İşte siyaset belgesi
Cumhuriyet, kamuoyuna çok az bir bölümü yansıyan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin (MGSB) tümüne ulaştı.
3 temel bölümden oluşan belgede, Türkiye'nin bir bölge ülkesi olarak etrafında bir güvenlik çemberi oluşturması gerektiği vurgulanırken, iç tehdit unsurları olarak irtica ve bölücülüğün aynı önemde sorun olduğuna dikkat çekildi. Belgede, Kıbrıs'tan asker çekilemeyeceği, Yunanistan'ın Ege'de karasularını 6 milin üstüne çıkarmasının savaş nedeni olacağı, ABD ile ilişkilerin AB'nin seçeneği olmayacağı ilkeleri ayrıntılarıyla işlendi. Belgede, Türkiye'nin yapısı, "tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil" biçiminde yer alıyor.
Cumhuriyet'in tümünü ele geçirdiği MGSB'de çevre ülkelerle ciddi sorunlar çıkması halinde bunun çözüm yollarına ilişkin net ifadeler de yer aldı. Türkiye'nin bu ülkelerle bugünkü ilişkilerini zedelememek için bu bölümleri aktarmayacağız.
MGSB'nin birinci bölümü "genel esasları" içeriyor. Burada, belgenin temel hedefinin Türkiye'nin güvenlik siyasetini belirlemek olduğu vurgulanıyor. Belgenin kapsamının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli güvenliğini sağlamak, bu yolda atılması gereken adımlan öngörmek, iç ve dış güvenlik siyasetinin esaslarını saptamak olduğu belirtiliyor. MGSB'nin hukuksal dayanağı olarak da anayasanın 118. maddesi ve 2945 sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Yasası gösterildi.
MGSB'nin birinci bölümünde önümüzdeki dönemde Türkiye'ye yönelik güvenlik konulan aktarıldıktan sonra, AB sürecinin Türkiye'nin temel iç-dış güvenlik sorunlarını arttırabileceği ve azaltabileceği belirtiliyor.
İç güvenlik: Üniter yapı ve laiklik
MGSB'nin iç-dış güvenlikle ilgili bölümünde Türkiye'nin temel siyasetinin Atatürk'ün
"Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine oturtulduğu belirtiliyor. Bunun
yanında temel hedefin, Türkiye'nin Atatürk'ün gösterdiği şekilde çağdaş uygarlık
düzeyine ulaştırılması olduğu vurgulanıyor.
Belgede iç güvenlikle ilgili şu noktaların altı çiziliyor:
o Türkiye'nin üniter yapısını, demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerini korumak
ve geliştirmek gereklidir. Türkiye'nin bütünlüğünü korumanın temel yolu Atatürk
milliyetçiliğidir.
o Türkiye'nin güçlü bir ülke olmasının yolu yukarıdaki ilkelerin yanı sıra aynı
zamanda, refahı arttırmak, bunu dengeli biçimde toplumun her kesimine yaymaktan
geçmektedir.
o Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden temel unsurlar, irtica, bölücülük ve aşın
sol akımlardır. Türkiye bunlarla mücadele ederken temel evrensel değerlerden
de vazgeçmemelidir.
o Türkiye'nin temel kuruluş ilkeleriyle hedefleri örtüşen sivil toplum kuruluşlarıyla
ilişkiler önem taşımaktadır.
o Türkiye'nin bütünlüğünü etkileyecek temel tehdit oluşturan örgütlerin ve ideolojilerin
toplum içinde taban kazanmalarını önleyecek bir sosyal çalışma yapmak gereklidir.
Bu alanda istismarcı misyonerlik faaliyetlerine izin verilmemelidir.
o Türkiye'de Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim-ögretim kurumlarında okutulamaz.
Bu temel bir ilkedir.
tf Basın özgürlüğü anayasada ifadesini bulmuştur. Bunu kesinlikle korumak gereklidir.
o Lozan Antlaşması Türkiye'nin pek çok konudaki temel dayanağıdır. Azınlıklar
konusunda Lozan Antlaşması ve 18 Ekim 1925 tarihli Türkiye ile Bulgaristan arasında
imzalanan anlaşma hükümleri esas alınmalıdır.
Tek devlet, tek ulus, tek bayrak, tek dil
Türkiye'nin iç güvenliğini ilgilendiren temel konulara yer verilen alt bölümlerde
ise hem sorunların önemine hem de çözüm yollarına girildi. Bu bölümlerin özeti
şöyle:
o Türkiye Cumhuriyeti etnik temele dayalı olarak kurulmamıştır. Kuruluş esası,
tek devlet, tek ulus, tek bayrak, tek dildir. Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriye-ti'ni
kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" sözü ternel bir ilkedir. Türkiye
Cumhuriyeti 'ne vatandaşlık bağı ile bağlı bulunan herkes ülkenin esas unsurudur.
oAtatürk, "Millet; dil, kültür ve ülkü birliğiyle birbirine bağlı vatandaşlann
oluşturduğu siyasi ve sosyal bir birliktir" sözü bugün de geçerli olan,
çağımızın gereklerine yanıt veren bir yaklaşımdır. Bu bağlamda mahalli dil ve
kültürler bireysel özgürlük kapsamındadır. Bu özgürlüklerin kötüye kullanılmaması
önem taşımaktadır. Bölücü örgütün bu un-surlan kendi amaçlan doğrultusunda kullanmamasını
sağlamak gereklidir.
o irticai faaliyetler içte ve dışta sürmektedir. Bunlarla mücadele ederken,
toplumun dini duygularını incitmemeye özen gösterilmelidir. Bu bağlamda toplumun.
dini duygularını kullanmak isteyenlere de izin verilmemelidir.
o Anayasa'da dikkat çekilen inkılap Kanunlan'nın ödün vermeden uygulanması gereklidir.
Din eğitimi, devletin üstlenmesi gereken bir işlev olarak devam etmelidir.
o Aşın sol unsurlann şiddete dayalı faaliyetleri, toplumda sınıf ayrımcılığı
yaratmaya dönük çabalan önlenmelidir. Bu örgütlerin özellikle öğrencileri kullanmala-n
dikkat çekicidir. Cezaevindeki faaliyetleri de önlenmelidir.
Hassas yörelere özel ilgi
MGSB'de Türkiye'nin hassas bölgelerine de özel bir bölüm aynldı. Bu bölgeler
tek tek ifade edildi ve yapılması gerekenler sıralandı. Hassas yöreler başlığı
altında yer alan bölgelerin başında Hatay geliyor. Suriye ile son dönemde iyi
ilişkilere girildiği ancak bu ülkenin Hatay politikasından tam olarak vazgeçmediği
anımsatılıyor. Burada toprak-nüfus dengesine dayalı bir faaliyet olduğuna dikkat
çekiliyor. Karadeniz bir bölge olarak ayrıca işleniyor ve Rum Pontus faaliyetlerine
vurgu yapılıyor. Bölgeye yönelik dışandan kaynaklı bir propaganda politikası
olduğu belirtiliyor. Daha önceki MGSB'lerden farklı olarak son yapılan değişiklikte
yabancılara toprak satışına da atıfta bulunuluyor. Yabancıların hassas yörelerde
gayrimenkul edinmelerinin dikkatle izlenmesi gerektiği belirtiliyor.
Gökçeada ve Bozcaada da hassas bölgeler arasında yer alıyor, iki adaya dönük
özel bir kalkınma, ekonomi politikası uygulanması gerektiği vurgulanıyor. Ermenistan'ın
ve Ermenilerin Türkiye'deki faaliyetleri bu bölüm içinde işleniyor ve özellikle
Doğu Anadolu'nun bazı illerine dikkat edilmesi gerektiği belirtiliyor. Deprem
kuşağı da Türkiye'nin hassas bölgeleri olarak belgede yer alıyor. Bu bölgelerdeki
ekonomik değeri yüksek stratejik tesislerin durumunun masaya yatırılması isteniyor.
ABD, AB'nin seçeneği değil
Türkiye'nin dış ilişkilerinde çok yönlü politikanın kaçınılmaz olduğu vurgulanan
belgede ABD ile ilişkiler ayn bir bölüm olarak yer alıyor. Bu bölümde şu noktaların
altı çiziliyor:
o ABD ile ilişkiler tarihseldir ve çok yönlüdür.
o İlişkilerin siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutu vardır.
o Bu ilişkiler ticari ve teknolojik olarak da geliştirilmelidir.
o ABD'de Türkiye aleyhine pek çok lobi faaliyeti vardır. Lehimize olanlar da
bulunmaktadır. Bu ülkenin koşullan gereği lobi faaliyeti ayn bir önem taşımaktadır.
o ABD'de Türkiye lehine kamuoyu oluşturulması pek çok bakımdan önemlidir.
o Türkiye'nin ABD ile ilişkileri Orta Asya, Balkanlar, Güney Kafkasya, Ortadoğu
politikalan bakımından stratejiktir. Bu konularda işbirliği, dayanışma Türkiye'nin
çıkannadır.
o Türkiye'nin ABD ile ilişkileri stratejiktir ancak başka bir ilişkinin alternatifi
değildir. ABD, AB sürecimizin bir alternatifi değildir.
o NATO'daki rolümüzü korumalıyız. NATO'nun farklılaşan siyasetinde yerimiz olmalı.
Kıbrıs'tan asker çekilemez
Belgedeki geniş bölümler arasında Kıbrıs ve Yunanistan yer alıyor, iki konuya
ilişkin değerlendirmeler özet olarak şöyle:
o Kıbrıs'ta banş Türkiye'nin de isteğidir. Ancak bu adil, garanti altına alınmış
ve yaşayabilir bir banş olmalıdır. Çözüm budur.
o Kıbns sorununun temel çözüm yeri BM'dir, başka yer aranmamalıdır.
o Türkiye'nin adadaki askeri varlığı 1959-60 Londra ve Zürih anlaşmalanna dayalıdır.
Adanın tümüne ilişkin garantörlük hakkımız bulunmaktadır. Adadaki askeri varlığımız
Kıbns Türk halkının güvenliği içindir. Bunun sürdürülmesi esastır.
o Ada'daki Rum nüfusu büyüktür. Rum nüfusu Türk nüfusundan fazladır. Bu dikkate
alınarak Türk nüfusunun manevi yapısı güçlendirilmelidir.
o KKTC, kalıcı bir banş sağlanıncaya dek, güçlendirilerek korunmalıdır.
o Kıbns'ın çevresindeki deniz sahası ayn bir konudur. Bu bölgede Türkiye ve
KKTC'nin hukuki haklan vardır.
o Türkiye Yunanistan'la ilişkilerini banş içinde güçlendirmeyi hedeflemektedir.
Bir dizi sorun olduğu da muhakkaktır. Yunanistan'ın bu sorunlan AB zeminlerine
taşımasına ve bu sorunların Türkiye-AB sorunu olarak algılanmasına izin verilmemelidir.
o Ege Denizi, Türkiye'nin güvenliği ve ekonomisi açısından çok önemlidir. Yunanistan'ın
6 mil olan karasulannı arttırma girişimleri kabul edilemez. Bunun savaş sebebi
olduğu yönündeki caydırıcılığımızı korumamız gerekir. Yunanistan'ın Ege Denizi
'ndeki adacık ve kayalıklarda fiili durumlar yaratmasına izin verilmemelidir.
EĞİTİM BİRLİĞİ İLKESİ KORUNMALI
MGSB'de eğitim konusuna geniş yer aynldı. Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birliği)
Kanunu'nun temel dayanak olduğu belirtildi. Bu ilkenin korunarak ekonominin,
toplumsal gücün gerektirdiği her türlü eğitimin yapılmasının çağın gereği olduğu
vurgulandı. Kız öğrencilerin eğitimine ayrıca önem verilmesi gerektiği, bu konudaki
çabaların arttırılmasının yararlı olacağı belirtildi. Çağımızın bilgi toplumu
olarak algılandığı anımsatıldı, böyle bir toplum oluşturmanın eğitimin temel
hedefi olması gerektiğine işaret edildi.
Bölgeler arası eşitsizlik, bireylerin fırsat eşitliği bu alandaki sorunlar olarak
yer aldı.
Ekonominin güçlü hale getirilmesinin pek çok sorunun çözümüne katkı sağlayacağı
belirtildi ve bu konularda şu noktalara dikkat çekildi:
o Sağlam temellere dayalı, güçlü bir ekonomi Türkiye'nin başlıca güvenceleri
arasındadır.
o Ekonomideki makro gelişmeler göz ardı edilmeden adım atılmalıdır.
o Türkiye teknoloji, güvenlik ve gelişmişlik kriterleri arasında yer alan uzay
ortamında mutlaka yer almalıdır.
o îç göç hem güvenliğin hem ekonominin başlıca sorunları arasındadır. Bunu azaltmanın
yolları bulunmalıdır.
AB ÜYELİĞİ OBJEKTİF KOŞULLARDA GERÇEKLEŞMELİ
Türkiye'nin dış güvenliğiyle ilgili alt bölümlerde ise Türkiye'nin stratejik
konumuna, uluslararası anlaşmalara dikkat çekiliyor. Bu bölümde yer alan konuların
özeti şöyle:
o Türkiye'nin iç güvenlik sorunlarını oluşturan Örgütler kimi komşu ülkeler
tarafından kullanılmaktadır.
o Terörizm ve asimetrik tehdit unsurlan yüzyılın başlıca sorunlan olarak öne
çıkmaktadır.
o Ege Denizi öncelikli olmak üzere etrafımızdaki tüm karasulannın konumu dikkatle
izlenmelidir. Ege'deki ada ve adacıklann Türkiye'nin güvenliğini etkileyecek
şekilde kullanılması önlenmelidir.
o Çevremizdeki ülkelerin demokrasi, insan haklan, pazar ekonomisi konulannda
gelişmeleri lehimizedir.
o AB'ye tam üyelik temel hedeftir. Bu sürecin ulusal çıkarlarımıza uygun olarak
takip edilmesi gereklidir. Avrupa'nın güvenlik mimarisinde transatlantik ilişkileri
de önem taşımaktadır. AB'ye girişin objektif koşullarda gerçekleşmesi, Türkiye'nin
milli çıkarlanyla ters konulara karşı çıkılması gereklidir.
o Türkiye'nin AB üyeliğinde mevcut önyargı-lan, yanlış anlaşılmalan aşmak gereklidir.
AB ülkeleriyle ve öteki Avrupa ülkeleriyle tek tek ilişkilere de ayn önem vermelidir.
o AB'nin dış güvenlik politikalan NATO ve transatlantik ilişkilerle uyumlu olmalıdır.
Türkiye burada rol oynamalıdır.
MONTRÖ SÖZLEŞMESİNDE TADİLATA İZİN VERİLMEMELİ
Belgenin Balkan ülkeleri ve Rusya'ya ilişkin bölümünde de Türkiye'nin bir bölge
ülkesi olmasının gereklerine dikkat çekiliyor, Ukrayna'ya ayrı bir atıfta bulunuluyor.
Bu ülkenin uluslararası alanda tek bir tarafın yandaşı olarak sunulmamasının
önemi vurgulanıyor. Rusya'yla da içişlerine karışmadan güvene dayalı ilişkiler
hedefleniyor.
Belgedeki Karadeniz bölümü de son dönemdeki gelişmeler ışığında ayrıntılı olarak
yer alıyor. Karadeniz ve Kafkaslar'la ilgili bazı satırbaşları şöyle:
o Son dönemde bazı çevrelerin Montrö Söz-leşmesi'ni aşındırmak istediği bilinmektedir.
Bu sözleşmede herhangi bir tadilata izin verilmemeli, böyle bir tartışmanın
ortamı dahi engellenmelidir.
o Montrö Sözleşmesi, Türkiye'nin üçüncü ülkelerle ilişkilerini tamamlayıcı niteliktedir.
o Boğazların yükünü azaltacak çalışmalar öngörülmelidir.
o Güney Kafkasya ülkelerinin sınır güvenliği ve varlığını koruması önemlidir.
Bu ülkelerin NATO ve AB ile ilişkileri Türkiye'nin lehinedir.
o Ortadoğu'da barış, güven ve istikrar Türkiye'nin güvenliği anlamına gelmektedir.
Bu ülkelerdeki reform çabalan desteklenmeli, Türkiye'nin deneyimleri bu ülkelerin
yararına sunulmalıdır.