Milli Eğitim Bakanlığı Personel ve Atama Genel Mü-dürlüğü'nün hemen her karan
yargıdan dönüyor. Bir genel müdürlüğün, kendi teşkilatını bu kadar zor duruma
düşürecek uygulamalarının bir örneği diğer bakanlıklarda yaşanmıyor. Bu genel
müdürlüğün yetkilileri de, bazı siyasiler gibi "Danıştay siyasi karar veriyor"
sözlerinin arkasına sığınmaya devam ediyor.
Bu bakanlıkta öteden beri konuşulan, ancak bir türlü çıkarılamayan yasalar
çıkarıldı, uygulamaya konuldu, işin ilginç yönü,ögretmen sendikalan daha önce
çıkarılmasını istediği konulan mahkemelere taşıyor. Bakanlığın yönetmelik, genelge
ve bazı uygulamalan yargıdan dönüyor. Kuşkusuz, bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı
bürokratla-nnın da ağır sorumluluğu var. Hangi yönetmeliği Danıştay'a sormuşlar,
hangi kritik genelge konusunda hukukçuların görüşüne başvurmuşlar...
Haksız bir biçimde görevden aldıklan bürokratlar, mahkemeden yürütmeyi durdurma
karan alınca buna da "siyasi karar" diyenler, unutmasınlar o "siyasi"
diye niteledikleri mahkemeler, günü geldiğinde onlann da sığınacaktan, güvenecekleri
yerler olacaktır.
GÖREVDEN ALMAK İÇİN BİR TAKTİK Mİ?
Milli Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) ilişkileri dışardan
"çok olumsuz" gözüküyor ama YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlannın
ilişkilerinin son derece sıcak olduğu da biliniyor. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan
Tcziç'in en yakın çalışma arkadaştan, YÖK'deki mesaiden sonra Milli Eğitim Bakanlığı
bürokratlanyla bir araya geliyor, karşılıkla fikir alış-verişinde bulunuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın üst düzey bir yetkilisi, "YÖK ile kavganın
en şiddetli olduğu günlerde bile YÖK'te olup bitenleri, Rektörler toplantısında
kimin ne konuştuğunun tutanağını bize getiriyorlardı" diyordu. Bu durumda
ya YÖK, ya da Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri samimi davranmıyor. Hatta,
yakın bir gelecekte YÖK- Milli Eğitim ilişkilerinde neler olduğu, hangi taktiklere
başvurulduğu kitap konusu bile olacak...
Bu ilişkileri bilince, Milli Eğitim Bakanlığında sonuçlandın-lan soruşturmaya
da kuşkuyla bakılmaya başlandı. Çünkü, Milli Eğitim Bakanı Çelik'in daha önce
görevden aldığı, ancak mahkeme karanyla göreve dönen bürokrat, Başbakanlıktan
gelen yazıyı, YÖK'e havale ettiği için yeni bir cezayla karşı karşıya. Bu kişilerin
savunmalannı Personel Genel Müdürlüğü de istedi. İşte bunun sonucunda, bürokrat
'ceza aldığı için gitti' diye görevden alınırsa buna da kimse şaşırmasın...
"ŞEYH RÜYALI" DİLEKÇE VE SONUCU
Milli Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı arasında "Devlet
ciddiyetine uymadığı" gerekçesiyle krize yol açan "Şeyh Rüyalı mektup"
konusunda, müfettişler, 4 bürokrat suçlu buldu. Ancak, bu mektubu Başbakanlıktan
Milli Eğitim Bakanlığına gönderen bürokratlar hakkında ise işlem yapılmadı.
Mektubunda kendisini "Prof.Dr" olarak tanıtan İsmail Tuncay Uslu,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, gönderdiği dilekçede Nakşibendi Şeyhi Mehmet
Zahit Kotku'yu rüyasında gördüğünü, şeyhinin, Başbakan'a iletilmesini istediği
konulan mektubunda yazdığını belirtti. Uslu, şeyhinin iletilmesini istediği
"emirleri" arasında YÖKle ilgili bölüm şöyle yer aldı:
"Gerek YÖK teşkilatının gerekse Sağlık Bakanlı-ğı'nın yaptığı uygulamaların
çok yanlış olduğu yine evliyamız tarafından ben fakire ikaz edilmektedir. Görevim
size duyurmaktır."
Başbakanlığa ulaştinlan bu dilekçe, "ilgisi" nedeniyle Milli Eğitim
Bakanlığına, bakanlık yetkilileri ise yazıyı YÖK'e gönderdi. "Şeyh Rüyalı
dilekçe"nin aynı gün Hürriyet ve Radikal gazetesinde yayınlanması üzerine,
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "kasıtlı davranıldığını" öne sürüp
bürokratlar hakkında inceleme, daha sonra "soruşturma onayı" verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından YÖK'e "gereğinin yapılması- ilgili şahsa"
notu yazılarak gönderilen dilekçe üzerine, YÖK konuyu sert tepki gösterdi. YÖK
Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, bu tür bir dilekçenin resmi yazışmaya konu
edilmesine tepki gösterdi ve Bakanlığa dilekçeyi iade ederken üst yazısında
şunlan belirtmişti:
"Bakanlığınızca, YÖK Başkanlığı'na gönderilen ve incelenerek bilgi verilmesi
istenilen yazınız ekinde yer alan, Prof.Dr.İsmail Tuncay Uslu'ya ait dilekçe,
Türkiye Cumhuriyeti Devlet düzeninde, uhrevi anlayışın hurafelere dayalı taleplerine
resmiyet kazançlına niteliktedir. Bu husus, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, devletin
laik niteliğine yönelik eşi görülmemiş vahim bir durumdur. Bakanlığınızın, Kurulumuzdan
işlem yapılmasını istediği konularda, Devlet ciddiyeti ve sorumluluğu çerçevesinde
duyarlılık göstermesini temenni ederim." Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişleri
Erhan Aktaş ve Cemal Aşıcı, "Şeyh rüyalı dilekçe"nin Milli Eğitim
Bakanlığından üst yazıyla YÖK'e gönderilmesi olayını araştırdı. İki müfettişin
önce inceleme, ardından soruşturma onayı alarak yürüttüğü çalışma sonuçlandırıldı
ve 4 bürokrat idari yönden suçlu bulundu. Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim
Genel Müdür Yardımcısı Kamu Zengin, Daire Başkanı Hasan Gazi Alnın, Müsteşarlık
Bürosu Daire Başkanı Fatih Atalık, Şube Müdürü Ayfer Çakıroğlu hakkında "Bakanlık
hakkında yanlış imaja yol açtıkları" gerekçesiyle "kınama" cezasına
çarptınlması önerildi.
MÜFETTİŞLER 4 BÜROKRATI SUÇLU BULDU
Personel Genel Müdürlüğü, ise 4 bürokrattan son savunmalannı yapmalannı istedi.
Bürokratlar, müfettişlere verdikleri ifadeleri tekrar etti ve Başbakanlıktan
gelen dilekçeyi, havale ettiklerini, bunda bir kasıtlannın olmadığını öne sürdüler.
Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlannın disiplin cezasına çarpbnlması kararlaştinlmaşjna
karşın, Başbakanlık'ta dilekçe Müsteşar yardımcısı Ruhi Özbilgiç imzasıyla Milli
Eğitim Bakanlığına gönderilmesine rağmen, Başbakanlık bürokrattan hakkında işlem
yapılmadı. Bu işin sorumluluğu, Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarına yıkılıyor
ama Başbakanlık bürokratlanna dokunan yok...
Saygı ÖZTÜRK/ Gözcü