Bardakoğlu, "dindarlığı savunmanın avama kaldığını"
belirterek, "Dini şehre getirmemiz ve şehir dindarlığını, entelektüel bakışı
kurmamız gerekiyor" dedi. Bardakoğlu "Keşke din adamları aristokrat sınıftan
çıksaydı" diye yakındı.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr Ali Bardakoğlu, "dindarlığı savunmanın avamın
üzerine kaldığını" söyledi. "Keşke din adamları aristokrat kesimden çıksaydı"
diye yakınan Bardakoğlu, "Toplumda entelektüel dini bir düşünce oluşturmazsanız,
şekiller dinin yerine geçer, avam dindarlığı, dindarlık olarak algılanır. Şekil
dindarlığın simgesi değildir" dedi. İsmailağa Camisi'ndeki cinayet ve linçle
başlayan tarikat tartışmalarını SABAH'a değerlendiren Bardakoğlu, "İyi bir
Müslüman olmak için, bir şeyhin peşinden gidilip, tarikata girilmesi
gerekmediğini" söyledi. "Cemevini de cem törenini de biliyorum" diyen Bardakoğlu,
"Aslında bir ceme de katılmak isterdim; kaygım, çekincem yok" dedi, ancak
görevinin bunu engellediğini belirtti. Din görevlilerinin çoğunluğunun kırsal
kökenli olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, kadrosunun sadece yüzde 7'sinin
yüksekokul mezunu olmasından yakındı. Bardakoğlu, şöyle dedi: "Bizim bu
performansla, globalleşen dünyada, AB sürecinde Avrupa'daki şehirlerle
karşılaşmamız çok zor. Din görevlisi kendini iyi yetiştirmezse insanlar başka
alternatiflerin peşinde koşabilir. Taassupla, hurafe, irtica ile mücadele etmesi
gerekenler din adamlarıdır ve din bilginleridir."
DİNİ ŞEHİRE GETİREBİLSEK
Aydınları dine sahip çıkmadıkları için eleştiren Bardakoğlu,
"Keşke din adamları aristokrat sınıftan çıksaydı, hali vakti yerinde olan kesim
çocuklarını din adamı yapsaydı" dedi. Bardakoğlu sosyolojik bir tahlilde
bulunarak şöyle devam etti: "Köyden kasabaya, şehre giden kendi kültürünü de
götürüyor. Dini şehre getirmemiz ve şehir dindarlığını, entelektüel bakışı
kurmamız lazım. Aydınlarımızın öteleyen bir tavır içinde olmaması gerekir.
Toplumda entelektüel bir düşünce oluşturamazsanız şekiller dinin yerine geçer,
avam dindarlığı dindarlık olarak algılanır. Eleştiriler yoğunlaşınca bu kez
duygusal taraftarlık başlıyor. Dindarlığı savunma belli bir kesimin, avamın
üzerine kalıyor. Bunu telafi etmemiz lazım. Artık sosyolojik dinden biraz da
entelektüel dini anlayışa geçmemiz gerekiyor."
TARİKATLARLA TARTIŞALIM
Diyanet olarak "gruplarla, dini anlayışlarla çatışmaksızın
hepsini kucaklayıcı bir noktada durmaya çalıştıklarını" söyleyen Bardakoğlu,
şunları ekledi: "Cemaatlerin ve tarikatların, dinin asıl kaynakları Kuran'dır,
Peygamberdir, sünnetleridir. Bir insanın iyi bir dindar, iyi bir Müslüman olması
için bir şeyhin peşinden gitmesi, bir tarikata girmesi gerekmez. Bir şekle
bürünmesi yeterli olmaz. Şekil dindarlığın simgesi ve yolu değildir. Cemaatleşme
ve tarikat hareketleri bütün dinlerin karşı karşıya kaldığı ve yaşamak zorunda
olduğu bir olgudur. Önemli olan bunları sağlıklı bir bilgiyle beslemek, bunların
dışa açılmasını ve bilgilerini tartışmasını sağlamaktır. Toplumlar kapandıkça,
iç bilgi kutsallaşır. Suçlandıkça, içine kapanırlar. Tüm sivil dini
inisiyatifler sahip oldukları dini bilgilerini tartışabilsinler,
konuşabilsinler, geliştirebilsinler. Biz indirgemeci, tekelci yaklaşımlara
karşıyız."
CEMEVİNE GİDERİM AMA
Bardakoğlu, "Diyanet İşleri Başkanı olarak cemevine gider misiniz?" sorusuna da şu yanıtı verdi: "Aleviler kardeşimizdir. Alevi kardeşlerimizin dışlanması, incitilmesi, hele hele İslam dışı gösterilmesi, hiç razı olmayacağımız büyük bir yanlıştır. Bir akademisyen olarak farklı dini anlayışları, dini grupları izleme, gözleme imkanım oldu. Cemevini de, cem törenini de biliyorum. Aslında katılmak isterim. Kaygım, çekincem yok. Çünkü bizim sahip olduğumuz bilgi derme çatma bilgi değil ki. Ama Diyanet İşleri Başkanı olarak hiçbir cemaatin, hiçbir dini oluşumun, hiçbir dini anlayışın, hiçbir mistik şeyin törenlerine ve cemaatlerine katılmıyorum. Alevi ve dini cemaat önderleriyle de bir araya geliyoruz. Çünkü biz devletiz. Kendi zevkimize ve tercihimize göre ilişkiler kuramayız."