'İstismara tepki gösterirken çocukları ifşa etmeyin'

Çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Dr. Yasemen Işık Taner: - "Cinsel istismar olaylarına karşı dönem dönem yoğunluk kazanan tepkiler, aslında iyi niyetle yapılıyor. Fakat bu tepkilerde özellikle çocuk görsellerinin kullanıldığı paylaşımlar, ilerki dönemlerde hem çocuğa hem de ailesine zarar verir" - "Paylaşımlar o an için bizi rahatlatmakla birlikte genel anlamda topluma yarar sağlayan uygulamalar olmadığı gibi çocuğun da etiketlenmesine, damgalanmasına yol açıyor. O yüzden hiçbir şekilde önermiyoruz"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 11 Mayıs 2019 12:05, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57
'İstismara tepki gösterirken çocukları ifşa etmeyin'

Çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Dr. Yasemen Işık Taner, yaşanan istismar olaylarına karşı sosyal medyada iyi niyetle yapılan bazı paylaşımlarda kullanılan görsel ve içeriğin aslında çocukların etiketlenmesine, damgalanmasına yol açtığı uyarısında bulundu.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumu derinden yaralayan çocuklara yönelik cinsel istismar olaylarına karşı özellikle sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Çocuğa bir yetişkin ya da kendinden yaşça büyük bir kişi tarafından uygulanan her türlü cinsel içerikli söz, konuşma, hareket ve davranışın "istismar" olduğuna işaret eden Taner, "Cinsel istismar olaylarına karşı dönem dönem yoğunluk kazanan tepkiler, aslında bilinçlendirme anlamında ya da olaydan çocukları koruma anlamında iyi niyetle yapılıyor. Fakat bu tepkilerde özellikle çocuk görsellerinin kullanıldığı paylaşımlar, ilerki dönemlerde hem çocuğa hem de ailesine zarar verir." dedi.

Ayrıca bazı davranışların sosyal medya üzerinden çok vurgulanmasının da doğru olmadığını belirten Taner, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Örneğin, ergen intiharlarının çok vurgulanarak medyada ya da internet ortamında paylaşılması böyle planı olan kişileri bunu yapmayı cesaretlendirebileceği gibi böyle bir planı olmayan gençleri de 'hayatıma son vermek de bu problemi çözmekle ilgili' gibi yanlış bir düşünce sistemine itebilir. Cinsel istismarla ilgili de çocuk kimin tarafından taciz edilmiş, bu nerede, ne şekilde yapılmış gibi bunu çok yoğun anlatan paylaşımlar da maalesef bazı insanların akıllarına farklı düşünceleri getirebilir, bazılarını cesaretlendirebilir.

Yani biz aslında çok iyi niyetli yapıyoruz o paylaşımları ve sanıyoruz ki o olayları lanetlediğimiz zaman bu kişiler buna devam etmeyecek. Ama aslına bakarsanız mantıklı düşündüğümüzde zaten böyle bir davranışın yapılması kimse kınamasa bile kabul edilebilir bir şey değildir. O yüzden sosyal medyada bu konuda yaptığımız paylaşımlar o an için bizi rahatlatmakla birlikte genel anlamda topluma yarar sağlayan uygulamalar olmadığı gibi çocuğun da etiketlenmesine, damgalanmasına yol açıyor. O yüzden hiçbir şekilde önermiyoruz."

- "Öncelikle ebeveynlere görev düşüyor"

Prof. Dr. Taner, bu tip olayların basına yansıdığında değil her zaman akılda tutulması gerektiğini vurgulayarak, "Asıl önemli nokta, olay bittikten sonra lanetlemek değil bu olayların yaşanmaması için birey, sosyal çevremiz ve toplum bazında neler yapabileceğimizi tartışmak olmalı." değerlendirmesinde bulundu.

Bu noktada ailelere çeşitli önerilerde bulunan Taner, "Çocukların normal gelişimlerini iyi bilmek gerekiyor. Mesela çocuğu istismardan koruma, bunu tanımlama şeklimiz her yaşa göre değişiyor. Burada öncelikle ebeveynlere, kreşten itibaren de öğretmenlere görevler düşüyor." diye konuştu.

Çocuğun kendi gelişimine, yaşına ve bilinç düzeyine uygun olarak özel bölgelerinin tanımlanması, beden sınırlarını korumasına yönelik uygulamaların, sadece çevresel ortamlardan değil yakın çevresindeki potansiyel tehlikelerden korumanın da önemine vurgu yapan Taner, şöyle devam etti:

"Bu noktada anne-babalar çok şüpheci olsun demiyorum ama şunu biliyoruz ki cinsel istismar mağduru çocuklara baktığımızda istismarcı büyük oranda çocuğun tanıdığı bir yetişkin oluyor. Bu sebeple de çocuğa kimle, nasıl bir yakınlık kurabileceği, çocuğu sıkmadan geriden geriye bir şekilde izleyerek, arkadaşlarını kontrol etmek önemli. Sosyal medya bu konuda çok tehlikeli. Çünkü sosyal medyada iyi niyetli insanların kullandığı kadar kötü niyetli insanlar da kendi olmadıkları kimliklerle bu çocuklara ulaşabiliyorlar. Çocuk orada çok masum bir arkadaş ilişkisi yürüttüğünü sanırken farkında olmadan o sanal kimlikle iletişime geçebiliyor."

Sosyal medyada bu tip istismar olaylarıyla özellikle son yıllarda çok karşılaştıklarının altını çizen Taner, çocuğun yaşına uygun internet kullanımının çok önemli olduğunu ifade etti.

- "İstismar olayını çeşitli politik görüşlerle birleştirmek de çocuk istismarı"

Rehber öğretmenlerin çocuklarla ve ailelerle kuracağı iyi iletişimin önemine dikkati çeken Taner, "Medyada da bu olayların reyting getiren tarafının değil çocuk koruma yöntemlerinin bir şekilde belirtilmesi gerekiyor. Böyle bir durum söz konusu olduğunda, medyada vurgulanması durumunda bazı insanlar bunu çok daha farklı yönlere çekilecek bir konu haline getiriyorlar. Bunun önüne geçmek yine medyanın işi bence. Örneğin, bu tip olayları belli bir kültüre, altyapıya empoze edebiliyorlar. Bir istismar olayı olduğu zaman bunu çeşitli politik görüşlerle birleştirebiliyorlar. Sonuçta bu yorumlar çocuğu korumaya yönelikten ziyade farklı bir amaç uğruna çocuğun kullanılması oluyor. Bu da bir çocuk istismarı aslında." diye konuştu.

Prof. Dr. Taner, "Biz bir çocuğu korumak istiyorsak bunu herhangi bir politik görüşle, inanç sistemiyle ya da etnik kökenle birleştirmeden çocuk yararına davranmalıyız." ifadelerini kullandı.

- "3 yaşındaki çocuğun internete girmesi zeka göstergesi gibi anlatılıyor"

Sanal dünyada çocukları tehdit eden "Momo" ve "Mavi Balina" gibi uygulamalara da değinen Taner, şunları kaydetti:

"Kimi çocuklarımız bu tip istismara daha açık olabiliyor. Örneğin hiperaktivitesi olan veya okul başarısızlığı bulunan çocuklarımız. Kendini orada iyi hissetmediğinde sanal ortamda hayat bulabiliyor. Yine kendine güvensiz, içe kapanık, sosyal ilişki çok kuramayan çocuklarımız yine bunlara çok yatkın olabiliyor. Ailelerin denetlemediği çocuklarımız maalesef yatkın olabiliyor.

Bir de üzücü bir şey aileler diyelim ki konuşma bozukluğu için getirdiği çocukları hakkında 'Hocam o kadar akıllı bir çocuk ki internete giriyor' diyebiliyor. Neden 3 yaşındaki çocuk internete giriyor? Artık bilgisayarlar, tabletler çocuk oyalama yöntemi olarak kullanılmaya başlandı. Bu maalesef bir zeka göstergesi gibi anlatılıyor."

- "Çocuğun bilgisayarın başında ne yaptığının kontrol edilmesi gerekiyor"

Çocukların oyun oynamasının, sosyalleşmesinin, spor yapmasının önemine dikkati çeken Taner, "Çocuk bilgisayarın başına oturduğunda çok farklı siteler birden devreye giriyor. Çocuğun bilgisayarın başında ne yaptığının kontrol edilmesi gerekiyor. Mavi Balina, Momo gibi gerçeklikler oldu ama çocuk bu oyunlarla nasıl vakit geçirebiliyor? Bu noktada çocukları denetlemesi gereken anne babalar." diye konuştu.

"Bir çocuk bu oyuna niye bu kadar bağlanıyor, bunun da düşünülmesi gerekiyor. Kendi hayatında acaba nasıl bir eksiklik var da bu oyunla çocuk hayat, kimlik buluyor? Aslında bu çocukta sevgi ihtiyacı mı, kendine güvende mi bir sıkıntı var, okulla ilgili bir başarısızlık mı tehdit algısı mı var? Sanal bir şeyin komutlarına neden uyuyor? Aslında araştırılması gereken bunlar." diyen Taner, aynı zamanda farklı kurum ve kuruluşlar tarafından bu tip uygulamaların denetlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Prof. Dr. Taner, internet aracılığıyla abone olunan bazı uygulamaların da çocuklar açısından tehlikeli olduğuna dikkati çekerek, şu an yeterli denetim olmaması nedeniyle buna müdahale edilemediğini söyledi. Taner, tüm bu tehlikelerle mücadele etmenin yolunun anne babaların farkındalığından geçtiğine vurgu yaptı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber