Köşk, Kamu Yönetimi Temel Kanunu'nun 22 maddesini dün TBMM'ye geri gönderdi
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, merkezi hükümetin yetkilerinin yerel yönetimlere
devrini düzenleyen kamu reformunun çerçeve kanunu niteliğindeki 5227 Sayılı
Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun'un
22 maddesini görüşülmek üzere TBMM'ye iade etti. Sezer'in vetosuyla, yerel yönetimlere
yetki devrine ilişkin çıkarılan dört yasadan üçü TBMM'ye iade edilmiş oldu.
Paketteki Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nu onaylayan Sezer, İl Özel İdareleri
Yasası ile Belediyeler Yasası'nı veto etmişti.
Sezer, yasanın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 11, 16, 23, 38, 39, 40, 46, 49, geçici 1, 3,
4, 5, 6, 7, 8 ve 9. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle yeniden
görüşülmesini istedi. Sezer'in gerekçeleri şöyle:
İdari vesayet önemli
Devletin birliğini bozabilir: 5, 6, 7, 8, 9, 11, 16, geçici 1, 5, 6, 7, 8 ve
9. maddelerinde; yapılan düzenlemelerin ana amacının, merkezi yönetim ile yerel
yönetimler arasında ve ikinciler yararına yeni bir görev ve yetki bölüşümü yaratmak
ve kamu hizmetlerinin özel sektöre gördürülmesi konusunda yönetime genel yetki
vermek olduğu anlaşılmaktadır. Yerinden yönetimin en önemli sakıncası, devletin
birliğini ve kamu hizmetlerinin tutarlılığını bozabilmesidir. Bu sakıncayı önlemek
için devlete ve onu temsil eden merkezi yönetime, yerinden yönetim kuruluşlarının
eylem ve işlemlerini denetlemek ve gerektiğinde bozabilmek yetkisi tanınmıştır.
Bu yetki, 'idari vesayet' kavramı ile Anayasa'da yerini almıştır. Bu anayasal
sisteme karşılık incelenen yasa ile,
Merkezi yönetim, yetkileri sınırlandırılıp özel görevli durumuna düşürülürken, yerel yönetimler genel görevli kılınmakta,
'Yetki genişliği'ne dayanan güçlü merkezi yönetim yerine, 'görev ayrılığı'na dayalı güçlü yerel yönetimin yolu açılmakta,
Tekil devlet modeli yerine, "idari vesayet' zayıflatılarak 'yerel' ağırlıklı devlet modeline geçilmesine olanak sağlanmakta,
Kamu hizmetlerinin tümünün yerelleştirilmesinin ve özelleştirilmesinin yolu
açılmaktadır. Bu düzenlemeler, amaçlanmasa da, Anayasa'da öngörülmeyen bir yönetim
modeline geçilmesine neden olabilecek niteliktedir.
Yerelin görevi net değil: Anayasa'ya göre merkezi yönetim, devlet iktidarını
ve tüm kamu hizmetlerini ülke genelinde örgütlerken, yerel yönetimler, sınırlı
bir coğrafyada ortak yerel gereksinimlerin karşılanması gibi sınırlı bir konuda
örgütlenebilmektedir. Bu nedenle, yönetsel örgütlenmede, merkezi yönetim konu
yönünden 'genel', yerel yönetimler ise 'özel' görevlidir. Başka bir anlatımla,
yasalarda merkezi yönetimin görevleri soyut ve genel, yerel yönetimlerin görevleri
somut ve belirgin biçimde düzenlenmelidir. Oysa, incelenen yasayla bunun tam
tersi bir düzenleme yapıldığı görülmektedir. Merkezi yönetimin görev ve yetkileri
tek tek sayılarak somut biçimde belirlenmiş, yerel yönetimlerin görev ve yetkileri
ise soyut olarak düzenlenmiştir.
Hak ve özgürlükler: Anayasal kural, kişinin temel hak ve özgürlüklerinin 'sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle' bağdaşacak biçimde sınırlandırılmasına
olanak sağlamaktadır. İncelenen yasanın 4. maddesinde, anayasal sınırlara yer
verilmeden kişi hak ve özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılmasının kamu
yönetiminin temel amaç ve görevi olarak gösterilmesi, bu hak ve özgürlüklerin
sınırsız olduğu, kamu yönetiminin bu hak ve özgürlükleri sınırlayamayacağı ve
aykırı davrananlar için yaptırım koyup uygulayamayacağı gibi bir sonuç doğurmaktadır.
Türbana özgürlük veriliyor
Yasanın 5. maddesinin (d) bendinde, "Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde
ve bu hizmetlerden yararlandırmada ayrımcılık; bu hizmetlerle ilgili olarak
insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz"
düzenlemesine yer verilmiştir. Genel olarak, hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri
kaldırmaya yönelik olumlu bir düzenleme gibi görünmekle birlikte 'uygulamada
bu kuralın başka bir amaçla kullanılması olanaklıdır. Gerçekten, daha yakından
bakıldığında bu kuralda,
"Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde" anlatımıyla, kamu görevlileri ve kamuda çalışanların,
'Bu hizmetlerden yararlandırma' anlatımıyla da özellikle öğrencilerin, hedef
kitle olarak belirlendiği görülmektedir. Yine aynı kuralda, 'ayrımcılık' ve
'hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz' anlatımıyla
hem 'düzenleme' yapılırken, hem de 'uygulama'da hedef kitledekiler için türban
yasağının kaldırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Türban gündemden çıkmıştır: Öncelikle belirtmek gerekir ki, ulusal ve ulusalüstü
yüksek mahkeme kararlarında açıklanan içerikleriyle gerek Anayasa, gerek Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi kuralları, Türkiye Cumhuriyeti'nde türban konusunu,
geriye dönülemeyecek biçimde gündemden çıkarmıştır. Bir konunun altını özenle
ve önemle çizmek gerekir: Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya uygunluk denetimi görevi
nedeniyle anayasal kural, kavram ve ilkeleri resmen yorumlamaya yetkili tek
organ olduğuna ve Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca Yüksek Mahkeme'nin kararları
yasama, yürütme ve yargı organlarını, yönetim makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri,
kısaca herkesi bağladığına göre, anayasal kuralların Anayasa Mahkemesi kararlarıyla
birlikte okunması zorunludur. Buna göre de yasalarda türbana ilişkin bir düzenleme
olanaksızdır.
İç denetim fiilen kalkıyor: Yasa ile yerel yönetimlerin uzmanlaşmış kurullar
eliyle teftiş ve denetime bağlı tutulmaları önem kazanmaktadır. Yasada öngörülen,
kontrol ve gözetim işlevinden ibaret olan iç denetimin, bu yönüyle, gerek hiyerarşik,
gerek idari vesayet denetimini kapsamadığı, getirilen düzenlemenin idarenin
bütünlüğü ilkesinin gerçekleşme araçlarından biri olan denetim işlevini etkisiz
kılacağı açıktır.
'Memur' kimliği kalkıyor
Bürokratların hükümetle gitmesi: Yasanın 46. maddesiyle, maddede sayılan kimi
üst düzey kamu görevlilerinin görev sürelerinin hükümetin ömrüne bağlanması
hiçbir bilimsel ölçüte dayanmamaktadır. Bir müsteşarın, başkanın ya da genel
müdürün görevinin, hiçbir haklı neden olmadan, salt hükümetin değişmiş olmasına
dayanılarak kendiliğinden sona erdirilmesi, kamu yönetiminin sürekliliği ilkesine
aykırıdır, kamu hizmetinin gerekleri ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Getirilen düzenleme ile üst düzey görevlerde bulunan görevlilerin 'Devlet memuru'
kimliği yok edilmekte, parti yandaşlığı yarışının önü açılmaktadır.
radikal