Darbe davalarında FETÖ stratejisi
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yürütülen ve kamuoyunda 15 Temmuz darbe girişimi çatı davası olarak anılan davada ilk duruşma 22 Mayıs'ta başladı. Kesintisiz devam eden celselerde öncelikle sanıkların savunmaları dinlenmeye devam ediyor. Bu savunmaların medyaya yansıması ile birlikte 15 Temmuz darbe girişimi tekrar kamuoyunun ana gündem maddelerinden birisi oldu

CEM DURAN UZUN
İddianameler ve savunmalarda öne çıkan bazı hususları ele almadan önce darbe
yargılamaları hakkında bazı genel bilgiler vermekte yarar var. Öncelikle belirtmek
gerekir ki FETÖ/PDY hakkındaki yargısal süreçler ve davalar 15 Temmuz öncesinde
başlamıştı. Darbe girişiminin hemen öncesinde, kapsamlı ve iyi çalışılmış FETÖ
çatı iddianamesi hazırlanmış ve Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul
edilmişti. Ayrıca 15 Temmuz sonrası sayıları artan bir şekilde Türkiye'nin her
yerinde çeşitli FETÖ/PDY davaları açılmıştır. Bunların yanında doğrudan 15 Temmuz
darbe girişimi hakkında yürütülen çok sayıda darbe soruşturması ve davası söz
konusudur. Darbe girişimine özel bu davaların en önemlisi Ankara'da Genelkurmay
Karargahı'ndaki eylemlere ilişkin, arasında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin
de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı çatı davadır. Bunun yanında Akıncı Üssü'nde
yaşananlara ilişkin dava, Marmaris'te yürütülen dava, İstanbul'daki darbe çatı
davası en önemli davalardır. Ayrıca Ankara ve İstanbul başta olmak üzere çok
sayıda şehirde her bir olay için ayrı ayrı darbe davaları da açılmıştır. Yani
iki ayrı koldan darbe davaları ve FETÖ/ PDY davaları yürütülmektedir. Bunların
birleştirilmeyip tek bir dava haline getirilmemesinin temel sebebi, Ergenekon
ve Balyoz davalarında yaşanan olumsuz tecrübelerdir.
Halihazırda Ankara, İstanbul ve Marmaris başta olmak üzere darbe davalarının
iddianameleri ve delilleri kamuoyuna ulaşmış ve savunmalar günlük olarak medyada
yayınlanmaktadır. İddianamelerin örgütün genel yapısı ve TSK'daki örgütlenmesini
açık bir şekilde ortaya koyduğunu ve darbe hazırlıklarından başlamak üzere darbe
girişiminin gelişim sürecini ciddi oranda açığa çıkardığını söylemek gerek.
Sanıkların savunmalarında ise örgütsel bir organizasyon içinde ve ortak bir
kurguyla hareket ettikleri ilk etapta öne çıkan husustur. Sanıkların tümü TSK
bünyesindeki geçmiş başarıları ve hatta FETÖ karşıtı sözde çalışmalarından bahsetmekte,
kendilerini FETÖ kumpas davalarının mağduru Ergenekon ve Balyoz sanıklarına
benzetmekte ve ısrarla birbirlerini suçlamaktan kaçınmaktadırlar. Ayrıca olayların
merkezinde yer almalarına rağmen diğer sanıkları suçlamaktan özellikle kaçınmakta,
kimlerin darbe girişimini gerçekleştirdiği ve yönettiği konusunda ya bilgileri
olmadığını iddia etmekte ya da TSK'nın üst kademesini ima etmekteler. Aslında
sanıkların tümünün savunmalarındaki bu ortak kurgu hazırlıklı ve ciddi bir örgütsel
yapıya işaret ediyor.
Akın Öztürk, Ali Yazıcı, Mehmet Partigöç, Hakan Evrim ve Fırat Alakuş gibi sanıkların
açık kamera kayıtları, tanık ifadeleri, savcılıktaki itirafları ve telsiz konuşmaları
gibi somut delillere dayanan gerçekleri inkar ettikleri ve de adeta insanların
aklıyla alay ettikleri görülüyor. Başında bulunduğu hava üssü darbenin merkezi
haline getirilen ve FETÖ'nün sivil imamı Kemal Batmaz'a başıyla selam verdiği
güvenlik kameralarına yansıyan Akıncı Üssü Komutanı Hakan Evrim ne darbe girişimini
ne de FETÖ mensubu olduğunu kabul ediyor. TRT'ye darbe bildirisini okumak amacıyla
asker gönderen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış
terör saldırısı gerekçesiyle askerleri gönderdiğini söyleyebiliyor. Ama terör
saldırısının darbe bildirisiyle nasıl önleneceğini açıklayamıyor. Ve savunmalar
bunlara benzer şekilde devam ediyor. Darbe yapmak bir tarafa, darbeyi engellemeye
çalıştıklarını ve hatta darbeye karşı mücadele ettiklerini iddia ediyorlar.
Ayrıca kendileri yakalanmış olsa da örgütlerini aklamak istercesine ısrarla
FETÖ ile ilgileri olmadığını ileri sürüyorlar.
Takiye ve tedbir devam ediyor
Aslında bu savunma tarzı şaşırtıcı bir durum değil. Çünkü bu savunmalar takiye,
tedbir ve gizlenmeyi esas alan ve bu amaçla her türlü yalana ve hileye başvuran
tipik bir FETÖ tavrı. Bu kişilerin yıllarca eğitimini aldıkları ve tüm meslek
hayatları boyunca uyguladıkları bir yöntem. Ancak 15 Temmuz darbe girişiminde
her zaman yaptıkları gibi kendilerini gizleyip başkalarının arkasına saklanarak
ateş etmek yerine tüm imkanları ile açığa çıkmak zorunda kalmışlardır. Artık
hem örgütün kendisi hem de örgüt mensubu suçlular önemli oranda açığa çıkmıştır.
Sanıkların temel amacının FETÖ'yü darbeden aklamak ve darbenin bir tiyatro/
Hollywood yapımı olduğu veya kontrollü bir darbe girişimi gerçekleştiği iddiasını
güçlendirmek olduğunu söyleyebiliriz. Fetullah Gülen'in darbe girişimi ile ilgili
daha önceki iddiaları doğrultusunda bir algı oluşturmaya çalıştıkları görünüyor.
Bu amaçla mevcut komuta kademesini ve MİT'i suçlayan ya da zan altında bırakan
açıklamalar yaptıkları göze çarpıyor. Bu süreçte sanıkların savunma hakkı korunmak
koşuluyla, FETÖ'cü sanıkların yargılama sürecini yönlendirmesine izin verilmemesi
ve kamuoyu oluşturmalarının önüne geçilmesi gerek. Mevcut yargılamalarda ortaya
çıkan gerçeklerin kamuoyuna daha etkin bir şekilde aktarılması FETÖ'nün 15 Temmuz
üzerinde oluşturmaya çalıştığı şüpheleri engelleyecektir.