Alemdaroğlu'nun yazdığı kitapla, Amerikalı doktorun kitabı arasındaki benzerlik aşırı. Kaynak gösterilmeden kelimesi kelimesine alıntılar yapılmış. Rektör Alemdaroğlu'nun kitabının çalıntı olduğu, Cumhurbaşkanı'na da bildirildi, ama ses çıkmadı. Oysa onun bu suçu inceleyecek komisyonları var. Danıştay açıkça 'eser hırsızlığı'nın muhatabı YÖK'tür diyor, ama YÖK'ün ne geçmiş ne de bugünkü yönetimi konuyu Etik Kurul'a bile götürmedi.
TürkTabipler Birliği, İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'-nu bir
başkasının eserini çaldığı iddiasıyla iki ay meslekten men cezasına çarptırdı.
Bu suçlamayı kanıtlayacak belgeler var mı elinizde?
Soruşturmayı İstanbul Tabip Odası yaptığı için bizde bütün belgeler var.
Kemal Alemdaroğlu'nun kitabıyla, bir Amerikalı doktor tarafından yazılmış orijinali
arasındaki benzerliklerin oranı ne?
Bilirkişi raporlarına göre, Alemdaroğlu ve iki arkadaşının yazdığı 226 sayfalık
kitapla, orijinal kitap arasındaki benzerlik kabul edilebilir boyutların çok
üzerinde. Bilirkişi raporlarına göre, Alemdaroğlu'nun kitabında, orijinal kitaptan
yer yer kelimesi kelimesine çeviri, yer yer metne tam sadık kalınmadan çeviri,
yer yer de adaptasyon biçiminde alıntılar var. Alemdaroğlu ve iki arkadaşının
yazdığı kitabın adı 'Laporoskopik Cerrahi'. Amerikalı Dr. Phillipe Jean Quilici'nin
yazdığı kitabın adı da 'New Developments in Laporoscopy' yani laporoskopide
yeni gelişmeler. Ayrıca orijinal kitaptaki şema ve resimlerin tamamı da olduğu
gibi alınmış. Oysa bu şemaları ve resimleri yapan kişinin adı orijinal kitapta
yazılı. Ama Alemdaroğlu ve arkadaşları, metin, şema ve resim alıntılarıyla ilgili
hiçbir kaynak göstermiyor.
Hiç mi?
Hiç. Kitabın sonundaki referanslara bakıyorsunuz, orijinal kitabı yazan insanın
adı hiç geçmiyor. Referanslarda, kitaptaki resimlerin ve şemaların sahibi olan
kişinin adı da bulunmuyor. Bazıları, orijinal kitap için, 'Bu bir gerçek eser
değil. Çünkü bu kitapta bir tıp tekniği tanıtılıyor' gibi iddialarda bulunuyor.
Özrü kabahatinden büyük bir yaklaşım bu.
Niye?
Manuel bir şey eğer bize eser olarak tanıtıldıysa, o zaman bu da büyük bir aldatmacadır.
Çünkü Alemdaroğlu ve arkadaşları yazdıkları kitabın önsözünde, 'Endoskopik cerrahi
alanında Türkçe yazılmış teknik bir kitabın olmaması, bizi bu eseri hazırlamaya
teşvik etti' diyorlar. Demek ki kendileri de bir eser hazırladıkları iddiasındalar.
Zaten orijinal kitap, yazarının ve çizerinin adıyla yayımlanmış ve büyük boyutlu
basılmış 80-100 sayfalık bir kitap. Kitapta, Amerika'da basıldığı yer ve tarih
belirtiliyor. Kitabın girişinde yazarın teşekkürleri yer alıyor. Anlayacağınız,
dünyanın neresine giderseniz gidin, bu olay bilimsel intihal tarifine tıpatıp
uyuyor.
Alemdaroğlu'nun kitabının intihal olduğu ne zaman fark edildi?
1 Aralık 2001 tarihli Cumhuriyet gazetesinin Bilim Teknik ekinde 'İşte bir intihal
olayı daha' başlığıyla çıkan bir haberle fark edildi bu. Öğretim Üyeleri Derneği
de, Cumhurbaşkanı'na, YÖK'e, Türk Tabipler Birliği'ne, Üniversitelerarası Kurul'a
ve TÜBA'ya bu intihali hemen 10 Aralık'ta bir dilekçeyle bildirdi. O günden
bugüne Tabipler Birliği hariç bu kurulların hiçbirinden başvuruya bir ses çıkmadı,
cevap gelmedi. Sadece Tabipler Birliği olayın üzerine gitti, dosyayı İstanbul
Tabip Odası'na iletti. Ama o günkü Oda yönetimi bu suç ihbarını beş ay sümenaltı
etti. Oda'nın yönetimi 2002'de değişip de, biz başa gelince, bu bilimsel aşırma
iddiasını incelemeye aldık.
Ne yaptınız?
İngiliz dili ve edebiyatı profesörü Jale Parla, Teknik Üniversite'den TÜBA üyesi
Prof. Ayşe Erzen ve İzmir'den tıp profesörü Ali Menteş ciddi bir intihal suçunun
olduğuna dair bilirkişi raporlarını hazırladılar. Tabipler Birliği Yüksek Onur
Kurulu da 9 Kasım 2003'te oybirliğiyle,
'İntihal fiili oluşmuştur' gerekçesiyle Prof. Alemdaroğlu'na iki ay meslekten
men cezası verdi.
Peki YÖK'ün, Üniversitelerarası Kurul'un suç duyurusuna rağmen, eser hırsızlığına
sessiz ve kayıtsız kalmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Açıklamada güçlük çekiyorum. Bu, suçu kabullenmek anlamına geliyor. Dünyanın
her yanında çok ciddi bir akademik suç olarak kabul edilen intihal işlemini
görmezden gelme anlamına geliyor. Oysa YÖK'e bu intihal olayıyla ilgili başvuru
2001'de Kemal Gürüz'ün başkan olduğu dönemde yapıldı. Yeni YÖK Başkanı Erdoğan
Teziç, geçen hafta bu sayfada yayımlanan röportajında 'YÖK o zaman işlem yapmak
için bir değerlendirme yaptırmış. Bunun bir intihal olmadığını tespit etmiş'
diyor. Halbuki YÖK bu intihal başvurusuyla ilgili ciddi bir bilirkişi incelemesi
yaptırmadı. Konuyu Etik Kurul'a bile göndermedi. O sırada bir YÖK üyesi, ' Ben
bu kitaba baktım, çok ciddi şeyler yok' demiş ve konu böyle bir afaki ifadeyle
geçiştirilmiş.
Tabipler Birliği, Alemdaroğlu'nu cezalandırdı. Peki, bu kitabın çalıntı olduğunu
YÖK'e bildirdi mi?
Türk Tabipler Birliği, 9 Kasım 2003 tarihli meslekten men cezası kararını sadece
YÖK'e değil, Üniversitelerarası Kurul'a da bildirdi. Hatta Sağlık Bakanlığı'na
bile bildirdi. Bu konu, Cumhurbaşkanı'na da bildirildi.
YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, bu intihal olayını soruşturamadıklarını, çünkü
suçun zamanaşımına uğradığını söyledi. Nasıl zaman-aşımına uğradı bu olay? YÖK'e
geç mi bildirildi?
Hayır, bildirimde hiçbir gecikme yok. Bu kitap 1995'te basılmış. İntihal olayı
2001 yılında fark edilmiş. Biz ise bu kitabı 4 Temmuz 2002 tarihinde piyasadan
satın aldık. 1995'ten 2000'li yıllara kadar bu kitap piyasada satılıyor yani.
Elimizde bunun belgesi var. Bu durumda, buradaki intihal olayının süreklilik
taşıyan bir fiil olduğunu kabul etmek lazım. İntihal suçunun, kitabın satışı
devam ettiği süre içinde zamanaşımı kapsamına girmesi hem mantığa aykırı, hem
de akademik kurallara aykırı. Çünkü bu intihal iddiasıyla suçlanan insanlar,
mesleklerini icra etmeye devam ediyorlar. Akademik etiğe bu kadar aykırı bir
suçlamaya muhatap olan bu meslektaşlarımızın, 'Bizi yargılayın, biz de bir lekeden
kurtulalım' demelerini bekliyor insan.
Bu olay Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanlığı sırasında ortaya çıkarıldı. Bu suçlamanın
zamanaşımına uğramasında YÖK'ün o günkü yönetiminin bir görev hatası var mı?
YÖK'te ciddi bir inceleme yapılmamış. Sadece bir YÖK üyesinin görüşü alınmış,
kitabı gözden geçirdiğini söyleyen bu YÖK üyesi, 'Burada bir intihal söz konusu
değil' demiş ve olay kapatılmış. Konu Etik Kurul'a bile gönderilmemiş. Bu olayın
muhatabının YÖK olduğu apaçık ortada. Ama YÖK şu ana kadar resmi bir işlem yapmadı.
Geçmiş yönetim de yapmadı, bugünkü yönetim de yapmadı.
Eser hırsızlığının cezası nedir?
YÖK Yasası'na göre bunun suçu bir kere meslekten men edilmedir. Yasanın 11'inci
maddesinin üçüncü bendi, 'Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının
tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek, üniversite
öğretim mesleğinden çıkarılma cezasını gerektirir' diyor. YÖK'e göre Alamdaroğlu
öğretim üyesi olamaz. Öğretim üyeliğinin bitmiş olması lazım. Ayrıca Tabipler
Odası da 15 günle altı ay arasında meslekten men cezası verebiliyor. Bütün bu
disiplin soruşturmalarının yanında, işin bir de ceza tarafı var ki, o da 5846
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 71'inci maddesinde belirtiliyor. İntihale
4 yıldan 6 yıla kadar hapis ve para cezası veriliyor. Bu kadar ciddi bir suç
intihal.
Eser hırsızlığı yaptığı saptanan bir rektör görevinde kalabilir mi?
YÖK Yasası'nın 11'inci maddesine göre öğretim üyesi olması mümkün değil ise,
rektörlük yapmasının hiç mümkün olmaması lazımdır.
Alemdaroğlu'nun suçunun zamanaşımına girdiği için şimdi soruşturulamadığı söyleniyor
ama... Bir başka görüş de kitabın piyasada satıldığını, suçun devam ettiğini,
bu nedenle zamanaşımına uğrayamayacağını söylüyor. Hukukçularınıza konuyu danıştınız
mı?
Kitabın artık yazarları tarafından toplatıldığını duyduk biz. Ama bu kitap 1995'ten
2002'ye kadar piyasada satıldı. Bunu biliyoruz. Çünkü intihal soruşturması nedeniyle
biz bu kitabı piyasadan o tarihte satın aldık. Dosyada bunun belgesi var. Bizim
hukukçularımıza göre, bu sürmekte olan bir suçtur. Dolayısıyla klasik zamanaşımı
kavramına girmez. Nitekim Danıştay bize, 'Bu suç zamanaşımına uğramıştır' demedi.
Danıştay, gerekçeli kararında açık açık, 'Bu suçun asıl muhatabı YÖK'tür. Cezalandırılacaksa,
YÖK tarafından cezalandırılmalıdır' dedi.
Peki, Cumhurbaşkanı'nın böyle bir olaya müdahale edip rektörü görevden alma
yetkisi var mı?
Rektörleri atama yetkisi varsa, görevden alma yetkisi de elbette var. Ayrıca
Cumhurbaşkanı'nın bu tip suçları inceleyebilecek komisyonları var. Böyle bir
suçlamanın şu veya bu şekilde bir sonuca ulaştırılması lazım.
Cumhurbaşkanı, bu konuda gerekli hassasiyeti gösterdi mi peki?
Kulağımıza gelenlere göre, ihtihal suçlaması İstanbul Üniversitesi'nin 2001'deki
rektörlük seçimi dönemine rastladığı için Cumhurbaşkanı bir kasıt ihtimalini
dikkate almış. Keşke intihal suçunun daha önce farkına varılsaydı ama... Kasıt
gerekçesi intihal suçunun niteliğini ortadan kaldırmaz ki. Bu intihal fiili
işlenmişse bir sonuç doğurması lazım.
Virginia Üniversitesi, resmi internet sitesinde Kemal Alemdaroğlu'nu açıkça
eser hırsızlığıyla suçladı. YÖK ya da İstanbul Üniversitesi, Virginia Üniversitesi'nin
suçlamasına resmen cevap verdi mi?
Bilmiyorum.
Siz, iki ay meslekten men cezasına çarptırmadan önce Alemdaroğlu'ndan savunma
istediniz mi?
Soruşturma sürecinde savunmalarını istedik. Dosyada her birinden alınmış savunmalar
var. Alemdaroğlu 17 Temmuz 2002'deki savunmasında kitabın ihtihal olmadığını
bile söylemiyor. 'Siz beni yargılayamazsınız. İstanbul Üniversitesi'nin rektörlük
makamı hiçbir zaman bir meslek odası tarafından denetlenemez' diyor.
Eser hırsızlığıyla suçlanan birinin hangi nedenlerden dolayı rektörlük gibi
çok önemli bir mevkide kalabildiğini düşünüyorsunuz?
Bir tür dokunulmazlığı olduğunu fark ediyorsunuz. Bir paratonere, koruyucu bir
sisteme ve ilişkilere sahip olduğu anlaşılıyor. Başka konularda da sorun çıktığında,
sonuç alınamıyor.
Alemdaroğlu'nu akademik çevrelerden birileri mi koruyor yoksa üniversite çevrelerinin
dışında bu olayı örtbas etmek isteyen başka güçler var mı?
Hissiyatımı söyleyeyim. Üniversitenin içinden bir koruma bu sonucu doğuramaz.
Daha güçlü bir çevrenin desteğine sahip olduğu inancındayım.
Danıştay, Türk Tabipler Birliği'nin Alemdaroğlu'na verdiği cezayı durdurdu.
Hangi nedenden bu cezayı durdurdu Danıştay?
Danıştay, 'İntihal yoktur' demedi. İntihal yoktur demediği gibi zamanaşımını
da gerekçe olarak kullanmadı. Danıştay, 'Alemdaroğlu ve arkadaşlarının işlediği
suç hekimlik mesleğiyle değil, akademik görevleriyle işledikleri bir suçtur.
Dolayısıyla bunu yargılayacak merci YÖK'tür' diye karar verdi. Danıştay çok
net bir biçimde, YÖK'ü işaret etti ve 'Bu suçun niteliği YÖK tarafından yargılanmaya
müsaittir' dedi. Ama bize de...
Danıştay size ne dedi?
'Siz yargılayamazsınız' demedi. Çünkü bizim yayın etiğiyle ilgili tüzük maddemizde,
bir eseri kaynak vermeden kullanmak suçtur. Bu madde, bu suçun cezasını da gösterir.
Nitekim 25 kişilik Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 25 üyesinden
9'u bozma kararına karşı çıktı ve 'Bu konuyu YÖK'ün mutlaka soruşturması gerekir
ama Tabipler Birliği de bu konuda yetkisiz değildir' dedi.
Peki Danıştay'ın bu kararı, YÖK açısından bir hukuki sonuç doğurmuyor mu? Görevini
ihmal ettiği iddiasıyla YÖK hakkında kamu davası açılamaz mı? Hukukçularınız
ne diyor?
Bu görüşte olan hukukçular var. Türk Tabipler Birliği ya da Üniversite Öğretim
Üyeleri Derneği böyle bir başvuruda bulunabilir.
Eğer bir rektör herhangi bir gelişmiş ülkede eser hırsızlığından suçlu bulunsaydı
ne olurdu?
Ebedi tatile ayrılırdı. Bir yargılamaya da ihtiyaç olmadan, bir gün bile üniversitede
kalamazdı.
Sizce bu olay kapatılacak mı?
Kapatılmaması gerekir.
YÖK'ün, üniversite çevrelerinin ve Cumhurbaşkanı'nın ne yapması lazım şimdi
sizce?
İntihal suçu işleyen insanların öğretim üyeliklerinin sona erdirilmesi gerekiyor.
YÖK Başkanı da zaten intihal suçunun öğretim üyeliği niteliğiyle beraber gidemeyeceğini
söyledi. Bu konu, YÖK tarafından ciddi incelenmelidir. Gerekiyorsa bir komisyon
kurulabilir ya da konu Etik Kurul'a verilebilir. Biz elimizdeki dosyayı, bütün
belge ve delilleri isterse YÖK'e göndeririz. Zaten dil bilen bir insan bile
bu iki kitabı yan yana koyup incelese, intihal suçundan kuşku duymaz bence.
Ben Cumhurbaşkanı olsam...
Ne yaparsınız?
Bu konuyu bir gün bile bekletmem. Hatta dil bilen insanları yanıma alıp, bu
iki kitabı kendim yan yana getirip bakarım. Önce bir kanaat edinirim. Sonra
da bilirkişi aracılığıyla sonuca varırım. Alemdaroğlu'nun rektörlük görevinin
sona ermesi lazım...
radikal