Devletten alacakları silinen devlet hastaneleri icralarla karşı karşıya Doktorlar çaresiz durumda. İlaç depoları iflasın eşiğine geldi. "Artık ilaç yok" diyorlar.
Her şey Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ı karşı karşıya getiren 3.5 milyar YTL'lik sağlık harcamaları affıyla başladı. Daha doğrusu tetiği düşüren o oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektör Yardımcısı Barış Diren ile sağlığın dünü bugününü konuşurken işlerin bu derece vahim olduğundan habersizdim. Diren'in iddiaları ciddiydi. SSK Hastaneleri'nin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesiyle birlikte atıl duruma geldiğini söylüyor, bilinçli bir şekilde devlet hastanelerinin batmaya doğru itildiğini iddia ediyordu. Devletten alacaklar silindi, doktorlara veriler primler durduruldu. Hastanelere güvenip ilaç tedarik eden ecza depoları iflasın eşiğine geldi ve son olarak hastaneler icrayla karşı karşıya kaldı. Gazeteci arkadaşım Nuh Köklü ile iddiaları araştırmaya başladık. Vardığımız sonuçlar Diren'in anlattıklarından da ciddiydi. Örneğin İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Doktor Gençay Gürsoy'a göre, "Sağlık sistemimiz bilinçli olarak adım adım sağlıksız hale getirildi. 70'li yıllarda özellikle koruyucu hekimlik modeliyle dünyaya örnek gösterilen, iyi kötü bir ilaç sektörüne sahip, verem gibi hastalıkları alt etmiş bir ülke bugün her yönüyle dışa bağımlı hale getirildi."
SAĞLIK DÖNÜŞÜMÜ
Peki ama bu noktaya nasıl gelindi? Türkiye'de bugün eczacısından, hastasına,
doktorundan, özel hastane işletmecisine kadar sağlık alanındaki birçok aktör
yaşadıkları sorunun kaynağı olarak AKP'nin henüz tamamı Meclis'ten geçmeyen
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı gösteriyor. Uzmanlara göre proje iyi niyetli ama
gerekli finansman alt yapısı sağlanmadığı için daha başlamadan çökmeye mahkum.
Bu sistemin esası kişilerin ödeyeceği primlerle finanse edilen, tedavi ve hizmetin
özel sektörden alınmasına dayanıyor. Projenin ilk adımı SSK Hastaneleri'nin
Sağlık Bakanlığı'na devriydi, ikinci adım ise SSK hastalarının özel hizmetten
yararlanabilmesine imkan tanınmasıydı. Görünüşte, SSK'ların kuyruk çilesine
son verileceği, hizmet kalitesinin artırılacağı umuluyordu ama gelinen noktada
sağlık alanında kimse hükümetin attığı adımlardan memnun değil. Tıp Kurumu Genel
Sekreteri Ali Rıza Üçel, Kamu İlaç Alım Protokolü'nün değiştirilmesinden sonra
ilaç tüketiminin arttığını söylüyor. Üçel'e göre bugün sağlık harcamalarının
yarısı ilaç için. Bu rakam dünya standarlartlarına göre hayli yüksek. Üçel,
"İlaç fiyatları artacak ve piyasaya çok uluslu ilaç şirketleri hakim olacak"
diyor. Bu hayli ciddi iddiaya bir destek de İhaleci Ecza Depoları Derneği'nden
geldi. Ya sistemden kârlı çıktığı düşünülen özel hastaneler? Özel Hastaneler
ve Sağlık Kuruluşları Derneği Genel Sekreteri Yaşar Yıldırım'a göre onların
da işi uzun vadede zor. "SSK'lı hastalardan dolayı devletten alacaklarımızın
gecikmesi bazı hastaneleri zor durumda bırakıyor ve 6-7 aylık gecikmeli ödemelere
özel hastanelerin bile dayanması mümkün değil. Hükümetten randevu talebinde
bulunduk, hala bekliyoruz." Teybimizi sağlık sisteminin taraflarına bir
bir uzattık. Aldığımız sonuçlar çarpıcıydı. Örneğin Sayıştay'ın 10 Mart 2005'te
Meclis'e sunduğu raporda sağlık alanında karşılaşılacak problemler öngörülmüştü.
Ama nedense o gün bugündür Meclis'ten ses çıkmıyor. Tek ses geçtiğimiz günlerde
AK Parti Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa'dan geldi. Fatsa'nın Meclis'e sunduğu
önergede "Yeşil kart, SSK ve Bağ- Kur'un 2005 borçlarının silinmesi öngörülüyor."
Böylece 1.5 milyar YTL Sağlık Bakanlığı kasasına geri dönebilecek. Bir ay içinde
ilaç bulamayacak ve uzmanlara göre en geç bir yıl içinde kapılarını kapatmak
zorunda kalacak devlet hastaneleri belki bu bütçeyle az da olsa nefes alabilecek.
Peki ya sonra?
sabah