Oy istemek için geneleve gittim
Bakan, "Kemal Unakıtan hakkındaki iddialar sizinle ilgili olsaydı tavrınız
ne olurdu?" sorusuna şöyle cevap veriyor; "Kamu vicdanını rahatsız
edecek bir yanlışlığım olsa böyle bir görevde kalmam zaten." İçki konusunda
ise esnek; "Tadını bilirim. Bira da içtim..." Şahin, oy istemek için
her yere gitmiş; "Geneleve bile gittim ama fiziki nedenlerle değil, oy
istemek için..."
Torpil için evime bile giriyorlar
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, spordan özürlü oğluna, içki konusundan Maliye Bakanı Unakıtan'la ilgili hükümete yönelik eleştirilere kadar pek çok konuda soruları yanıtladı. Bakan Şahin, "Yanlış anlaşılır diye oğluma Bakanlığın önünden bile geçmemesini tembih ediyorum" diyor Bakan Şahin, "Maliye Bakanı hakkındaki iddialar sizin için olsaydı ne yapardınız?" sorusuna "Kamu vicdanını rahatsız edecek yanlışım olsa görevde kalmam" yanıtını verdi.
- Hayatınızda en son ne zaman "lanet olsun" dediniz?
Çok sık sinirlendiğim oluyor. En çok ne zaman dersen, çok eskiden tanıdığım
insanlar gelip diyorlar ki "Oğlum, kızım, gelinim işsiz." Ben de diyorum
ki "İş istiyorsanız bunun yolu belli. Sınava gireceksiniz." Ama ısrar
ediyorlar. Torpil talebiyle çokça karşılaştığım için bunlar kafamın tasının
atmasına neden oluyor! Torpil insanlarımızın o kadar içine işlemiş ki, onsuz
yapamıyorlar. Eve kadar geliyorlar bir de.
- Ciddi misiniz?
Evet. Evde hanıma söylüyorlar. Akşam veya sabah hanım anlatıyor, "bana
şu geldi de yakınından bahsetti de" Çok sinirleniyorum. Evdekiler de zılkıtı
yiyor benden. Bana göre torpili toplumda pekiştiren gene siyasiler olmuştur.
Muhalefet siyasilerin yakınlarını, çocuklarını yakından takip eder. Mesela şu
anda bir gensorular süreci yaşıyoruz. Bunların muhatabı da Maliye Bakanı Sayın
Kemal Unakıtan. Unakıtan ticaretle uğraşan oğlu ve kızıyla ilgili eleştirilerle
muhatap oluyor. Benim oğlum da avukat. Bir buçuk sene oldu avukatlığa başlayalı.
Onun kamuda görev alması da mümkündü. Ben "Bu tür işlerden uzak duracaksın.
Serbest avukatlığını yap. Hatta bizim bakanlığın önünden de pek geçme. Millet
yanlış yorumlar yapar. Başka kamu kuruluşlarına da gitme" dedim. Ben bu
konularda hassasım.
- Unakıtan sizin vicdanınızda aklandı mı?
Ben bu eleştirilerin çok abartıldığı kanaatindeyim. Çünkü çocukları kendisi
maliye bakanı olduktan sonra ticarete atılmış değiller. Çocuklarının menafaat
elde ettiği kanaatinde değilim.
- Girişimde bulunmuş olabilirler mi?
Ben olsam kızıma tembih ederdim: "Farklı anlaşılabilecek tür yerlere gitme,
devlet dairesine gitme, farklı yorumlara yol açabilecek yerlere gitme"
diye tembih ederdim. Bu bir anlayış meselesi ve farkıdır. Unakıtan'ın oğlu 5-6
yıldır tavukçuluk ve yumurtacılık yapıyormuş. Öğrendiğime göre kızı telekomikinasyonda
kullanılan bir cihazı pazarlıyormuş. Tanıtımıyla ilgili, o alanda müşteri olabilecek
yerlere gittiği gibi Telsim'e de gitmiş. Bakan olmasaydı da giderdi, bakan olduktan
sonra da gitmiş.
- Ama burada başka bir şey var. Bakan önce "Kızım Telsim'e gitmedi"
dedi sonra gittiği ortaya çıkınca Bakan da kabul etmek zorunda kaldı.
Önce gitmedi dedi, sonra gittiği mi ortaya çıktı? O kadar iyi takip edememişim.
O tabii yanlış yorumlara yol açabilecek bir tavır değişikliğidir. Böyle bir
durum kamuoyunun kafasında bazı soru işaretlerinin uyanmasına yol açabilir.
- Unakıtan'la igili bu iddialar sizinle ilgili olsaydı tavrınız ne olurdu?
Kamu vicdanını rahatsız edecek bir yanlışlığım olsa böyle bir görevde kalmam
zaten.
- O yüzden oğlunuza Bakanlık önünden bile geçme, diyorsunuz...
Gittikçe şeffaflaşan bir Türkiye'de siyasetçilerin her şeylerine daha çok dikkat
etmesi gerekiyor. Siyasetçilerin en ufak yanlışlıklarının haber olmuş olmasını
ve olacak olmasını Türkiye'nin geleceği açısından önemsiyorum. Böyle de olmalıdır.
BAŞBAKAN GEREĞİNİ YAPAR
- Başbakan'ın her ne olursa olsun Unakıtan'ı ve hatta basının eleştirdiği herkesi
savunma refleksini nasıl karşılıyorsunuz?
Ben iddiaların abartıldığına inandığını düşünüyorum.
- Sizin dostluk temelleriniz böyle mi atıldı? İyi günde de kötü günde de dostlar
satılmaz...
Başbakan eğer bir kişiyle ilgili eleştirilerin dozajının kaçtığını görürse,
haksızlığa uğradığını tesbit ederse ona sahip çıkar, arka çıkar.
- Sizce sahip çıkarken eleştirilere tümden gözünü mü yumuyor, yoksa onları
da bir kenara not ediyor mu?
Ben her şeyi değerlendirdiğini düşünüyorum. Evet Başbakan haksızlığa uğrayana
sahip çıkar ama hata yapanı da zamanı gelince değerlendirir.
- Zamanını bekliyor öyle mi?
Öyle düşünüyorum. Eleştirileri de bir taraftan mutlaka değerlendiriyordur. Savunduğu
arkadaşlarla ilgili o iddiaları sayın Başbakan inceler. Devlet imkanlarını şahsı
için kullanma gibi bir yanlışı tespit ettiği takdirde en yakını bile olsa gereğini
yapacağına inanıyorum. Ama tespit edinceye kadar da savunuyor. Tespit ettiği
tekdirde de gereğini yapar. Bunu biliyorum. En son grup toplantısında kapalı
bölümde "Hata yapan kim olursa olsun gereğini yaparım. O nedenle herkes
kendisine dikkat etsin. Telefonlarınız bile dinleniyor. Dikkat edin" gibi
daha önce pek duymadığım bir uyarıda da bulundu.
Birayı denedim ama beğenmedim
Abdüllatif Şener'in "İçkinin tadını bilmem" sözleri hatırlatılınca Bakan Şahin de, "Tadını merak ettiğim için birayı denedim" dedi.
- Abdüllatif Şener "İçkinin tadını merak ediyorum" demişti bir röportajımızda.
Sizin de böyle meraklarınız var mı?
İçkinin tadını... (Sessizlik)
- Böyle bir soruda düşünülür mü? Yanıt ya evettir, ya hayır?
(Gülüyoruz) Biranın nasıl bir tatta olduğunu tattım, denedim. Nasıl bir tadı
olduğunu denemek için içki olarak bira içtim.Yıllar önceydi. Ama hiç hoşuma
gitmedi. Sürekli olarak kullananlar ondan zevk alabilirler belki bilmiyorum
ama benim hoşuma gitmedi.
- Siyasi kariyerinize zarar vereceği endişesiyle denemediğiniz başka zevkler
var mı?
(Sessizlik)
- Gitmek isteyip gidemediğiniz bir kulüp mesela... Reina örneğin?
Ben Reina'ya gittim canım. İnsan kendinden emin olduktan sonra Reina'ya da gider,
her yere gider. Ben geçmişte, 1991 yılında Karaköy'deki afedersiniz geneleve
gittim.
- Aaaaaaaaa!
Oy istemeye gittim!
- Haaaaa tamam!
(Gülüyor) Fizyolojik nedenlerle değil, toplumsal nedenlerle! Niye gitmiştim.
Oradaki kadınların bu ülkenin kadınları olduğunu, orada bulunmalarının kendi
hataları olmadığını, onlara sahip çıkılması gerektiğini, onların da bir insan
olduğunu düşündüğüm için gittim. Çevremden eleştirenler de oldu.
Oğlum özürlü diye hiçbir zaman isyan etmedim
- 27 yıl önce yaşadığınız olay sizi maneviyata daha fazla mı yöneltti yoksa
isyan mı ettiniz?
Oğlum sanırım 1 yaşında filandı. İlk çocuğumdu. O zaman annesiyle birlikte köye
göndermiştim. Çocukların yürümesi için bir yürüngeç vardır. Ona tutunuyormuş.
Onunla gezerken merdivenden düşmüş çocuk. Bir süre bayılmış ama sonra ayılınca
bir şeyi yok diye düşünmüşler. Köy yerinde doktor filan da yok. "İyi oldu"
demişler ama sonra ateşlenmiş. Karabük'e götürelim diyorlar, ama yarım gün sürecek
yol. Öyle bekletmişler. Sonradan doktorlar dedi ki düşmeden dolayı beyninde
zedelenme olmuş. O bakımdan zihni gelişimi fazla olmadı. Ama isyan etmedim.
Bir defa başımıza gelen her şeyin Allah'tan geldiğine inanırım. O da bizim ailemizin
bir imtihanı diye düşünüyorum. Kızdırmazsan çok iyidir ama en ufak bir şeyde
hemen kızıyor. Söylenenleri anlıyor ama kendisini çok fazla ifade edemiyor.
Gölbaşı'nda Zihinsel Engelliler Vakfı var, orada kalıyor.
- Kaç yıldır?
Bir yıla yakın. 26 yıl evdeydi, eşimle ben baktık. Oraya başladıktan sonra çok
ilerleme kaydetti, sakinleşti. "Burada kalması daha uygun" dediler.
"Biz onu burada eğitelim, siz de sık sık görmeyin" dediler. Şimdi
takip ediyoruz, ziyarete de gidiyoruz. Durgunlaşmış, kilo almış.
- Çok etkiledi mi bu yaşadıklarınız sizi? Duygusal bir insan olduğunuzu biliyorum.
Üzüldüğünüz, ağladığınız zamanlar oldu mu?
Oldu tabii. Ben çok duygusal bir insanım. Hatta karşımda birinin ağladığını
görsem ben de ağlarım.
- Bu olayı kamuoyuyla paylaştıktan sonra bir rahatlama hissettiniz mi?
Benim çevremde herkes bilir. Avcılar'da otururduk. Fatih, yani rahatsız olan
oğlum Avcılar'da sürekli gezerdi. Bilmeyen yoktu. Başbakan filan hepsi bilirler.
Ama kamuoyu bilmiyordu. Bir vesileyle öğrendiler.
sabah