Yıllardır Eğitim Kurumları Yöneticilerinin atanmaları ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetmeliklerin yargıdan dönmesi sonucunda atamalar yapılamamakta ve kurumlar vekâleten ya da geçici görevlendirme uygulamasıyla yönetilmeye devam edilmektedir.
Oysaki vekâleten yâda görevlendirme yoluyla yapılan işlemler zorunluluktan kaynaklanmalı ve kısa süreli olmalıdır.
Bu husus bir çok yargı kararları ile de sabittir. Son olarak Danıştay 2.dairesinde görülen 2008/7402 Esas no'lu davada “…Vekâleten ve geçici görevlendirme hizmet gereklerinden kaynaklanan geçici uygulamalar olup; asıl olan, yönetim ve memuriyet kadrolarına yasal koşulları taşıyanların kariyer ve liyakat ilkelerine uyularak atanmalarıdır” şeklinde açıklanmıştır.
Yine aynı karar ve birçok kararda Kariyer ve Liyakat ilkeleri hukuki olarak açık bir dille açıklanmıştır.
Bugüne kadar yayımlanan Eğitim Kurumları Yönetici Atama ve Yer değiştirme Yönetmeliklerinin iki temel hukuki dayanağı olmuştur:
1- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının; "Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler." hükmü
2- 3797 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun'un
56.maddesinde yer alan “… Yönetim görevlerine atanma ve bu görevlerde yükselmede
kariyer ve liyakat esas alınır.
Yönetim görevlerine atanacaklarda aranacak nitelik ve diğer şartlar Bakanlıkça
yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir.”
hükümleridir.
Bakanlık yıllarca bu hükümlere istinaden çıkardığını iddia ettiği yönetmelikler; adam kayırmacılığa açık olduğu, objektif kriterler içermediği gerekçelerine dayanan davalar sonucunda iptallerle karşı karşıya kalmıştır.
Son olarak 15.10.2008 tarihinde yapılan Yönetmeliğin eki olan Ek-2'deki değişiklik yargıya taşınmış ve bazı hususları yargı tarafından durdurulmuştur.
Bu noktada bakanlık özellikle eğitim tarihimizde önemli yeri olan kurumlara 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76 ncı maddesini kullanarak “Bakanlık Onayıyla” atamalar yapmaktadır. Yapılan atamalarda gözetilen kıstasların ne olduğu henüz kamuoyuna açıklanmamış olmakla beraber eğitimciler arasında infial noktasına getirecek bu uygulamadan rahatsız olanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
Bu atamalar ne kadar hukukidir ve iptal edilebilir mi?
Bu atamalar ilk bakışta bakıldığında hukuki olarak görünse de bu atamalarla ilgili yani 76. maddenin kullanılması ile ilgili olarak birçok yargı kararı vardır. Örneğin Eğitim İş Sendikasınca açılan 2008/3799 Esas no'lu dava ile ilgili kararda;
“657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında,
"Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle
memurları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde
daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler."
hükmüne yer verilmiştir.
Bu maddeyle memurların sınıflarının da değiştirilmesi suretiyle naklen atanmaları
konusunda idareye tanınan takdir yetkisinin kullanımının mutlak ve sınırsız
olmayıp, kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleriyle sınırlı olduğu ve bu
açıdan yargı denetimine tabi bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Buna karşılık, sözü edilen takdir yetkisinin, ancak kamu yararı ve hizmet
gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı
merciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin
sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği
hususunun yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunduğunu da vurgulamak
gerekir.
…
Görüldüğü üzere Yasa, Devlet memurluğunu bir meslek olarak kabul etmekte ve
bunlara, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânı sağlanmasını,
sınıflar içinde ilerleme ve yükselme işlemlerinin liyakat sistemine dayandırılmasını
öngörmektedir. Bu iki ilkenin temelinde, objektif kurallar çerçevesinde işin
ehline verilmesi ve hak etme kavramı yatmakta olup, kamu hizmetlerinin etkin
ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmesinin en önemli güvencesinin de, hizmetin
yetişmiş, ehil kamu görevlilerince yerine getirilmesinin sağlanmasından geçeceği
de tabiidir.
İşin ehline verilmesi ve hak etme durumunun mutlak anlamda sağlanabilmesi
ise; ancak kriterleri objektif olarak belirlenmiş ölçme ve değerlendirme tekniklerinin
kullanılması, kamu yararı ve eşitlik ilkesine uyulması ile mümkün olabilecektir.
Bu anlamda, dava konusu düzenlemenin anılan ölçüt ve ilkeler yönünden irdelenmesi
gerekmektedir.”
ifadeleri yer almaktadır.
Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere 76. maddeye göre yapılan bu atamaların yargıya taşınmasında hiçbir engel yoktur. Yargısal İçtihatlardan da görüldüğü gibi bu yetkiyi kullanmak için kamu yararı ve hizmetin gereği ilkelerine uygun hareket etmek, kariyer ve liyakati gözetmek gerekir.
Bu nedenle yapılan bu atamaların ilerleyen süreçte yargıya taşınacağı kesin gibi görülmektedir. Bunun için en önemli sorun ise bu tür yapılan atamaların sayısının kaç kişiyi kapsadığı ve kimlerden oluştuğudur.
Bu noktada sendikaların yapması gereken öncelikle 4982 Sayılı Kanuna göre bakanın 76. maddeyi kullanarak yaptığı atama sayısını, atanan kişileri ve bu kişilerin hangi kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilerek atandıklarını talep etmek olacaktır. Bu talebe gelen cevap neticesinde bu atamaların iptali için idareye dilekçe ile müracaat edilmeli idare tarafından gelecek red cevabı karşısında bu red cevabı yargıya taşınmalıdır.
Tabii ki bu izlenebilecek yollardan sadece biri olup tek yol değildir. Sendikaların hukuk büroları konuyu mutlak suretle konuyu detaylı olarak değerlendirecekler ve adımlarını buna göre atacaklardır.
Yönetici atama konusunda kimlerin samimi olduğu ya da olmadığı böylece daha rahat anlaşılabilecektir.
Böyle bir girişimde kararı verecek olan tabii ki bağımsız yargıdır. Bize düşen yargı kararlarından serzenişte bulunmak, makam sahibi bazı kişiler gibi yargıyı kamuoyuna şikayet etmek ya da bazı sendikalar gibi İYUK'un kaldırılmasını talep etmek değil verilen yargı kararlarına hukuk devletinin gereği olarak saygı göstermektir.
Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi