Anasayfa

Yeni AB Bakanı, Suriye'deki Rusya ve ABD'yi yazdı

Haber Giriş : 2015-09-23T13:58, Son Güncelleme 2018-03-27T00:42

Suriyede rejim güçleri, muhalif olarak gördüğü her kesime yeniden bombalar gönderiyor, El Nusra ilerlemeye devam ediyor, Fetih cephesi Nusayri köylerine saldırıyor, IŞİD Kürt bölgelerini ele geçirmeye çabalıyor, PYD IŞİDle mücadele ediyor ve bu arada Türkiyede eğitilen muhalifler de savaşa dahil oluyor.

Bu karmaşık ve çapraz çatışma halleri, esasen katiyen yan yana gelmesi mümkün olmayan grupları fiilen işbirliğine sokuyor; işbirliği içinde olması beklenen gruplar birbirleriyle mücadele ediyor.

Hatırlatalım, Suriyede paylaşım mücadelesi açısından İran, Irak, Libya gibi Suriyelilere sunulabilecek büyük değerler bulunmuyor; bu ülkenin durumu daha çok Yemene benziyor. Yani değeri stratejik öneminden geliyor. Dolayısıyla söz konusu iç savaşı kim kazanırsa kazansın esasen bunun kendilerine ait bir kazanımı olmayacağı açık. Buradaki kilit sorun, söz konusu iç savaşın bir vekalet savaşı olmasıyla ilgili. Daha açık ifade etmek gerekirse, İran-Irak- Suriye hattında hangi güçlerin stratejik anlamda etkili olacağıyla ilgili bir mesele var.

Devreye girenler

Basite indirgenirse, ABD ile Rusya arasında zımni bir anlaşma vardı denebilir. Rusya, doğal gaz hattı denen Avrasya coğrafyasının kuzeyine, ABD ise petrol hattı denen güneyine ağırlık koyacaktı. Bu düzenekte İran, Türkiye, İsrail ve Mısır dengenin dengeleyicileri olacak, Avrupa ülkeleri ABDden yana pozisyon alırlarken Rusyada tüm Orta Asyayı denetleyecekti.

Ancak bazı Avrupa ülkeleri bu oyunu beğenmedi ve Ukraynada yaşananlarla söz konusu zımni anlaşmanın zemini kaydı. Bunun üzerine ABD İranı kazanma yoluna yöneldi, Rusya ise İsrail-Kıbrıs hattını kullanarak Akdenize adım attı. Mısırdaki rejim ile İsrail dengenin dengeleyicisi olma rollerini üstlenemeyecek kadar taraf oldular. Bu arada Yemendi, Libyaydı derken Bazı Avrupa ülkeleri hem kuzey hem de güney hattında sızabilecekleri koridor derdine düştüler. Bu arayış, ABD politikalarını izleyerek Rusyanın bir tür öteki haline gelmesi projesini reddetmek anlamına geliyordu. Yani bazı Avrupa ülkeleri, ABD-Avrupa ittifakı yerine ABD ile Rusya arasında üçüncü güç olma arzusundaydılar.

Bugün, anlaşıldığı kadarıyla, ABD ve Rusya ilk oyunu yeniden kurmaya karar verdiler.

Devreden çıkanlar

Rusya, açıkça Esad rejimine destek veriyor; ABDde yine gayet açık biçimde bazı muhalif güçleri destekliyor. İlk bakışta bu iki güç karşı karşıya geliyor gibi gözükebilir. Ancak, durum öyle değil gibi.

Rusya, yeni Suriye tasarımında hala masaya oturacak olanın Esad rejimi olmasını tercih ediyor; şimdilik ABDnin de bir itirazı yok. Peki masanın öteki tarafında kim olacak? Masanın bir tarafında Esad rejiminin olabilmesi için, önce onun elinin kuvvetli olması gerekiyor; Rusya onu yapıyor. ABD ise, masanın öteki tarafında oturabilecek diğeri hazırlıyor. Bu diğerin içinde biraz Kürtler, biraz ÖSO, biraz Türkmenler, biraz Ezdiler olacak mı, onu bilemiyoruz. Bildiğimiz, bu denklemde IŞİD, ya da benzeri radikal hiç bir kuruluşun yerinin olmayacağı.

Dolayısıyla yatırımını radikal örgütlere yapmış devletlerin de, saha dışına çıkarılmaları söz konusu. Kısacası ABD ve Rusya, Suriye konusunu doğrudan devralmış vaziyetteler.

Radikal örgütlere ve teröre yatırım yapan devletler ise, Suriyede yitirdikleri mevziiyi, çevre ülkelere taşıyorlar. Türkiyede, Yemende, hatta Gazzede yaşananlar bu. Ya devletler, İsrail gibi; ya da örgütler PKK gibi, Suriye coğrafyasının dışına itilenler açısından elverişli araçlar haline gelebiliyorlar.

Herkese iyi bayramlar.

Hatice Beril Dedeoğlu

Star Gazetesi