Anasayfa

KDK'dan eşitlik ve hakkaniyet vurgulu emsal karar

Kamu Denetçiliği Kurumu, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumuna (TKDK) İl Koordinatörü olarak görev yaptıktan sonra Bakanlığa dönen fakat kariyer uzman atanmayan başvurucunun talebini haklı buldu.

Haber Giriş : 2023-01-31T14:00, Son Güncelleme 2023-01-31T12:14

Başvurucu davayı kaybetmiştir.

Başvurucu kariyer personel atanmak için başvurmuş, zımnen reddedilen bu işleme karşı açılan davayı hem ilk derecede hem de istinafta kaybetmiştir.

Bakanlık aynı durumda olanları kariyer atamaya başlamıştır.

Başvuruya konu edilen Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda Koordinatör olarak görev yapanların 375 sayılı KHK'nın Ek 18 inci maddesi kapsamında Tarım ve Orman Uzmanı olarak atanıp atanamayacağı hususuna ilişkin olarak Devlet Personel Başkanlığının 05/09/2017 tarih ve 4820 sayılı görüşünde "atanabilecekleri" belirtildiğinden bu durumda olanları kariyer personel olarak atamaya başlamıştır.

Başvurucu Kuruma tekrar başvurmuştur.

Başvurucu aynı durumda olanların kariyer personel olarak atandıkları gerekçesi ile Kurumuna başvurmuş ama daha önceki davası aleyhe sonuçlandığı için kabul edilmemiştir.

KDK: Başvurucu atanmalıdır

Başvuranın Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atanması gerektiği, ayrıca anılan İdarenin başvuranla benzer şekilde Koordinatörlük görevinde bulunanları Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atadığı hususu göz önünde bulundurulduğunda, başvuranın anılan kadroya atamasının yapılmamasının eşitlik ilkesine, idari istikrar ilkesine ve haklı beklentinin korunması ilkesine de aykırılık oluşturduğu değerlendirilmektedir.

Kararda anlatılan hususlar, başvuranın iddiaları, idarenin konu ile ilgili açıklamaları, mevzuat, yargı kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte göz önünde bulundurularak Kurumumuzca yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; Mühendis kadrosunda olan başvuranın, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda 3 yıldan fazla süreyle Koordinatör olarak görev yapması sebebiyle, 375 sayılı KHK'nın Ek 18 inci maddesi kapsamında Tarım ve Orman Uzmanı olarak atanması gerektiği; dolayısıyla İdarenin anılan atamayı yapmaması yönündeki işleminin eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine ve hukuka aykırı olduğu kanaat ve sonucuna varılmıştır.

T.C.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU
(OMBUDSMANLIK)

SAYI:2023/1227-S.23.2074
BAŞVURU NO: 2022/12926
KARAR TARİHİ: 27/01/2023

TAVSİYE KARARI

BAŞVURAN :
BAŞVURUYA KONU İDARE: TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI
BAŞVURUNUN KONUSU: Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atanma talebine ilişkindir.
BAŞVURU TARİHİ : 07/09/2022

I. BAŞVURANIN İDDİA VE TALEPLERİ

1. Kurumumuza yapılan başvuruda başvuran; Tarım ve Orman Bakanlığı Sakarya İl Müdürlüğünde sicil numarası ile mühendis olarak görev yaptığını, İl Müdürlüğünde görevli iken aylıksız izinle 29/01/2010 tarihli Bakanlık Oluru ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumuna (TKDK) İl Koordinatörü olarak atandığını ve 05/05/2010 - 07/01/2016 tarihleri arasında söz konusu il koordinatörlüğü görevini yaklaşık 5 yıl 8 ay süreyle yürüttüğünü, TKDK ile 2016 yılı sözleşmesi devam etmekte iken 07/01/2016 tarihli Bakanlık Oluruna istinaden İl Koordinatörlüğü görevinden ayrıldığını, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6639 sayılı Kanun ile düzenlenmiş bulunan Ek 18 inci maddesi gereği Bakanlık kariyer uzmanlığı kadrosuna ataması yapılmadığından İl Müdürlüğünde bulunan asil kadrosunda mühendis olarak görev yapmaya başladığını, Bakanlık kariyer uzmanlığı kadrosu verilmesi talebiyle 13/07/2016 tarihinde Bakanlığa ilettiği dilekçesine süresi içerisinde herhangi bir cevap verilmediğini, Bakanlığın zımnen ret işleminin iptali için açtığı davasının Sakarya İdare Mahkemesi tarafından reddedildiğini, İstanbul Bölge İdare Mahkemesine yaptığı istinaf başvurusunun da reddedildiğini, halihazırda TKDK İl Koordinatörlerinin görevlerinden ayrıldıktan sonra Tarım ve Orman Uzmanı olarak atandığını, Bakanlığa başvuru yaptığı dönemde uygulamada belirsizlik olduğu için atamasının yapılmadığını, dava açmamış olsaydı mevcut uygulamaya göre Tarım ve Orman Uzmanı olarak atamasının yapılmış olacağını, durumunun tekrar değerlendirilmesi için Bakanlığa yaptığı ikinci başvurunun da kesinleşmiş mahkeme kararı olduğu gerekçesiyle değerlendirilmediğini belirterek Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atamasının yapılması hususunda idareye tavsiyede bulunulmasını talep etmektedir.

II. İDARENİN BAŞVURUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

Bu belge, güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.

2.Kurumumuzun 25/11/2022 tarihli bilgi belge isteme yazısına istinaden Tarım ve Orman Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından 21/12/2022 tarihinde gönderilen sayılı cevabi yazı ve eklerinde özetle;

2.1. Başvuranın Tarım ve Orman Bakanlığı İl Tarım ve Orman Müdürlüğünde görevli iken 29/01/2010 tarihli Bakanlık Oluru ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumuna (TKDK) İl Koordinatörü olarak aylıksız izinli olarak görevlendirildiği, 05/05/2010-07/01/2016 tarihleri arasında söz konusu İl Koordinatörlüğü görevini yürüttüğü, 07/01/2016 tarihli Bakanlık Oluruna istinaden İl Koordinatörlüğü görevinden ayrılarak 14/10/2016 tarihinde halihazırda görev yaptığı Sakarya İl Tarım ve Orman Müdürlüğünde aylıksız izni sonlandırılarak göreve başladığı, bilahare, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 6639 sayılı Kanun ile düzenlenmiş bulunan Ek 18 inci maddesi gereği; kariyer uzmanlığı kadrosu verilmesi için, 13/07/2016 tarihinde Bakanlığa ilettiği dilekçesine süresi içerisinde herhangi bir cevap verilmediği gerekçesiyle, zımnen ret işleminin iptali talebiyle Sakarya 1.İdare Mahkemesi nezdinde açtığı davanın reddedilmesi üzerine, İstanbul Bölge İdare Mahkemesine istinaf başvurusunda bulunduğu, söz konusu istinaf talebinin de reddedildiği,

2.2.Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "Dostane Çözüm" başlıklı 33/A maddesi kapsamında başvuranın talebi ile ilgili olarak yapılacak bir işlem bulunmadığı,

2.3. Şikayet konusu işleme ilişkin Sakarya 1. İdare Mahkemesinin K:2018/339 sayılı ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdare Dava Dairesinin K:2019/136 sayılı Kararları hükmünün ifa edildiği,

2.4.Başvuranın hizmet cetvelinin yazı ekinde gönderildiği,

2.5.Şikayet konusu işleme ilişkin Bakanlık Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünden alınan 05/08/2022 tarihli ve sayılı görüş yazısının yazı ekinde gönderildiği,

2.6. Devlet Personel Başkanlığının 05/09/2017 tarihli ve sayılı görüşü ve Kamu Denetçiliği Kurumunun verdiği Tavsiye Kararları gereği Bakanlık emrinde çalışan ve İl Koordinatörü olarak üç (3) yıl görev yapan personelin, Tarım ve Orman Uzmanı olarak atama işlemlerinin gerçekleştirildiği,

2.7. Başvuranın durumunda olup talebine ilişkin Mahkemece Ret Kararı bulunan başka personel bulunmadığı, söz konusu mahkeme kararları ve Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görüşü gereğince herhangi bir işlem yapılmadığı,

2.8. Şikayet konusu talebe ilişkin olarak diğer ilgililer tarafından yargı organlarında açılmış/sonuçlanmış bir dava bulunmadığı,

Hususları bildirilmiştir.

III. İLGİLİ MEVZUAT
.
IV. KAMU DENETÇİSİ SADETTİN KALKAN'IN KAMU BAŞDENETÇİSİ'NE ÖNERİSİ

9. Kamu Denetçisi tarafından yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; başvuranın talebine ilişkin tavsiye karar önerisi, Kamu Başdenetçisi'ne sunulmuştur.

V. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE

A. Hukuka ve Hakkaniyete Uygunluk Yönünden Değerlendirme

10. Kurumumuza yapılan başvuruda başvuran özetle; 29/01/2010 tarihli Bakanlık Oluru ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumuna (TKDK) İl Koordinatörü olarak atandığını ve
05/05/2010 - 07/01/2016 tarihleri arasında söz konusu il koordinatörlüğü görevini yaklaşık 5 yıl 8 ay süreyle yürüttüğünü, 07/01/2016 tarihli Bakanlık Oluruna istinaden İl Koordinatörlüğü görevinden ayrıldığını, halihazırda TKDK İl Koordinatörlerinin görevlerinden ayrıldıktan sonra Tarım ve Orman Uzmanı olarak atandığını, Bakanlığa başvuru yaptığı dönemde uygulamada belirsizlik olduğu için atamasının yapılmadığını belirterek Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atamasının yapılmasını talep etmektedir.

11. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Kurumumuza gönderilen cevabi yazıda ise özetle; başvuranın kariyer uzmanlığı kadrosu verilmesi talebiyle Sakarya 1.İdare Mahkemesi nezdinde açtığı davanın reddedilmesi üzerine, İstanbul Bölge İdare Mahkemesine istinaf başvurusunda bulunduğu, söz konusu istinaf talebinin de reddedildiği, şikayet konusu idari işleme ilişkin anılan mahkeme kararları hükümlerinin ifa edildiği hususları belirtilmiştir.

12. Başvuranın iddiaları ve idarenin cevabi yazısı incelendiğinde somut uyuşmazlığın; koordinatörlük görevinden ayrılan başvuranın Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atamasının yapılmaması noktasında toplandığı görülmektedir.

13. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 18 inci maddesinde yer alan "Daha önce ek göstergesi 3600 (dahil) ila 6400 (hariç) olarak tespit edilen yönetici kadro veya pozisyonlarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar ilgili kuruma ait (1) numaralı alt bentte yer alan kadro veya pozisyonlardan kurumlarınca tespit edilmiş olan kadro veya pozisyonlarına ... atanırlar." hükmüne istinaden, yönetici kadro ve pozisyonlarında görev yapmakta olanların görevden alınmaları halinde hangi kadrolara atanacağına ve özlük haklarının nasıl düzenleneceğine ilişkin usul ve esaslara yer verilmiştir.

14. Başvuranın hizmet cetveli incelendiğinde; mülga İl Tarım ve Orman Müdürlüğü emrinde
'Memur' unvanında olarak görev yapmakta iken, 5648 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun mülga 14 üncü maddesinin 5 inci bendi gereğince aylıksız izinli sayılıp 06/05/2010 tarihinde Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda Koordinatörlük görevi ile görevlendirildiği, 05/05/2010 ve 07/01/2016 tarihleri arasında Malatya İl Koordinatörü olarak görev yaptığı, 27/06/2012 tarihinde unvan değişikliği kapsamında 'mühendis' unvanına haiz olduğu bilgisi edinilmiştir.

15. Başvuruya konu edilen Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda Koordinatör olarak görev yapanların 375 sayılı KHK'nın Ek 18 inci maddesi kapsamında Tarım ve Orman Uzmanı olarak atanıp atanamayacağı hususuna ilişkin olarak Devlet Personel Başkanlığının 05/09/2017 tarih ve 4820 sayılı görüşünde; 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 18 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları kapsamında, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun anılan Bakanlığın ilgili kurumu olması hasebiyle söz konusu hüküm kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, adı geçen Kurumda yönetici pozisyonlarında görev yapan personelin görevden alınmaları halinde 375 sayılı KHK'nın Ek 18 inci maddesinin uygulanacağı, mezkur hükümde yer verilen "ilgili kuruma ait" ibaresinden hem yöneticilik görevi yapılan kurumun hem de kadronun bulunduğu kurumun anlaşılabileceği; Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu bünyesindeki İl Koordinatörlüğü unvanlı yöneticilik görevinin hangi ek gösterge üzerinden değerlendirilmesi gerektiği hususunda ise, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 18 inci maddesinin beşinci fıkrasındaki "Bu maddenin uygulanması bakımından özel mevzuatına göre emeklilik bakımından yararlanılanlar da dahil olmak üzere ek göstergeleri farklı tespit edilenler hakkında 657 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan aynı veya benzer kadro unvanları için uygulanan ek gösterge rakamları dikkate alınır." hükmüne ve 5648 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununun 14 üncü maddesinin sekizinci fıkrasında Genel Koordinatörlük görevi ile ilgili olarak yer verilen "Sözleşmeli personele verilecek her türlü ödemeler dahil net ücretler; Başkana Başbakanlık merkez teşkilatında görev yapan genel müdür, genel koordinatörler, iç denetim koordinatörü ve birinci hukuk müşavirine Başbakanlık merkez teşkilatında görev yapan genel müdür yardımcısı, koordinatör ve il koordinatörlerine Başbakanlık merkez teşkilatında görev yapan daire başkanları, uzman, mütercim, avukat ve denetçilere Başbakanlık uzmanları, diğer görevlilere ise Başbakanlık merkez teşkilatındaki benzer unvanlar ile görev yapan personel için öngörülmüş bulunan ücretleri aşmamak kaydıyla, Bakan tarafından belirlenir..." hükmüne istinaden, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi Daire Başkanı unvanlı kadro için tespit edilmiş olan (3600) ek gösterge rakamının esas alınmasının uygun olacağı; öte yandan, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin anılan hükmünün birinci fıkrasının (c) bendine göre, daha önce 657 sayılı Kanunun 36/A-ll maddesinde sayılan kariyer mesleklerde bulunmayıp, ek göstergesi 3600 (dahil) ila 6400 (hariç) olarak tespit edilen yönetici kadro veya pozisyonlarında toplam en az üç yıl görev yapmış olanların ilgili kurumun merkez teşkilatına ait olan ve 657 sayılı Kanunun 36/A-11 maddesinde sayılan kadrolardan kurumlarınca tespit edilmiş olan bir kadroya atanması gerektiği değerlendirilerek; anılan görüş ve hükümler çerçevesinde, söz konusu Bakanlıkta Mühendis olarak görev yapmakta iken aylıksız izinli sayılarak Tarımsal ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumuna Uzman olarak atanan, daha sonra aynı Kurumda toplam en az 3 yıl Koordinatör olarak görev yapanların Tarım ve Orman Uzmanı olarak atamalarının yapıldığı anlaşılmıştır.

16. 27/03/2015 tarihinde yürürlüğe giren 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek 18 inci maddesinin 2/7/2018 tarihinde mülga olduğu; daha sonrasında 10/07/2018 tarihinde yürürlüğe giren 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ilgili 6 ncı maddesinde, "(a) bendi kapsamına girmeyenlerden bu fıkranın birinci paragrafında sayılan kadro, pozisyon ve görevlerde toplam en az üç yıl görev yapmış olanlar, 657 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendinde sayılan denetim elemanı ya da uzman kadrolarına veya bunlara denk pozisyonlara... atanırlar" hükmüne; ayrıca 2/7/2018 tarih ve 703 sayılı KHK'nın Geçici 1 inci maddesinde, "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte teşkilatlarına ilişkin kanun veya kanun hükmünde kararnameleri yürürlükten kaldırılan bakanlıkların veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarında bulunan personeli ile birlikte, ilgili bakanlığın veya kamu kurum ve kuruluşunun birimlerinin ve/veya görevlerinin ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümlerine göre bünyesinde düzenlendiği bakanlıkta veya kamu kurum ve kuruluşunda kurulan döner sermaye işletmesine, ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın devredilmiş sayılacağı"; "bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında yönetici kadro ve pozisyonlarında bulunup 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin mülga ek 18 inci maddesi hükümleri kapsamında olanlardan yukarıdaki fıkrada yer almayanlar, görevden alındıkları takdirde anılan madde hükümlerine göre işleme tabi tutulacağı" hükmüne yer verilmiştir.

17. Sakarya İdare Mahkemesinin E:2017/510, K:2018/339 sayılı Kararında; davacının Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı Uzmanı kadrosuna atanma kısmı bakımından davanın incelenmesine ilişkin "davacının hem asıl kurumundan ücretsiz izinli sayılarak, Tarımsal ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda sözleşmeli ve 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi olarak çalıştığı, hem de Tarımsal ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun 375 sayılı KHK'nin Ek 18 inci maddesinde belirtilen 5018 sayılı Kanun'un ekli (III) sayılı cetvel kapsamında olmadığı' gerekçesiyle GTHB Uzmanı kadrosuna atanması talebiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı' hususunun ifade edildiği görülmektedir.

18. Diğer taraftan, İdareden temin edilen bilgi ve belgelerden, 375 sayılı KHK'nın anılan Ek 18 inci maddesi hükmü kapsamında, söz konusu Kurumda başvuran ile benzer şekilde Koordinatörlük görevinde bulunanların, Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından verilen Tavsiye Kararları ve Devlet Personel Başkanlığının ilgili görüşleri doğrultusunda, Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atamalarının yapıldığı görülmüştür. Nitekim 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 18 inci maddesinde "22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu hariç olmak üzere, tabi oldukları personel kanununa bakılmaksızın Başbakanlık, bakanlıklar, bağlı ve ilgili kuruluşlar ile başkan ve üyeleri hariç olmak üzere 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlar ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu" ifadelerine yer verilmek suretiyle mevzuat hükmünün kişi ve kurum kapsamında kimler hakkında uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 3 üncü maddesinde; TKDK'nin Bakanlığın ilgili kuruluşu olduğu yönünde düzenlemeye yer verildiği, bu kapsamda Kurumun 375 sayılı KHK'de açıkça sayılan Kurum kapsamı içinde yer aldığı, mezkür Kanun'un 14 üncü maddesinde ise "Kurumda görevlendirilen personel kurumundan aylıksız izinli sayılır ve asıl kadrosuyla ilgisi devam eder. Bunların terfileri başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kurumlarınca yapılır." hükmü ile de Kurumda görevlendirilen personelin asıl kadrosuyla ilişiğinin kesilmediği ve mevzuat hükmünde uygulama alanı dışında bırakılan 2547 sayılı İş Kanunu'na tabi personel arasında sayılamayacağı, nitekim bu hususun Devlet Personel Başkanlığının 05/09/2017 tarih ve 4820 sayılı görüşünde de ifade edildiği ve idarenin de uygulamasını bu şekilde sürdürdüğü görülmektedir.

19. Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri 'belirlilik'tir. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarih ve 2013/95 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararı). Bu ilkeye göre, hukuki düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. İdarenin işlem tesis ederken hukuka bağlı olması ve hukuk kuralları içinde hareket etmesi hukuk devletinin ilkesidir. Bu kapsamda, bir idari işlemin belli bir sebebe dayanması gerekmekte olup, idari işlemin dayanağı olan sebebin açıkça kanunlarda gösterilerek, bağlı yetkinin bulunduğu durumlarda idarenin, kanunun koyduğu sınırlar içinde kalması, sebep ve konu yönünden kanun ile belirtilen koşullara uyması gerekir.

20. Anayasanın 10 uncu maddesinde ise eşitlik ilkesine yer verilmiş olup; Anayasa Mahkemesinin 25/12/2014 tarihli ve E:2013/111, K:2014/195 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, haklı bir nedene dayanmayan ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir.

21. İdare tarafından başvuran hakkında işlem tesis edilmemesinin gerekçesi olarak konuya ilişkin kesinleşmiş yargı kararı bulunduğu hususu ileri sürülmektedir. Konuya ilişkin idari yargı kararları incelendiğinde; başvuranın kariyer uzmanlığı kadrosu verilmesi için idareye 13/07/2016 tarihinde başvuruda bulunduğu, talebine süresi içinde cevap verilmediği gerekçesi ile zımnen ret işleminin iptali talebiyle yargı organlarına başvurduğu görülmektedir. Ancak; mahkeme kararları sonrası, Devlet Personel Başkanlığının görüş yazısı ve Kamu Denetçiliği Kurumunun Tavsiye Kararı sonrası idarenin uygulamasında değişikliğe gittiği ve Kurumda başvuran ile benzer şekilde Koordinatörlük görevinde bulunanların Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atamalarının yapıldığı, başvuranın da bu kapsamda 25/05/2022 tarihinde yeniden idareye başvuru yaptığı görülmektedir.

22. Gelişen ve değişen toplumsal ihtiyaçlar sürekli yeni düzenlemeler yapılmasını gerektirmektedir. Yeni kurallar yürürlüğe girdikten sonra doğan hukuki olaylar ve yapılan işlemler yeni kurallara tabi olacaklardır. Yeni düzenlemenin derhal uygulanması gerekliliği de, yeni gereksinimlerin karşılanmasının doğal ve zorunlu sonucudur. Keza yeni düzenleme ile beklenen bir hukuki yarar olmaması yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesini gerektirmeyen bir husustur. Düzenlemenin hukuka aykırılığı yargı tarafından saptanmadıkça varsayılan durum bu niteliktedir. Bu nedenle Danıştay, kişilerin kazanılmış haklarının korunması ile yeni gelen düzenlemeden beklenen hukuki yararın gerçekleşmesi arasında bir dengenin yakalanması gerektiğini ifade etmektedir. (Danıştay İDDGK, E. 1987/12, K. 1988/20, 18.03.1988, DD, Sayı: 72-73, s.101-103) Haklı beklentilerin korunması ilkesi de bireyin idarenin işleyişinden kaynaklanan beklentisinin korunacağına olan güveni ile idarenin değişen politikaları takip etme ihtiyacı arasındaki çatışmayı çözmeyi amaçlayan bir kurumdur. Haklı beklentiler, kanunların uzun süreli uygulanmasına güvenerek hayatını yönlendiren bireylerin, gerek içinde bulundukları statünün kurallarının belirli bir süre devam edeceği, gerekse bir hakka veya statüye ulaşabilecekleri konusunda, somut olayın özellikleri çerçevesinde adaleti sağlamak üzere (yani hakkaniyeti sağlamak üzere), üstün bir kamu yararı aksini gerektirmediği sürece hukuken korunması gereken beklentileridir.

23. Danıştay 11. Dairesinin E:1976/84, K:1977/1327 sayılı Kararında statü değişikliklerinde geçici hükümlerin öngörülmesi suretiyle, yeni düzenlemeler karşısında muntazır (bekleyen) hak sahiplerinin sarsıntısız ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurmayan bir geçişe tabi kılınmaları gerekliliği ifade edilmiştir. Aynı zamanda davacının başvurusunun eski yönetmelik hükümlerine göre değil, başvurusundan sonra yürürlüğe giren yeni yönetmeliğe göre olumsuz yönde karara bağlanması da hukuka aykırı bulunmuştur. Dahası kararda, muntazır (bekleyen) hak sahiplerinin sarsıntısız ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurmayan bir geçişe tabi kılınmaları "düzen koyuculuğun bir gereği" şeklinde bir idare hukuku ilkesi olarak değerlendirilmiş; aksi yaklaşım ise hukuka aykırı bulunmuştur. Haklı beklenti kavramıyla doğrudan bağlantılı olan "geçiş hükümlerinin gerekliliği meselesi", kendini en çok idari işlemler alanında göstermektedir.

24. İptal kararının ilerisi için de etki doğurması İdare Hukuku esaslarındandır. Ancak bu durum, idarenin işlemi iptal olunduktan sonra, aynı konuda bir daha işlem yapılamayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin emeklilik işlemi iptal edilen bir kişinin bir daha emekliliğe sevk edilemeyeceği, görevden alma işlemi iptal edilince, ilgilinin bir daha görevden alınamayacağı hayatın olağan akışına aykırıdır. Nitekim tersi durumda da idarenin işleminin yargı organları tarafından iptal edilmemesi durumu da aynı hususta aksi yönde idari bir işlem yapılamayacağı anlamına gelmemektedir. İdareler, kendi görev alanlarını ilgilendiren yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, her zaman yönetmelik, tebliğ, genelge çıkarabilme ve bu düzenlemelerle, değişen koşullar dikkate alınarak, daha önceki düzenlemeler ile doğmuş bulunan objektif hukuki durumları, ileriye yönelik olarak yürürlükten kaldırma yetkisine sahip bulunmaktadırlar. Ancak idareler, bu konudaki yetkilerini kullanırken önceki düzenlemeler kapsamında kişilerin kazanılmış haklarını ve haklı beklentilerini korumak zorundadırlar. Bu durum, hukuk güvenliğinin ve hukuki istikrarın sağlanması açısından vazgeçilmez niteliktedir.

25. Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2015/2469, K:2017/7 sayılı kararında;

"Bireylerin, idarenin yerine getirmesi gerektiğini düşündükleri hak ve menfaatlerine yönelik işlemlerin kurulmasını, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca her zaman isteyebileceklerinin ve dolayısıyla başvurunun içeriği, haklarında idarece kendiliğinden kurulan işlemin sonuçlarına yönelik olsa dahi her bir başvuru üzerine kurulan açık ya da zımni ret işleminin, etkili ve tek başına iptal davasına konu edilebilir nitelikte ayrı bir işlem olarak kabulü ile davacının önceki yargı kararlarına konu işlemin sonuçlarına yönelik, yeni bir başvuruda bulunması üzerine kurulan işlemin iptali istemiyle açılan davanın konusunun farklı bir idari işlem olduğu, bu sebeple önceki davalardan farklı bir işlemin iptali istemiyle açılmış davada, kesin hüküm ve/veya derdestlik bulunmadığının kabulü gerekeceği sonucuna varılmıştır." ifadelerine yer verilmiştir. Nitekim yine Danıştay tarafından verilen bir başka kararda "...Münhal bir kadroya memur tayini idarenin takdir yetkisi dahilinde olup idari yargının ancak tehaddüs eden ihtilaf ve davalar üzerine murakabe görevini ifa edeceği, ve idareyi herhangi bir karar almaya icbar edemeyeceği idare hukuku prensiplerindendir" denilmektedir.

26. Bu kapsamda; somut olayda idare mahkemesi tarafından verilen iptal kararının başvuranın 13/07/2016 tarihli başvurusunun zımnen reddi işlemine yönelik olduğu, bilindiği üzere iptal kararlarının davaya konu edilen idari işlem için geçerli olduğu, iptal davalarında idari işlemin yapıldığı zamanki durumun yargılandığı, iptal kararının idare tarafından tesis edilen başka bir işlem hakkında geçerli olmayacağı, başvuranın 25/05/2022 tarihli başvurusunun reddi yönünde tezahür eden idari işlemin tekrar yargı denetimine tabi olacağı, bu denetim yapılırken de 25/05/2022 tarihli hukuki durumun yargılamaya konu olması gerektiği, aksi yönde bir yorumun İYUK'un 2 nci maddesinde açıkça düzenlenen "İdari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacağı ve idare mahkemelerinin idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremeyeceği' ilkesine aykırılık oluşturacağı değerlendirilmektedir.

27. Hukuksal dayanağın sonradan değişmesi, örneğin, işlemin sakat olmadan yapılması olanağını veren yeni bir kanun çıkması, yeni idari işlemlerin yapılmış olması, içtihadın iptal edilen işlemlerin yenilenmesine yol açacak biçimde birleştirilmesi ve hatta idarenin anlayışı ile uygulamanın değişmesi yenileme olanağını yaratmalıdır. Eşitlik ilkesi idareyi bütün ilgililere karşı aynı biçimde davranmaya, aynı ilke ve kuralları uygulamaya zorlar. Kesin hükmün varlığı bile ilke olarak, eşitliğe aykırı işlem yapılmasını gerektirmez. (Yıldırım ULER, İdari Yargıda İptal Kararının Sonuçları, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 281, Ankara 1970)

28. Bu kapsamda, başvuranın anılan düzenlemeler uyarınca Tarım ve Orman Uzmanı olarak atanması talebinin reddedilmesine ilişkin İdarenin 2 numaralı paragrafta yer verilen, 5648 sayılı Kanunun mülga 14 üncü maddesinin 7 nci bendine göre Koordinatör olarak görev yapmakta iken, Mühendis unvanına ataması yapılan ve halen aynı unvanda görev yapan başvuranın 375 sayılı KHK'nın Ek 18 inci maddesine göre Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atanmasının konuya ilişkin kesinleşmiş yargı kararı olduğundan mümkün bulunmadığı yönündeki gerekçesinin, hukuki dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilmektedir.

29. Yukarıda bahsedilen düzenlemeler kapsamında, başvuranın Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atanması gerektiği, ayrıca anılan İdarenin başvuranla benzer şekilde Koordinatörlük görevinde bulunanları Tarım ve Orman Uzmanı kadrosuna atadığı hususu göz önünde bulundurulduğunda, başvuranın anılan kadroya atamasının yapılmamasının eşitlik ilkesine, idari istikrar ilkesine ve haklı beklentinin korunması ilkesine de aykırılık oluşturduğu değerlendirilmektedir.

30. Yukarıda anlatılan hususlar, başvuranın iddiaları, idarenin konu ile ilgili açıklamaları, mevzuat, yargı kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte göz önünde bulundurularak Kurumumuzca yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; Mühendis kadrosunda olan başvuranın, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda 3 yıldan fazla süreyle Koordinatör olarak görev yapması sebebiyle, 375 sayılı KHK'nın Ek 18 inci maddesi kapsamında Tarım ve Orman Uzmanı olarak atanması gerektiği; dolayısıyla İdarenin anılan atamayı yapmaması yönündeki işleminin eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine ve hukuka aykırı olduğu kanaat ve sonucuna varılmıştır.

B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme

31. İyi yönetim ilkelerine 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "İyi yönetim ilkeleri" başlıklı 6 ncı maddesinde yer verilmiş olup; Kurumumuzun bilgi ve belge talebine süresi içinde cevap verildiği, idarenin başvuranla ilgili işlemlerinde 'kanunlara uygunluk', 'makul sürede karar verme', 'hesap verilebilirlik', 'şeffaflık', 'kararın geciktirilmeksizin bildirilmesi' ilkelerine uygun davrandığı; ancak idarelerin, şikayetçiye verdiği cevapta hangi sürede hangi mercilere başvurabileceğini göstermediği bu nedenle 'karara karşı başvuru yollarının gösterilmesi' ilkesine uymadığı tespit edildiğinden, idarenin bahse konu ilkeye de uygun davranması önerilmektedir.

VI. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMA

32. 6328 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, bu Tavsiye Kararının idareye tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde idare tarafından herhangi bir eylem ya da işlem tesis edilmezse (varsa) dava açma süresinden kalan süre işlemeye devam edecek olup Sakarya İdare Mahkemelerinde yargı yolu açıktır.

VII. KARAR

Açıklanan gerekçelerle BAŞVURUNUN KABULÜNE;

Başvuranın Tarım ve Orman Uzmanı olarak atamasının yapılması hususunda TARIM ve ORMAN BAKANLIĞINA TAVSİYEDE BULUNULMASINA,

Bu belge, güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun 20 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, TARIM ve ORMAN BAKANLIĞI tarafından bu karar üzerine tesis edilecek işlemin otuz gün içinde Kurumumuza bildirilmesinin zorunlu olduğuna,

Kararın başvurana ve gereği için TARIM ve ORMAN BAKANLIĞINA tebliğine,

Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisince karar verildi.

Memurlar.Net - Özel