Kartalkaya yangını davası: Bakan Ersoy'un tanık olarak dinlenmesi talep edildi

Bolu'daki Grand Kartal Otel yangını davasının altıncı gününde, Gençbay ailesinin avukatı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un bakanlık yetkililerine soruşturma izni vermeme kararını açıklaması için tanık olarak dinlenmesini talep etti. Mahkeme salonunda tansiyon yükseldi.

Kaynak : DHA
Haber Giriş : 12 Temmuz 2025 21:33, Son Güncelleme : 12 Temmuz 2025 21:37
Kartalkaya yangını davası: Bakan Ersoy'un tanık olarak dinlenmesi talep edildi

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor. Adliyenin yetersiz olması nedeniyle duruşma, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda yapılıyor.

32 sanığın tamamı dinlendi ve çapraz sorguları tamamlandı

İlk beş gün boyunca 32 sanığın tamamı dinlendi ve çapraz sorguları tamamlandı. Bugün duruşma müştekilerin beyanlarıyla başladı. Duruşmada yangında doktor oğlu Yiğit Gençbay'ı kaybeden Danıştay 9. Daire Ceza Başkanı Abdurrahman Gençbay dinlendi. Gençbay, şunları söyledi: "Beş gün boyunca duruşmayı izledim. Gördüğüm tablo zaten yüreğimiz yanmış ama daha da canımız acıdı. Biz buraya mahalle kavgası için gelmedik. Biz bize emanet edilen canlar için buraya geldik. Sanıklar, sanık müdafileri ve müştekilerden bu anlayış doğrultusunda hareket etmelerini beklerdim. Otelde kalan misafirler, ev sahipleri tarafından uykularında katledildiler. Müşteki yakınlarının insani tepkilerine bile tahammül edemediler. Sanık yakınları ağza alınmayacak küfürler ettiler. Oysa bu insanları anlamaya çalışmak gerekiyor. Bakıyorum sanıkların tamamı kendilerini suçsuz görüyorlar."

"Bunu yaşasam gidip otelin en üst katından kendimi atardım"

Benim oğlum ve oğlum gibi sevdiğim oğlumun çocukluk arkadaşı, bu iki çocuk hiç tanımadıkları insanlar için Emine Hanım sizin karşı odanızda yatıyorlardı. Onlar da sizin gibi çıktı odalarından. Benim evladımın odasında da sizin odanızda da duman bile yoktu. Odalarında kalsalar belki hiçbir şey olmayacaktı. Dışarı çıktılar evet ama çocukların haykırışlarını duyunca gözlerini karartmadan ateşin içine girdiler. Görenler anlatıyor, kendilerini parçalamışlar orada insanları kurtarmak için. Bu iki insan öyle soylu ruhlara sahipti işte. Bizim evlatlarımız hiç tanımadığı insanlar için canlarından vazgeçmişler. Benim oğlum intörn doktordu, 2 ay önce arkadaşları mezun oldu hepsinin mezuniyetini izledim kahrolarak.

Ben herhalde bunu yaşasam gidip otelin en üst katından kendimi atardım, gidip meyve yemezdim karşı otelde.

"Bu kadar organize kötülüğü bir aşçı yamağına bağlamaktan çekinmiyor"

Ben Halit Ergül'ü dinledikten sonra bu harami düzeni kuranın Halit Ergül olduğunu anladım. Ben hayatta böyle bir otel işletmesi görmedim. Genel müdür, ben genel müdürüm diyemiyor, 'silah ruhsatı' için diyor. Burada aynı zamanda organize bir vergi kaçakçılığı var. Buradan çıkınca Hazine ve Maliye Bakanlığı'na suç duyurusunda da bulunacağım. Herkes suçu birbirine atıyor. Bu kadar organize kötülüğü bir aşçı yamağına bağlamaktan çekinmiyor. Vicdanı bile sızlamıyor. Bunu heyetinizin takdirine bırakıyorum. Burada yargılanması gereken Turizm Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, valiler gibi bu olayın hesabını vermesi gereken çok isimler var.

"Bakanlık koltuğunda oturan bu kişi ne yapmak istiyor?"

