Kurum İdari Kurul Toplantıları İle Memurlara Ek Ödeme Verilebilir mi?

Kurum İdari Kurulları, kurum düzeyindeki sorunları çözmek amacıyla, 4688 sayılı Kanunla oluşturulmuş bir kuruldur. Kurumda en çok üyeye sahip sendika ile ilgili kurum arasında yılın mayıs ve kasım aylarında, iki kurum idari toplantısı yapılır. Bu toplantı sonuçlarında zaman zaman memurlara ek ödeme verildiği yönünde basına yansıyan haberler karşısında, ödemeyi yapacak olan saymanlık ve diğer idari yöneticilerin mağdur olmaması açısından, konuyu hukuki yönden incelemenin yararlı olacağını düşünüyoruz. Ayrıntılar için tıklayın.

Haber Giriş : 22 Kasım 2004 10:12, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

SİTEMİZDE DAHA ÖNCE YAYIMLANAN KARAR

Büyükşehir'den memurlara müjde

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, belediye personeli devlet memurlarına ek ödenekte bulunacak. Belediye Meclisi'nin 22 Kasım'dan sonraki oturumlarında oylanacak karara göre, devlet memuru Büyükşehir çalışanlarına, bir defada 750 milyon lirayı geçmemek üzere yılda dört kez ek ödeme yapılacak. Böylece memurlar, maaşları dışında yılda 3 milyar liralık bir gelire kavuşacak. Ödemelere ilişkin ayrıntılar ise, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile yet-kili memur sendikası BEMBİRSEN yöneticilerinin yapacağı görüşmelerden sonra ortaya çıkacak. Büyükşehir personeli devlet memurlarına yapılan yardımlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde başlatılmıştı.

Yeni Şafak


MEMURLAR.NET'İN AÇIKLAMALARI

Belediyelerin özel bütçeye sahip olmaları nedeniyle Memur Sendikalarıyla toplu iş sözleşmeleri yaparak memurlara ödemede bulundukları görülmektedir. Bu durum ise Belediyelerdeki memurlar arasında farklı uygulamalara sebep olmaktadır. Şöyle ki bir belediye maddi durumu iyi olduğu için bu tür ödemelerde bulunurken diğer belediyeler bu ödemeyi gerek yasal olmadığı için gerekse maddi durumu iyi olmadığı için yapmamaktadırlar. Genel ve Katma Bütçeli kurumlar ise böyle bir ödemeye rastlanılması mümkün değildir. Çünkü, Bütçe Kanunu ile gelirler ve giderler sıkı bir disiplin altına alınmıştır. Bu ödemenin hukuki olup olmadığıyla ilgili olarak Sayıştay Genel Kurulunca ve Temyiz Kurulunca verilen aşağıdaki Kararların yeterince ışık tutacağı kanaatinde olduğumuz için başkaca yorum yapmaya gerek duymadık.


SAYIŞTAY KARARLARI

Kararın Çeşidi : Genel Kurul Kararı
Kararın Konusu: Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar
Kararın Numarası : 4808/1
Kararın Tarihi : 23.06.1994

KONU

Belediyelerde çalışan memurların oluşturduğu sendikalarla belediyeler arasında akdedilen toplu iş sözleşmelerine dayanılarak, bu memurlara, 657 sayılı Kanun ve diğer ilgili mevzuat hükümleri hilafına ödemede bulunulması.

KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT

1982 Anayasanın;53'üncü maddesi, 90'ıncı maddesi, 128'inci maddesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun; Değişik 1'inci maddesinin birinci fıkrası, Değişik 2'nci maddesinin birinci fıkrası, Değişik 4'üncü maddesinin (A) bendi, Değişik 33'üncü maddesi, Değişik 146'ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları,
2822 sayılı Toplu iş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 2'nci maddesinin birinci fıkrası, 8.1.1993 Tarih ve 93/3967 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı.

İNCELEME

Anayasanın 128'inci maddesinde, Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Kapsam" başlıklı 1'inci maddesinde ise, bu Kanunun genel ve katma bütçeli kurumlar, il özel idareleri, belediyeler, il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi bölge müdürlüklerinde çalışan memurlar hakkında uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre belediyelerde çalışan memurlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun kapsamı içinde bulunmaktadırlar.

Memuriyet, kadroya bağlı bir görev olup, kamu hizmetinin asli unsurlarından birini oluşturur. 657 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinde de, mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlerin, bu kanunun uygulanmasında memur sayılacakları ifade edilmek suretiyle, kamu hizmeti ile memur arasındaki ilişkide bir bütünlük ve devamlılık öngörülmüştür. Objektif hukuk kurallarıyla sağlanmış olan bu bütünlük ve devamlılık, memurla idare arasındaki ilişkiyi özel akdi düzenlemelere dayandırma ve böylece bu ilişkiye kişisel bir mahiyet kazandırmaya engeldir.

Bundan dolayıdır ki, kişinin memuriyete girişi atama yoluyla olmaktadır. Atama keyfiyeti, atanan kişi için yeni ve özel bir hukuki durum meydana getirmemekte o kişiyi, kanunlarla objektif ve tek taraflı olarak oluşturulmuş ve görevle ilgili ödemelerin şartlarını da içeren, mevcut hukuki statüye tabi kılmaktadır. Böyle bir durumda ise, tarafların iradeleriyle belirlenen bir hukuki statüden bahsetmeye imkan bulunmamaktadır.

Memurun tabi olduğu hukuki statünün, diğer bir deyişle memur statüsünün temel esasları da 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile belirlenmiştir.

Anılan Kanunun 33'üncü maddesinde kadrosuz memur çalıştırılamayacağı belirtildikten sonra kadroların tesbit usulü belirlenmiştir. Aynı maddede il özel idareler ve belediyeler ile bunların kurdukları birliklerin kadrolarına ilişkin olarak da ayrıca hüküm getirilmiş ve bunların kadrolarının yetkili organlarınca hazırlanarak içişleri Bakanlığının onayı ile tamamlanacağı ifade edilmiştir.

657 sayılı Kanunun bu hükümleri ile memuriyet statüsü kadroya dayandırılma ve memurun mali haklarıyla ilgili hususlar da bu çerçevede düzenlenmiştir.

Bu Kanunun 2'nci maddesinde, Devlet Memurlarının hizmet şartları, nitelikleri atanma ve yetiştirilmeleri, ilerleme ve yükselmeleri, ödev, hak, yüküm ve sorumlulukları, aylıkları ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin bu Kanunla düzenleneceği ifade edildiğinden, belediyelerde çalışan memurların her türlü mali ve sosyal haklarının da, diğer Devlet memurlarında olduğu gibi, bu Kanun kapsamında mütalaa edilmesi gerekmektedir.

Nitekim, aynı Kanunun mali hükümlerin kapsamını belirleyen 146'ncı maddesinde de, 1'inci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren memurların aylık, ücret, ödenek, hizmetle ilgili her çeşit ödeme ve bunların şekil ve şartları bakımından bu Kanundaki hükümlere tabi oldukları ve bunlara bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı hükmü yer almıştır.

Buna göre, memurlarla ilgili temel düzenlemeler 657 sayılı Kanunda yer aldığından ve belediyelerde çalışan memurlar da bu Kanun kapsamında bulunduğundan söz konusu memurlarla ilgili olarak, anılan kanunla öngörülen düzenlemelerin dışına çıkılması ve toplu iş sözleşmeleri akdetmek suretiyle ya da mevzuatta öngörülmeyen diğer yollarla herhangi bir hak veya menfaat sağlanması mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, Anayasanın "Toplu iş sözleşmesi hakkı" başlıklı 53'üncü maddesinde işçiler ve işverenlerin, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahip oldukları ve toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağının kanunla düzenleneceği belirtilmiş, 2822 sayılı Toplu iş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 2'nci maddesinde de, toplu iş sözleşmesi tanımlanırken, "işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmeler" ifadesine yer verilmiştir.

Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, toplu iş sözleşmesi hakkı, mevcut mevzuatta yalnızca işçiler için tanınmış olup, bu konuda memurlarla ilgili yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Esasen toplu iş sözleşmesi hakkını düzenleyen bu hükümlerde memurların kapsam dışı bırakılması, yukarıda açıklanan bugünkü memuriyet statüsünün de bir gereğidir.

