İşte Erdoğan'ın Köşk'e çıkış için son gerekçeleri: 7 yıl sonra aynı fırsatı yakalayamayız. "Muhtar bile olamaz" diyenlere zirveye çıkıp cevap vermeyelim
Türkiye bugüne kadar 10 cumhurbaşkanı seçti. 8 cumhurbaşkanı
çok partili parlamento döneminde seçildi. Bu seçimlerin çoğu sancılı, sorunlu
oldu ama hiçbir dönemde cumhurbaşkanlığı tartışmaları 2 sene öncesinden
başlamadı. Şu anda bile, 11'inci Cumhurbaşkanı'nın seçimine 10 ay var ama
siyaset gündemi de ekonomi gündemi de epeydir bu seçime kilitlenmiş durumda.
Bugün mali piyasalarda küresel bir dalgalanma yaşanıyor, bütün gelişmekte olan
ve gelişmiş piyasa ekonomileri şu veya bu ölçüde bu dalgalanmadan etkileniyor
ama Türkiye neredeyse mini bir ekonomik kriz atlatıyor.
Türkiye ile aynı kategoride değerlendirilen Brezilya, bu küresel dalgayı çok az
hasarla atlatırken, Türkiye ekonomisi çok daha ağır bir tahribata uğruyor. Bunda
kuşkusuz makroekonomik dengesizlikler de rol oynuyor ama asıl etken siyasi; 2007
yılı Nisan ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi gerilimi...
Aynı şekilde siyasette de bütün hesaplar Nisan 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimi
ekseninde yapılıyor. Siyaset dünyasının da iş dünyasının da hatta sokaktaki
vatandaşın da bugün en fazla konuştuğu, tartıştığı konu yeni cumhurbaşkanının
kim olacağı.
Tabii ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aday olup olmayacağı...
Bu soruya yanıt aranıyor, Erdoğan'dan bir ipucu bekleniyor. Ama Başbakan en
azından şimdilik net bir sinyal vermiyor. Üstü kapalı, her yöne çekilebilecek
bazı mesajlarla geçiştiriyor soruları.
Evet, Erdoğan aday olacak mı olmayacak mı?
AK Parti çevrelerinden edindiğim izlenim, kabinenin ve iktidar partisinin etkin
isimlerinden aldığım bilgi, Erdoğan'ın hedefinin Çankaya olduğu yönünde...
Erdoğan, Çankaya'ya çıkmayı, Cumhurbaşkanı olmayı doğal olarak çok istiyor.
Çankaya, siyasette gelinebilecek en üst nokta, zirve...
Tayyip Erdoğan gençlik yıllarından itibaren siyasetin içinde. En alt
kademelerden siyasete başlamış. Milli Görüş teşkilatlarından, sırasıyla MSP, RP,
FP ve AKP'ye... Basamakları teker teker çıkarak, önce il başkanı, ardından
İstanbul Belediye Başkanı olmuş. Parti kurmuş, ilk seçimde tek başına iktidar
olup başbakanlığa yükselmiş. Şimdi önünde zirve var; 10 ay sonra boşalacak olan
cumhurbaşkanlığı makamı...
Aritmetik sorun yok
İşte Erdoğan şimdi o makamı istiyor. Teorik olarak, parlamento aritmetiği
açısından bakıldığında önünde hiçbir engel de yok. AKP'nin parlamentoda 357
milletvekili var. İlk turda seçilmek için gerekli olan üçte iki çoğunluğa
ulaşmak için 19 eksiği var. O nedenle ilk iki turda seçilemese bile üçüncü turda
rahatlıkla seçilebilir...
Böyle bir tablo karşısında Erdoğan Çankaya'ya neden hayır desin ki?
Bu durumda, "Benim yaşım daha genç, bir dönem daha başbakan olarak icranın
başında kalayım 7 yıl sonra seçileyim" mi diyecek?
Hayır. Çünkü 7 sene sonrasının hiçbir garantisi olmadığı gibi, bugünkü ortamda
bile yarın seçim olsa AKP belki yine birinci parti çıkacak ama büyük bir
ihtimalle tek başına iktidar avantajını kaybedecek. Parlamento muhtemelen dört
partili olacak ve Türkiye yeniden koalisyonlar dönemine girecek. Erdoğan ve
partisi belki de muhalefete düşecek.
O nedenle de Erdoğan, bugün önüne gelen fırsatı geri çevirmeyecek.
Erdoğan ve kurmaylarının altını çizdikleri bir nokta daha var: 2002 seçimleri
öncesinde ve sonrasında söylenenler. O zamanlar deniyordu ki; "İktidar olurlar
ama muktedir olamazlar..."
Yani, "ehliyetleri tam değil... Mayınlı arazilere giremezler, devlet kurumları
üzerinde otorite kuramazlar. Hele cumhurbaşkanlığı makamı... Yakınından bile
geçemezler. Çankaya, Atatürk'ün makamı, Erdoğan oraya oturamaz..."
Bunlar şu veya bu tonda hep söylendi. "Şimdi Erdoğan'ın aday olmaması, parti
içinden eşi türbanlı olmayan, liberal kesimlerce de benimsenebilecek bir ismin
aday gösterilmesi, bu sözleri, bu yargıları haklı çıkarmayacak mı? Bu durumu
parti tabanına, seçmenine nasıl izah edecek?"
Erdoğan ve kurmayları, geleceğe dönük hesap yaparken bu tür yargıları ve
kaygıları da elbette dikkate alıyorlar.
Kurşukusuz AKP içinde yaşanabilecek olası gelişmeleri de...
Kriz korkusu
Özetle Erdoğan'ın Çankaya'yı istediğine, hedefinin cumhurbaşkanlığı olduğuna hiç
kuşku yok. Muhalefet itiraz ediyor, belirli çevreler tepki gösteriyor diye
Erdoğan'ın bu hedeften dönmeyeceğine de kesin gözüyle bakıyor AKP kurmayları.
Yine de bir "ama"sı var kurmaylarının...
Türkiye çok büyük bir gerilimin, krizin içine girerse, parlamento içinden ve
parlamento dışından yapılacak tahrikler toplumu çok sert bir kutuplaşmaya
sürükler mi, rejim sıkıntısı doğar mı?
İşte Erdoğan'ın tek tereddüdü bu noktada.
Bu tereddüt nedeniyle şimdilik net bir tavır belli etmiyor.
Özal stratejisi
Turgut Özal'ın 1989'da izlediği stratejiyi uyguluyor. O zaman da Özal'la ilgili
benzer iddialar dile getirilmiş, benzer sıkıntılar ifade edilmişti. "Toplumda
gerilim doğar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde sıkıntı doğar, asker istemez. Ayrıca
Özal bir dönem daha başbakan olarak icranın başında kalarak programını uygulamak
ister" denilmiş, Özal da son ana kadar renk vermemişti. Ama günü geldiğinde aday
oldu ve bütün tepkilere, muhalefete rağmen partisinin oylarıyla Çankaya'ya
çıktı.
Şimdi de Erdoğan'ın aynı stratejiyi izlemekte olduğu ifade ediliyor.
Fakat yine de bir ihtiyat payı bırakıyor kurmayları. Dün Erdoğan'a yakın bazı
önemli isimlerle konuştum. Hemen hepsinin söylediklerinin özeti şu:
"Hedefinin Çankaya olduğu belli. Ancak bu konuyu bizlerle hiç konuşmadı.
Abdullah Gül ile dahi konuştuğunu sanmıyoruz. Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı olmak
isteyecektir ama kavgayla gürültüyle değil, uzlaşmayla bunun olmasını
isteyecektir. Hem Meclis içi, hem de toplumsal uzlaşma arayacaktır. Son ana
kadar da bu yolda adım adım gidecektir. Ancak, gerçekten ülkede ciddi bir kriz
çıkması ihtimalinin çok yüksek olduğunu görürse o zaman B planına döner, geri
adım atabilir..."
'Muhtar değil cumhurbaşkanı bile olabilir...'
Hem Başbakan Erdoğan'ın hem de kurmaylarının en fazla canını sıkan, kızdıran
yargı ve yorum şu: "Erdoğan cumhurbaşkanı olamaz, olmamalı, aday olursa rejim
sıkıntısı doğar..."
"Niye olamasın?" diye soruyor konuştuğumuz bir AKP kurmayı ve şunları söylüyor:
"Tayyip Bey 1998'de yargılandığı 'şiir davası'nda eski ceza kanununun 312.
maddesinden mahkum olup cezası Yargıtay'ca da onaylandıktan sonra ömür boyu
siyasi yasaklı hale gelmişti. Artık 'siyaset yapamaz, siyasi hayatı bitti'
deniyordu. Hatta bugün VATAN'ı çıkaran kadronunun yönettiği o günkü SABAH
gazetesi haber yapmıştı 'Muhtar bile olamaz' diye. Ama Tayyip Erdoğan bugün
Başbakan. O nedenle kimse 'Cumhurbaşkanı olamaz' demesin, bakarsınız bir yıl
sonra da cumhurbaşkanı olur..."
vatan