"SAĞLIK HİZMETLERİNDE 'İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN' ZİHNİYETİ EGEMEN
OLDU"
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin her geçen gün daha
da geliştiğini, ilaca ulaşımın ise kolaylaştığını belirterek, "Ülkemizde
sağlıkta son 10 yılın en önemli adımlarının atıldığı dönemi yaşıyoruz. Artık
hastanelerimizde bebek cenazeleri rehin tutulmuyor, acil servislerde hasta,
'Önce paranı getir' muameleleriyle karşılaşmıyor. Vatandaşlarımız artık ambulans
hizmeti talep ettiğinde, 'Paran var mı?' sorusuna muhatap olmuyor" dedi.
Türkiye'nin Avrupa'nın en ucuz ilaç satan ülkesi durumuna geldiğini vurgulayan
Akdağ, sağlık hizmetlerinde, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" zihniyetinin
hakim olduğunu kaydetti.
Sağlık Bakanı Akdağ, İHA'ya özel açıklamalarda bulundu. Uygulamaya koydukları
Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla sağlık hizmetlerine erişimi eskiye oranla daha
kolay, eşit ve hızlı hale getirdiklerini anlatan Akdağ, bu konuda elde ettikleri
başarıyı "tek başına iktidar" olmaya bağladı. Sağlık hizmetlerinin
başarıyla yürütülebilmesi için Sağlık Bakanlığı'nın tek başına çabasının yeterli
olmayacağını ifade eden Akdağ, "Bir çok konuda olduğu gibi sağlık konusunda
başarı elde edebilmek için hükümetin kararlı ve cesur olması, işini iyi takip
etmesi gerekiyor. Hepsinden önemlisi hükümetin istikrarlı ve kalıcı olduğunu
bilmesi gerekiyor. Koalisyon hükümetinde Sağlık Bakanı şunu ister Maliye Bakanı
ayak direrse yapamazsınız. Çünkü ambulanslardan para alınmaması kararı için
Bakanlar Kurulu kararına ihtiyaç var. Sadece Sağlık Bakanı'nın çaba sarf etmesi
yetmiyor" diye konuştu.
Sağlık hizmetlerinde iyileştirme yaparken popülist politikalardan uzak durmayı
ve "önce insan" diyen bir anlayışı benimsediklerini vurgulayan Akdağ,
sağlık hizmetlerinde "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" şeklinde özetlenebilecek
bir zihniyetin egemen olduğunu bildirdi. "Daha yapılacak çok işimiz. Bu
bir maraton koşusu ise bu koşunun başındayız" diyen Akdağ, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Sağlık hizmetlerinde gelinen noktadaki başarı bana değil hükümete aittir. Biz iyi organize olmaya çalıştık, bu hedefleri yakalamak için gece-gündüz gayret gösterdik. Artık bu ülkede insanlar kamuya ait bir sağlık kuruluşunun kapısına gittiği zaman, 'Burada bana hizmet vermezler' endişesi taşımıyor. Vatandaşa, 'Ey vatandaşım bazı sıkışıklıklar ve aksaklıklar olsa da ben seni geri çevirmem' dedik. Son 1 yıl içerisinde bana böyle bir şikayet gelmedi. Çok ender olaylar oluyorsa da derhal üzerine gidiyor, meseleyi soruşturuyoruz. Kamudan sağlık hizmeti alırken kimse vatandaştan ilave bir şey isteyemez. Veya başka bir adres göstererek, 'Ödemeyi yap sonra ben sana sağlık hizmeti veririm' diyemez. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Sağlık yöneticileri ile yaptığımız bütün toplantılarda bunu büyük bir özenle vurguluyorum. Vatandaşlar sağlık yöneticilerine inanmak durumundadır. Yani vatandaş 'Birisi benden usulsüz bir talepte bulunursa müracaat edeceğim bir yer var' diyebilmeli. Biz devlete olan güveni sağladık. Bu ayrıca mesleğini büyük bir özveri ile yapan hekimlerin hukukunu korumak anlamına geliyor."
İLAÇ KONUSUNDAKİ SIKINTILAR
Akdağ, Sağlık Bakanlığı'na devredilen SSK hastanelerindeki aksaklıkların hızla
giderildiğini ve sistemin yavaş yavaş yerine oturduğunu söyledi. Hastanelerin
"verimli işletmecilik" mantığını kavramaya başladığını ifade eden
Akdağ, işletmecilikteki amaçlarının kar değil, verimlilik ve kendi kendini finanse
etmesi olduğunun altını çizdi. Devraldıkları SSK hastanelerinin hemen hepsinde
kısa sürede otomasyon sistemleri kurulduğunu anlatan Akdağ, "Devraldığımız
hastanelerimizdeki 2 bin 500 olan hasta muayene odası sayısını 3 bin 500'e çıkardık.
Bunu yaparken atıl mekanları, boşaltılan eczane mekanlarını kullandık ve yeni
inşaatlar yaptık. Bir günde muayene edilen hasta sayısı 125 binden 160 bine
çıktı. Peki bu 35 milyon insan kim? Daha önce telefon açıp randevu alamayan
ve başının çaresine bakan insanlar. Artık onlarda hastanelere gelmeye başladı.
Bu kadar yoğun bir talebi karşılamak çok zor. Özellikle halen fiziksel yetersizlikleri
olan hastanelerimizde kalabalıklar var. Dün 3 bin 500 kişi muayene edilirken
büyük bir kalabalık ve keşmekeş vardı, bugün 7 bin kişi muayene ediliyor ve
yine kalabalık var. Ama muayene ettiğimiz hasta sayısı iki misline çıkmıştır.
Geçtiğimiz günlerde medyada bir sendika başkanın ifadesini gördüm. Performans
sistemi oluştuktan sonra hastanelerde ameliyatlar için randevular verilirken,
şimdi ameliyatların hemen yapıldığını söylüyor ve bunu olumsuzlukmuş gibi konuşuyor.
Başka ne olsun, ne istiyorsunuz yani?
Ayrıca bir husus daha var. İlaç konusunda SSK'nın kendine ait uygulamaları ve kısıtlamaları var. Vatandaş ilacını reçeteye yazdırmakta ve ilacını almada sıkıntılar yaşıyor. Örneğin bir sağlık ocağına ilacı yazdıracaksa bunu uzman doktora yazdırmak zorunda olduğu için hastaneye gelip kuyruğa giriyor. Bunu SSK yanlış yapıyor anlamında söylemiyorum. SSK da kendi finans dengelerini oluşturmak durumundadır. Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı bürokratları bu konu üzerinde çalışıyor. İlaç konusunda vatandaşlara sıkıntı veren hususlar ayıklanıp temizlenecektir. Geçmiş dönemlerde SSK'lı 4 kalem ilaç alabilmek için iki veya üç farklı eczanede ayrı ayrı kuyruğa girmek zorunda kalıyordu. Bu akla ziyan bir uygulama değil mi? Biz bürokrasiyi büyemak için gece-gündüz gayretük ölçüde kaldırmayı hedefliyoruz. SSK'lılar şimdi gidip ilacını sağlık ocağı ve hastaneden başhekim onayı bile gerekmeden alabiliyor. Evet eczanelerin bazılarında ilaç bulunuyor, bazıları ilaç vermiyor. Bunlar doğrudur. Herkes bir rekabet içerisinde davranış modeli benimseyebilir. Ama bugün 17 bin sözleşmeli eczane var, birinden alamazsanız diğerinden alırsınız. Aksayan bazı hususlar var bunu kabul ediyoruz. Ama geçmişle kıyaslanmayacak kadar azaldı. Geçmişte SSK'nın açığı olduğu için, 'İlaca ne kadar zor ulaşırsan bende o kadar az masraf etmiş olurum' mantığı vardı. Ne böyle sigortacılık, ne de sosyal devlet anlayışı olmaz. Halkımız geçmiş yıllarla kıyaslanmayacak şekilde ilaca çok rahat ulaşıyor ve herkes bunun farkında" açıklamasında bulundu.
"YARIN DAHA İYİ OLACAĞIZ"
İlaç politikasının Sağlık Bakanlığı yönetiminde SSK, Hazine, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile birlikte yürütüldüğünü belirten Bakan
Akdağ, 2004 yılında yaptıkları İlaç Kararnameleri ile Türkiye'nin Avrupa'nın
en ucuz ilaç satan ülkesi durumuna geldiğini söyledi. Akdağ, bu uygulamanın
dışına çıkan nadir ilaçların bulunduğunu hatırlattı. Uygulamaya konulan geri
ödeme yöntemleri sayesinde Avrupa'daki en ucuz satış fiyatının daha altına düşmek
için Sağlık Bakanlığı'na başvuran ilaç firmaları bulunduğunu ifade eden Akdağ,
"Türkiye'de 20 yıldır uygulanan bir ilaç kararnamesi vardı. Biz 2 sene
önce bunu değiştirdik. Bir yıla yakın bir süre yeni kararname üzerinde çalıştık.
Yeni İlaç Kararnamesi ile Türkiye'de 100 liraya satılan ilaç 35 liraya indi.
Bizim böylece ilaçta milyonlarca YTL kazancımız oldu. Bir taraftan halk ilaca
daha kolay ulaşıyor, bir yandan izlediğimiz politikalarla ilacın fiyatı düşüyor.
Toplamda nereye ulaşacağımızı yıl sonunda göreceğiz. Biz bu politikaları belirlerken
'İlaç fiyatları 6 milyar dolar 8 milyar dolar artacak' diyenler yılın sonunda
utanacak. Kısmi bir artış olabilir ama iddia edildiği gibi 6 milyar dolar 8
milyar dolar olmayacak. Vatandaşımız ilaca her geçen gün daha kolay ulaşacak"
şeklinde konuştu.
Kendisine sık sık, "Sağlıkta sıkıntılar ne zaman tamamen bitecek?"
sorusu yöneltildiğini vurgulayan Akdağ, "Biz yıllarca iyileştirmelere devam
edeceğiz. Ama bunu menfi tarafından ele alır ve 'Sağlık Bakanı iyileşme için
daha yıllara ihtiyacın olduğunu söyledi' manşeti atarsanız yanlış olur. Düne
rağmen çok iyi noktadayız, yarın daha iyi olacağız" diye konuştu.
İngiltere'de 5 Mayıs'ta yapılan genel seçimler öncesi Başbakan Tony Blair'in
seçim çalışmaları boyunca sağlık hizmetlerinde yapacağı iyileştirmelerden bahsettiğini,
hatta "Özel sağlık kuruluşlarını vatandaşa açacağım" vaadiyle vatandaşın
karşısına çıktığına dikkati çeken Akdağ, şunları söyledi:
"Biz bunu memur ve emekliler için çok önceleri yaptık. İngiltere'de aile
hekimliği geleneği var, devlet bütçesinden tüm sağlık harcamaları karşılanıyor,
hatta İngiltere'de yaşayan yabancıların sağlık harcamalarını bile devlet karşılıyor.
Sağlığa ayrılan payları da çok yüksek olmasına rağmen insanlar İngiltere'de
sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesini istiyor. Almanya'da, Finlandiya'da, Çek
Cumhuriyeti'nde ve Danimarka'da da böyle. Biz Finlandiya'ya gittiğimizde Finlandiya
Sağlık Bakanı Mart ayından itibaren yeni bir kanunu yürürlüğe sıkacaklarını
söylemişti. Finlandiya'da sağlık hizmetlerini belediyeler yerine getiriyor,
merkezi hükümet de kanun yapıyor. Finlandiya Sağlık Bakanı Mart ayından itibaren
aile hekimlerinin 3 günden daha uzun, uzman hekimlerin 3 haftadan daha uzun,
ameliyatlar için ise 6 aydan daha uzun süreli randevu veremeyeceğini anlatmıştı.
Bunu bir ilerleme ve sağlık hizmetlerinin iyileştirmesi olarak görüyorlar. Vatandaş
haklı olarak sabah hastaneye gittiği zaman işlerini bir an önce bitirip oradan
ayrılmak istiyor. Ancak bu çok kadar kolay değil. Bütün gayretimiz vatandaşımızın
sağlık hizmetini eşit ve onurlu bir biçimde almasıdır."