'Cemaat dershanelerine giderseniz asker olamazsınız'

Sorular üzerine Güleç, terör örgütü FETÖ ile bağlantısının olmadığını savunarak, çocukluğundan bu yana asker olmak istediğini, "Cemaat dershanelerine giderseniz asker olamazsınız" denildiğini, bu yüzden cemaatten hep uzak durduğunu ileri sürdü.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 21 Şubat 2017 18:19, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Cemaat dershanelerine giderseniz asker olamazsınız'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, savunmasını yapan sanık eski Piyade Astsubay Cemal Güleç, "Kalkışma yapanları, darbecileri engellemeye gidiyoruz diye düşünüyordum. Bizde emir sorgulanmaz. Ev arkadaşım El Bab'da şehit oldu, ben burada elim kolum bağlıyım, orada olamadığım için üzülüyorum" dedi.

Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak FETÖ'nün darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davaya verilen öğle arasının ardından sanıkların savunmasının alınmasıyla devam ediliyor.

Duruşmanın sabahki oturumunda savcılık makamında yer alan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman'ın yerine Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga öğleden sonra iddia makamında yer aldı.

Duruşmada, şehit Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir ile ÖKK'de olay gecesi darbeciler tarafından yaralanan İsmail Oğuz salonda müşteki olarak yer aldı. Halisdemir'in avukatlığını üstlenen Aykanat Kaçmaz da duruşmada hazır bulundu.

- "Operasyon elbiselerinizi giyin, Ankara'ya gidiyoruz"

Sanık eski Piyade Astsubay Cemal Güleç savunmasında, 15 Temmuz günü normal faaliyetleri yaptıklarını, akşam otururken, saat 21.00 sıralarında yatakhanelere çağrıldıklarını söyledi.

"Operasyon elbiselerinizi giyin, Ankara'ya gidiyoruz" denildiğini belirten Güleç, bu şekilde 16 ve 12. Tabur Komutanlıklarının hazırlandığını, iki otobüse binerek havaalanına harekete geçtiklerini anlattı.

Güleç, otobüsteki televizyondan Başbakan Binali Yıldırım'ın, "Küçük bir kalkışma var, engellendi; tanklar sokağa çıktı, uçaklar alçak uçuş yaptı" şeklindeki açıklamalarını duyduklarını, herkesin durumu anlamaya çalıştığını anlattı.

Daha sonra birinci ve üçüncü timin uçağa binmesini emredildiğini aktaran Güleç, şu savunmayı yaptı:

"Uçaklara bindik, 'Semih Terzi var, ses yapmayın' dediler. Uçakta üzerimize 5'şer şarjör daha mermi basmamız söylendi. Uçağın inmesiyle güvenliği aldık. Ahmet Kemal Yüzbaşı'nın seçtiği ekiptekiler toplu şekilde bekledik. Aramızdan tekrar 'Sen bin, sen kal' diyerek iki ekip seçti. Buna göre ikinci helikoptere 6 kişi gittik. Havalandık nereye gittiğimizi bilmiyorduk, birliğe, ÖKK'ye gittiğimizi anladım. Komutanlığın önündeki piste indik. Öndeki ekip karargaha girecekken geniş avluda silah sesleri geldi. Herkes sağa sola koşuşturdu, kendimi emniyetli nereye alabilirim diye baktım, sağdaki ağaçlı alana geçtim. Ne olduğunu anlamaya çalıştım, kendi birliğimizde silah sesleri patlıyor. İnsan evine girerken tereddüt etmez. 4 senelik astsubayım, olayın şokunu yaşadım. Sonra Semih Terzi'nin vurulduğunu söylediler. Tugay Komutanımızı niye vuruyorlar anlamaya çalıştım. Çarşaf içinde taşıdılar, helikopter geldi, GATA'ya gitmişler. Ömer Başçavuş hocamızdı, sima olarak tanıyordum, vurulanın kim olduğunu bilmiyordum. Sabah yerde naaşını görünce hocamız olduğunu anladım. Semih Terzi götürüldükten sonra normal mevzide bekledim, hiç hareket etmedim. Sonra sabaha karşı 'Semih Terzi ve Fatih Şahin hainmiş, Ümit Bak'ı derdest ettik. Timden başka kimseye güvenmeyin, emirleri Zekai (Aksakallı) Paşa'dan alacağız, kimseye güvenmeyin' dediler. Bunun ardından nizamiyeden gelen ekibi, silahlarını alıp derdest ettik."

Birliğin güvenliğini Mihrali Atmaca ile sağladıklarını, misafirhane ve yemekhanede arama yaptıklarını, bundan sonraki süreçte de derdest ettikleri kişileri polislere teslim ettiklerini anlatan Güleç, birliğe tekrar geldiklerini, komutanların şüphelendiği personelin başında nöbet tuttuklarını, bu kişilerin Gölbaşı Adliyesi'ne veya Emniyet'e götürülmesine eşlik ettiklerini, 2 Ağustos'ta da tutuklandığını kaydetti.

- "Cemaatten hep uzak durdum"

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun "Başbakanın açıklamalarını duymuşsun, kendini nerede konuşlandırdın?" sorusu üzerine, sanık Cemal Güleç, "Kalkışma yapanları, darbecileri engellemeye gidiyoruz diye düşünüyordum." dedi.

Sorular üzerine Güleç, terör örgütü FETÖ ile bağlantısının olmadığını savunarak, çocukluğundan bu yana asker olmak istediğini, "Cemaat dershanelerine giderseniz asker olamazsınız" denildiğini, bu yüzden cemaatten hep uzak durduğunu ileri sürdü.

Güleç, Başkan Ademoğlu'nun sorusu üzerine, örgütün askeri yapılanmasıyla ilgili de bilgi sahibi olmadığını savundu.

Bir başka soruya karşılık da Güleç, Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın, ikinci helikoptere binecekleri rastgele seçtiğini belirterek, "Bizi helikoptere yolladı, diğerlerini malzemeleri indirmek için bırakmış olabilirler. Bizde emir sorgulanmaz. Ev arkadaşım El Bab'da şehit oldu, ben burada elim kolum bağlıyım, orada olamadığım için üzülüyorum." diye konuştu.

Güleç'in avukatı Ercan Soylu da Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın beyanlarının alınması gerektiğini belirterek, bunun ardından daha sağlıklı savunma yapabileceklerini söyledi.

- "Terör saldırısı var diye düşündük"

Muhabere Kıdemli Çavuş Cihat İbrahim Yörük de savunmasında, 15 Temmuz günü Diyarbakır Kolordu Komutanlığında normal faaliyetlerini yürüttüklerini, akşam yemeği için gazinoya çıktığında alarm verildiğinin söylendiğini, mühimmatlarıyla hazır hale geldiklerini söyledi.

Havaalanına gitmek üzere otobüse bindiklerinde saat 21.00-22.00 civarında Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını izlediklerini aktaran Yörük, "Ankara üzerinden bir yere terör saldırısı var, dolu mühimmat, destek silahlar götürüyoruz" diye düşündüklerini ifade etti. Yörük, şöyle devam etti:

"Şarjörlerimizi basmamız söylendi, mühimmat bastık. Ahmet Kemal Yüzbaşı 'Telefonlarınızı kesinlikle kapatın' dedi. Aklımızda terör saldırısı var, kalkışma hareketi var, bir yeri korumaya gidiyoruz diye düşündük. TİM komutanıma nereye, neden gittiğimizi sorduğumda 'Gidince göreceğiz bilmiyorum' dedi. Fatih Şahin Binbaşı ya da Semih Terzi'ye böyle bir soru sormam söz konusu olamazdı. Etimesgut'a inince Ahmet Kemal Yüzbaşı etrafında toplandık, halka yaptık. Uçağın hareket ettiğini gördüm, teçhizatlar uçakta idi. Ahmet Kemal Yüzbaşı 'Sen kal, sen geç' diye seçim yaptı. Telefonum malzemelerin arasında çantada kalmıştı, onu da alamadım."

Başkan Ademoğlu'nun, "Komutanınız sizi ikiye ayırdı, helikoptere bindirdi ama kendisi binmedi, bundan şüphelenmedin mi?" sorusuna Yörük, "Ekip ikiye bölündü. Birinin başında Mihrali Komutanım, birinin başında Ahmet Kemal Yüzbaşı vardı. Görev timi bu şekilde ikiye ayrılırdı. Bizim ekipte Mihrali Komutanım bulunduğu için Ahmet Kemal Yüzbaşı'nın binmemesine şaşırmadım." yanıtını verdi.

- "Yol, köprü kessek, devlet kurumuna insek, bir yeri basmaya kalksak 'Ne yapıyoruz' derdim ama kendi birliğimize indik"

Sanık İbrahim Yörük, Özel Kuvvetler Komutanlığına geldiklerini görünce rahatladıklarını belirterek, "Yol, köprü kessek, devlet kurumuna insek, bir yeri basmaya kalksak 'Biz ne yapıyoruz' derdim ama kendi birliğimize indik." dedi.

ÖKK'ye indiklerinde Semih Terzi ile aralarında 20-30 metre bulunduğunu, silah seslerinin gelmesi üzerine, birinin yere düştüğünü, bir kişinin de ağaçlara doğru kaçtığını gördüğünü anlatan Yörük, vurulanın Semih Terzi olduğunu sonradan anladığını, bulundukları yerdeki ağaçların altına gizlendiklerini söyledi.

Ne olduğu anlamaya çalıştıklarını, ardından Mihrali Atmaca'nın karargahın kontrolünü sağlayacak şekilde kendilerini yerleştirdiğini belirten Yörük, sabaha kadar buradan ayrılmadığını, bu sürede karargahtan silah seslerinin gelmeye devam ettiğini aktardı.

Yörük, sabah saatlerinde Semih Terzi'nin vurulduğunun, Fatih Şahin ve Mihrali Atmaca'nın hain olduğunun söylendiğini, bu saate kadar telefonu da yanında olmadığından kimseden kesin bilgi alamadığını anlattı.

Mihrali Atmaca'nın komutasındaki ekip ile hava aydınlandıktan sonra nizamiye tarafından gelen ekipleri derdest ettiklerini anlatan Yörük, "Daha sonra Zekai Aksakallı Komutanım (ÖKK Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı) nizamiyeye geldi, Mihrali Üsteğmeni tebrik etti, alnından öptü." dedi.

Darbe girişiminin başarısız olacağı düşüncesiyle taraf değiştirdiklerinin iddia edildiğini söyleyen Yörük, Terzi'nin gece saat 02.15'te vurulduğunu, bu saatte darbenin seyrinin değişmediğini öne sürdü. Yörük, "Hiçbir şeyden haberimiz olmadan biz darbe karşıtı davrandık, taraf değildik, emir ne verildiyse onu yaptık. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Bu örgütle hiçbir zaman temasım olmadı." ifadelerini kullandı.

FETÖ'nün silahlı kuvvetler içindeki yapılanmasından haberdar olmadığını savunan Yörük, mesleğe askeri liseler sınavıyla girdiğini söyledi.

Ömer Halisdemir'in ÖKK'de kendilerine öğretmenlik yaptığını aktaran Yörük, "Ömer Başçavuş, Zekai (Aksakallı) Paşa'nın emrini aldığında ucunda ölüm olmasına rağmen nasıl yerine getirdiyse biz de bunu yaptık. 'Gerekirse ölebilirsin' diye emir verildiğinde Güneydoğu'da da tereddüt etmedim. Şurada bir ere emir verseniz, yaptığınız emri sorgular ama ÖKK'de böyle bir şey yok." dedi.

Semih Terzi'ye ilişkin de konuşan Yörük, "Semih Terzi Paşa 2014'te general olup, görevlere kurban kesilip, alnına kanı değdirilerek, davulla zurnayla gönderilen bir generaldi. Biz bu komutanın emrine verildik. Onunla birliğimize gelmemizde anormal bir durum sezmedim, belki benim hatamdı. Semih Terzi Paşa, Zekai Paşa olmadığı dönemde birliğe vekalet ederdi. Bu yüzden o gün karargaha gitmesinde bir anormallik sezemedik, belki Zekai Paşa ile buluşacaklardı. Emri sorgulama durumumuz olmadı." ifadelerini kullandı.

Yörük, Müşteki Hatice Halisdemir'in avukatı Aykanat Kaçmaz'ın sorusu üzerine, Ömer Halisdemir'in yaralı yattığını ve gelen ambulansın müdahale etmesinin engellendiğini sonradan öğrendiğini, olay yerinden 20-30 metre uzakta olduğu için bu yaşananları göremediğini söyledi.

Olayların başladığı anda anormal davranan kişinin Ömer Halisdemir olduğunu düşündüklerini ifade eden Yörük, "Şüpheli o zannettik, sabah gerçeği öğrendik. Komutanım bulunduğunuz yerleri terk etmeyin diye emir verince orada kaldık. Güneydoğuda çatışırken, bir PKK'lıya bile şefkat gösteriyoruz, yardım için elini kaldırınca üzerine parkamızı verip Türk ordusunun gücünü PKK'lılara anlatmış askerleriz." diye konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber