Yeni müfredata göre, ilköğretimde artık el yazısı öğretilecek. Ancak öğretmenlerin kendileri bilmiyor. Çünkü, onlara düz yazı öğretildi
Milli eğitim sistemi bu yıl sil baştan değişiyor. En önemli değişikliklerden
biri de müfredatta yapılan değişiklikler. Ziya Selçuk başkanlığındaki Talim
ve Terbiye Kurulu, yıllardır bu konu üzerinde çalışıyor. Düşünen, soran, sorgulayan
girişimci gençler yetiştirme peşindeler. Sanki daha önce bunun aksi isteniyormuş
gibi...
Müfredatla ilgili değişiklikleri destekleyenler de var zehir zemberek eleştirenler
de. Sonu, 8 yıllık kesintisiz eğitim gibi olabilir. Vaat çok, gerçekleşen yok.
Hatırlarsanız, 8 yıla geçilirken, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz neler vaat
etmişti, neler. Sınıf mevcutları 35 kişiye inecek, ikili eğitimden tekli eğitime
geçilecek, öğretmensiz okul kalmayacak, bilgisayarlı eğitim yapılacak, liseyi
bitiren her öğrenci en az bir yabancı dil öğrenecek, ezbersiz eğitimden vazgeçilecekti.
Sistemin içi boş
Şimdi aynı hedefler yeni müfredat için öngörülüyor. İktidar farklı olsa da Talim
Terbiye ve MEB teşkilatı aynı kafada. Yani, yeni bir hüsranla karşılaşırsak,
hiç şaşırmayalım.
Çünkü okullarda, ne yeterince, yeni sistemin lokomotifi olması gereken rehber
öğretmenler var ne de etkinliğe dayalı müfredat için gerekli araç gereç...
Eğitim sendikalarının, öğretmenlerin ve muhalefet partilerinin yeni müfredata
yönelik ağır eleştirileri bir yana, konunun uzmanı bir akademisyenin görüşlerine
yer vermek istiyorum.
Y. Doç. Özgür Taşkın, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim
üyesi. 4 ve 5'inci sınıflara yönelik Fen ve Eğitim Teknolojisi programını incelemiş
ve uzunca bir rapor yazmış. Popülizm kokuyor diye nitelendirdiği raporunun sonuç
bölümü şöyle:
Neoliberal felsefede
"Sonuç olarak taslak kitap, ki son hali de taslaktan farksız, hızlı ve
uygun olmayan bir şekilde hazırlanmış. Nokta referansları belirtmemiş, yapılandırıcılığın
içi boşaltılmış ve bilimin doğası gereği (adı geçse dahi), hiçe sayılmış. Hazırlayan
komitenin iddiasına göre, bu kitap ezbercilikten uzak bir anlayış ile düzenlenmiş.
Ama program hazırlanırken ne kadar emek harcansa da kullanılan referanslarla,
asıl hedef alınması gereken noktaların göz ardı edildiği izlenimi mevcuttur.
Yeni basılmış ve program hazırlanırken yürütücü komitenin gözden kaçırması olanaksız
olan kaynak kitaplara başvurulmamıştır. Postmodernist bilim eğitimi ve yapılandırıcılık
el ele gitmelidir. Ancak temel bilgi kuramları hiçe sayılarak yola çıkılmasının,
mekanik bilim öğretimine ve ezberciliğin devamına neden olacağı ortadadır..."
Bu konudaki bir başka değerlendirme ise Eğitim Sen'den:
"Yapılan müfredat değişikliği, başta geniş toplum kesimleri olmak üzere
biz eğitimcilere de yanlış anlatılmaktadır. Örneğin savunulan düşüncelerde 'Çocuk
tam özgürdür, dünyaya geldiğinde bilgili olarak gelmiştir. Öğretmene, okula,
formaya, çantaya ihtiyacı yoktur. Var olan eğitim ezbercidir. Eğitim ezberci
olmamalıdır. Bilgi hamallığına ne gerek var? Müfredat basitleştirilmelidir'
gibi söylemlerle yeni müfredatın ne kadar güzel olacağı anlatılmaktadır. Oysa
yapılan sadece basit bir program değişikliği değil, aynı zamanda felsefe değişikliğidir.
Son yıllarda eğitim sistemini hızla saran neoliberal felsefe, yeni müfredat
ile hayatımıza tamamen girmekte, eğitim sisteminin yapılanmasında temel belirleyici
haline gelmektedir.
Öğretmenler ısınamadı
Bakanlık yeni müfredatın mükemmelliğini, başarılı olabileceği yönündeki olasılığını,
eski programın ne kadar başarısız olduğunun üzerine oturtmuştur. Yürürlükteki
müfredatın ezbere dayalı, düşünmeyen, sorgulamayan, tartışmayan bireyler yetiştirmeyi
ilke edindiği elbetteki inkâr edilemez. Ancak bu, yeni müfredatın kusursuz ya
da mükemmel olduğu anlamına gelmemelidir..."
Hatırlanacağı gibi, Avni Akyol'un bakanlığı döneminde, Türk eğitim sisteminde
gerçekleşen en büyük reformlardan biri diye sunulan Kredili Ders Geçme Sistemi
de benzer söylemlerle savunulmuştu. Ama öğretmenler benimsemediği için ömrü
uzun olmadı.
Yeni müfredatı şu an için öğretmenlerin benimsediğini söylemek yanıltıcı olur.
Zaten öğretmeni dışlayan, ikinci plana düşüren ya da aşağılayan hiçbir sistem
ayakta kalamaz.
Dünyanın en iyi müfredatı da getirilse, eğer ortada onore edilen bir öğretmen
ve eğitim altyapısı yoksa, o programın başarıya ulaşmasını beklemek, hayalcilik
olur.
Keşke kademeli olarak geçilseydi. Altyapı da hazır olurdu, öğretmen de.
milliyet/abbas güçlü