Bu dava her yönüyle tarihe geçecek bir davadır. Bu dava cezasızlık algısının ortadan kaldırıldığı, yapanın yanına kar kalan anlayışın paramparça edildiği bir dava olacaktır. Bu yargılama sonunda verilecek karar hukuk tarihinde altın bir sayfa olarak geçecektir. Mahkeme dışı faktörlerin de yargılamayı engellememesi, yargılamanın önünü açması gerek. Dünyada kayıtlara geçmiş en büyük 6'ncı otel yangını. Burada otel sahipleri, belediye, özel idare yetkilileri, özellikle Turizm Bakanlığı denetimden ve gözetimden sorumlular şüphelilerin başında gelmektedir, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri de aynı şekilde.

Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istemine rağmen Turizm Bakanlığı yetkililerine soruşturma izni verilmedi. İtirazlara rağmen izin verilmedi. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı 12 Mayıs 2025 tarihinde Danıştay'ın 157'nci kuruluş yıl dönümünde 'Son dönemde milletimizi en fazla rahatsız eden cezasızlık algısının önüne geçecek kapsamlı düzenlemeleri kamuoyumuzla paylaştık. Şu konuda son derece kararlıyız. Yapanın yanına kar kalıyor türü ön kabullerin her ne sebeple olursa olsun toplumda yerleşmesine müsaade etmeyeceğiz' dedi. Daha geçen hafta Adalet Bakanı 'kamu görevlileri dahil herkes denetime tabiidir' dedi. Kamu görevlilerinin birinci derecede sorumlu olduğu gerekçesiyle 'Turizm Bakan Yardımcısı'na soruşturma izni istiyorum' denildiği noktada Turizm Bakanlığı, 'bunlar benim kıymetlilerim' demeye getiriyor ve soruşturma izni vermiyor. Soruyorum, Turizm Bakanlığı koltuğunda oturan bu kişi ne yapmak istiyor? Mahkemenin yargılamasına gölge düşürecek her türlü baskı ve işlemlerden kaçınılması gerek.

"Partnerlerden biri işini doğru yapsa belki zincir kopacak ve bu facia yaşanmayacak"

Bu olayda herkes payına düşen doğrultuda ceza almalı. Partnerlerden biri işini doğru yapsa belki zincir kopacak ve bu facia yaşanmayacak. Bu yüzden organize kötülük diyorum ben. Üç perdeli bir tragedya bu. Burada ilk bölümde, bir bölümüne itfaiye aracı giremeyen bir binaya belediye birden fazla yangına uygunluk belgesi veriyor. Otelde afet yönetim planlamasının temel aşamaları bile bulunmuyor. Lüks otomobillerin çıkartılması için otoparkın kapıları sonuna kadar açılarak yangının hızlanmasına ve zehirli gazların otelin her yanını sarmasına neden oluyor. Otelin kibrit kutusu gibi olduğu itfaiye tarafından bilinmesine rağmen bitişikteki kafeye 'yangına uygunluk' raporu verilerek ikinci yangının çıkmasına sebep olunmuştur.

Otel işletmecilerinin kimin yaşayıp kimin yaşamayacağına karar verdiği 10 dakikanın olduğu altın zaman bölümü var. Otel sahipleri, yakınları ve ayrıcalıklarının tahliyelerinin yapıldığı, hiçbirinin kılına zarar gelmeden kurtarıldığı, görsel ve işitsel tahliye uyarılarının çalıştırılması yerine bireysel kurtarılma eylemlerinin gerçekleştiğini görüyorum. Otelde bulunan uyarıların bilinçli olarak kapatıldığı görülmüştür. Yangın çıktığında 10 dakikalık altın zaman varken bütün bunların yapılmadığı, sesli panik uyarısıyla insanlar yangından haber edilebilecekken bunun yapılmadığı açıktır.

"Otelin kurulduğu tarihten bu yana görev alan tüm valiler sorumlu"

Yargı yolu kapatılan diğer kamu görevlisi olan şüphelilerle ilgili süreci takip ediyoruz. Bu otelin kuruluşundan bugüne kadar görev almış tüm valiler neden bu soruşturmaya dahil edilmemiş? İçişleri Bakanlığı, belediye görevlilerini soruştururken onları soruşturmamıştır. Biz valilerle ilgili iddiamızın peşindeyiz ve İçişleri Bakanlığı'na müracaatımız devam etmektedir. Bu oteli denetlemeyen, soruşturmayan Çalışma Bakanlığı yetkilileri hakkında da soruşturma izni istenilmiş ama buna henüz bir yanıt verilmemiştir. Biz tüm bu isimlerin yargılanması için elimizden geleni yapacağız. Bolu Belediyesi, itfaiye aracına uygun nitelikte uygun yol ve alan, yangına uygunlu belgesi vermesi aşamasında sorumluluğu kendisindedir. Bolu İl Özel İdaresi ve Valisi, yangın tedbirlerini denetlememiştir. Otelin kurulduğu tarihten bu yana tüm görev almış valiler de sorumludur. Sonuç olarak yangına engel olmak için pek çok kamu kurumunun sorumluluğu olduğu açıktır. İdarenin varlık sebebi olan görevlerini yerine getirmemiş olmaması, geç yerine getirmiş olması cezai yaptırıma sebebiyet vermektedir.

"Bolu'da hakimlerin olduğunu tüm dünyaya gösterin"

Bu organize kötülük de belki de en büyük pay, oteli Avrupa kriterlerine uygun hale getirmemek. Bu olay sonrasında bana Marmaris'te bir otel sahibi yazdı, 'Benim oteli denetlemeye Turizm Bakanlığı gelmez, uğramaz bile. İngiliz tur şirketi gelir denetler ve yapmam gereken 13 maddeyi sıralar öyle misafirlerini getirir. Senin evladının yandığı otele müşterilerin yüzde 35'ini getiren ETS tur şirketidir. O yapmış mı hiç denetim?' diye sordu. Turizm Bakanı'nın tur şirketi olan ETS, neden denetim yapsın ki. Yüce mahkemeye burada çok büyük bir iş düşüyor, yükünüz çok ağır. Bolu'da hakimlerin olduğunu tüm dünyaya gösterin.''

Avukat Turan: Bakan Ersoy, hangi gerekçelerle soruşturma izni vermediğini anlatsın

Gençbay'ın açıklamalarını müştekiler alkışladı. Ardından Gençbay ailesinin avukatı Mehmet Eren Turan, özetle şunları söyledi: "Ben bu oteli krematoryuma benzetiyorum. İçlerine ölülerin konulması gereken yere misafirler konuşmuştur haberleri olmadan. Turizm Bakanı soruşturma izni vermemiştir bakanlık yetkililerine. Turizm Bakanı'nın tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz, bu izni hangi gerekçelerle vermediğini anlatmasını talep ediyoruz huzurda. Kendisi seçilmiş değil, atanmış olduğu için de bunun önünde bir engel yoktur.

En kıdemsizinden en kıdemlisine kadar herkes tüm sorumluluğu otel sahibi Halit Ergül'e yüklemektedir. Ancak bu olayda herkesin kendi payına düşen sorumluluk vardır. Ölü sayısının artmasına neden olan şey yangın uyarı sisteminin kapatılmasıdır. Öte yandan, HTS kayıtları üzerinden telefon trafiği incelenince sanıklar Kadir Özdemir, İrfan Acar ve Ahmet Demir arasında White Fox'a verilecek yangın raporu hakkında konuştuklarını anlıyoruz. Sanık İrfan bizce hiç oraya gitmeden raporu düzenledi. Fikir ve eylem birliği içinde hareket eden tüm sanıkların olası kasttan cezalandırılmasını talep ediyoruz."

"Birindeki açık hepsini götürecek"

Duruşmada yangında doktor oğlu Yiğit Gençbay'ı kaybeden Ankara 11. İdare Mahkemesi Hakimi Serpil Gençbay dinlendi. Gençbay, şunları söyledi: ''6 aydır yatmak yok. Kendimize bile soru soruyoruz. Keşke demekten bıktık ama buradaki hiçbir sanıktan 'yanlışlık oldu, olmasaydı' diyemedik. 78 kişinin öldüğü, ailelerin yok olduğu dava böyle olmamalı. Burada herkes kendini kurtarayım ama karşımdakine suç olmasın diyor çünkü birindeki açık hepsini götürecek. Biz geldiğimizde otele, öğleden önceydi. Dışarıda bir sürü insanı siyah poşetlere koymuşlar, kızarmış tavuk arabası fotoğrafı olan kamyonların içine. Yüreği yetenlere, yanmış insanlardan 'gelin yakınlarınızı teşhis edin' diyor.

O gün ben en az 8-10 kişiden 'Bacalar temizlenecekti, eksiklikler vardı, sahipleri 'sezon geçsin, sonra yaparız' diyordu' diye konuştuklarını duyduk. Bize herkes çocuklarımız çıktı diyordu ama bulamıyorduk, kendi imkanımızla arıyorduk. Adli Tıp'a gittik sonra, o anı unutamıyorum. Bu süreçten sonra aylarca konuşamadık. Oğlumu görenler anlattı 'O çocuklar çok gayret etti. Çok insanı kurtardılar' dediler. En son yüksekten atlayan bir kızı taşımışlar çadıra. Sonra otelin içine girmişler tekrar, dumanların arasına girmişler. Bir başkası da Yiğit'in kendi kapılarını çalarak 'yangın var' diye uyandırdıklarını ve Yiğit'in ve arkadaşı Alp'in odaların kapılarını çalıp kendi dumansız odalarına yönlendirdiklerini söylediler.

Biz burada herkes için mücadele ediyoruz, bu sanıkların çocukları, anası, babası ölmesin diye mücadele ediyoruz. Keşmekeş düzen, ahbap-çavuş ilişkisi bitsin diye uğraşıyoruz. Alp ve Yiğit hiç kimseyi tanımamalarına rağmen o çığlıklara kayıtsız kalmayarak otelin içine tekrar girmişler. Biz oğullarımızı 10'uncu katta bulduk. 'Artık bu toplumda her şey düzelsin, bu ülke kolay ölümler ülkesi olmasın' diye ders vermek istedi bize Alp ve Yiğit. Bizim çocuklarımız bize bu görevi yüklediler.''

"Uyarı yok kar var, insan yok rant var"

Yangında hayatını kaybeden Alp Mercan'ın babası Eray Mercan da şunları dile getirdi: ''En ihtiyacımız olduğu dönemde bu çocuklar Türkiye'ye ışık oldular. Bu çocuklar vurdumduymaz anlayışa bir başkaldırı oldu. Hastaneye gittik, kaç tane ceset torbası açtık 'oğlum mu bu' diye. Bir babanın evladını morgdan alması ve yüzünü bir daha görememesi nasıl bir duygu bilir misiniz? Bu bir kaza değil katliam. Belgeler sümenaltı edilmiş, uyarı yok kar var, insan yok rant var. Yönetim kurulu üyeleri 'biz işten anlamayız, çocuk bakarız' diyor. Geçeceksin onu. Biri gidiyor turizm okuyor, biri yönetim bilimi okuyor. Dolayısıyla yaptıkları işin farkındalar ve bunu da bildikleri için 'nasıl kapatırız'ın peşine düşmüşler.

Denetçilik çocuk oyuncağı değil. Bu ülke imzanın bir format olmadığını, denetimin rüşvete dönüştüğü bir ülke olmamalı. Biz evladımızı adli tıptan aldık. Bunun hesabını sormak görevimiz değil mi? Yaşam hakkı ihlal edilmiştir burada, bu yüzden bu dava sadece bizim değil, tüm Türkiye'nin. Sorumluların sebep olduğu toplu kıyım nedeniyle cezalandırılmalarını istiyoruz. Bu organize suç örgütü, suç şebekesinin cezalandırılması gerek. Adaleti bekliyoruz. Bu ülkede hala adalet varsa bunlar cezasını çekecek.''

"Sizin yüzünüzden oğlumu bir kez olsun öpemeden son yolculuğuna yolladım"

Eray Mercan'dan sonra anne Ceyhan Mercan konuştu. Anne Mercan şunları söyledi: "Sizin yüzünüzden oğlumu bir kez olsun öpemeden son yolculuğuna yolladım. Neden biliyor musunuz? Teşhis edilemeyecek kadar Sünnetine bile dayanamayıp baygınlık geçiren eşim, oğlumu kollarına alıp mezarına koydu. Neden? Sizlerin yüzünden. Halit sana söylüyorum 'yangında uygulaması gerekenleri uygulamak yerine plan yaptın, yakınlarını, ayrıcalıklı misafirlerini indirdin? Katliam emrini verdin ve onlar da tek tek uyguladılar. Hepsi iştirak ettiler bu suça. Otoparktan arabaları çıkardılar. Neye tercih ettin onları? Ne vardı içinde bunların? Yüzüme bak, salona bak. Burada sadece 78 can gitmedi, onların dünya kadar aileleri gitti. Katlettiniz onları, katilsiniz. Pırıl pırıl yetiştirdiğim çocuğumun ne hayalleri vardı. Bir muhabir söyledi bize 'ölürsünüz girmeyin' demişler ama 'ölürsek ölelim belki birkaç kişiyi kurtarırız' demişler çocuklarımız. Bunun hesabı sorulmalı. Bana oğlum olmadan kurtarıp gönderdiğiniz araba var ya o arabanın içine hepinizi koyup yakmak geliyor içime."

"Alp ve Yiğit silah arkadaşıdır çünkü onların yaptıkları şehitliktir, kahramanlıktır"

Alp Mercan'ın ablası ve Mercan ailesinin avukatı Nihan Ece Mercan da şöyle konuştu: "Alp ve Yiğit silah arkadaşıdır çünkü onların yaptıkları şehitliktir, kahramanlıktır. Ben kardeşimi kefenle gördüğüm için şükrediyorum çünkü bunu bile göremeyenler var. Bu bir organize suç çetesi ve burada hepinizin payı var. Lenslerini zor taktığını söyledi dumandan Emine Hanım ama ben eminim orada is bile yoktu. Bu dava yalnızca bir yangının davası değil yıllarca biriken denetimsizliğin, rant peşinde koşanların, sorumluluklardan kaçanların davasıdır. Sorumluluk zincirinin en tepesine kadar gitmeli ve Bakanlığa kadar gideceğiz. Herkesin peşindeyiz. Bu kişiler otelden para kazanırken, zevki sefa sürerken otelin yöneticiydiler de 78 cana gelince mi 'kağıt üstünde yönetici' oldular. İnsanlar cayır cayır yanarken sizin personeliniz sigara içerken çekiyor arabalarınızı. Siz bu insanları toplayıp yaktınız, bu katliamdır. Bu artık gerçekten adaletin savaşıdır. Adalet sadece yargılamayı değil cesareti de gerektirir. Gereğinin yapılmasını dilerim."

"Giderken kapıyı çalsaydınız belki benim çocuklarım hayatta olacaktı"

Oğlu Mert Doğan, gelini Duygu Doğan ile torunları Mavi ve Doğa'yı kaybeden baba Uğur Doğan, "Tek oğlumdu. Bu aile tamamen hayatımızdan çıktı gitti" diyerek sözlerine başladı ve şöyle devam etti: "Sanık Ceyda, okulun WhatsApp grubuna 'indirim olacak' diye yazmış ve davet etmiş. Bizim çocuklarımız da iki gün kar tatili yaparız diyerek gitmişler. Odaları Ceyda ile aynı katta. Bu kadın bizim çocuklarımıza da haber verseydi belki şu an 78 canımız kurtulmuş olabilirdi. Giderken kapıyı çalsaydınız belki benim çocuklarım hayatta olacaktı. Bir taneniz bile ölmedi ki desek bunlar da mağdur. Tesadüf mü hepinizin kurtulması? Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı'nın ilgililerinin yargılanmasını ve en ağır ceza ile cezalandırılmasını istiyoruz. Bir emsal karar çıkacağına inanıyoruz, bundan sonra başkalarının böyle şekilde ölmesini durduracak bir ara karar ve emsal karar bekliyoruz."

"Bu otel, insanların kurtulmaması için kurgulanmış adeta"

Müşteki anne Sıdıka Doğan da şöyle konuştu: ''Huzur içinde olsunlar, diliyorum bizim adalet çırpınışlarımızı görüyorlardır. Burada 78 canın ailesi hepsi birbirinin acısını çekiyor. Ben çocuklarımın pijamalarını yıkamıyorum. Mayıs ayında cesaret edebildim, evlerine girdim, hepsinin yastıklarını kokluyorum. Yangından gelen eşyalarını kokluyorum. O is kokusunun bağımlısı oldum, o koku gidecek diye korkuyorum. Benim çocuklarım toprağın altında artık, hava soğukken orada üşüyeceklerini; hava sıcakken terleyeceklerini düşünüyorum. Eşimden başka kimsem kalmadı. Bu otel, insanların kurtulmaması için kurgulanmış adeta. Her şey neyi tutsanız elinizde kalıyor. Bir yangının çıkmaması mucize olmuş bunca yıl. Hiç kimse hiç bir şeyi bilmiyor, kimse yetkili değil. 30 senedir bu otel 'ben yanacağım' diyormuş. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na soruşturma izni verilmemesi canımızı çok yakıyor.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber