Mesut Özil Ve Muhteşem Kariyeri

Zonguldaklı bir ailenin Gelsenkirchen'de dünyaya gelen oğlu Mesut Özil'in hikayesi, doğduğu yerin amatör kulüplerinde başladı.

Daha sonraları kendisinin de söyleyeceği gibi; tekniğini ve futbol topuna karşı narinliğini Türklüğüne borçluydu.

Almanya'da aldığı eğitim ise bunu disiplin ve doğru davranış biçimiyle harmanladı.

2005 yılında Schalke'ye transfer olduğunda, süper yıldız kategorisine yükseleceğine inanan kaç kişi vardı bilinmez. Ancak tek gerçek, iki yıl sonra takımın süper yıldızı Lincoln'ün lig bitimine doğru aldığı beş maçlık cezanın Mesut'un önünü açtığı.

Çıktığı ilk maçta yaptığı asistle dikkatleri üzerine çeken Mesut, o günden sonra bir kez olsun geri adım atmadı.

2008'de 5 milyon euro karşılığında Werder Bremen'e transfer olan oyuncu, burada geçirdiği iki sezonda 71 maça çıkarken 13 golün yanına 32 asist sığdırmayı başardı. Werder Bremen'in hücum odaklı futbolunda asistleri ve rakip savunmaları çaresiz bırakan paslarıyla öne çıkan Mesut, asıl patlamayı ise 2010 Dünya Kupası'nda yaptı.

Bir yıl önce Almanya 21 Yaş Altı Milli Takımı ile Avrupa şampiyonluğu yaşayan Mesut'un Türkiye'de gündeme gelişi ise, hangi milli takımı seçeceğine dair tartışmalarla alevlendi. Oyuncunun Almanya tercihi Türkiye'de tartışmalara neden olurken, Dünya Kupası'ndaki muhteşem performansı, bu tartışmaları gölgede bıraktı.

Turnuva boyunca Alman Milli Takımı'nda ilk 11'de sahaya çıkan Mesut, Avustralya'ya attığı golle takımına galibiyeti getirdi. İkinci turda İngiltere'yi 4-1, çeyrek finalde Arjantin'i 4-0 yendikleri maçlarda birer asist yapan Mesut, yarı finalde İspanya'ya yenilip turnuvaya veda eden takımın en değerli parçalarından biri oldu.

Turnuva sonunda tüm gözler Mesut'a çevrilirken, elini çabuk tutan Jose Mourinho, Alman futbolunun yükselen yıldızını 15 milyon euro karşılığında Real Madrid'e getirdi.

Burada geçirdiği üç sezonda 27 gol, 71 asistlik harika bir performans sergileyen Mesut, mevkisinde dünyanın en iyi birkaç futbolcusundan biri olarak gösterildi.

Jose Mourinho döneminde Eflatun-Beyazlıların değişmez isimlerinden biri olan, son üç sezonda Şampiyonlar Ligi'nde yaptığı 14 asistle zirvede yer alan, ikinci sezonunda 10 numaralı formayı sırtına geçiren, Xabi Alonso gibi takım arkadaşları tarafından "Benzersiz yetenek" olarak nitelendirilen Mesut'un Real Madrid macerasının sonu ise Mourinho'nun gidişi ile başladı.

Portekizli teknik adamın yerine gelen Carlo Ancelotti, transfer döneminde kadrosuna kattığı Isco'ya 11'de yer açarken, Mesut'u geri plana itti. Bilbao'ya karşı yedek bekleyen Mesut'un üzüntüsü yüzünden okunuyordu. Ancelotti, Bale transferi ile birlikte forma şansı iyice zora giren Mesut'u bırakabileceğini yönetime ilettiğinde, 24 yaşındaki oyuncu ile kulübü arasındaki bağlar koptu.

Mesut, alt yaş kategorilerinden beri kendisini izleyen ve büyük bir hayranı olduğunu ifade eden Arsene Wenger yönetiminde, yeni bir çıkış, yeni bir lider arayan Arsenal'ın teklifini geri çeviremedi.

45 milyon euro'luk transfer bedeliyle hem Real Madrid'in en çok para kazandığı, hem de Arsenal'ın en çok bonservis bedeli ödediği oyuncu olan Mesut, transferinden sonraki ilk açıklamasında, geçirdiği üç yıl için Real Madrid camiasına teşekkür ederken, Arsenal tercihinin ipuçlarını da verdi.

"Arsene Wenger'e güvenim sonsuz, onun bana güvenine olan inancım da. Bana sonuna kadar güvenilen, beni yeteneklerime tekrar inandıran bir yerde olmak istedim" diyen Mesut, bundan sonra Arsenal'ı özlediği günlere döndürmek için mücadele edecek.

Kısacası; hem Mesut, hem de Arsenal adına yeni ve güzel bir başlangıç için tüm şartlar müsait. Bundan sonrası Mesut'un sihirli ayaklarına bakıyor.