Diğer taraftan Uluslararası Çalışma Teşkilatının (ILO) değişik tarihlerde yapılan Genel Konferanslarında kabul edilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisince de birer kanunla onaylanmasının uygun bulunması üzerine Bakanlar Kurulunca tasdik edilen sözleşmelerle, kamu hizmetinde çalışanların örgütlenme hakkı ve istihdam koşullarının belirlenme yöntemleri konularında bazı hakların sağlanması yoluna gidildiği görülmektedir.

Konuyla doğrudan ilgili bulunan ve 3848 sayılı Kanunla onaylanması uygun görülen, "Kamu Hizmetinde örgütlenme Hakkının Korunmasına ve istihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine ilişkin 151 sayılı Sözleşme" 8.1.1993 tarih ve 93/3967 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tasdik edilerek 25.2.1993 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış bulunmaktadır. Anılan Sözleşmenin 11/3 maddesinde de bu sözleşmenin, onama belgesinin kaydedildiği tarihten 12 ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

Her ne kadar Anayasanın 90'ıncı maddesinin son fıkrası uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmünde olup, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamamakta ise de, sözkonusu sözleşmeyle sağlanan hakların hayata geçirilmesi, ancak bu husustaki mevzuat hükümlerinde gerekli değişikliklerin yapılması ve uygulama esaslarının belirlenmesi halinde mümkün olabilecektir. Esasen 151 sayılı ILO sözleşmesinde de, bu sözleşmenin uygulama alanına ve istihdam koşullarının belirlenmesi yöntemlerine ilişkin bazı konuların, ulusal yasalarla ve ulusal koşullara uygun olarak düzenleneceği vurgulanmıştır.

Bu itibarla, mevzuatta yeni bir düzenleme yapılmadığı sürece, mevcut hükümlerin tesbit ettiği memur statüsünün, akdi düzenlemelerle değiştirilmesi ve dolayısıyla belediyelerin, toplu iş sözleşmeleri akdetmek suretiyle veya başka birtakım tasarruflarla memurlar için yasalarda öngörülen hak ve statülerin dışına çıkılmasına yol açacak bir uygulamaya gitmeleri mümkün bulunmamaktadır.

SONUÇ

Belediyelerde çalışan ve memur statüsünde bulunan personele, kanunlarla sağlanan haklar dışında, toplu iş sözleşmeleri akdetmek suretiyle ücret ödenemeyeceğine ve hiçbir yarar sağlanamayacağına oybirliğiyle, karar verildi.


Kararın Çeşidi : Temyiz Kurulu Kararı
Kararın Konusu: Personel Mevzuatı ile İlgili Kararlar
Kararın Numarası : 25410
Kararın Tarihi : 20.11.2001

KONU: Memur statüsünde çalışan belediye personeline, 657 sayılı Kanunun 146'ncı maddesinde Devlet memurlarına bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı hükme bağlandığından, sosyal denge yardımı adı altında ek ödemede bulunulamayacağı.

1498 sayılı ilâmın 1'inci maddesiyle Pendik belediyesinde Memur statüsünde çalışan belediye personeline 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa aykırı olarak sosyal denge yardımı adı altında ek ödemede bulunulduğu gerekçesiyle .....................- liraya tazmin hükmolunmuştur.

Anayasanın 128'inci maddesinde, Devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Kapsam" başlıklı l'inci maddesinde ise, bu Kanunun genel ve katma bütçeli kurumlar, il özel idareleri, belediyeler, il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde çalışan memurlar hakkında uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre belediyelerde çalışan memurlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun kapsamı içinde bulunmaktadırlar.

Memuriyet, kadroya bağlı bir görev olup, kamu hizmetinin aslî unsurlarından birini oluşturur. 657 sayılı kanunun 4'üncü maddesinde de, mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlerin, bu kanunun uygulanmasında memur sayılacakları ifade edilmek suretiyle, kamu hizmetli ile memur arasındaki ilişkide bir bütünlük ve devamlılık öngörülmüştür. Objektif hukuk kurallarıyla sağlanmış olan bu bütünlük ve devamlılık, memurlara idare arasındaki ilişkiyi özel akdi düzenlemelere dayandırma ve böylece bu ilişkiye kişisel bir mahiyet kazandırmaya engeldir.

Bundan dolayıdır ki, kişinin memuriyete girişi atama yoluyla olmaktadır. Atama keyfiyeti atanan kişi için yeni ve özel bir hukuki durum meydana getirmemekte o kişiyi, kanunlarla objektif ve tek taraflı olarak oluşturulmuş ve görevle ilgili ödemelerin şartlarını da içeren, mevcut hukuki statüye tabi kılmaktadır. Böyle bir durumda ise, tarafların iradeleriyle belirlenen bir hukuki statüden bahsetmeye imkân bulunmamaktadır.

Memurun tabi olduğu hukuki statünün, diğer bir deyişle memur statüsünün temel esasları da 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile belirlenmiştir.

Anılan kanunun 33'üncü maddesinde kadrosuz memur çalıştıramayacağı belirtildikten sonra kadroların tespit usulü belirlenmiştir. Aynı maddede İl Özel İdareler ve belediyeler ile bunların kurdukları birliklerin kadrolarına ilişkin olarak da ayrıca hüküm getirilmiş ve bunların kadrolarının yetkili organlarınca hazırlanarak İçişleri Bakanlığının onayı ile tamamlanacağı ifade edilmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun bu hükümleri ile memuriyet statüsü kadroya dayandırılmış ve memurun mali haklarıyla ilgili hususlar da bu çerçevede düzenlenmiştir.

Bu kanunun 2'nci maddesinde, Devlet memurlarının hizmet şartları, nitelikleri atanma ve yetiştirilmeleri, ilerleme ve yükselmeleri ödev, hak, yükümlülük ve sorumlulukları, aylıkları ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin bu kanunla düzenleneceği ifade edildiğinden, belediyelerde çalışan memurların her türlü malî ve sosyal haklarının da diğer Devlet memurlarında olduğu gibi, bu Kanun kapsamında mütalaa edilmesi gerekmektedir.

Nitekim, aynı Kanunun mali hükümlerin kapsamını belirleyen 146'ncı maddesinde de, 1'inci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren memurların aylık, ücret, ödenek, hizmetle ilgili her çeşit ödeme ve bunların şekil ve şartlan bakımından bu Kanundaki hükümlere tabi oldukları ve bunlara bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı hükmü yer almıştır.

Buna göre, memurlarla ilgili temel düzenlemeler 657 sayılı Kanunda yer aldığından ve belediyelerde çalışan memurlar da bu Kanun kapsamında bulunduğundan söz konusu memurlarla ilgili olarak, anılan kanunla öngörülen düzenlemelerin dışına çıkılması ve toplu sözleşme akdetmek suretiyle ya da mevzuatta öngörülmeyen diğer yollarla herhangi bir hak ve menfaat sağlanması mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, Anayasanın "Toplu iş sözleşmesi hakkı" başlıklı 53'üncü maddesinde işçiler ve işverenlerin, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahip oldukları ve toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağının kanunla düzenleneceği belirtilmiş, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 2'nci maddesinde de, toplu iş sözleşmesi tanımlanırken; "işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmeler" ifadesine yer verilmiştir.

Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, toplu iş sözleşmesi hakkı, mevcut mevzuatta yalnızca işçiler için tanınmış olup, bu konu ile ilgili memurlarla ilgili yasal düzenleme 25.06.2001 tarih ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile getirilmiş ve toplu iş sözleşme ifadesi değil toplu görüşme tabiri kullanılmış olup, bu yasada da Anayasanın 53'üncü maddesindeki toplu görüşmede izlenecek usul esas ve aşamalar ayrıntılı olarak tekrar edilmiştir. Özetle toplu görüşmede toplu sözleşme gibi bir metin bulunmayıp bir mutabakat metninden söz edilmekte ve bu metin Bakanlar Kurulu ve Parlamentonun onayına kadar gidebilmektedir.
Diğer taraftan Uluslararası Çalışma Teşkilatının (ILO) değişik tarihlerde yapılan Genel Konferanslarında kabul edilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisince de birer kanunla onaylanmasının uygun bulunması üzerine Bakanlar Kurulunca tasdik edilen sözleşmelerle, kamu hizmetinde çalışanların örgütlenme hakkı ve istihdam koşullarının belirlenme yöntemleri konularında bazı hakların sağlanması yoluna gidildiği görülmektedir.

Her ne kadar Anayasanın 90'ıncı maddesinin son fıkrası uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmünde olup, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamamakta ise de, söz konusu sözleşmeyle sağlanan hakların hayata geçirilmesi, ancak bu husustaki mevzuat hükümlerinde gerekli değişikliklerin yapılması ve uygulama esaslarının belirlenmesi halinde mümkün olabilecektir. Esasen 151 sayılı ILO sözleşmesinde de, bu sözleşmenin uygulama alanına ve istihdam koşullarının belirlenmesi yöntemlerine ilişkin bazı konuların, ulusal yasalarla ve ulusal koşullara uygun olarak düzenleneceği vurgulanmıştır.

Anayasanın 23.07.1995 tarihli ve 4121 sayılı Yasanın 4'üncü maddesiyle değişik 53'üncü maddesinin üçüncü fıkrasında da 128'inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin kanunla bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54'üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir ve idareyle amaçları doğrultusunda toplu görüşme yapabilirler. Toplu görüşme sonunda anlaşmaya varılırsa düzenlenecek mutabakat metni imzalanmamışsa anlaşma ve anlaşmazlık noktaları da taraflarca imzalanacak bir tutanakla Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usuller kanunla düzenlenir." denilmek suretiyle memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kendi aralarında sendika ve üst kuruluşlarını kurabilecekleri açıklanmaktadır.

Getirilen bu hükümle, yasanın cevaz verdiği şekilde kurulacak olan kamu görevlileri sendikaları, toplu iş sözleşmesi yapma hakkı ile grev hakkına sahip olamayacak, buna karşın üyeleri adına, onların yararlarını korumak için yargı organlarına başvurabilecek ve idareyle amaçları doğrultusunda toplu görüşme yapılabilecektir.

Bu itibarla tazmin hükmüne esas olan 1997 malî yılında bu hususta mevzuatta bir düzenleme bulunmadığı veçhile mevcut hükümlerin tespit ettiği memur statüsünün, akdi düzenlemelerle değiştirilmesi ve dolayısıyla belediyelerin, toplu iş sözleşmeleri akdetmek suretiyle veya başka birtakım tasarruflarla memurlar için yasalarda öngörülen hak ve statülerin dışına çıkılmasına yol açacak bir uygulamaya gitmeleri mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca her ne kadar dilekçi tarafından ileri sürülen 4688 sayılı Kamu Görevliler Sendikaları Kanununun Geçici 4'üncü maddesinde; "Konusu suç teşkil etmemek ve kesinleşmiş bir yargı kararına müstenit olmamak üzere, bu kanunun yayımı tarihine kadar, memur temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi akdetmeleri nedeniyle kamu görevlileri haklarında idari, mali veya adli takibat yapılmaz, başlatılanlar işlemden kaldırılır" denilmişse de; Sayıştay, Anayasa, 832 sayılı Sayıştay Kanunu, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ve diğer kanunlarla kendisine verilen görevleri yürürlükteki yasalar muvacehesinde, yapılan ödemelerin mevzuata uygunluğunu inceleyip, hükme bağlamaktadır. Bu nedenle dilekçi tarafından ileri sürülen yasa hükmünün Sayıştay tarafından yasalara aykırı olarak ödendiği belirlenip hükme bağlanan tazmin hükümleri ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Esasen mali takibat ifadesi kamu alacağının idari-mali açıdan kovuşturulmasını kasteden bir tabir olup Sayıştay'ın görev ve yetkilerinin belirlendiği Anayasa, yasa ve diğer düzenlemelerde de mali takibat tabiri kullanılmamıştır. Dolayısıyla Sayıştay kendisine verilen inceleme, denetleme ve kesin hükme bağlama işlevlerini yürütmekte olup yaptığı görev idari, mali veya adli takibat kapsamında bulunmadığından dilekçi iddialarının reddi ile 1498 sayılı ilamın 1'inci maddesiyle verilen ......................- liralık tazmin hükmünün tasdikine, karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber