Anasayfa

Gemilerin ve yalnızlığın yoldaşı

1970'li yıllara kadar Türkiye'nin farklı bölgelerinde neredeyse 200'e yakın deniz feneri bekçisi görev yapıyordu. Fenerler, elektrikli sisteme geçtikten sonra emekli olan bekçilerin yerine yenileri alınmamaya başlandı. Şu an geriye sadece 5 aile kaldı. Kısa bir süre sonra artık babadan oğula geçen bu meslek tarihe karışacak.

Haber Giriş : 2012-07-08T07:40, Son Güncelleme 2018-03-27T00:42

Dünya üzerindeki en gizemli mesleklerden biridir deniz feneri bekçiliği. Şehirden, kalabalıklardan ve günü birlik kaygılardan uzaktırlar. Bu gözden ırak olma hali, kendine has bir mahremiyet oluşturur. Fenerin lojmanında kimler yaşar, kaç çocuklu bir ailedir, günleri nasıl geçer, fener nasıl çalışır? İşte tüm bu soruların yanıtı tam olarak bilinmez. Bekçilerin günlük yaşantılarına ışık tutabilmek için fenerlerde yaşayan son 5 ailenin lojmanına konuk olduk. Onlar, kaybolmak üzere olan mesleğin son temsilcileri. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artık emekli olan bekçilerin yerine yenileri alınmıyor. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde babadan oğula geçen yüz yıllık bir hikâye, yaşanmışlıkların verdiği hüzünle son bulacak.

Fenerlerin geçmişi, denizlere hükmetmek isteyen insanoğlunun tarihi kadar eski. Bilinen en eski deniz feneri, bundan neredeyse 9 bin yıl önce Çanakkale'nin Kumkale bölgesine kurulur. O dönemlerde tepelere yakılan büyük odun ateşleri gemilere yol gösterir. Çağlar ilerledikçe, odunla başlayan bu serüven, havagazı, petrol, elektrik ve güneş enerjisi ile yoluna devam eder.

Osmanlı döneminde ilk deniz feneri, 1562 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Fenerbahçe semtine inşa ettirilir. Deniz fenerlerinin İstanbul Boğazı'nda bir ihtiyaç haline gelmesi ise 1855 Kırım Savaşı sırasında Osmanlı müttefikleri İngiltere ve Fransa'ya ait gemilerin karaya oturmasıyla ortaya çıkar. O dönemde bir Fransız gemisinde yüzbaşı olan Mösyö Michel, önemli gemi güzergâhları üzerine deniz fenerleri inşa ettirilmesi fikrini ortaya atar. Fenerler İdaresi böylece kurulur. 1856-1904 yılları arasında ülkenin farklı bölgelerine 205 adet deniz feneri kulesi dikilir. Bu sayı, ilerleyen yıllarda seyir ve rota fenerleri olmak üzere 420'yi bulur. Fenerlerin teknik aksamları ile lojmanların inşaat malzemeleri Fransa'dan getirilir. Fenerler Dairesi, gemilerden aldığı vergilerle hatırı sayılır bir bütçeye sahip olur. Hatta Devlet-i Aliye'ye bir dönem borç bile verir... 1861 yılında Boğaz'da hizmet vermeye başlayan deniz fenerleri sayesinde şehir hatları gece seferlerine de başlar.

Bir vatan, iki fener terk edilmez!

1. Dünya Savaşı'nda özellikle Çanakkale Boğazı'ndaki çok sayıda deniz feneri harap olur. Fenerler Dairesi, 1935 yılında millileştirilir. 1970'li yıllara kadar fenerlerde dönüşümlü olarak 200'e yakın bekçi görev yapar. Fenerler elektrikli sisteme geçtikten sonra bekçi ihtiyacı da ortadan kalkar. 2004 yılında ise fenerler turizme açılır. Aralarında Kadırga Burnu, Yeşilköy, Hopa, Bodrum ve Foça'nın da bulunduğu çok sayıda fener lojmanı, kafeterya ve restoran olarak hizmet vermeye başlar. Sivrice'deki fener ise dünyanın tek deniz feneri kütüphanesi olma özelliği taşıyor. Burada sadece deniz fenerlerinin tarihi ile ilgili kitaplar bulunuyor.

Türkiye genelinde Sinop, İstanbul, Antalya, Mersin ve Tekirdağ'daki fenerlerde bekçi aileler yaşıyor. Aralarında aynı aileden gelme 5. kuşak olanlar bile var. Gözlerden uzak, sakin bir hayat yaşıyorlar. Bekçiler böylesi sade bir hayata alıştıkları için emekli olduktan sonra toplum arasına karışmakta zorluk çekiyor.

Bekçi ailelerin ortak bir özelliği, misafir ağırlamaktan büyük bir keyif almaları. Para harcamaya fırsat bulamadıkları için aldıkları 2 bin TL civarındaki maaşla rahat bir şekilde geçiniyorlar. İhtiyaçlarını karşılamak için çarşıya gittiklerinde ise işlerini bitirir bitirmez hemen fenere geri dönüyorlar. Çünkü onlara göre bir vatan, bir de fener terk edilmez! Bu, bütün fenerciler için adeta yazılı olmayan bir kural. Bekçiler, günümüzde daha çok fenerin tarihi kimliğini korumaya çalışıyorlar. Bütün fenerlerin lojman planı Fransız mimarlar tarafından çizildiği için hemen hepsi de standart özelliklere sahip. Genişçe bir holü ile iki odası ve bir salonu var. Taş binalar, yazın sıcaktan kışın ise soğuktan koruyor. Bekçiler, fenerin teknik arızaları ve bakımıyla da ilgileniyorlar. Son gelişen teknikler sayesinde fenerlerdeki arızalar İstanbul'daki genel merkez tarafından anında tespit edilebiliyor. Fenerlerin hepsinin de ayrı bir ışık çakma karakteri var. Gemiler bu sayede nerede olduklarını kestirebiliyor.

Dünya üzerinde ise 25 bin deniz fenerinin olduğu tahmin ediliyor. Bu fenerlerin birçoğu Amerika, Kanada, İngiltere, İspanya ve İtalya gibi denize kıyısı olan ülkelerde bulunuyor. Bir kısmı butik otel olarak kullanılıyor. Özellikle romantik bir balayı geçirmek isteyen çiftler, buraları tercih ediyor.

İnceburun Feneri, turistik bir merkeze dönüşmüş

Zaman