Hafta başı, İstanbul Tıp Fakültesi'nin mezuniyet töreni
Atatürk Kültür Merkezi'nde yapıldı. Türkiye'nin her tarafından gelen aileler bu
özel günde tüm salonu doldurmuşlardı.
Aileler ve öğrenciler değildi yalnızca heyecanlı olan. Onlara diplomalarını
veren öğretim üyeleri için de çok özel ve anlamlı olan bu günde, 6 yıllık
süreçte kızlarımızın çok daha başarılı olduğunu gördük. İlk onda yer alan erkek
öğrenci sayısı sadece ikiydi. 354 genç hekim Hipokrat yeminiyle mesleklerine ilk
adımı attı.
Yakın zamana kadar Datça, ulaşılması çok zor olan bir yerdi. Marmaris'ten sonra
en az iki saat süren, çok keskin virajlarla ecel terleri döktüren, iki yanında
uçurumların yer aldığı bir yolla gidilirdi. Bu nedenle uzun süre rahat
bırakıldı. Çok özel meraklısı dışında gelen azdı. Ancak şimdi geniş yollar
Datça'nın içine kadar ulaştığından, buraların tüketilmemiş hali sanırım çok uzun
sürmeyecek. Ancak Knidos'a giden yol hâlâ eskisi gibi. Yola bir kez girince
sonuna kadar gitmek zorundasınız. Yol o kadar dar ki, en fazla 20 kilometreyle
gidebiliyor ve karşıdan bir araba gelmemesi için dua ediyorsunuz. Ancak Knidos'a
vardığınızda bu işkenceye değdiğini anlıyorsunuz.
2500 YILLIK YEMİN
MÖ 5-6. yüzyıllarda büyük bir medeniyetin yer aldığı, tıbbın o devirdeki en
önemli merkezlerinden biri olan Knidos, hemen karşısında yer alan Kos Adası ile
akademik açıdan büyük bir çekişme halindeydi. Bu bölgenin en iyi bilinen ismi
Hipokrat, Kos Adası'nda yaşamış ve öğrencilerini eğitmişti. Onunla
ilişkilendirilen öğretilerin birkaç kişiye ait olup olmadığı tartışmalıdır. MÖ
4. yüzyılda Hipokratik yazılar İskenderiye'deki büyük kütüphanede toplandığında
diğerlerinin de çalışmaları muhtemelen Hipokrat'a atfedilmiştir. Bu nedenle
Hipokrat'tan bahsederken muhtemelen birkaç adamdan söz ediyor olabiliriz. Bu
yazıtlarda, beden ve hastalıkla ilgili ayrıntılar Doğu tıbbı kadar etkileyici
değilse de etik yani davranış konusunda çok etkileyici ayrıntılar vardır. Kimin
tıp mesleğine girebileceği, hekimin nasıl görünmesi gerektiği, kendisini nasıl
tanıtacağı ve hastayı nasıl rahatlatacağı gibi konularla uğraşılıyordu. Hekimin
saygıdeğer bir görüntüsü olmalı, sağlıklı görünmeli, iyi beslenmeli ve fiziği
uygun olmalıydı. Dahası hekim, kişisel temizliğine dikkat etmeli, “adam gibi”
giyinmeli ve zararsız kokuları içeren parfümler kullanmalıydı. Huysuz
yaradılıştakilerin hem sağlıklı hem de hasta kişilere ulaşmasının güçlüğü
vurgulanıyordu.
“Hipokrat Yemini” onun adıyla en bilinen dokümandır. Yüzyıllar boyunca tıp
öğrencileri onun şartlarına yemin etmek için ayağa kalkmıştır. Ancak yemin,
muhtemelen Hipokratik öğretilerin bir parçası değildir. Hipokrat'ın bazı
prensipleri ve uygulamalarıyla da farklılıklar gösterir. Yeminin düşük ve doğum
kontrol yasağına karşın, Hipokrat öğretilerinde düşük metodlarıyla ilgili
bilgiler vardır.
Yemin Hipokrat'a ait olsun olmasın, Hipokratçı metodun “her şeyi gözlemle,
hastalıktan çok hastayı çalış, hastalık yoktur hasta vardır, dürüstçe
değerlendir, doğaya yardım et, onunla uyumlu ol” ilkeleri günümüz tıbbının hâlâ
referans kabul ettiği temel, 2500 yıldır değişmeyen evrensel ilkelerdir.
Son sözler de Hipokrat'a ait: “Hayat kısa ve sanat uzundur. Doğru zaman bir
andır. Tedavi belirsiz, kriz üzücüdür. Hekimin hastaya sadece gerekli tedaviyi
sağlaması yetmez, aynı zamanda hastaya ve yanındakilere kendini vermesi
gerekir."
Prof.Dr. Kubilay Karşıdağ/akşam