Akademisyenler, ekonomideki gidişi değerlendirdi

Haber Giriş : 07 Kasım 2003 19:34, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Akademisyenler, ekonomideki gidişi değerlendirdi
Akademisyenler, ekonomide bazı alanlarda iyileşmeler sağlandığı konusunda görüş belirtirken, ''güven ortamının oluştuğu ve istikrarın kalıcılığı'' konusunda temkinli konuştular.

Akademisyenler, AA. muhabirinin, enflasyon başta olmak üzere, büyüme, sanayi üretimi, kurlar, ihracat, faiz dışı fazla, kapasite kullanımı ve faizlerdeki düşüş dahil bazı kalemlerde iyileşmeler sağlandığı ortamda, ''ekonomide güven ortamının oluşup oluşmadığı ve istikrarın kalıcılığı'' konusundaki sorularını yanıtladılar.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nur Keyder, yaptığı değerlendirmede, Türkiye'de makro dengelerin yavaş yavaş yerine oturduğunu, enflasyonun yıl sonunda yüzde 20'lik hedefin altında tutturulacağının artık kesinleştiğini söyledi.
Güven ortamının oluşması sonucu, kriz sırasında yüksek boyutlarda gerçekleşen Türk Lirasından dövize kaçışın, son aylarda tersine döndüğüne dikkati çeken Prof. Keyder, şöyle konuştu: ''Bu nedenle ortaya çıkan döviz bolluğu, devalüasyon ve Irak savaşı sırasında hak etmediği oranda değer kaybına uğrayan TL'nin bu kayıpları telafi etmesine neden olmuştur. Güven ortamının iyileşmesi, enflasyondaki düşüş ve Merkez Bankası'nın Hazine ihalelerinde referans niteliği taşıyan gecelik faizlerini tedricen indirmesi sonucu, faizler hızlı biçimde inmeye devam etmektedir. Buna paralel reel faizler de düşmektedir. Merkez Bankası brüt rezervleri, 6 Mayıs-23 Ekim 2003 tarihleri arasında gerçekleştirdiği günlük döviz alımları ve müdahaleler sonucu 33 milyar dolara ulaşmıştır. Rezervlerin güçlenmesi TL'ye olan güveni arttıran bir unsur olmuştur.''

Ödemeler dengesindeki gelişmelerin de olumlu olduğuna işaret eden Prof. Keyder, devamla şöyle dedi: ''TL'nin, Dolar artı Euro'dan oluşan döviz sepeti karşısında aşırı değerli olduğunu düşünmüyorum. Hesaplarıma göre, Ekim itibariyle TL sepet karşısında, 1999 sonuna göre yüzde 12 civarında değerlenmiş bulunmaktadır. Sonuçta ihracat rekor düzeylerde seyretmektedir. İthalattaki artışın TL'nin değer kazanmasından çok, iktisadi faaliyetteki artış nedenine bağlı olduğu kanısındayım. Yıl sonu için öngörülen 7 milyar dolar civarındaki cari açığın dövize talep yaratacağını, bunun da kuru yükselterek TL'yi denge kuruna yaklaştıracağı görüşündeyim. Büyümenin ise öngörülen yüzde 5'in üzerinde gerçekleşeceği kanısındayım. Kısacası, güven ortamını sarsacak bir olay olmadığı sürece, bu olumlu havanın devam edeceğine ve Türkiye'nin birkaç yıl içinde tek haneli enflasyon ortamında istikrarlı bir büyümeye kavuşacağına inanıyorum.''

PROF. ERDOST
Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Erdost ise ekonomide son dönemde yaşanan olumlu gelişmelerde kalıcılığı görmek için, en az 6-8 ay beklenilmesi gerektiğini söyledi.

Ancak, çeşitli iç ve dış nedenlerle ekonomide yaşanan olumlu havanın her an tersine dönebileceğine işaret eden Erdost, şu görüşlere yer verdi: ''Ekonomide şu an yaşanan güven ortamı, daha önceden alınan doğru önlemlerin bir sonucu, meyvaları...Ancak her inişin bir çıkışı olduğu gibi, her çıkışın da bir inişi olabilir. Örneğin kamu yönetimi reformu tasarısının uygulanması her şeyi allak bullak edebilir. Devletin elbetteki reforma ihtiyacı var, ancak bu reformlar teftiş kurullarının denetiminin ortadan kaldırılmasıyla olmaz. BDDK Başkanı'nın istifası da herhalde güven verici ekonomik gelişmelere örnek değildir. İstikrarlı gibi gözüken bütün göstergeler her an değişebilir.

AB'ye üyelik, Irak sorunu gibi dış etkenler ile hükümete duyulabilecek güvensizlik ve çeşitli belirsizlikler gibi iç etkenler de, ekonomik istikrarı bozabilir. Olumlu gelişmeler var gibi gözüküyor ama enflasyon başta olmak üzere acaba bu göstergeler topluma yansıyor mu, nasıl yansıyor asıl ona bakmamız lazım.''

GÖSTERGELERDE BİR DÜZELME GÖRÜNÜYOR, FAKAT...
Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güven Alpay da, 2004'ün yerli yatırımcılar için 'güven ortamının oluştuğu ve sağlıklı yatırımların başladığı bir yıl' olabileceğini vurgularken, şunları kaydetti: ''Acaba bu, dış yatırımcıların Türkiye'ye gelmesi için yeterli midir? Hayır. Yani eksik bir güven ortamı var. BDDK Başkanı'nın ayrılırken yaptığı açıklamalar, güven ortamının tam oluşmadığını gösteriyor. Güven ortamı oluşmasında bir çaba var, fakat bir eksiklik de var. Güvensizlik ortamı var ancak o güvensizlik ortamından güven ortamına geçişte bir gelişme olabilir. Ekonomik göstergelerde bir düzelme görünüyor, fakat bunlar halka inmeyen göstergelerdir.'' Güven ortamının kalıcı olması ya da ileriye gidebilmesinin biraz zor gibi gözüktüğünü ifade eden Prof. Alpay, ''Birtakım sosyal çelişkiler ve ihtilaflar çıkacak diye düşünüyorum. Sürdürülebilir olmayı sağlamanın önünde birtakım engeller var'' diye konuştu.

2004'ün, çok kritik bir yıl olacağına işaret eden Prof. Alpay, güven ortamını yaratmak için birtakım asgari koşullar gerektiğini anlatırken, ''bunlardan bir tanesi dürüstlük, doğruluk. Bu kurumlarda yönetişimdir. Halkla iletişim, stabil bir ekonomik performans da çok önemli. Alınan kararların toplum yararına alındığı konusunda inanç yaratılması da gerekiyor'' diye konuştu.

PROF. PAYA
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Merih Paya ise güven ortamının tam olarak oluştuğunun söylenemeyeceğini, faizlerle enflasyon endeksleri arasında hala büyük bir fark bulunduğunu dile getirdi.

Paya, ''güven ortamı oluşsa, faizlerle enflasyon arasındaki fark geniş ölçüde kapanırdı. Birbirine çok yaklaşırdı ama hala çok büyük bir fark var. Bu, güven ortamının henüz daha tam olarak oluşmadığı şeklinde algılanabilir'' dedi.

Ödemeler dengesinin durumunu tam olarak kestiremediklerini ve burada bir sorun çıkabileceği endişesinin hala mevcut olduğunu anlatan Prof. Paya, ''Hükümetin bağımsız kurullarla ilgili bazı tasarrufları da var. Nereye gidecek, ne olacak? Onlar da bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor'' dedi.

Prof. Paya, güven ortamının tam olarak oluşması için hükümetin yapabileceği konular bulunduğunu belirtirken, şöyle konuştu:
''Mesela bütçe disiplininin sağlandığını net olarak görmemiz gerekir. Ödemeler bilançosunda ciddi bir sorun ortaya çıkmayacağını net olarak görebilmemiz lazım. Olması halinde bütün bunlar faizlere de yansır. Faizle enflasyon arasındaki fark kapanır. Aradaki fark kapanınca da güven ortamının oluşmaya başladığı konusunda daha rahat olabiliriz.''

ALT KATTAKİLER İÇİN GÜVEN ORTAMI YOK
Marmara Üniversitesi (MÜ) İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ ise ekonomideki güven ortamını çeşitli kesimler yönünden değerlendirmek gerektiğini belirterek, şunları söyledi: ''Dolar, faiz ve borsa gibi üst kattakiler açısından güven ortamı var ama alt kattaki işçi, memur, yatırımcı, sokakta yürüyen vatandaş, trafikte giden otomobil için güven ortamı yok. İşsizler bakımından henüz güven ortamı oluşmuş değil. Çünkü güven ortamının oluşabilmesi için iş, gelir dağılımında adaletin sağlanması lazım. Güven ortamı iktidarın çoğunluğuyla veya mevcut medya desteğiyle sağlanabilecek bir ortam değil.'' Altuğ, güven ortamının önemli bir kriterinin sabit sermaye yatırımlarının artması olduğunu vurgularken, ''Yani milletin fabrika yapmak için koşması, alışverişin artması, işsizliğin azalması, yabancı sermayenin kuyrukta beklemesi gerek'' dedi.

Ekonomik yönden güven ortamının en önemli bir başka kriterinin de işsizliğin giderilmesi olduğunu belirten Altuğ, ''İşsizliği gideremiyorsanız güven ortamını asla sağlayamazsınız'' dedi.
Milliyet

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber