar arası Göç Sempozyumundaki bu sahtekarlık olayı, sempozyum koordinatörünün kayınpederini son dakikada programa dahil etmek için yapıldı.
Bilindiği gibi sempozyum katılımcıları, tebliğlerin başlıkları aylar öncesinden
belirlenir. Konuşmacılardan bildiri özetleri alınır. Sempozyuma 15-20 gün kala
program netleşir ve davetiyelerle birlikte programlar her tarafa dağıtılır.
Bu sempozyumda da bu süreç yaşandı. Hatta sempozyum programını duyurmak için
eposta adreslerinden de faydalanıldı. Bunun için de bir www.gocsempozyumu.org
adıyla bir site de açılarak hizmete sokuldu.
Bütün bu duyurularda, sempozyumun 9 Aralık 2005 Cuma günkü V. oturumunda saat
11.05-11.20 saatleri arasına Yrd. Doç. Dr. Abdulvahap Kara / Mimar Sinan Üniversitesi
"Kazak Türklerinin Türkiye'ye Göçleri" olarak tebliğime yer verildi.
Ancak sempozyuma bir gün kala bana bir eposta gönderilerek tebliğ metnini göndermediğim
gerekçesiyle sempozyumdan çıkarıldığım bildirildi. Şok oldum. Bir sempozyum
programına kabul edilip adı ilgili her yere konan bir konuşmacı böyle basit
bir gerekçeyle programdan nasıl çıkarılabilirdi? Sempozyum organize etmek böyle
keyfi kararla idare edilecek organizasyonlar mıdır? Uluslar arası sıfat taşıyan
bir sempozyumda böyle bir şey olabilir mi?
Bakanlar ve hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç ve uluslar
arası alanda isim yapmış bilim adamlarının katıldığı bir sempozyumda böyle bir
ciddiyetsizlik yapılabilir mi? Ama oluyormuş. Bana gösterilen sebep uydurmaydı.
Çünkü sempozyumlarda genel teamül olarak önceden tebliğ metni istenmez, sadece
özetler ve tebliğ başlığı istenir. Nitekim, açılış günü konuştuğum bir çok konuşmacı
kendilerinin de tebliğ metinlerini henüz vermediklerini ama programdan da çıkarılmadıklarını
ifade ettiler.
Mesele sonra anlaşıldı. Meğer, bütün bunlar, sempozyum koordinatörünün kayınpederini
son dakikada programa dahil etmek için yapılmış. Sempozyumun açılış günü CCR'de
salona geldiğimde, benim adımın yerine koordinatörün kayınpederinin isminin
konulduğu sahte program kitapçıklarının aceleyle basılarak masalara konulduğunu
gördüm. Böylece, önceden program kitapçığı ulaştırılan TBMM Başkanımız Sayın
Bülent Arınç başta olmak üzere tüm sempozyum katılımcıları ile dinleyicileri
aldatılmış oldu.
Ben bu yanlışlığın önüne geçmek, programı tekrar orijinal haline döndürmek
için organizasyon komitesi başkanı Sayın Murat Aydın ve diğer yetkililerle temasa
geçtim. Yanlışlığın düzeltilmesi uyarısında bulundum. Ayrıca sayın Belediye
Başkanımıza, mensubu olduğu ve isminde “adalet” olan partisine yakışır biçimde
hem bana yapılan haksızlığa ve hem de sempozyumdaki yanlışlığa son verip adaleti
tesis etmesini söyledim.
Fakat maalesef bu girişimlerimden hiçbir sonuç alamadım. Benim istenmediğim
bir organizasyonda konuşmacı olmak istemek gibi bir iddiam yoktur. Ancak bir
hakkın istismarından doğan ciddiyetsizlik ve sahtekarlığı kamuoyu ile paylaşmak
istiyorum. Aylar öncesinden sempozyuma katılmam istendi. Kabul edip tebliğ başlığı
ile özetimi gönderdim. Kabul edildiğim tarafıma bildirildi. Sempozyumun internet
siteleri dahil tüm programlara ismim kondu. Böylece bu sempozyumda konuşmacı
olmaya hak kazandım. Artık bundan sonra sempozyum kurallarına göre, geçerli
bir sebep olmadan organizasyon komitesi başkanı dahil hiç kimsenin beni programdan
çıkarma yetkisi olamazdı. Bu yetki ancak program kesinleştirilmeden önce kullanılabilirdi.
Zaten o zaman red edilmiş olsaydık, bizim de hiçbir diyeceğimiz kalmazdı. Ama
ben konuşmacı olmaya hak kazandıktan sonra çıkarıldım. Bu olamaz. Bu bir hakkın
gasp edilmesidir. Ben bu ibretli gasp olayını dile getiriyor ve yorumu kamuoyuna
bırakıyorum.
Uğradığı haksızlıklarla sonuna kadar mücadeleyi her erdemli vatandaşın kutsal
bir görevi olarak görüyorum. Bana yapılan haksızlığı düzeltmek için sonuna kadar
nezaket ve etik kurallar çerçevesinde mücadele ettim. Ama başarılı olamadım.
Şimdi bu haksızlığı ve bir sempozyumdaki ciddiyetsizlik ve saygısızlığı kamuoyu
ile paylaşıyorum. Bunun yeni haksızlıklara karşı kamuoyunun daha dikkatli olmasına
katkı sağlayacağını ve bazı organizatörlere, sempozyum kurallarını daha iyi
öğrenmesi için vesile olacağını düşünüyorum.
Saygılarımla,
Yrd. Doç. Dr. Abdulvahap Kara
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Öğretim Üyesi