Sorumluluğundaki 116 dosyaya hiçbir işlem yapmadığı için
yargılanan Savcı'ya 3 ay hapis verildi, ceza 6 taksitle bin 116 YTL'ye çevrildi
ve 5 yıl ertelendi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, elindeki dosyalarla ilgili işlem yapmayan,
birçoğunun da zaman aşımına uğramasına neden olan Bursa Cumhuriyet Savcısı
Mustafa Şevki Çelik'e "adaleti geciktirdiği" gerekçesiyle verilen cezayı onadı.
Ancak Genel Kurul'un kararıyla bu kez de "caydırıcı ceza" tartışması başladı.
Son olarak Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı görevini yürüten Çelik, 2003'te Bursa
Cumhuriyet Savcılığı görevini yürüttüğü sırada, odasındaki raflarda 955 dosya
birikmişti. Bunlardan 116'sı tam anlamıyla "tozlanmıştı." Kimine 5, kimine 18 ay
hiç dokunulmamıştı. Dosyaların çoğu zaman aşımına uğradı.
SAVCI: İŞ YÜKÜNDEN EZİLDİM
Savcı Çelik hakkındaki ilk işlem, Yalova Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı.
Mahkeme, savcıların yargılanma yerinin Yargıtay 4'üncü Ceza Dairesi olduğunu
dikkate alıp dosyayı buraya gönderdi. Çelik, 4'üncü Ceza Dairesi'nde
yargılanırken kendini, "İşlerim çok yoğundu, iş yükü altında ezildim" diye
savundu. Yargıtay, Bursa'daki diğer savcılara kaç dosya verildiğini araştırdı.
Onlara da yılda 800 ile 1000 arasında değişen sayılarda dosya verilmişti.
Yargılama sonunda Çelik, "görevini geciktirerek ihmal ettiği" gerekçesiyle 3
hapis ve 343 YTL para cezasına mahkum oldu. Böylece "geciken adalet" ilk kez
mahkum oluyordu ama bu kez de adaletin başka bir hastalığı nüksetti: "Cezaların
caydırıcılığı!" Çünkü, 4'üncü Daire, Savcı Çelik'e verdiği hapis cezasını 1116
YTL'ye çevirdi, bunu 6 takside böldü ve nihayet 5 yıllığına erteledi. Yani Savcı
Çelik, 5 yıl içinde dosyaları yeniden geciktirip mahkum olmazsa görevini gereği
gibi yapmamış olmaktan dolayı hiç ceza almamış olacaktı.
BİREYSEL HAK İHLALİ
Ancak bu karardan memnun olmayan Çelik, itiraz etti ve dosya Ceza Genel Kurulu'na gitti. Çelik, kendisini TCK'nın değiştiğini, mahkum olduğu "görevi ihmal suçu" oluşabilmesi için mutlaka devletin zarara uğraması gerektiğini belirterek savundu. Çelik'in bu savunması Ceza Genel Kurulu'nda uzun uzun tartışıldı. Gerçekten de ortada ne devletin uğradığı maddi zarar, ne de başkalarına sağlanmış bir parasal çıkar vardı. Genel Kurul bu nedenle, 4'üncü Ceza Dairesi'nin mahkumiyet kararını onadı ve şu gerekçeye dayandı: "Mağduriyet kavramı sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade eder. İş bölümü gereği sanık savcıya düşen soruşturma evrakının 116 adedinde, haklarında işlem yapılan şüphelilerin makul bir sürede bir karar verilmemesi nedeniyle mağdur oldukları açık olduğu gibi olaylarda taraf olan suç mağdurları da mağdur olmuştur." Genel Kurul, "iş yoğunluğu" mazeretine karşı da şu hükme vardı: "Her ne kadar sanık, savunmalarında iş yoğunluğu nedeniyle bu durumun meydana geldiğini, kalem personelinin yeterli olmadığını, kastının olmadığını belirtmiş ise de birçok soruşturma evrakının 1 yılı aşan sürede işlemsiz kalmasını kendisi de açıklayamamıştır."
sabah