Rönesans Rezidans'taki öğretmen kızı ve torununa ulaşılamadı
Hatay'ın Antakya ilçesinde yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği, 250 daireden oluşan Rönesans Rezidans'ta yaşayan öğretmen Biray Beşerikli (35) ile kızı Nazende Dila Açıkgöz'den (6) deprem gününden beri haber alınamıyor. 17 gün boyunca enkaz başında bekleyen ve kızı ile torununun bulunması için DNA testi veren Mehmet Beşerikli (62), depremden sonra sığındığı Bursa'da, kilometrelerce öteden gelecek haberi gözyaşları içerisinde bekliyor.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu Hatay'da, Antakya ilçesi Ekinci 
  Mahallesi'nde 2013'te tamamlanıp, 'Cennetten bir köşe' sloganıyla daireleri 
  satılan, 12 katlı Rönesans Rezidans da yerle bir oldu.
Toplam 250 daireden oluşan rezidansta yüzlerce kişi hayatını kaybetti. 5 yıl 
  önce eşinden ayrılan sınıf öğretmeni Biray Beşerikli de 4 yıl önce taşındığı 
  bahçe katındaki dairede, kızı Nazende Dila Açıkgöz ile birlikte yaşıyordu.
Biray Beşerikli ile kızı Nazende Dila Açıkgöz, enkaz kaldırma çalışmalarının 
  17'nci günde tamamlandığı Rönesans Rezidans'taki kayıp onlarca kişi arasında 
  yer aldı.
Biray Beşerikli ile kızından depremin meydana geldiği 6 Şubat'tan bu yana haber 
  alınamadı.
Biray Beşerikli'nin annesi Nuray ile babası Mehmet Beşerikli de depreme 75'inci 
  Yıl Bulvarı'ndaki 7 katlı Yüksel-2 Apartmanı'nın 2'nci katındaki dairelerinde 
  yakalandı.
Depremde evleri ağır hasar gören Mehmet Beşerikli, o anları şu sözlerle anlattı:
"Eşim, 'Mehmet, kalk deprem oluyor' dedi. Ben kalktığımda hafif şöyle bir sallandık. 
  Sallantı devam etmeye başladı. Akabinde durmak bilmeyen bir gürültüyle birlikte 
  bir şeyler yıkılıyor, dökülüyor. Dedik, 'Tamam artık bitti, her şey bitti'. 
  O kadar korkunç sesler geliyor ki. Yani bir şeyler dökülüyor, kırılıyor. Çaresiziz 
  o an için. Anlatılacak gibi değil. O korkunçluğu anlatamıyorum. O azameti, o 
  heybeti anlatamıyorum. Allah'ım diyorum. Ya bitsin ya biz bitelim. Duvarlar 
  falan patladı. Duvar falan, bir şey kalmadı. Yani bizim evden komşuyu görüyoruz. 
  Dışarıya çıktık. Herkes dışarıda. Haykırıyor herkes. Dışarıdan sesler geliyor 
  ama kimse göremiyorsunuz. Yağmur, soğuk ve depremin o şoku."
'YIKILACAĞINI HİÇ TAHMİN ETMEDİM' 
  Eşiyle birlikte evden çıktıktan sonra, hemen kızı ve torununun yaşadığı Rönesans 
  Rezidans'a gittiğini ve gördüğü manzara karşısında şok olduğunu söyleyen Mehmet 
  Beşerikli, "Rönesans Rezidans ile aramız 500-600 metre. Yolda giderken de Biray, 
  Biray diye bağırıyorum. Her tarafı yıkık dökük ama ben Rönesans'ın yıkılacağını 
  hiç tahmin etmedim. Yani Rönesans heybetli ve sağlam diye duruyordu. Ben o şeyi 
  görünce ne uğradığımı şaşırdım. Kızım benim bahçe katındaydı. Altında otopark, 
  onun altında eksi bir otopark vardı. Otopark yok. O giriş otopark yok, ev çökmüş 
  vaziyette oraya. 12 kat tamamen ön tarafa doğru yatmış vaziyette. 'Niye tek 
  geldin?' dedi bana eşim. Dedim, 'Her taraf yıkık dökük. Virane her taraf, ortalık 
  mahşer alanı gibi, herkes birbirine yardım bekliyor. Gidemedim oraya kadar' 
  dedim. Söyleyemedim ki" dedi.
'MAALESEF ÇIKMADI' 
  Enkaz başından bir dakika bile ayrılmadığını söyleyen Mehmet Beşerikli, şunları 
  söyledi:
"Biz enkaz başından ayrılamadık. Hayatımız orada, zaten ev gitmiş. Ev diye 
  bir şey yok. Daha doğrusu Antakya'da ev yok, iş yeri yok. 17 gün enkazın başında 
  bekledik, bugün çıkar, yarın çıkar, şu olur, bu olur derken maalesef çıkmadı. 
  Bir tankerin arkasına, duvarla tanker arasına ceset torbaları geldi oraya konmaya 
  başladı. Asker dedi ki, 'Gelin, herkes cesedini teşhis etsin'. Giriyoruz yok, 
  her girişimiz çıkışımız umutsuz. Biz çocuklarımızı bulamadık. Dışarı çıkarken, 
  diğer bekleyenlere, 'Benimki değil, inşallah seninkidir' diyorum. O geçiyor 
  buluyor, bana diyor ki, 'Darısı başına'. Düğünlerde söylediğimizi cenaze başında 
  söylemeye başladık."
'DNA TESTİMİ VERELİ 35 GÜN OLDU HALA HABER YOK' 
  Hastaneleri, mezarlıkları aradığını, onlarca cesede teşhis için baktığını söyleyen 
  Beşerikli, "Ben mezarlık kompleksine gittim, hastaneye gittim. DNA testimi verdim. 
  Slayt gösterisinden her gömdükleri cenazenin parmak izini almışlar, DNA'sını 
  almışlar. Ağızdan sürüntü alıyorlar. Aynısını verdik. O slaytta bin küsur kişi 
  vardı. Yok. Çıkmadı. Akabinde eşim benden bir hafta sonra DNA testi verdi. Ben 
  DNA'ya testimi vereli 30-35 gün oldu. Hala bir haber yok. Hem Biray'dan hem 
  Nazende'den hem de Rönesans Rezidanstaki yaklaşık yüze yakın insandan haber 
  yok. Kayıp, yoklar. Bu çok çok kötü bir şey. Kayıp böyle bir şey, çok zor. Koskoca 
  devasa yer 15-16'ncı gün temizlendi. 17'nci gün avucumun içi gibi oldu. 17'nci 
  günün sonunda ayrıldım. 17'nci gün akşam üstü ayrıldık oradan" diye konuştu.
'BOŞ MEZARLARI DURUYOR' 
  Depremden 17 gün sonra eşi ile birlikte önce Reyhanlı'daki yakınlarının yanına, 
  oradan Ankara'ya en son da Bursa'ya gelerek, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Türkiye 
  Olimpiyat Hazırlık Merkezi Sporcu Kamp Eğitim Merkezi'nde kalmaya başlayan Beşerikli, 
  her gün kızı ve torunundan gelecek bir haberin umuduyla yaşadığını, ancak yaşadıklarına 
  dair bir umudu kalmadığını söyledi.
Gözyaşları içinde, kızı ve torununun mezar yerini hazırlattığını belirten Beşerikli, 
  "Umudum yok. Neden yok? Şimdi kayıp olsa nereye gidecek? Bir hastaneye gidecek. 
  Hastaneler arandı, tarandı. E-Devlet'e resimlerini yükledik, bir sayfa açılmış, 
  hastanelerle alakalı. Oraya resimler yükleniyor. Olabilir ki ismini hatırlamıyor 
  çocuk. Ama en azından resimler var. Resimler taranıyor? Aradan 45-46 gün geçti. 
  Oradan da bir şey yok, haber yok. Dışarıda olsa zaten her türlü bize ulaşır. 
  Benim çocuklarımın şu an mezarı açık ve yoklar. Ellerimle açtırdım çocuklarımın 
  mezarını. Hatta kepçeci , 'Ağabey iki kişi, ikisi bir gömülür anne-kız madem' 
  diyerek mezarını biraz geniş açtı. Bundan 6 ay önce kayınvalidem vefat etti. 
  Onun yanında, orayı açtırdım. Boş mezar duruyor şu an. En azından bir mezar 
  olsun. Biz cenazelerini istiyorduk, cenaze olmadı, çıkmadı. Dedik ki en azından 
  bir kolu, bacağı, bir parmağı çıksın. Ona bile razıyız. Bana diyorlar ki, 'Bundan 
  sonra ne yapacaksın?' Ne yapabilirim? Bir şey düşünemiyorum ki. Nerede bunlar? 
  Bunlar nereye gitti? Hastanede yoklar. Kimsesizler mezarında yoklar. Mahşer 
  yaşadık biz orada ya. Oradaki her insan mahşerin provasını yaşadı. Derler ya 
  düşmanın başına vermesin. İnanın öyle bir afeti yaşadık" dedi.
  
  
 
  
 
		
 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										 
											
										