Sözleşmeli öğretmenlere resmen' kaçak, göçmen, vasıfsız, kimsesiz işçi muamelesi
yapılıyor!
• Boğaz tokluğuna bile asla yetmeyecek bir ücretle [200 -300 YTL!] çalıştırılan
öğretmenlerin sayısı onbinleri buluyor!
• Bu bir devlet ayıbı, millet utancı!..
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2005 Ocak - Aralık döneminde uygulanacak asgari
ücreti net 350 milyon TL (350.15 YTL) olarak belirledi. Çeşitli sendikalar periyodik
olarak her ay 4-5 kişilik ailelere dair "açlık sınırı" ve "yoksulluk
sınırı" raporları hazırlıyorlar. Aralık ayındaki iyimser araştırma ve raporlara
göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 513 milyon liraydı (513 YTL), aynı dönemdeki
yoksulluk sınırı ise l milyar 562 milyon lira (1.562 YTL). Asgari ücretin kabul
edilebilir olması için bir hayli artırılması gerekiyor yani.
Türkiye'de 5 milyondan fazla kişi asgari ücretle çalışıyor. Bu nedenle asgari
ücret artışları ve asgari ücret ile alakalı tartışmalar, artışlara yansımasa
da zaman zaman gündeme geliyor.
Peki devletin asgari ücretin altında, hem de üniversite mezunlarım çalıştırdığım
kaç kişi biliyor acaba. "Geleceğimizin teminatı" denilen öğrencilerin
emanet edildiği kişiler bunlar üstelik.
200 MİLYON LİRA ALAN ÖĞRETMEN VAR
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı öğretmenlerin ortalama olarak 850-900 milyon
lira .(850-900 YTL) maaş aldığını biliyoruz. Oysa tüm öğrencilere eşit kalitede
hizmet götürmesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı, herkese aynı hizmeti götürmediği
gibi aynı işi yapan öğretmenlere de aynı ücreti vermiyor.
Bakanlık bugün değişik kategorilerde öğretmen çalıştırıyor. Bunların ilkinden
söz ettik; 657 sayılı yasaya uygun olarak çalışan öğretmenler. Maaşlarından
haklı olarak şikayet etseler de Türkiye'nin ortalamasına koşut bir ücret alıyorlar.
Bunun dışında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 657 sayılı devlet memurları yasasına tabi olmayan, "usta öğretici" denilen, "ek ders karşılığı görevlendirme" yöntemiyle görevlendirilen öğretmenler var ve bunların durumu gerçekten içler acısı. Bu şekilde görev yapan öğretmenlerin maaşları 200 milyon ile 320 milyon arasında değişiyor. Çünkü ilköğretimde haftada en fazla 30 saat, ortaöğretimde ise 24 saat derslere girebiliyorlar, normal olarak. Ek bir görev üstlenemiyorlar. Bir dersin karşılığı olarak 3 milyon 258 bin lira alıyorlar ve maaşlarından yüzde 19 oranında SSK primi kesiliyor. Dolayısıyla maaşları genelde 300 milyonun altında oluyor.
DOKTORA GİDEMİYOR, İLAÇ ALAMIYORLAR
Bakanlık dört yıldır bu yöntemi Türkiye'nin dört bir tarafında yaygın olarak
kullanıyor ve binlerce öğretmen bu statüde çalışıyor. Gerçi atamalara bakanlık
pek karışmıyor, il içinde başlayıp il içinde sona eren bir uygulama ama bakanlığın
tabii ki bilgisi ve oluru dahilinde. Uygulama şu şekilde:
Usta öğreticiler, il merkezlerinde boş geçen derslerde veya 'normal' öğretmenlerin
gitmediği, gönderilemediği ilçeler ve köylerde görevlendiriliyorlar. Milli Eğitim
Müdürlükleri, valiliklerin emriyle öğretmen alacağını ilan ediyor ve gelen müracaatları
değerlendiriyor. Maaşlar ise bütün devlet memurlarında olduğu gibi maliye tarafından
ödeniyor. Tabii eğer 200 milyon lira ile biraz üstüne maaş denilebilecekse.
Devlet asgari ücretin altında personel çalıştırabilir mi bilemiyoruz. "Usta
öğreticiler", diğer memurlar gibi Emekli Sandığı'na bağlı da değiller.
SSK primlerini yatırdıkları için bir nevi işçi statüsündeler. Fakat işçilerin
sahip olduğu haklara da sahip değiller. Bilindiği gibi işçilerin sağlık karnesi
alabilmesi için 120 iş gününü doldurmaları gerekiyor ki okullar zaten ortalama
180 gün eğitime açık oluyor. Yarı yıl tatili, bayram tatilleri, resmi tatiller,
hafta sonu tatilleri ve özel günler derken ücretli öğretmenlerin ayda ortalama
sadece 17-18 gün için primleri yatıyor.
Sözleşmeleri eğitim-öğretim sezonun ilk ayı olan Eylül'de başlasa bile sezon
sonuna kadar sağlık karnelerini akmayabiliyorlar, dolayısıyla doktora gidemiyor,
muayene olamıyor ve ilaç alamıyorlar.
Hem görevli bir öğretmenin bir sonraki sene görev alıp almayacağı, aynı okulda
mı, yoksa bir başka okulda mı görev alacağı meçhul. Görevlendirmeler rast gele
yapılıyor.
"KENDİLERİNİ EĞİTİM DÜNYASINAAİT HİSSETMİYORLAR"
Bu öğretmenler kendilerine geçici gözüyle bakıyorlar. Ders açısından uzun vadeli
plan ve program yapamıyorlar. Okulun temel kurallarına uyma konusunda bir zorunluluk
da hissetmiyorlar. Haksız sayılmazlar.'
Milli Eğitim Bakanlığı 62 bin öğretmen açığı olduğunu açıkladı. Ancak Türkiye
genelinde 30 bin öğretmen fazlalığı olduğu belirtiliyor.
Eğitim-Bir-Sen Genel Denetleme Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Mehmet Emin Usta,
düşük ücretlerle kısa süreli öğretmen görevlendirmenin eğitimi olumsuz etkilediğine
dikkat çekiyor:
"Sınıf öğretmeninin 'usta öğretici' olduğunu düşünün. Her yıl farklı bir
öğretmen derse girecektir. Çünkü hem yeniden görev verilmeyebilir, hem de ücret
çok düşük olduğundan başka bir iş buldukları an öğretmenliği bırakıp gideceklerdir.
Bu ücret ders vermeye gelen öğretmenleri tutmaya yetmez ki. Kendilerine geçici
gözüyle bakıyorlar. Ders açısından uzun vadeli plan ve program yapamıyorlar.
Okulun temel kurallarına uyma konusunda bir zorunluluk hissetmiyorlar. Haksız
da sayılmazlar. Çünkü kendilerini eğitim dünyasına ait görmüyorlar. Bunlar da
çok önemli pedagojik sakıncalar doğuruyor. Okuldaki homojenlik bozuluyor. Aynı
ortamda aynı işi yapıp farklı ücretler alan insanlar olması ise bazılarının
eziklik duymasına yol açıyor. Bu uygulamanın kesin olarak sona erdirilmesi gerek."
Usta öğreticiler için Eğitim Fakültesi mezunları tercih ediliyor, eğitim fakültesi
mezunları bulunamaması halinde diğer fakülte, yüksekokul ve lise mezunları da
usta öğretici olabiliyor. Ama üniversite mezunlarının çoğunun işsiz olması nedeniyle
uygulamada lise mezunları usta öğretici olamıyor.Usta öğreticiler",
diğer memurlar gibi Emekli Sandığı'na bağlı değiller. SSK primlerini yatırdıkları
için bir nevi işçi statüsündeler. Fakat işçilerin sahip olduğu haklara da sahip
değiller.
Öğretmen ihtiyacının kapatıla-madığı ve usta öğreticilerin de gitmek istemediği
'ücra' köy ve ilçelerde ise vekil öğretmenler görevlendiriliyor. Bunlar öğretmenin
maaşının 2/3'üne ek olarak ders ücreti alıyorlar. Sözleşmeli öğretmen uygulaması
ise bilgisayar ve ingilizce gibi yoğun ihtiyaç duyulan ama üniversitelerden
mezunu az olan branşlarda var. Maaşları normal öğretmen maaşının da üstünde.
Bilgisayar Mühendisleri veya ingilizce eğitim görenler de sözleşmeli öğretmen
olabildiklerinden bunlar daha iyi bir iş buldukları an bırakıp gidiyorlar ve
eğitim yarıda kesilebiliyor.
Mehmet Emin Usta, bunun devletin gittikçe bir işletmeye dönüşmesinden kaynaklandığını
belirtiyor: "Devlet gittikçe bir işletmeye dönüyor. Devlet eğitim işini
herhangi bir işletmenin ürettiği hizmet gibi göremez. Eğitimde devamlılık esasken,
her yıl hatta dönem ortalarında yeni bir öğretmenle bu süreç kesiliyor. Çocuklar
öğretmensiz kalıyor. Öğrenci bir disiplin, bir tarz kazanmıyor. Öğretici verimliliği
de kesinlikle düşüyor."
62 BİN ÖĞRETMEN AÇIĞI, 30 BİN ÖĞRETMEN FAZLALIĞI VAR
Tüm bunlar belki de IMF'yle yapılan sözleşmelerin bir sonucu. Neticede IMF,
devlete ne kadar öğretmen alacağını ve hangi koşullarda alabileceğini dikte
ediyor. Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı Türkiye genelinde 62 bin
öğretmen açığı olduğunu açıklamıştı. Buna mukabil olarak tüm kamu kurum ve kuruluşlarına
memur alımı için toplam 48 bin kadro kullanılmasına izin var. Milli Eğitim Bakanlığı
çaresiz gibi görünüyor olabilir ama yaklaşık 30 bin öğretmen fazlalığı olduğu
da dillendirilen bir gerçek.
Örneğin, doğudaki herhangi bir ilçede fizik öğretmeni bulunmazken, Antalya Ticaret
Lisesi'nde 4 tane fizik öğretmeni görevlendirildiği oluyor ve bu öğretmenlerin
her biri haftada an çak 6 saat derse giriyor. Bu neden le Milli Eğitim Bakanlığı'nın
kay naklarını öncelikle doğru kullanması gerekiyor.
Usta öğretici meselesine dönecek olursak. Sendikaların meseleye il gisizliği
gerçekten dikkat çekiç değil mi? Usta öğreticilerin sendikalara üye olma hakları
yok. Sendikalar kendilerine üye olamayacak insanların sorunlarına duyarlı olamıyorlar
demek ki. Eğitim sendikalarının sadece personelle ilgilenen sendikalar o maktan
öte eğitimin bütünüyle ilg lenmeleri lazım ki 200 milyona F öğretmen çalıştırılırlasın.
İdris SARUHAN/GERÇEK HAYAT