Kılıçdaroğlu: Yargıçları deşifre etmek boynumuzun borcu/ Video

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 29 Kasım 2011 14:28, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, adalet yara almasın diye konuya hep özenle yaklaştıklarını belirterek, ''Ama kendilerini siyasi otoritenin emrine veren yargıçları da deşifre etmek bizim boynumuzun borcudur'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a geçmiş olsun dileğinde bulunarak, ''Umarım kısa sürede sağlığına kavuşur ve görevinin başına döner'' dedi.

AİHM'in Türk yargıcı Işıl Karakaş'ın hukuk ihlallerine ilişkin bir konuşmasının medyada da yer aldığını belirten Kılıçdaroğlu, Karakaş'ın, ''Hukuk ihlalleri konusunda Türkiye ile Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında uçurumlar var'' dediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Eğer bunu anamuhalefet partisi lideri olarak ben söylesem, AKP'nin bütün kadrosu ve yalaka medya 'bunu nasıl söylersin' derdi' diye konuştu.

Bu durumun, son 9 yılda ''AKP'nin ileri demokrasisinin'' getirdiği nokta olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, hukukta ciddi zemin kayması olduğunu savundu.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Hukukun olmadığı yerde tuz kokar. Türkiye'de tuzun koktuğu bir süreci yaşıyoruz. Bakın yargıcımız, geçen yıl 6 bin 600 olan başvuru sayısının son bir yılda 9 bine çıktığını söylüyor. İnsaf. Bizden sonra gelen Fransa 200. Bu nasıl oluyor- Üstelik daha Silivri toplama kampının dosyaları AİHM'e gitmedi. 9 bin olacak belki 19 bin 20 bin olacak. Hangi çağda yaşıyoruz.

Hukukun bu noktaya gelmesinin temel nedeni siyasallaştırılmasıdır. Hukuk siyasi iktidarın ellerine verildi. Birileri kapalı kapılar ardında karar alıyor, yargıç onun altına imza atıyor. Bu süreç tuzun koktuğu süreçtir. Önce kişiyi belirliyorlar. İktidara karşı yazı mı yazdı, haber mi yaptı, bir toplantıya mı katıldı- Ya terör örgütü üyesi ya da terör örgütüne yardım yataklık yapmak... Savcıyı da buluyor. Doğru içeriye. Avukat ileri giderse o da içeriye... Daha bunlar AİHM'e gelmeyen konular. Bunlar geldiğinden Türkiye'deki hukuk ayıbını bütün dünya öğrenecek.

Eskiden biz batıya gittiğimizde 'CHP statükocu partidir, AKP değişim dönüşümden yanadır' diyorlardı. Geçen hafta Brüksel'deydim. Daha biz konuyu açmadan Türkiye'de hukuk ve demokrasi zaafını onlar anlatıyor. Artık bütün dünya bunu biliyor. Bütün dünya biliyorsa, kulakları sağır olan iktidar yandaşları ve onların yalakalarının da bunu bilmesi lazım.''

-''Onları deşifre edeceğiz''-

Bir mahkemenin aldığı iki ayrı dinleme kararını örnek gösteren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Terör örgütü üyesi diye alıyorlar içeriye. Tutuklanmadan önceki karara bakın. 'Yapılan soruşturmada suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe oluştuğu, ancak başka suretle delil elde etme imkanı bulunmadığı anlaşıldığından telefonların dinlenmesine karar verilmiştir.' Güzel... Atıyorsunuz içeriye. 'Ben ne yaptım- Örgüt üyesi değilim' diyor. İtirazdan bir süre sonra serbest bırakılıyor. Aynı kişi hakkında mahkeme bu kez, 'Başka türlü delil elde etme imkanı bulunmadığı anlaşıldığından telefonların dinlenmesine devam edilmesi' kararı veriyor. Bu, 'Ben zorla nasıl bir suç bulabilirim- Yargıçları nasıl ikna edebilirim-' anlamı taşıyor. Bunun arayışında olan bir hukuk olabilir mi-

Yargı, adalet yara almasın diye hep özenle yaklaştık. Ama kendilerini siyasi otoritenin emrine veren yargıçları da deşifre etmek bizim boynumuzun borcudur. Onları deşifre edeceğiz. Uzun tutukluluk süresinden herkes şikayetçi. Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Bakanlar şikayetçi. Barolar Birliği Başkanı en nihayet lütfetti konuştu o da şikayetçi. Herkes şikayetçiyse neden çözülmüyor. Çünkü bir kişiyi ikna edemiyorlar. Recep Bey'i. Onun için hukuk yok. Onun ağzından çıkan hukuk oluyor. Yargıçlar ona göre karar veriyor.

TBMM Başkanı'nı göreve davet ediyoruz. Ya görevini yap, şikayet ettiğin konuda girişimde bulun ya da o koltuğu bırak. Parlamentonun itibarını zedeliyorsun. Uzun tutukluk süresiyle ilgili konuştuk, komisyon kuruldu. Başkanı da sendin. Bunu medyaya açtık. İnsan verdiği sözün arkasında durmaz mı- Bizim kitabımızda söz namustur.''

-''Silivri'de siyasi mahkeme var''-

''Silivri toplama kampında'' adaletin gerçekleşmeyeceğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Orada bir siyasi mahkeme var. Orada yargılananlar AKP iktidarına karşı olanlardır. Profesörler, doktorlar, yazar ve gazeteciler var. Silivri toplama kampı şu anda Türkiye'nin en büyük düşünce üretim kuruluşlarından birisidir. Göreceksiniz, 12 Eylül rejiminin yarattığı süreç sonunda nasıl ayrı bir edebiyat oluştuysa, Silivri toplam kampı sonrasında da da özel bir edebiyat, sinema oluşacaktır'' diye konuştu.

Mustafa Balbay'ın 999 gündür tutuklu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, İzmirli kadınlar ve gençlere seslenerek, yarın, tutukluluğun bininci gününde, Gündoğdu Meydanı'nda Cumhuriyet Ağacı Heykeli'ne birer karanfil bırakmalarını istedi.

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce hakkında 'Hükümeti eleştirdiği gerekçesiyle' fezleke hazırlandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Hangi demokrasi anlayışı bu- Hangi çağ dışı kafalara teslim oldunuz siz- Böyle bir anlayış olur mu- Arkadaşlarımız, Hükümeti yıpratmak için soru önergesi vermiş... Ne yapalım- Onların anlayışı, biz Hükümeti öveceğiz. Eğer bir muhalefet milletvekili hakkında Hükümeti yıpratmaktan fezleke düzenleniyorsa, o ülkede demokrasi yoktur, yara almıştır'' diye konuştu.

"Devlet özür dileyecekse, dilesin"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Devlet Dersim'den özür dileyecekse, buyursun dilesin. Fakat Başbakan özür dilemiş değildir'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubunda yaptığı konuşmada, Dersim tartışmalarına değindi.

AK Parti döneminde, ''Cumhuriyet tarihinde görülmemiş partizanlıklar yapıldığını, yapılmaya devam edildiğini'' savunan Kılıçdaroğlu, başta Dersimliler olmak üzere, AK Parti'ye oy vermeyen herkesin ötekileştirildiğini, düşman ilan edildiğini savundu.

Hayatın her alanında ötekileştirme yaşatıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bırakın onları üçüncü sınıf vatandaş, beşinci sınıf vatandaş yerine bile koymadılar. Sayın Erdoğan, 73 yıl önce Dersim'de yapılan bir başka zulmü, bugün kendisine siper ediyorsa, bugün yaşayan Dersimlilere ettiği zulme, Dersim'in ölüleri arkasına gizlemeye çalışıyorsa, bu hepimizin görüp göreceği en büyük siyasi ahlaksızlıktır. Senin Dersim'de yaşanmış olanlara zerre kadar için yansaydı, o acıları yaşamış insanların çocuklarına beşinci sınıf vatandaş muamelesi yapmazsın. Sayın Başbakan, sen kimi kandırıyorsun, milleti aptal mı zannediyorsun- Dersim cayır cayır yansa senin yüreğin sızlamaz, senin Dersim diye bir derdin yok, senin Cumhuriyete karşı hesapların, düşüncelerin var. Biz onu çok iyi biliyoruz. Başbakan, 'Bu CHP'nin tarihidir, tarihiyle yüzleşsin' diyor. Bu ülkede o dönemi, sadece CHP'nin tarihi olarak görmek için cahil olmak gerekir. Ama sadece cahil olmak yetmez, Recep Tayyip Erdoğan olmak gerekir. Senin reddettiğin o tarih, Cumhuriyet'in tarihidir, senin reddettiğin o tarih hepimizin tarihidir, günahıyla sevabıyla hepimize, bize aittir.''

-''Tarihten korkmuyoruz''-

Tarihin içinden iyi sayfaları yırtıp, kötü sayfaların ayrılamayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, ''Bu Cumhuriyetin tarihidir, CHP buna sahiplensin'' deniliyorsa, bunun Cumhuriyet'in ve CHP'nin tarihi olduğunu söyledi.

''Biz tarihimizden korkmayız, tarihimizle yüzleşmek de bize onur verir'' diyen Kılıçdaroğlu, sadece Cumhuriyet'in tarihini değil, Osmanlı'yı da Selçuklu'yu da sahiplendiklerini belirtti. Tarihten korkmadıklarını, ders aldıklarını, hataları yapmamaya özen gösterdiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, tarihin, ders alma aracı olduğunu kaydetti.

Başbakan Erdoğan'a, ''Unutma, Dersimlilerin tarihinde, ilk kez Cumhuriyet döneminde birinci sınıf yurttaş konumuna gelmişlerdir. Dersimli'ye birinci sınıf yurttaş kimliği kazandıran Cumhuriyet'tir'' diye seslenen Kılıçdaroğlu, ''Eğer bugün Dersimlilerin korkusu varsa o da sahip oldukları kazanımlarının bu Hükümet tarafından ellerinden alınmak istenmesidir. Senin bu özür zincirinin nereye vardığını biz çok iyi biliyoruz. Yalakaların ve yandaşların, nereye götürdüğünü de biliyoruz. Hodri meydan diyoruz, gücün yetiyorsa yap. Ama 9 yıldır adam yerine koymadığın Dersimlileri kendi oyununa alet etme'' diye konuştu.

-''Devlet böyle özür dilemez''-

CHP Genel Başkanı Kılıçdarolu, demokratik devletlerde, geçmişle hesaplaşma, tarihle yüzleşme olabileceğini belirterek, özür dilemekle devletin, şanından bir şey kaybetmeyeceğini söyledi. Asıl olanın, bugün vatandaşa nasıl davranıldığı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Devlet Dersim'den özür dileyecekse, buyursun dilesin. Fakat Başbakan'ın yaptığı bu değildir, özür dilemiş değildir. Bakmayın yalaka medyanın, özür dilediği lafına. Konuşmasında, 'devletin özür dilemesi gerekiyorsa ve literatürde varsa ben özür diyorum' demiştir. Özür dileme diye bir şey söz konusu değil. Devlet böyle özür dilemez, devlet yaraları sararak, vatandaşın gönlünü okşayarak, onu yücelterek, eski hataları tekrarlamayarak özür diler. Okuduklarını anlamayan yalaka korosuna şunu da söylemek isterim; Devlet hukuki prosedür içinde özür diler, böyle özür dilemez.''

-''Sen ağaç kovuğundan mı çıktın-''-

Kılıçdaroğlu, daha önce gerçekleri araştırma komisyonu kurulması için bir önerge verdiklerini ancak AK Partililer'in reddettiğini ifade etti.

Vatandaşın, cehenneme giden yolların, iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğunu unutmaması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Eğer siz özür dileyecekseniz, adam gibi dileyin. İnsanları devletine karşı kışkırtarak, toplumun bağrında yeni yaralar açarak, kardeşi kardeşe düşman ilan ederek özür dilenmez. Herkes Başbakan'ın üslubuna baksın, konuşmayı bir daha sükunetle okusun. Orada kin, nefret ve intikam duygusundan başka bir şey görmeyecektir. Diyor ki, 'Bu CHP'nin tarihidir'... Peki kardeşim senin tarihin hangisi, sen ağaç kovuğundan mı çıktın- Senin bir geçmişin yok mu senin kökün, kökenin yok mu- Gerçi sen kendi kişisel tarihinin yükünü bile taşıyamıyorsun, kendi geçmişinden utanan birisin. Cumhuriyetin sorumluluğunu taşımak zaten sana ağır gelir, sen onu taşıyamazsın.

Buradan bütün yurttaşlarıma sesleniyorum; tarih siyasetçiler arasında günlük polemik konusu yapılmamalıdır, günlük çekişmelere kurban edilmemelidir. Doğru bir yöntem değildir bu. Sayın Başbakan'ın tarzı ve üslubuyla da tarihle yüzleşilmez. Tarihle yüzleşmek mi istiyorsan CHP'nin teklifini kabul edersin, bir komisyon kurulur, devletin arşivlerini açarsın, saygın tarihçileri görevlendirirsin, araştırırlar, tarihle yüzleşilir. Recep Tayyip Erdoğan, senin bütün hayatında okuduğun kitap sayısı üçü beşi geçmez. Sen bir de kalkmışsın bu millete tarih dersi veriyorsun; sen kim, tarih kim...

Siyasi partiler, kin ve nefret tohumları ekmezler, ulusun bütünlüğünü savunurlar, barışı, huzuru egemen kılmak isterler. Van, Erciş'te insanlar soğuktan titrerken, biz kalkmışız neyin kavgasını veriyoruz. Orada, o soğukta kalan insanlar bizim insanımız değil mi- Sırf o insanların mağduriyetini bu millet görmesin diye böyle tartışmalara girmek doğru mu- AKP'ye, Recep Tayyip Erdoğan'a ders veriyoruz, okuduğu üç-beş kitap vardı, umarım bizim konuşmaları da okur, ders alır.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber