Türkiye, son üç yılda özelleştirme alanında büyük başarılara imza attı. Ancak, özelleştirmenin zorlu bir iş olduğu ilk günden anlaşıldı. Önce, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, özelleştirmenin sorumluluğunu bırakmak zorunda kaldı. Sonra Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Tüpraş, Galataport ihaleleri derken "hedef adam" haline geldi. Son perdede ise Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci var. Kilci, Planlama kökenli, içine kapanık bir bürokrat. Şimdiye kadar verdiği izlenim "yanlıştan" uzak durmaya çalıştığı yönünde. Ama gelin görün ki atılan imzalar, "hesap vermeyi" gerektiriyor. Kilci'nin, Tüpraş'ın yüzde 14.76 hissesinin satışında izlediği yol için, Bakan Unakıtan'a rağmen Danıştay kararı ile soruşturma yolu açıldı. Özelleştirmenin "kara kutusu" olarak bilinen Metin Bey'e, merak edilen soruları sorduk, iddialı yanıtlar aldık.
Gözü kara
"Yargı önünde, huzuru mahşerde alnım açık başım dik olacak" diyen
Kilci, özelleştirmenin "yumuşak nokta" olduğunu söyledi ve şu iç muhasebeyi
yaptı:
"Özelleştirme öylesine karşı ataklara açık ki. İster istemez, 'Bunda bir
iş vardır' diyenler oluyor. Ancak ben gözü karayım. Doğru yaptığıma inanıyorum.
Vicdanıma karşı rahatım. Böyle hissettikten sonra en yakınlarım, eşim çocuklarım
tereddüt duysa bile yıkılmam. Bakanımız Kemal Unakıtan, eleştiriler karşısında,
'Metin, abdestinden şüphen var mı?' diye sorar. Abdestimden şüphem yok."
İsyan dalgası
Kilci, "Yaptığınız her iş bir şekilde haksız eleştiriye uğrarsa hafif hafif
isyan ediyorsunuz. Özellikle iftira nitelikli çıkışlar canımı yakıyor"
diyor ve şu örneği veriyor:
"Ofer'le görüşme için İstanbul'daki beş yıldızlı bir otelde oda kiraladığımız
söyleniyor. Kesinlikle doğru değil. Bir sürü yatırımcıyla görüşüyorum. Bundan
zul duymam. Öyle bir toplantıda bulunmadım. İşte buna isyan ediyorum. Neticede,
bizim hakkımızda fikri olmayan binlerce insanda, yanlış kanaat şekilleniyor."
Hisse satışı yetkisi
Kilci ile bam teline de dokunduk. Şu meşhur hisse satış yetkisini tartıştık.
Sohbet şöyle gelişti:
"7 Ocak 2005'te, özelleştirme portföyündeki kuruluşlardan, hisseleri borsada
işlem görenlerle ilgili satış yetkisi almışız. O zamanki tutarla 1 katrilyon
lira. SPK, bu yetkinin alınmasının kamuoyuna duyurulması gerektiğini savunuyor.
Buna karşın bize, 'Açıklama yapılması sıhhat şartı değil' yönünde görüş bildirdi.
2003'teki Arçelik, Tofaş hisse satışı, 2004'teki THY, 2005'teki Petkim halka
arzı benzeri yetkiyle yapıldı. Tüpraş'ın yüzde 14.76 oranındaki hissesinin satışı
sonrasında SPK, bize 'Bir dahaki sefere Özelleştirme Yüksek Kurulu'ndan aldığınız
yetkiyi açıklayın' dedi. 2006 yılı için 1 milyar YTL yetki isteyeceğiz. SPK'ya,
'Borsada hisse satışı için aldığımız yetkiyi açıklamak sıhhat şartı değildi.
Şimdi ne yapalım?' diye soracağız."
Turkcell parçalanmalı!
Rekabet Kurulu'nun özelleştirmeyle ilgili bazı kararlarını eleştiren Kilci,
şu çarpıcı yorumla, sohbeti noktaladı:
"Rekabet Kurulu, hakim durumu önlemekle görevli değil. Hakim durumun kötüye
kullanılmasını önlemekle yükümlü. Kurul, rekabetin sağlanmasını piyasada çok
sayıda irili ufaklı firmanın bulunmasıyla ilişkilendiriyor. Semt pazarlarında
çok sayıda portakal satıcısı varsa rekabet sağlanabilir, ama ölçek tüm Türkiye
veya dünya ise durum değişir. Örneğin, 'Şu liman senin, bu liman onun olsun'
derseniz İskenderiye, Pire limanları karşısında Akdeniz'de rekabet üstünlüğünü
kaybedersiniz. Mümkün olsa sahibinin kim olduğuna bakmadan güçlü, uluslararası
ölçekte, rekabetçi şirketler yaratabilsek. Rekabet Kurulu'nun, bazı özelleştirmelere
baktığı mantıkla bakılırsa Turkcell'in üçe bölünmesi, çimentoların canına okunması
lazım!"
sabah