Yıllardan beri adeta ‘kapalı kutu' olarak bilinen ancak son zamanlarda yapılan atılım ve yenilikler sayesinde Avrupa Adli Bilimler Topluluğu (ENFSİ) üyesi olan Adli Tıp Kurumu, teknolojide Avrupa'ya adeta meydan okuyor. Taşrada (Ankara, Trabzon, Malatya, Adana, Antalya, İzmir ve Bursa) Grup Başkanlıkları ve Şube müdürlükleri şeklinde yapılanması bulunan Adli Tıp Kurumu'nun, İstanbul'da 6 İhtisas Kurulu, 6 İhtisas Dairesi ve 17 ilçede de şubesi mevcut. Her defasında ‘şeffaflaşma'dan söz eden ve bundan bahsederken de kurum içinden çeşitli misaller veren Adli Tıp Kurumu (ATK) Başkanı Uz. Dr. Keramettin Kurt, kendi asli görevlilerinin yanı sıra, üniversitelerden de aldığı ikinci görevlilerle hizmeti yürüttüğünü söyledi. ‘Ölüsüne saygısı olmayan bir insanın, dirisine de saygısı olmaz' prensibinden yola çıkarak Türkiye genelindeki bütün cenaze aracı ve laboratuvarları yenilediklerini ifade eden Kurt, “Bakanlığın desteği olmasaydı bunları başaramazdık” dedi.
Teknolojimiz TÜBİTAK'ta var
Yılbaşında Yenibosna'daki yeni yerlerine geçerken ilk etapta laboratuvarların
hepsini götüreceklerini kaydeden Kurt, İhtisas Kurulları'nı da kademeli geçireceklerini
söyledi. Başkan Kurt, binayı, içini ve laboratuvarları sektörde teknolojik olarak
dünyada kullanılan cihazlarla donattıklarını belirterek, “Burayı ultra güvenlik
olarak hazırladık. Her birim kendi elemanları tarafından kullanılacak. Şu anda
bu laboratuvarlar üniversitelerde bile yok. O kadar çok iddialıyız. Bir tek
TÜBİTAK'ta var” şeklinde konuştu.
AB neredeyse, biz de oradayız
Özellikle son 3 yıl içinde yapılan yenilikler sayesinde Avrupa Adli Bilimler
Topluluğu'nun 53. üyesi olarak kurumun Avrupa Adli Bilimler'deki yerini aldığını
hatırlatan Kurt, “Artık o eski köhne yerlerde yapılan otopsi salonları değil;
çağdaş, modern görünümlü, teknolojik ve antiseptik salonlarımız var. Yeniden
yüzlendirme çalışmalarında arkadaşlarımız Hindistan'a kadar gidip eğitici çalışmalar
yaptı. İşveç'ten bu konuda eğitim almak için buraya öğrenci bile geliyor. Bu
sektörde dünyada iddialıyız. Adli Tıp Sektörü'nde, Avrupa'nın çoğu ülkelerinden
de ilerdeyiz” dedi. Avrupa Birliği (AB) entegrasyon çalışması çerçevesinde kurumda
20 aylığına görevlendirilmiş ve bir yıldan beri ülkemizde bir AB temsilcisinin
bulunduğunu da hatırlatan Kurt, “Türkiye'de bir şey yok sanıyormuş, ancak buradaki
şartları görünce şaşırdı. Bir yıldan beri istişareden başka yapılan hiçbir şey
yok. Çoğu ülkeden daha sağlıklı kararları daha kısa sürede veriyoruz” dedi.
Statümüzden memnunuz
ATK Başkanı Keramettin Kurt, kurum başkanı, yardımcıları, İhtisas Kurulu başkanları
ve üyelerinin üçlü kararname (Adalet Bakanlığı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı imzası)
ile atandığını kaydederek, kurumun Sağlık Bakanlığı'na bağlanması hususunda
ise, “Kurumun Sağlık Bakanığı'na bağlanması diye bir şey şu ana kadar gündeme
gelmiş değil. Adalet Akademisi veya TÜBİTAK tarzı bir yapılanma olabilir. ‘Olamaz'
diye bir şey yok. Bunların hepsi de olabilir. Bizim şu andaki statüden bir sıkıntımız
yok. Lojistik destek olarak bakanlığa bağlıyız” dedi.
Uzman sıkıntısı çekiyoruz
Son 3 senede (göreve geldikten sonra) 150 görevli ile merkezdeki dosya inceleme
sayılarının yılda 100-120 bin arasında olduğunu belirten Kurt, hedeflerinin
bir sonraki yıla ‘sıfır' dosya ile girmek olduğunu söyledi. Kurt, kuruma giren
dosyanın artık en geç bir ayda sonuçlandırıldığını belirterek, “Bu başarılara
en büyük sıkıntımız olan ‘uzman eksikliği' ile imza atıyoruz. Türkiye'de bulunan
toplam 300 Adli Tıp Uzmanı'nın yarısı ile çalışıyoruz. Diğer yarısı ise üniversitelerde.
Hizmeti daha iyi ve beraber götürmek için yaklaşık bütün üniversitelerle protokol
yaparak yetişmiş beyinlerimizden de faydalanıyoruz” diye konuştu.
İkinci görev maaşı 286 YTL
Hukuk mekanizmasının gözbebeği olan kurumun verdiği kararlarla adalet sistemine
çok büyük destek olduğunu söyleyen Kurt, mahkemenin kararlarının da kurullardan
çıkan neticelere göre vücut bulduğunu belirtti. Başkan Kurt, şu anda çok seçkin
bir uzman topluluğa sahip olduklarını belirterek, “Yarısı asli (üniversitelerde),
yarısı ikinci görevlerinde. Bunlar hakikaten yaptıkları işin maddi karşılığını
alamıyorlar. Hocalarımız bir manevi haz duygusu ile sisteme katkıda bulunuyorlar.
Personelimizin dışarıda çalışma ortamı (hekimler gibi) olmadığı için, devletin
verdiği maaş veya döner sermayeden başka gelirleri de yok. Mesela; ikinci görevlerde
olan profesörler, doçentler veya öğretim üyelerine verilen maaş 286 YTL. Artık
bu, günün şartlarına da uymuyor. Yaptığı iş ve attığı imza ile ters orantılı
bir durum” diye konuştu.
Müjdeyi bekliyorlar
‘Döner sermaye' ve ‘ikinci görev' ücret artışındaki sıkıntıları bakanlığa taşıdıklarını
ve son sözün onlarda olduğuna dikkat çeken Kurt, “Bugüne kadar hiç dokunulmamış
konu şu anda Maliye Bakanlığı ile görüşülme safhasında. Talebimiz inşallah geri
çevrilmez ve bu ağır ekonomik şartlarda çalışan personelimize kısa sürede müjdeyi
veririz. Sorumluluk gerektiren bu işler problemsiz neticelendiriliyorsa, çok
büyük bir özveri ile sağlanıyor demektir. Bunun ikinci bir şıkkı yok” dedi.
> ‘Saldırı yarım saatte çözüldü'
Adli Tıp Kurumu Başkanı Uz. Dr. Keramettin Kurt, geçtiğimiz yıllarda İstanbul'daki
patlamaları nasıl çözdüklerini şöyle anlattı: “Gün aşırı meydana gelen dört
büyük olayda kullanılan patlayıcı türünün ilk defa burada denendiği ortaya çıktı.
Bu konu, burada yarım saatte çözdüğümüz enteresan olaylardan biridir. Nasıl
mı çözdük: Kuruma cesetler gelmeye başladığı zaman, amonyak (idrar) kokusunun
ortalığı sardığını hissettik ve şaşırdık. İnceleme sonucunda kokunun cesetten
geldiğini fark ettik ancak ‘ne alaka' diyerek pek oralı olmadık. Baktım parçalanmış
bir insan vücudunun sağlam bölümlerine pirinç tanesi gibi bir sürü beyaz materyaller
yapışmış. Eğilip kokladığımda kokunun oradan geldiğini fark ettim ve materyalleri
hemen laboratuvara gönderdim. Ve patlayıcının amonyum nitrat olduğunu hemen
tespit ettik. Konuyu paylaştığımız ve iş birliği yaptığımız polislerle hem kimlikleri
hem de olayı kısa zamanda çözdük. Orada iyi delil toplanmasaydı, ne o teröristleri
ne de patlayıcının türünü bu kadar kısa sürede tespit edebilirdik. HSBC'deki
patlamayı geçekleştiren İlyas Kunçak'ı bir cumartesi günü geldiğim ATK'da sadece
yüzünün yarım bıyık, yarım burun, yanak ve çenedeki parçadan ona uygun yüzlendirme
yaparak emniyet arşivleri yardımıyla tespit ettim. Bu olaylar gerek polise,
gerekse Adli Tıp'çılara büyük dersler verdi. Gübreden de bomba yapıldığı ve
bunun da çok büyük etkisinin olduğu yaşandı ve öğrenildi.”
> Hafta sonları da görevdeler
Adli Tıp Kurumu Başkanı Uz. Dr. Keramettin Kurt, kurumda daha önce hafta sonları
otopsi yapılmadığını ifade ederek, “Cenaze beklemez mantığı ile şimdi cumartesi,
pazar, tatil, bayram v.s her gün otopsi yapılıyor. Normal mesai günü gibi düzeni
sağladık. Burada çalışanlar görevlerini yapmak için var. Her günse her gün,
gece ise gece. Bunun ölçüsü yok, yapılacaksa yapılacak. Biz kapıya (otopsi ücretsiz)
kefen, tabut, nakliye v.s gibi eşyaların bakanlıkça tespit edilen fiyat çizelgesini
astık. Makbuz mukabilinde ödenmesi gerektiğini yazdık. Göreve geldikten sonra
17 senelik memur da dahil olmak üzere 60 kişinin memuriyetine son vererek bugünkü
düzeni sağladım. Yaptığım işin hazzını duymalıyım, yapamıyorsam da burada oturmamalıyım
diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
> Kimlik tespiti için özel ekip
Adli Tıp Kurumu Başkanı Uz. Dr. Keramettin Kurt, “Yeni kuduğumuz DVI (toplu
ölüm olaylarında kimliklendirme çalışması yapan) ekiplerimiz var. Adli Tıp uzmanları,
biyologlar ve Adli Diş Hekimleri'nden oluşan ekibin araçları bile ayrıdır. Mesela,
Pamukova'daki hızlı tren kazasında bu ekiple birlikte gece saat: 01.00'de gittik.
Pamukova Devlet Hastanesi'nin morguna getirilen cesetlerin otopsilerini, aynı
yerde sabah saat: 07.00'ye kadar (yaklaşık 40 kişi) hiç kimsenin ruhu duymadan
bitirdik” dedi.
türkiye