Haftanın Filmleri

"Stalin'in Ölümü"

Sovyet Rusya'nın ödünü koparan lideri Stalin öldüğünde ülkede neler yaşandı? Tabi ki liderlik savaşı, ihanetler, çekişmeler... Nüktedan yönetmen Armando Iannucci, Stalin'in ölümü sonrasındaki olayları değiştirmeden ama dönüştürerek anlatıyor. Birbirini yiyen siyasetçilerin düştüğü komik hallere tepkiler bazen yerini kahkahaya bırakıyor. Kadroda Steve Buscemi, Jeffrey Tambor, Simon Russell Beale, Andrea Riseborough, Adrian McLoughlin, Michael Palin gibi isimler üstelik oldukça Rus olarak karşımıza çıkıyor. Haftanın en iyi filmine biletinizi alın derim!

"Kaybedenler Kulübü Yolda"

Nejat İşler ve Yiğit Özşener gencecik adamlarken, Nejat'ın rol yapmadığını düşündüğüm, Özşener'in iyi bir aktörlük sergilediğine inandığım o filmi izledim. Ne güzel filmdi, ne güzel günlerdi... Büyüdük biz de, onlarda... Güzel kalan şeyse "yol"du. Yola çıkmaya karar vermek, yeniden doğmak gibiydi. Hepimiz o kulübün üyesiydik. Yollarımız ayrıldı bazılarıyla, bazılarıyla kesişti. Ama bir şeylerin üzerinde olmak, yürümek, yolculuğa çıkmak, hep heyecanlandırdı biz kaybedenleri. Nejat İşler'e şiir gibi konuşmak hep yakışırdı, yine yakışıyor. Yiğit Özşener yine aynı alaycılıkta, sadece sakalları biraz daha beyaz. Kaan ve Mete'nin yeni hikayesini Mehmet Ada Öztekin yönetiyor.

"Tomb Raider"

Lara Croft geri döndü. Angelina Jolie kadar çekici mi, siz karar verin. Lara Croft kadar zengin bir kadın olup, yine de dünyayı kurtarmak ister miydiniz? Paramı bitirmeden dünyayın yok olmasını istemiyorsam, belki. Şaka bir yana son birkaç yıldan bu yana parmakla gösterilen Alicia Vikander, bu rolde oldukça başarılı. "Affair"in yıldızı Dominic West'in Lara'nın babasını canlandırdığı filmi Roar Uthaug yönetiyor. İyi oyunculardan birini daha görmek istiyorsanız Kristin Scott Thomas da kadroda.

"Düğüm Salonu"

Yanyana iki düğün salonu. Başkalarıyla evlenen iki eski sevgili. Karışan çiftler, çılgın aileler, kapanmayan hesaplar vs. BKM Mutfak'ta parlayan isimlerden Şahin Irmak'ın ilk sinema filmi senaryosu, Hakan Algül tarafından beyazperdeye aktarılıyor. Şahin Irmak, İrem Sak, Emre Karayel gibi isimleri buluşturan filmde Gonca Vuslateri ve Nilgün Belgün'e dikkat! Anne - kızı canlandıran ikili, uyumları ve absürt komiklikleriyle filmin yıldızları. BKM Mutfak ruhunu taşıyan film, bir aksilikler komedyası.

"Entebbe'de 7 Gün"

Terörist bir grubun, Filistinli makhumların serbest bırakılması için 1976'da uçak kaçırma olayına karışmasının üzerinden yıllar geçti. Bu olayın, İsrail'in bilgisi dahşlinde yaşandığını, Filistinlilerin terör eylemlerinde bulunduklarının ispatı olarak gösterdiklerini bile yazdı komplo teorisyenleri. Hiç uzak bir ihtimal değil, di mi? İşte bu filmde, olağanüstü bir İsrail askeri operasyonu olarak lanse edilen kaçırma olayının arka planı anlatılıyor. Rosamund Pike ve Daniel Brühl'ün başrolünü paylaştığı filmi José Padilha yönetiyor.

"Öldürme Arzusu"

Bruce Willis'e hayatımın bir döneminde aşıktım. Onun yaşlandığını görmek beni üzüyor. Yine de vazgeçmeden çalışıyor, aksiyonun kralı. 70'lerde başlayan ve 3 filmlik bir seri halinde yayınlanıp çok sevilen filmin yeniden çevrimini izleyeceğiz. Charles Bronson'un hayat verdiği karakter bu kez Willis'e emanet. 70'lerin ruhu başkadır. Hikaye günümüze taşınırken elden geçmiş olabilir. Olsun, bir babanın, kızının ve eşinin intikamını almak için adalet makinesine dönüşmesi her yılda güzeldir. Tarantino'nun kankası Eli Roth filmin yönetmen koltuğunda.

"Tut Yüreğimden Anne"

Acıyla sınanmaya hazır olun! Otistik bir kıza sahip olan ve bu durumla başa çıkmakta zorlanan ailenin annesi ölümcül bir hastalığa yakalanırsa ne olur? Nasıl bir oyuncu olduğuna karar vermekte zorlandığım Naz Elmas ailenin annesi rolünde. Komedide görmeye alıştığımız Sermiyan Midyat ise baba. Seyirciyi şaşırtmak için doğru bir hamle yaptığını düşündüğüm Midyat, doğru bir film seçmiş mi, tartışılır. Otistik kızlarından önce utanan, sonra ona duyduklarını sevginin derinliğiyle birbirlerine bağlanan ailenin hikayesini Burçin Aydın ve Bülent Aydoğan yönetiyor.

"Ne Var?"

Genç yönetmenler desteklenmeli, yapmak isteyen filmini çekmeli, kurgulamalı, vizyona sokmalı... Ancak bu filmde çok eksik var. "Türkiye'nin en genç yönetmeninden" diye başlayan filmde bir iddia olmak zorunda. İddiayı geçtim de biraz sinema filmine benzeseydi keşke. Alay etmiyorum sadece şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Cenk Denklik kardeşime hayatlarında başarılar dilerken, çok çok ama çok film izlemesini öneriyorum.