Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, emekli Tümgeneral Osman Özbek'in, Başbakanlık Müsteşarı
Ömer Dinçer'e, "kişilik haklarına saldırıda bulunduğu" gerekçesiyle
tazminat ödemesine ilişkin mahkeme kararını bozdu.
Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, 1995 yılında bir sempozyumda cumhuriyet
rejimine ilişkin yaptığı konuşmaya atfen bir televizyon kanalında konuşan Tümgeneral
Osman Özbek'in, "kişilik haklarına saldırıda" bulunduğu gerekçesiyle
manevi tazminat davası açtı.
Dinçer'in avukatı dava dilekçesinde, müvekkilinin Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak
gibi bir fikir ve davranışı bulunmadığını, davalının iddia ettiği gibi Şeyhülislam
da olmadığını belirterek, fetva vermesinin söz konusu olmadığını kaydetti. Dilekçede,
müvekkilinin "Cumhuriyet devrini tamamlamıştır" şeklinde bir ifadeyi
hiçbir zaman kullanmadığını kaydetti.
Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi, Dinçer'in "kişilik haklarına saldırıda
bulunulduğu" gerekçesiyle, Özbek'in manevi tazminat ödemesine karar verdi.
Osman Özbek, kararı temyiz edince dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne geldi.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin
kararını oy birliği ile bozdu. Daire'nin kararında, davalı Özbek'in delilleri
arasında bulunan "Bilgi ve Hikmet Dergisi"nin 1995 yılında basılan
132 sayısında Dinçer'in "21. yüzyıla girerken Türkiye ve Dünya Gündeminde
İslam" konulu sempozyumda yaptığı konuşmanın yayımlandığının görüldüğü
kaydedildi. Kararda, davacının bu konuşmasında, "Yine başlangıçta kurulurken
ortaya atılan cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığı ve işlevini kaybettiğini görüyoruz.
Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının aslında
artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür...
Türkiye'de cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği
ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam ile bütünleşmesinin gerekli olduğu
kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin başlangıçta ortaya koyduğu
bütün temel ilkelerin Laiklik, Cumhuriyet ve Milliyetçilik gibi birçok temel
ilkenin yerine daha çok katılımcı daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya
devretmesi sorumluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum"
biçiminde açıklamalarda bulunduğu belirtildi. Kararda, Dinçer'in, Başbakanlık
Müsteşarı olmasından sonra, yaptığı bu konuşmanın gündeme geldiği ve çeşitli
kademelerde eleştiri konusu olduğu anımsatıldı.
"GÖRÜŞLERİ ANAYASA İLE BAĞDAŞMIYOR"
Ömer Dinçer'in 1995 yılında bir sempozyumda yaptığı bu konuşmada, "Cumhuriyet
ve laiklik ilkelerinin yerini İslam ile bütünleşmeye terk etmesi gerektiğini
ileri sürdüğü" belirtilen kararda, davacının ileri sürdüğü bu görüşlerinin,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda yer alan "değiştirilemez ve değiştirilmesi
teklif dahi edilemez" nitelikteki hükümleri ile bağdaşmadığı vurgulandı.
Kararda, şöyle denildi:
"Davalı da (Özbek) dava konusu konuşmasında davacının (Dinçer) bu fikirlerini
eleştirmiş ve davacının Şeyhülislam gibi fetvalar verdiğini ileri sürmüştür.
Davacı Anayasa ile bağdaşmayan görüşler savunduğuna göre eleştirilere de katlanmak
durumundadır.
Davalının davacı ile ilgili olarak söylediği sözler bu açıdan değerlendirildiğinde
eleştiri kapsamında kalmakta olup düşünce açıklaması niteliğindedir. Bu nedenle
hukuka aykırılıktan söz edilemez. Bu durumda davanın tümden reddi gerekirken
kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir." Ömer Dinçer, karar
düzeltme isteminde bulunabilecek. Bu istem de 4. Hukuk Dairesi'nce görüşülecek.
İstem reddedilirse dosya yerel
mahkemeye gidecek.
Mahkeme ilk kararında direnirse dosya temyiz edilmesi halinde Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu'na gelecek.