Geçen sabah aracıma bir okul servis otobüsü çarptı. Araçtaki hasar nedeniyle
ifade vermek için gittiğimiz karakolda işlemler bittikten sonra karakol amirinin
odasında çay içip sohbet ettik.
Başkomiser S. yeni kuşak, dünyaya açık polislerden biriydi. Kendi okumuş, masasına
çerçeveli resmini yerleştirdiği bebeğini de kendisi gibi okutma niyetinde olduğu
anlaşılan bir polisti.
Laf döndü dolaştı, geçim sıkıntısına geldi. Başkomiser S. bir örnek verdi:
"Bir tanıdığım Belediye'de şoför. İlkokul mezunu. Eline geçen aylık 2 bin
750 YTL. Ben üniversite mezunuyum. Gerektiğinde canımızı ortaya koymaktan çekinmiyoruz.
Elime geçen aylık 1250 YTL. İşçilerin aldığında gözümüz yok ama, durum ortada.
Nedeni de belli: Onların sendikası var, bizim yok. Madem Avrupa Birliği ölçülerine
göre yaşamaya başlıyoruz, bu konuda da AB ölçülerini uygulamak gerekmiyor mu?"
Başkomiser S.'nin anlattıkları Ankara'da hangi kamu görevlisiyle konuşsanız
duyacağınız cinsten.
Geçenlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan
arasındaki bir diyalog basına da yansıdı. Bakanın kendisinden bir isteklerinin
olup olmadığını sorması üzerine, Tuğcu güleç yüzüyle, "Belki bir hesap
uzmanı kadrosu isteriz" dedi.
Olay bir şakalaşma niteliğinde görüldüğü için üzerine gidilmedi. Ancak şakanın
ardındaki gerçek, en üst yargı makamı olan Anayasa Mahkemesi Başkanı aylığının,
Maliye Bakanı hesap uzmanı maaşının, eline geçen ek ödemelerle birlikte hesaplandığında
daha düşük kalmasıydı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın aylığı, ele geçen aylık cinsinden hesaplandığında,
yalnız kıdemli bir hesap uzmanından değil, örneğin bir tuğgeneralden de düşük.
Yargıtay Başkanı Osman Arslan'ın, CHP lideri Deniz Baykal'ın bir grup konuşmasında
açıkladığı üzere 3-3.5 YTL civarında olan maaşı da öyle. Danıştay Başkanı Ender
Çetinkaya'nın durumu çok farklı değil.
Her üç Yüksek Mahkeme üyesinin 31 Ocak'ta Başbakan Tayyip Erdoğan ve Adalet
Bakanı Cemil Çiçek ile yaptıkları toplantıda, yeni Sosyal Güvenlik Yasası, Kamu
Personeli Yasası ve Danıştay Yasası'nın gündeme gelmesi bu nedenle. Yüksek yargıçlar,
en yüksek kamu ücreti sayılan milletvekili maaşının, Turgut Özal döneminde değiştirilene
kadar olduğu gibi, Yüksek Mahkeme başkanlarının maaşına göre ayarlanmasını,
hukukun üstünlüğüne verilen değerin de göstergesi sayıyorlar. AB ülkelerindeki
uygulama da bu yönde.
Ancak örneğin Silahlı Kuvvetler de bu konuda sıkıntılı. Üstelik oradaki sıkıntı,
yalnızca geçim sıkıntısı ile sınırlı değil. Başbakan Erdoğan'ın 4 Ocak'ta Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve kuvvet komutanlarıyla yaptığı toplantıda gündeme
gelen bir sorun, ülke güvenliği açısından ortaya çıkmaya başlayan bir tehlikeye
de işaret ediyor örneğin. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cöemrt'in
endişesi, savaş pilotlarını özel sektöre kaptırmak. Yalnızca 2005 yılında, patlama
yaşayan özel hava yolu taşımacılığında çalışmak üzere Silahlı Kuvvetlerden ayrılan
savaş pilotu sayısının 100'e yaklaştığı bildiriliyor. Deneyimli savaş pilotu
sıkıntısı nedeniyle F-16 kazalarının artması ihtimali, Ankara'da bir endişe
kaynağı.
Adını vermek istemeyen bir hükümet üyesi, "Son derece haklılar. Ama özel
sektörle rekabet imkânsız. Savaş pilotlarına kuvvet komutanı ücreti de versek,
özel sektörün verdiği daha fazla kalıyor" diyor.
Nitelikli elemanların kamu hizmetinden uzak durması her alanda sorun. Geçenlerde
bir yargıç, "Bakın bakalım hukuk fakültelerinden ilk yüz içinden mezun
olanlardan kaçı hâkim ve savcılığı seçiyor" diye sordu. Müfettişlerden,
hesap uzmanlarına, öğretmenlerden veterinerlere, doktorlardan mühendislere durum
değişmiyor.
Kamu sektöründe maaşların özel sektörün bazı alanlarıyla rekabet edememesi yanında,
kendi içindeki eşitsizliği sorunu da var.
Yeni Sosyal Güvenlik Yasası ve Kamu Personel Yasası ile bu eşitsizlik giderilebilir
mi? Bir yandan iki yakasını bir arada tutmaya çalışan hükümetin sınırlı bütçe
imkanlarıyla ücretleri, kamu personeli olmayı yeniden cazip kılacak düzeylere
yükseltme, diğer yandan ücret ve çalışma koşulları açısından adaleti sağlama
sorumluluğu önünde.
Zor bir görev. Ama biraz da bunun için hükümet olunmuyor mu zaten?
murat yetkin/radikal