"Jitem'de bir Toros timi üç kişiden oluşur. Şoför, güvenebilmemiz için
genellikle sivilde ülkücü olmuş gençlerden seçilir. İkinci kişi, eski PKK'lı
itirafçıdır. Üçüncü kişi ise ..."
Bunlar da oluyormuş!
Bir ahbaplık ve nispeten bir güven oluştu ya...
Yani, onların canını acıtan, içini yakan ve pek kimsenin de umursamadığı, medyanın
genellikle "emir-komuta" ve hiyerarşi düzenine toz kondurmadığı meselelere
girdik ya...
Şemdinli'deki "bomba-itirafçı-astsubay-uzman çavuş" meselesi üstüne
de epey astsubay-uzman çavuş görüşü ulaştı.
Özellikle, oralarda görev yapanların, yakın zamana kadar yıllarca görev yapmışların
ve "Şu kadar yılım Jitem'de geçti" diyenlerin söylediklerini dikkatle
dinledim.
Hemen söyleyeyim.
Bu meselelerde elbet yüzde 100 benim gibi düşünmüyorlar. Yüzde 10 bile iyi
oran.
Sadece jitem eden değil, kibarca sitem eden çok oldu.
Biz nasıl bazen "gerçeklerin bir tarafı"na abanıyorsak, onlar da
başka tarafına yükleniyordu.
Hakkari Valisi'nin dediği gibi, "Ankara'dan, İstanbul'dan göründüğü gibi
değil"di, orada devlet görevlisi olmak, devlet olmak, hatta Türk olmak.
Vali'nin demediği gibi, tabii, buralardan göründüğü gibi de olmamalıydı, "Orada
Kürt olmak, vatandaş olmak, halk olmak".
Ölümün nefesini hissetmiş, ölümün nefesiyle soluk alıp vermiş, nefes nefes
ölüm vermiş bir insanın "doğal" duygularının dışında, tabii "Görev
ve vatan aşkı, milli hassasiyet" ten oluşan ve meslektaşına, silah arkadaşına
sahip çıkan bakış da ağır basıyordu.
O açının içine, bir tutam hukuk, göz kararınca demokrasi, karşılıklı saygımıza
binaen konuyordu.
Anlatılanlar, Şemdinli'deki zanlı askerleri korumaktan, derin işlerin gerekliliğini
savunmaya kadar yayılırken...
İlginç birkaç notu paylaşmak istedim.
"Doğrudur" diye emin olduğumdan değil; "Neden yanlış olsun" diye düşündüğümden de değil. Sadece, "Bunları böyle bilip böyle konuşan tecrübeli askerler var" diye aktarmak istediğimden.
Biliyor muydunuz ya da öyle midir ama, dediler ki...
"Jitem'de terörle mücadelede bir Toros timi üç kişiden oluşur. Bir şoför,
ya uzman çavuştur yahut milliyetçi bir asker seçilir. Güvenebilmemiz için genellikle
sivilde ülkücü olmuş gençlerden seçilir. İkinci kişi, eski PKK'lı itirafçıdır.
Üçüncü ise tim komutanı."
Bir otoda böyle üç kişi buluştuğunda, bunun tim olduğunu anlamalıymışız.
Doğru mudur nereden bileyim, ama dendi ki...
"Şemdinli işinde çok tuhaflık var. Bu kadar acemilik olmaz. Muhtemeldir
ki, astsubay Ali Kaya birilerinin tavuğuna kışt dedi, birilerinin ayağına bastı,
onu oyuna getirdiler."
Bilmiyorsanız anlamıyorsunuz, sorular soruyorsunuz:
"Anlamadım yani..."
"Bazen çıkar çatışmaları olur. İstihbarat örgütlerinin arasında da olur.
Bazen birileri birilerine komplo da hazırlar."
"Bence " diye başlayan oldu: "Ali Kaya, görevdeyken oyuna getirildiğini
anlamış ve kendini, kimliğini bilhassa teşhir etmiş olabilir. Bu bir çeşit kendini
korumadır, kendini görünür, bilinir ve kolay kaybedilmez, harcanmaz hale getirmektir."
Emin misiniz; yok, sadece tahmin. Ama böyle şeyler de olurmuş bazen. Olmuş
bazen. Kaybolan olmuş bazen.
Asıl ilginci, neredeyse ağız birliğiyle, tahmin ettiğiniz gibi PKK'nın tezgahlarından
da çok bahsedildi de, pek tahmin edilmeyeceği üzre esas "Çok ciddi bir
aktör ve faktör olarak yabancı istihbarat servisleri, ajanlar ve CIA" dan
konuşuldu.
Bilmiyorum, öyle midir ama hep dendi ki...
"Bölge ajan kaynıyor. Onlar da tezgah kurmuş olabilir. CIA bölgede ciddi
bir varlık."
Böyle komplo mantığı yaygın mıdır diye soracak oldum...
Birisi, valla billa dedi ki, "Ne diyorsunuz. Orada görev yaparken, emir
alacağım kişi olarak bana CIA'dan biri bile gösterildi".
Bu kadarını filan bilemem. Ama, "Bunlar da oluyor" diye anlatılıp durdu. Umur Talu / Sabah