Disiplin ve derece mağdurları çözüm için ne yapmalı?

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 05 Mayıs 2013 16:06, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Disiplin ve derece mağdurları çözüm için ne yapmalı?

Bu köşede ilave bir derece ve disiplin affı konusunu o kadar çok gündeme getirmiş olmamıza rağmen maalesef ilgililerin gündemine rotasyon ve performans ödemesi kadar giremedi. Zannedersiniz ki memurların yaşadığı tek sorun rotasyon ve bu hayata geçerse bütün sorunlar kökten çözülecek.

İlgililer bu köşede çıkan yazıları zahmete katlanıp ta baştan sonuna kadar okurlarsa memurların yaşadıkları sorunları görürler. 657 sayılı Kanun'daki temel sorunlar arasında ne rotasyon, ne performans ödemesi ne de 5 yıllık memurların üst görevlere atanma talebi vardır.

Sorun yaşanmayan konularda günden oluşturup asıl sorun kaynağı olan aday memurların basit bir disiplin cezasından dolayı görevlerinin sona erdirilmesinin sorun olarak görülmemesi oldukça düşündürücüdür. Bu konudaki mağduriyetler ile mağdur ve mazlumlar çığ gibi büyümekte olduğundan sayın Başbakan'ın mağdurların ve mazlumların gök kubbeye yükselen feryatlarını duyacağını ve ilgililere çözüm için talimat vereceğini düşünüyorum. Hele hele bir hiç uğruna basit bir uyarı cezasından dolayı memuriyetleri sona eren aday memurların elektronik postalardaki feryatları kulaklarımı çınlatıyor.

Mutabakat sağlanan konulardaki derin sessizlik

Herkesin ve her kesimin üzerinde mutabakat sağladığı bir konuda ilgililer tarafından harekete geçilmemesini anlamak mümkün değildir. Binlerce insan bu konularda mağduriyet yaşıyor ve kimsenden de çıt çıkmıyor.

Özellikle bu konularda Kamu Personeli Danışma Kurulu'nda mutabakata varılması beklentiyi daha da haklı hale getirmiştir. Ayrıca, aday memurların disiplin cezası alması halinde görevlerinin sona erdirilmesi nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin de sona erdirilmesi gerekmektedir. Memurun ekmeğini kaybetmesinden daha ağır bir şey olabilir mi? Elbette olamaz ve olmamalıdır. Dolayısıyla bu iki konunun genel bir düzenlemeye bırakılması doğru bir davranış değildir ve herhangi bir torba kanuna ilave edilecek iki madde ile sorun kısa sürede çözülmelidir.

Okuyucularımızdan gelen e-maillerde sayın bakana çok büyük bir tepki olduğunu da buradan belirtmek isteriz. Özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk ÇELİK'in mutabakata varılan bu iki konuyu niçin gündeme getirmediği noktasında ciddi tepkiler bulunmaktadır. Beklentiler sayın Bakan'ın bu konudaki derin sessizliğini bir an önce bozması ve harekete geçmesidir.

Bakan Çelik haklı beklentileri daha fazla ötelememelidir

Çalışmayı yürüten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik'in, uzun süredir gündemde olan 'memurlara 1 derece verilmesi' ile 'disiplin affı' çıkarılması yönündeki talepleri biran önce Meclise sunulan torba kanun tasarılarının birine sunacağı bir önerge ile ilave ettirmesi beklenmektedir. Ümit ederiz ki sayın Bakan bu beklentiyi boşa çıkarmaz. Ayrıca, bu beklentiler çok olağanüstü bir beklenti de değildir.

Kaldı ki beklenti sadece sayın Bakan'ın hızlı hareket ederek Devlet Personel Başkanlığı'na hazırlattığı kanun taslağını bir an önce önerge (komisyonlarda bu önergeleri muhalefet partileri de verebilir) ile herhangi bir torba kanun tasarılarına ilave ettirmesidir. Muhalefet partilerinin de bu önergeye itiraz etmeyeceği düşünüldüğünde konunun esasında çok basit bir şekilde çözüme kavuşturulabileceği görülecektir.

Kaldı ki yıllardan beridir bu ülkede memurlara ilave derece verilmesi gündemden hiç düşmemiş ve sendikalarla varılan mutabakatla da bu beklentiler artık tavan yapmıştır.

Beklentinin en büyük nedeni de 1979 yılında verilen 'bir derece' uygulamasıdır. 1979 yılındaki uygulama sadece görevde olanlara bir derece verilmesini öngörmekteydi. Daha sonraki yıllarda işe girenleri kapsamamaktaydı. Bu uygulama nedeniyle 1979 yılından sonra işe girenler de ayrıca bir derece talebinde bulunmaya başlamıştı. Bu talepler, 1991 tarihli 458 sayılı KHK ile karşılanmış ve yeniden bir derece verilmişti. Ancak, 1979 yılındaki hata 1991 yılında bir kez daha tekrarlanmıştır. Zira madde sadece görevde olanları kapsamaktaydı. 5289 sayılı Kanun'la aynı hata yine yapıldı. Bu düzenlemenin eksik olduğunu 5289 sayılı Kanun yasalaşmadan önce birçok defa bu köşede belirttik ama sesimizi kimse duymadı ya da duymak istemedi.

Yukarıda belirtmiş olduğumuz konularda mağdurlar kendi aralarından seçecekleri temsilcilerle sayın Bakandan randevu talep ederek kamuoyu oluşturmalıdırlar. İnsanların kendi sorunlarını kendilerinden daha güzel kimse ifade edemez. Yine mağduriyetlerini ifade eden elektronik posta ve diğer mektupların da farkındalık oluşturmada etkili olacağını düşünüyoruz. Her iki konudaki mağdurların sayısının yüzbinleri bulduğunu düşünürsek ilgililere gönderilecek mağdur sayısı kadar mektubun basıl bir farkındalık oluşturacağını varın siz düşünün. Sonuç olarak karanlığa söylenmek yerine hep beraber mum yakmaya çalışmalıyız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber