Alman vakıfları aracılığıyla Türkiye'ye operasyon çekiliyor

PKK, FETÖ ve DHKP-C terör örgütlerine kol kanat geren Almanya, Türkiye karşıtı her eyleme destek veriyor. Bir yanda teröristler himaye edilirken diğer yandan BND destekli, vakıf görünümlü uzantılarla Türkiye'ye içerden operasyon çekiyor

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 06 Temmuz 2017 07:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Alman vakıfları aracılığıyla Türkiye'ye operasyon çekiliyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı ziyaret öncesinde Almanya'da başlatılan otomobil ödüllü "Erdoğan'ı öldürün" kampanyası, Alman STK'ların Türkiye aleyhtarı faaliyetlerini de gündeme getirdi. Bazen bilim, bazen kültür, bazen de yardımlaşma kuruluşu görüntüsündeki Alman vakıfları, neredeyse Türkiye'deki her sosyal, etnik, mezhepsel olayın perde arkasındaki aktörü çıktı. Son yıllarda Bergama ile başlayan, Gezi ve Cerattepe olaylarındaki rolleri ve PKK-Kandil bağlantılı faaliyetleriyle gündeme gelen vakıflara dikkati çeken Almanya Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Çolak, "Alman vakıfları sadece vakıf değil. Son dönemde Alman vakıflarının ülkemizdeki faaliyetlerinin artması, tamamen Türkiye'nin ekonomik gelişmesi ve Almanya'ya rakip olmasıyla alakalı. Alman emperyalizmi bir ülkeyi direkt işgal etmez, ekonomik olarak zayıflatmak için bazen arkeologlarını bazen vakıflarını kullanır. Bu vakıfların ajanlık faaliyetlerini gündeme taşıdığınızdaysa, bilim ve ifade özgürlüğüne sarılırlar" diye konuştu.

İNCELEME BAŞLATILDI

7 Temmuz'da Hamburg kentinde başlayacak G20 zirvesi öncesinde, Alman Başbakanlık binası önünde açılan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan pankarttaki imza ve onu finanse eden adres, Türkiye düşmanlığının arkasındaki Alman devleti rolünü de ortaya koydu. Pankartta, Almanca ve Kürtçe "Erdoğan'ı öldürün" yazıyordu, öldürecek kişiye de araba hediye ediliyordu... Üstelik pankartı açan Political Beauty adlı STK, Alman Federal Hükümeti ve Bavyera Eyaleti tarafından finanse ediliyordu. Alman STK'ların Türkiye ve Avrupa genelinde yürüttükleri Erdoğan ve Türkiye düşmanlığı aslında Federal Alman İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı'nca hazırlanarak Ocak 2000'de yayınlanan ve bu vakıflara rutin faaliyetlerinin dışında adeta ajanlık görevi yükleyen Yeni Türkiye Konsepti'nde de adeta itiraf edildi. Alman vakıflarının Türkiye'deki faaliyetleri konusunda, İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılmış bir inceleme bulunuyor.

KONRAD ADENAUER

Türkiye'de, resmi olarak 22 Alman vakıf ve enstitüsü bulunuyor. Bu kuruluşlar, STK ve bilim faaliyeti yürütüyor görüntüsü sergilese de fiilen Alman İstihbarat Servisi BND'nin kontrolünde çalışan ve masrafları Alman devlet bütçesinden karşılanan Hükümetdışı Sivil Toplum Örgütleri olarak faaliyet yürütmeleriyle dikkati çekiyor. Alman Hıristiyan Demokrat Birliği'nin kontrolündeki Konrad Adenauer Vakfı, Yeşiller'in idaresindeki Heinrich Böll Vakfı, Sosyal Demokrat Parti'nin güdümünde Friedrich Ebert Vakfı, Hür Demokrat Parti'nin yönettiği Friedrich Naumann Vakfı, Türkiye'deki faaliyetleri ile ön plana çıkıyor. Konrad Adenauer Vakfı Danışmanı Udo Steinbach'ın 1999'da sarf ettiği "Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Böyle bir ulus yoktur. Olmadığını, Türkiye'de yaşayan Kürt-Türk, Müslüman-Laik, Alevi-Devlet çatışmalarında görmekteyiz. Bu uyduruk ulusu Atatürk nasıl kurdu? Önce Ermenileri yok ettiler, sonra da Rumları. Kürtleri bu güne kadar neden yok ettiler bilinmez" sözleri, vakfın faaliyetlerinin bir özeti gibiydi.

BÖLL, NAUMANN, GTZ

Sözde AB ve Kopenhang Kriterleri kapsamında insan hakları ve azınlık hakları üzerine projeler hazırlayıp toplantılar düzenleyen Heinrich Böll ve Freidrich Naumann vakıfları, Türkiye'de sözde Ermeni soykırımı ve Kürt sorununa dair faaliyetleriyle biliniyor. Bu iki vakıf, fedarizm ve federal yönetim konusunda ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğini körüklemeye yönelik toplantıları, BDP ve HDP'li belediyelere yönelik yardım projeleriyle dikkati çekiyor. Bu vakıfların bağlı olduğu Alman partilerinin temsilcileri, terör örgütü PKK'nın Kandil'deki sözde kamplarından çıktı. Alman GTZ'ın (Gesellschaft für Technische Zusammenarbeit) da alt yapı projelerine destek adı altında bu belediyeler üzerinden PKK'ya para aktardığı da iddia edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan "O vakıflar hangi müteahhitlerle iş yapmaları gerektiğini söylüyor. Bu yolla resmen PKK'ya para gönderiyor" sözleriyle, Alman vakıflarının BDP'li belediyeler üzerinden PKK'ya para aktardığının altını çizmişti.

HABLEMİTOĞLU DİKKATİ ÇEKMİŞTİ

Bu üç vakıf, Türkiye'deki çevre eylemlerindeki rolüyle de ön plana çıktı. Suikast sonucu öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Bergama'da altın çıkarılmasına karşı olan STK'ların arkasında altın piyasasını elinde tutmak isteyen Alman devleti adına devreye giren Alman gizli servisiyle bağlantılı vakıfların olduğunu ortaya çıkarmıştı. "Bu açıklamaları yaptığım içim beni öldürecekler" dedikten kısa süre sonra suikasta uğrayan Hablemitoğlu'nun bu sözlerini, Bergama eylemlerinin sembol ismi Hopdediks lakaplı Bayram Kuzu da doğrulamıştı. Kuzu, yıllar sonra olayın iç yüzünü öğrenmiş ve çocuklarına Bergama'da altın çıkarılması karşıtı eylemlerden uzak durmalarını vasiyet etmişti. Hablemitoğlu, şunları söylemişti: "Türkiye'deki Alman derin devletinin temsilcileri, gerçekte Alman Dış İstihbarat Servisi "Bundesnachrichtendienst" (BND) mensubu olup, bir kısmı diplomatik dokunulmazlık kapsamında, bir kısmı gazeteci, akademisyen (arkeolog, dilbilimci, Türkolog, siyaset bilimci, çevrebilimci, ekonomist, sosyolog, etnolog ve ilahiyatçı ağırlıklı), serbest araştırmacı, sendikacı kimliğinde ve diğerleri de vakıf temsilcisi olarak kesintisiz faaliyet göstermektedirler... Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Temsilciliği, her yıl çok sayıda konferans, seminer, atölye çalışması ve sempozyum düzenlemektedir. Vakfın sadece 2000 yılında saptanan 33 etkinliğine katılan davetli sayısı 3 bin olup, toplam 281 etkinliğe katılan davetli sayısı ise 23 bin 400'dür. 2000 yılı itibariyle üç tartışma forumu düzenlenmiştir. Siyasal diyalog kapsamındaki bu tartışma forumlarının her birine, kendi alanlarında sivrilmiş."

STAR ORTAYA ÇIKARMIŞTI

Star, Türkiye'deki her türlü toplumsal eylemde boy gösteren Alman vakıflarının, Artvin Cerattepe'de de devrede olduğunu ortaya çıkarmıştı.

EKONOMİK SALDIRI DÜZENLENİYOR

Alman vakıflarının faaliyetlerini değerlendiren Almanya Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Çolak, şunları söyledi: "Alman vakıfları sadece vakıf değil. Son dönemde bu vakıfların ülkemizdeki faaliyetlerinin artması, tamamen Türkiyenin ekonomik gelişmesi ve Almanyaya rakip olmasıyla alakalı. Alman emperyalizmi bir ülkeyi direkt işgal etmez, ekonomik olarak zayıflatmak için bazen arkeologlarını bazen vakıflarını kullanır. Bu vakıfların ajanlık faaliyetlerini gündeme taşıdığınızdaysa, bilim ve ifade özgürlüğüne sarılırlar. Son yıllarda Bergama ile başlayan, Gezi ve Cerattepe olaylarıyla devam eden, PKK-Kandil bağlantılı faaliyetleriyle dikkat çeken vakıflara da bu gözle bakmak lazım. Almanya, Türkiye'yi ekonomik ve siyasi olarak rakip görüyor. Almanya'da sayıları hızla artan Türk kökenli işadamlarına tehlikeli gözüyle bakıyor. Vakıflar, etnik, mezhepsel ve çevresel faaliyetleriyle Türkiye'yi ekonomik olarak zaafa uğratmaya çalışıyor."

SİNOP, HES VE CERATTEPE'DE SAHNEDEYDİLER

Şubat 2016'da, Artvin Cerattepede açılacak maden ocağına karşı birden bire büyük bir gösteri furyası başladı. Aynı gösteriler, Sinopta yapılacak Nükleer santrale ve Karadeniz'deki HES'lere karşı da yürütüldü. Ancak STAR Gazetesi ortaya çıkardı ki; Cerattepe, HES ve Nükleer santral göstericileri meğer Almanya'da adeta 'kampa' alınarak bu eylemler öncesinde eğitimden geçirilmiş. Almanya'daki 'Kultur und Art Initiative e.V' vakfının eğitiminden geçenlere bu çevreci eylemciler ne hikmetse birden bire Almanların öncülük ettiği rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinin Türkiye'de kullanılmasını

öneren yazılar yayımlamaya da başlamış. Alman Kultur und Art Initiative e.V'nin eğittiği ve finanse ettiği kişiler arasında Sinop Nükleer Santraline karşı eylem yapan Zeki Karataş ve Karadenizdeki HES, Yeşil Yol ve Nükleer karşıtlığı yapan Pınar Demircan ile Cerattepe Maden Ocağı karşıtı Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan gibi isimler yer alıyordu. Görünüşte her şey yasal, hatta Türkiye bile bu faaliyetlere katkı sağlıyor gibiydi. Ancak AB Çevre Müktesebatı kapsamında verilen eğitimler, hep Türkiye'yi maden ve enerjide Almanya ve Rusya'ya bağımlı bırakan projeleri hedef almış.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber