Anasayfa

Islahçı hakkı gelirleri çiftçilere verilmeli!

Çiftçimiz onlarca masrafın yanında hem yabancı bitki çeşidinin telif hakkını sırtlamış, hem de kendi bitki ıslahçımızın ıslahçı hakkı ödeneğini ve bu ödenek sürecindeki işlem masraflarını sırtlamış durumdadır. Biraz da bu yüzden az kazanıyor ya da kazanamıyor çiftçi.

Haber Giriş : 2019-01-17T14:40, Son Güncelleme 2019-01-17T14:42

En fazla emeği veren en çok kazansın

Eken çiftçi, üreten çiftçi en fazla emeği veren çiftçi en çok kazananda çiftçi olmalı. Ya da en az kaybeden çiftçi olmalı. Çiftçi ekiyor, biçiyor, üretiyor; tohumcu kazanıyor, gübreci kazanıyor, ilaççı kazanıyor, aracı kazanıyor, ıslahçı kazanıyor, pazarlamacı kazanıyor, marketçi kazanıyor. Bunların hepsi de çiftçinin üzerinden kazanıyor. Kazanmasın mı? kazansın ama çiftçide kazansın. Çiftçi ekmese, üretmese bunların hangisi kazanabilir? Öyleyse çiftçi hepsinden fazla kazanmalı. Çünkü bu çarkın dönmesinde en kilit noktada çiftçi var.

Çiftçiye tohum, ilaç, gübre, birliklere, odalara ödenen aidat gibi birçok ek masraftan sonra son birkaç yıldır bir de ıslahçı hakkı yükü yüklendi

Islahçı hakkı geliri mevzuatını birçok ülke kendi tarımsal yapısına göre bizdekinden daha hakkaniyetli olarak uygulamaktadır. Uygulamanın yürürlükte olduğu birçok ülkede ıslah edilen bitki çeşitleri telif hakkı karşılığında başka ülkelere ihraç edilerek, hem kendi çalışanlarına ve hem de ülkenin tarımsal gelirine ciddi katkılar sağlamaktadır. Yani bizim dışımızdaki birçok ülkede Islahçı hakkı gelirinin en önemli kaynağı bitki çeşit ihracatıdır. Bizde ise durum bunun tam tersidir. Sürekli yabancıların ıslah ettiği çeşidi satın alan durumundayız. Hatta yabancı çeşit ithalinde %70'lerin üstüne çıkmış bulunmaktayız. Hele son dönemlerde yaygınlaşan hibrit çeşitlerde hiç şansımız yok. Dolayısıyla ülkemize giren yabancı bitki çeşitlerinin %70'ine telif hakkı ödemek durumunda kalıyoruz. Bunun ithalatın ötesinde, daha acıklı olan anlamı ise, ithal edilen bu yabancı çeşitlerin ülkemize girişi ile birlikte, ona ödenen tescil, sertifikasyon ve diğer masrafların yanında ek masraf olarak telif hakkının da çiftçimize bindirilmiş olmasıdır. Dışarıya telif hakkı adı altında ödediğimiz bu ödeneğin yanında kendi bitki ıslahçılarımıza ödenen ve bu işlemlerin yapılması sürecinde müracaatın durumuna göre en az 22 kalemi kapsayan ve "Islahçı Hakkı Mevzuatına" göre yapılan ya da alınan masrafında kiminin dolaylı, kiminin direk olarak çiftçiye bindirilmeside ayrıca sorunlu bir durumdur. Yani çiftçimiz hem yabancının telif hakkını sırtlamış hem de kendi bitki ıslahçımızın ıslahçı hakkı ödeneğini ve bu ödenek sürecindeki masrafları sırtlamış durumdadır.

Bu bağlamda bir devlet kuruluşunda buğday ıslahında çalışan bir ıslahçı, kurumundaki personel sayısının %5'ini geçmeyen sayıdaki buğday ıslahçılarını temsilen, "Islahçı Hakkı Mevzuatı" dosyasını koltuğunun altına alıp toplantıya girmekte ve birkaç saatlik toplantı sonucunda buğday ıslahı dışında çalışan meslektaşlarından farklı olarak, bir yıllık maaşının toplamına yakın bir miktarda vergisiz ek geliri hak etmiş! bir şekilde toplantıdan ayrılabilmektedir.

Uygulamada olan Islahçı Hakkı gelirinin dağılımı şu an ki şekliyle Diyanet'e de sorulmalıdır

Mesela soru şöyle bir açıklamanın ardından sorulabilir; Sabastiyan kişisi A enstitüsünde buğday ıslah biriminde çalışmaktadır. Zeyd kişisi de aynı enstitüde buğday dışında herhangi bir bitkinin, mesela yonca bitkisinin ıslahında çalışmaktadır. Sabastiyan kişisi de, Zeyd kişisi de çalışacağı birim konusunda tercih yapma şansına sahip değildir. Ve buğday ıslah bölümünde çalışmak için bilinen herhangi bir özel özellik de aranmamaktadır. Buğday ıslahında çalışan Sabastiyan'da, yonca ıslahında çalışan Zeyd'de aynı mesai saati, aynı çalışma şartları, aynı emekler, aynı kolaylıklar, aynı zorluklar, kısaca çalıştıkları bitki hariç her şeyleri aynıdır. Hatta maaşları bile. Her işi devlet adına devlet için, millet için yapmaktadırlar. Ürün devletin, ıslah edilen çeşit devletin, kullanılan araç-gereç, kalem, silgi, tarla,... tüm ihtiyaç duyulan araçlar devletindir. Hatta devlet ıslahçı olsunlar diye bu birimlerde çalışanları yurt dışına eğitime göndermekte ve o eğitiminde tüm masraflarını karşılamaktadır. Yani aklınıza gelecek her türlü masrafın tamamı devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu işler için de zaten Sabastiyan'a da, Zeyd'e de ve diğer personele de devlet maaşlarını vermektedir. Ancak her yılın sonunda bu kuruluşlarda devletin kasasına giren gelir sayılmakta ve ıslah ettikleri çeşitlerden gelen gelir; iki paya ayrılmakta, bir pay ıslahçılara direk dağıtılmakta diğer pay da ıslah çalışmalarında kullanılmak üzere döner sermayeye bırakılmaktadır. İki paya ayırma işlemi ise bu konuda temsilcilik vazifesi üstenenlerin ikna kabiliyetine bağlı olarak, dağıtılan ıslahçı hakkı miktarı bazı yıllar %80'e kadar çıkabilmektedir.

Bu şartlarda, birinci soru; her türlü masraf devletten olduğu halde, çalışanlar devletin birer memuru olduğu ve zaten bu işi yapmakla görevli oldukları halde ve maaşlarını da aldıkları halde, hiçbir riske girmeden ve hiçbir masrafa da ortak olmadan bu alanda devletin olan bu gelirden ortakçısıymış gibi, hatta daha ötesinde %80'lere varan oranda pay almaları doğru mudur?

İkinci soru; bu alanda devletin üründen elde ettiği gelirin büyük çoğunluğu, eşyanın tabiatına uygun olarak en çok buğday ekiminden elde edildiği için Zeyd'in konumunda çalışanlar ile Sabastiyan'ın konumunda çalışanların hepsinin statüleri aynı, çalışma şartları ve emekleri aynı olduğu halde sırf buğdaydan gelen gelir daha çok elde edildi diye buğdayda çalışan %5'lik kısma, gelirin %80'ninin hemen hemen tamamını pay etmek adil midir? Yani Sabastiyan ve bitkidaşlarına %80'lik büyük payın tamamına yakını verilirken, Zeyd'in konumunda çalışmakta olan ve kurumun %95'ini oluşturan personelin bundan mahrum edilmesi adil midir?

Çiftçiyi yabancı çeşitlerin tasallutundan kurtaracak performansa hizmet etmeyen "Islahçı Hakkı" geliri "Çiftçi Hakkı" olarak çiftçiye verilmelidir

Yıllar önce yerli çeşit ıslahını teşvik etmek ve tohumculuğun gelişmesini sağlamak için ıslahçı hakkı ödeneği adı altında ıslahçı hakkı mevzuatı çıkarılmış, ancak yüzlerce bitki türünden sadece bir bitki türünde ıslah çalışması yapanlar için iyi bir ek gelir kaynağı olmuştur. Islahçı hakkı buğday hariç diğer türlerde çeşit geliştirenler için ciddi bir katkısı olmadığı gibi yabancı çeşitlerin ithalını da engelleyememiştir.

Yurt dışından getirilen yabancı çeşitlerin telif hakklarının ve yerli çeşitlerin ıslahçı hakkı ödeneklerinin dolaylı yoldan çiftçiye bindirilmiş olması sebebiyle, ıslahçı hakkı gelirinin tamamı çiftçi hakkı adı altında çiftçiye iade edilmelidir. Bu kritik dönemde azda olsa çiftçiye katkı sağlayacağı gibi şu anda tek taraflı olarak azınlık bir kesime ödenen ve bu nedenlede tartışmalı olan ıslahçı hakkı uygulaması konusu da çözülmüş olur. Yorgan gitti kavga bitti misali.

M. Murat GÜN

Memurlar.Net - Özel