Yargıtay, apartmanlarda kurulu baz istasyonlarının kaldırılması gerektiğine
karar verdi. Yüksek Mahkeme, hiç bir hizmetin, insan yaşamı kadar öncelik ve
önem taşımayacağını, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümünün
uygun bir sonuç olarak kabul edilemeyeceğine işaret etti.
Bir vatandaş, komşu apartmanda kurulu baz istasyonunun kaldırılması istemiyle
dava açtı. Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetti.
Temyiz istemini görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını
bozdu.
Kararda, baz istasyonlarının cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu,
geniş bir kitleyi ilgilendirmesi itibarıyla da kamuya hizmet vermeyi amaçladığının
tartışmasız olduğu kaydedildi.
Bu hizmetin verilmesi ve tesisin kullanılması sonucu hukuk kurallarının bir
gereği olarak doğan zararlardan tesis sahibinin sorumlu olduğu belirtilen kararda,
şöyle denildi:
''Hatta bu sorumluluğu kusura dayanmayan, tehlike sorumluluğu olarak kabul etmek
gerekir. Bu özelliği itibarıyla tesisi kullanan ve onu işletenin yüksek özen
yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle
ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar
görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin tesisin işletilmesinden dolayı
kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç
yaratmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç genel sorumluluk kurallarının
aksine, davalıların işletmesinin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır.''
Davalı apartmana, kullanımla ilgili limitlerin belirtildiği Telekomünikasyon
Kurum Güvenlik Sertifikası verildiği kaydedilen kararda, değerlerin yönetmelikteki
limitlerin de altında bulunduğunun belirtildiği anlatıldı. Kararda, ''Ne var
ki, yapılan bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez'' denildi.
Tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, zarar doğurmayacağı anlamına gelmeyeceği
vurgulanan kararda, şöyle devam edildi:
''Bu ve benzeri tesislerin işletilmesi sonucu geniş bir halk kitlesinin yarar
sağladığı bilinen bir olgudur. Ne var ki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin
zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan gerek hizmetten elde edilen yarar ve
bunun karşısında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiç bir hizmet,
insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz. diğer bir anlatımla yararlı bir
hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez.
İnsan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin kişi yaşamının önüne geçmesi ve
ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Kaldı ki, somut
olayda bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunluluk da bulunmaktadır.'' Tesislerin
yakın çevresine zarar verdiğinin açık olduğu, bu tesisten üçüncü kişilerle birlikte
davacı da yararlanmış olsa sağlanan yararla verilen zararın dengelenmesinin
genel bir hukuk kural olduğuna işaret edilen kararda, ''Yarar haberleşmeyi amaçlamaktadır.
Zararın ise insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci
değere önem verilmesi gerekmektedir'' tespiti yapıldı.
Kullanılan istasyonun konumu itibariyle uzun sürede kişi ve çevreye zarar verdiğinin
belirlendiği ifade edilen kararda, şöyle devam edildi:
''Bu belirlemeler itibariyle dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zarar yok
ise de, çevre binalarda ve bu bağlamda davacının oturmakta olduğu binada yaşayanlar
için sağlık bakımından büyük endişeler taşıdığı bu yerde oturanların psikolojik
olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte ve bunun da psikolojik yapısında
tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri
düşünüldüğünde o yerde oturmanın olumsuz hale geleceği göz önünde tutulduğunda
davacının zarar gördüğü kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmelidir.''
aa