Küresel kriz işaretleri artıyor
ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşları ve Brexit çıkmazı küresel sistemi resesyona sürüklüyor. OECD global ekonominin bu yıl, 2008-2009 finans krizinden bu yana en zayıf büyümesini yaşayacağını belirterek tahminlerini düşürdü. IMF Başkanı Georgieva, korumacılık maliyetinin 700 milyar doları bulduğunu açıkladı. Dünya genelinde özel sektör borç stokunun 19 trilyon dolara çıkabileceğini belirten Georgieva'ya göre bu, finansal kriz dönemindeki seviyenin çok üzerinde.

Küresel ekonomi, ticaret savaşlarının ve Brexit'in neden olduğu belirsizlik nedeniyle yavaşlama dönemine giriyor. IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği (AB) gibi kurumların resmi açıklama ve öngörüleri yeni bir krizin sinyallerini veriyor. 2020'den önce büyüme beklentilerini düşüren ve daha temkinli bir pozisyon alan piyasaların gözü ABD ve Çin arasında 10-11 Ekim'de başlayacak müzakerelerde ve 30 Ekim'deki Brexit kararında olacak.
TİCARET SAVAŞI VE BREXIT BELİRSİZLİĞİ KÖRÜKLÜYOR
ABD ve Çin arasındaki müzakerelerde olumlu sonuç bekleyenlerin hayalleri iki
tarafın teknoloji firmalarına yönelik kısıtlayıcı hamleleri nedeniyle, şimdiden
suya düşmüş durumda. ABD Başkanı Donald Trump'ın geçtiğimiz pazartesi günü 28
Çinli şirketi kara listeye aldığını açıklaması, piyasaların var olan savaşın
yeni cephelerde devam edeceği endişesini güçlendirdi. Zira alınan her ticari
önlem, dünyadaki toplam hasılanın düşmesine sebep oluyor. Bunun nedenlerinden
biri de üretimin küreselleşmesi. Yani bir şirkete karşı aldığınız önlem, onun
yatırım ve üretim yaptığı onlarca ülkeyi etkiliyor. Bu da global düzende kelebek
etkisine sebep oluyor. Bahse konu olan ABD, Çin ve AB gibi küresel devler olunca
olumsuz havanın rüzgarı her yerden hissediliyor. İngiltere'de 3 Başbakan'ın
kellesini alan Brexit'in oluşturduğu belirsizlik de karamsarlığın artmasına
neden oluyor.
YABANCI YATIRIMLAR %13 GERİLEDİ
OECD'nin Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu'ndaki veriler, aslında dünyanın
ekonomik durgunluk olarak bilinen resesyona girmiş olduğunu gösteriyor. ABD
hazine bonolarının 10 yıllık getirisinin tersine çevrilmesi, dünya imalat sanayii
endeksinin (PMI) sürekli gerilemesi, küresel sermaye hareketlerinin hızının
düşmesi, 2018'de dünyadaki yabancı yatırımların yüzde 13 oranında gerilemesi
krizin kapıda olduğuna dair önemli verilerinden sadece birkaçı. OECD, global
ekonominin bu yıl, 2008-2009 krizinden beri en zayıf büyümesini göreceğini ve
2018'de yüzde 3,6 olan küresel büyümenin yüzde 2,9'a gerileyeceği tahminini
açıkladı.
İHTİLAFIN 2020 MALİYETİ 700 MİLYAR DOLAR
Dünya Bankası Başkanı David Malpass, global büyümenin öngörülern yüzde 2,6'nın
gerisine düşebileceğini belirterek karamsarlığını gizlemiyor. Uluslararası Para
Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva ise önceki gün yaptığı değerlendirme
toplantısında şu uyarılarda bulundu: "Ticaret ihtilaflarının küresel ekonomiye
kümülatif etkisi 2020 yılında 700 milyar dolar azalma veya gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 0,8'inin kaybedilmesi olabilir."
TÜRKİYE BÜYÜME TAHMİNİ POZİTİF YÖNLÜ
Öte yandan, küresel sistemdeki belirsizlik Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar
için yeni fırsatları da beraberinde getiriyor. Türk ekonomisine ilişkin yeni
veriler, kurumların beklentilerinin olumlu yönde revize edilmesine neden oldu.
Dünya Bankası Türkiye, için 2019 yılı GSYH beklentisini -yüzde 1'den %0'a çekti.
Türkiye ekonomisi için 2020 yılı GSYH beklentisini yüzde 3, 2021 beklentisini
ise yüzde 4 olarak korudu. IMF ise, -0,25'lik tahminini 0,25 olarak güncelledi.
Yeni Ekonomi Programı'nda da hükümet yıl son büyümesini yüzde 0,5 olarak belirlemişti.
ÖZEL SEKTÖR BORCU 19 TRİLYON DOLARA DAYANDI
IMF Başkanı Kristalina Georgieva, bu yıl dünya ekonomilerin yaklaşık yüzde 90'ında daha yavaş büyüme beklediklerini ifade ederek, küresel sistemin artan ticaret ihtilafları nedeniyle 'senkronize yavaşlama' ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Konuşmasında dünyada artan özel sektör borcuna da değinen Georgieva, "Yeni analizimiz, büyük bir ekonomik gerileme olursa, temerrüt riski altında olan özel sektör borç stokunun 19 trilyon dolara yükselebileceğini veya sekiz büyük ülkedeki toplam borcun yüzde 40'ını bulabileceğini gösteriyor. Bu, finansal kriz döneminde görülen seviyelerin üzerinde" değerlendirmesinde bulundu.
Orhan Orhun Ünal