İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Turizm sezonu ne zaman açılacak? Bakan Ersoy tarih verdi

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, yaptığı açıklamada "Bir terslik olmazsa 28 Mayıs gibi iç turizm hareketiyle inşallah turizm başlar. Haziran ortalarından sonra da dış turizmin belli ülkelerde başlayacağını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 16 Mayıs 2020 18:16, Son Güncelleme : 16 Mayıs 2020 21:10
Turizm sezonu ne zaman açılacak? Bakan Ersoy tarih verdi

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Bir terslik olmazsa 28 Mayıs gibi iç turizm hareketiyle inşallah turizm başlar." dedi.

Ersoy, Muğla'nın Bodrum ilçesinde NTV canlı yayınında, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının turizme etkileri ve beklentilere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kovid-19 salgınından dünya gibi Türkiye'nin de olumsuz etkilediğini belirten Ersoy, Türkiye'nin her krizden dersler çıkardığını dile getirdi.

Birçok ülkede düzelmeler yaşandığını vurgulayan Ersoy, şöyle konuştu:

"Bir terslik olmazsa 28 Mayıs gibi iç turizm hareketiyle inşallah turizm başlar. Haziran ortalarından sonra da dış turizmin belli ülkelerde başlayacağını düşünüyoruz. (Kovid-19 süreci) Otelleri kapatmadık, hava ve kara trafikleri durdurulduğu için tesisler kendileri kapatmak zorunda kaldı. Genelgeler ve kriterler konusunda gerekli adımları attık. Güvenli algının tamamen sağlanması gerekiyor. Bunun için de detaylı bir sertifikasyon programı başlattık. Dünyada ilk oldu, AB de benzer bir çalışma yapma kararı aldı."

Bakan Ersoy, şunları kaydetti:

"İç hat uçuşları, benim öngörüm, toplum disiplininde gevşeme olmazsa, veriler de aşağıya doğru gitmeye devam ederse mayıs sonu açılır diye inanıyorum. Yurt dışı uçuşları haziran içinde birçok noktada başlar diye aynı şekilde düşünüyorum. Asya trafiği sanki açılabilir gibi gözüküyor. Çin, Güney Kore gibi birçok ülkede düzelmeler hızlı şekilde var. Onlar sanki öncelikli açılacakmış gibi. Avrupa ülkelerinde çok ciddi düzelmeler var."

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Türkiye'ye yoğun yolcu tedariği yapan tur operatörlerinin tamamını sertifikasyon sisteminden bilgilendirdik. Muhtemelen hem iç turizmde hareket eden turizm trafiğinde hem yurt dışından gelen turist trafiğinde yolcular sertifikasyonlu tesislere öncelik verecektir." dedi.

Ersoy, Muğla'nın Bodrum ilçesinde NTV canlı yayınında yaptığı açıklamada, Bodrum Kalesi'ne ilişkin restorasyon çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Restorasyon çalışmasına 2017'de başlandığını ve göreve başladığında çalışmaları hızlandırdıklarını dile getiren Ersoy, sezonu geçirmemek için geçen yıl 19 Mayıs'ta kalenin birinci etabını hizmete aldıklarını, bu yıl da ikinci etabını 19 Mayıs'a yetiştirmeyi hedeflediklerini ancak koronavirüs nedeniyle çalışmalarında biraz gecikme olduğunu söyledi.

Haziran sonuna kadar restorasyon çalışmaları tamamlanarak kalenin hizmete gireceğini ifade eden Ersoy, kalenin A'dan Z'ye restore edildiğini bildirdi.

Geçen yıl sahne düzenlemesinin açıldığını, bu yıl da temmuz itibarıyla sahnenin hizmet vereceğini belirten Ersoy, "En büyük batıklar kalede. Cam müzelerinden, batıklardan çıkarılan eserlerin sergilendiği bütün alanlar tamamıyla elden geçti. Kalenin duvarları hatta surda yeni yerler de keşfedildi, bunları da restorasyondan geçirdik. Işıklandırılmasından hizmet alanlarına kadar hepsi elden geçti. İnşallah haziran sonu gibi restorasyonu tamamlamış olacağız, ziyaretçilere açacağız." diye konuştu.

Kalenin Bodrum'un simgesi olduğunu söyleyen Ersoy, burayı en kısa sürede tamamlamaya çalıştıklarını, Kovid-19 nedeniyle 2 aylık bir gecikmeyle hizmete açacaklarını bildirdi.

Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüsten Türkiye'nin de olumsuz etkilendiğini dile getiren Ersoy, ancak her krizden bir şeyler örenildiğini, dersler çıkarıldığını söyledi.

Ersoy, 2016'da yaşanan sıkıntılardan sonra uzun zamandır konuşulup da dile getirilemeyen Türkiye Turizmi Tanıtımı ve Geliştirme Ajansını geçen yıl hizmete aldıklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlk başta bu da tepkilerle karşılanmıştı bazı kesimler tarafından ama sektörün büyük bir kısmı da inanıyordu buna. 2019'a baktığınız zaman rekor sayıda turist ve rekor sayıda gelir elde etti Türkiye. 2020'de de çok ciddi büyüme hedefimiz vardı. 58 milyon, 40 milyar dolara yakın bir gelir hedefimiz vardı. İlk veriler, erken rezervasyonlar hedeflerimizin de üstünde gittiğini gösteriyordu. Burada uzun zamandır yapılmamış, tek elden yürütülen tanıtım faaliyetlerinin çok faydaları var. Yaptığımız tanıtımlar, profesyonel tanıtımlar, virüs krizinin çıkışında süreci hızlandıracak ve eski kazanımlarımıza dönmemizi hızlandıracak."

Virüsün dünya üzerinde en büyük etkilerinin taşımacılıkla olduğunu vurgulayan Ersoy, uluslararası hava trafiğinin durdurulmak zorunda kaldığını, ülkelerin sınır kapılarının kapatıldığını kaydetti.

Bunların açılmasının kontrollü şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğine işaret eden Ersoy, şöyle konuştu:

"Önce kendi ülkenizdeki sıkıntıyı çözmeniz gerekiyor. Virüs yayılmasının engellenmesi, vaka sayısının mümkünse sıfıra indirilmesi gibi öncelikli yapmanız gereken konular var. Sonrasında da turist tedariği yapan ülkeleri gözlemlemeniz gerekiyor. Biz şu anda öyle yapıyoruz. Bize yoğun turist trafiği sağlayan ülkelerdeki virüsün gelişmesini izliyoruz. Bir çoğunda düzelmeler hızlı bir şekilde başladı. Özellikle Avrupa ülkelerinde. Şimdi ikinci aşamayı geçebiliriz, aşamalı bir şekilde onlarla olan trafiği başlatmamız gerekiyor. Yurt içindeki tedbirler noktasında Sağlık Bakanlığımızın aldığı önemli çalışmalar var. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da örnek gösterilen tedbirler alındı. Normalleşme süreçleri de her hafta, kabinede değerlendiriliyor, Bilim Kurulunun görüşleri alınarak hafta hafta açıklanıyor. Çünkü o gelişmeleri görerek, yavaş adımlarla normalleşme de başlaması gerekiyor."

- Turizmde sertifikasyon dönemi

Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinesinde ilgili bakanlıkların içinde bulunduğu bir birim oluşturularak sertifikasyon programı hazırlandığını anlatan Ersoy, sektörden de temsilciler aldıklarını belirtti.

Bilim Kurulundan da isimlerin olduğunu ifade eden Ersoy, şunları söyledi:

"Bütün değerlendirmeler sonucunda oluşturduğumuz kriterlere Bilim Kurulunun görüşünü de aldıktan sonra yayınlamaya başladık. Genelde uyulması gereken maddeleri içeriyor. Olmazsa olmazları içeriyor. Ama sertifikasyon gönüllülük esasına dayalı. Sertifikasyon, uluslararası denetim yetkisi olan kurumlar tarafından periyodik olarak düzenli denetiminizi içeriyor. Kriterler, dörtlü gruplar halinde belirlendi. Birinci grup, hava yolları ve hava limanları. İkinci grup, turizm taşımacılığı. Üçüncü grup, konaklama tesisleri, restoranlar. Dördüncü grup da ziyaretçiler. Bu bağlamda her biri için ayrı genelgeler, ayrı sertifikasyonlar içeriyor ama çatıda tek sertifikasyon sistemi var. Özünde bir sosyal mesafe kuralları, iki hem olmazsa olmaz hijyen kuralları hem de virüs sonrası geliştirilen hijyen kuralları, üç personelin düzenli ve periyodik eğitimi içeren bir sertifikasyon kriterlerinden oluşuyor."

Sertifikasyon sistemine ilişkin konaklama sektörüyle ilgili çok detaylı bir çalışma yaptıklarını dile getiren Ersoy, üst sertifikasyonu yapacak firmalarla görüşmelerin tamamlandığını ve onların da alternatifli olarak açıklanacaklarını bildirdi.

Akreditasyondan da kriterlerini tamamlayan firmaların sertifikasyon için başvuruları kabul etmeye başlayacaklarını belirten Ersoy, "Tahminimiz mayıs içinde konaklama tesisleri ve restoranlar protokollerini tamamlarlar ve haziran itibarıyla da yükümlülüklerini yerine getiren işletmeler sertifikalarını almaya başlar." dedi.

Sertifikalarını alanların çalışmaya başlayacak diye bir mecburiyeti olmadığını dile getiren Ersoy, sertifikasyon almanın gönüllülük esasına bağlı olduğunu ancak işletmelerin genelgeye uymak zorunda bulunduğunu kaydetti.

Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak hem kendi internet sitelerinde hem Turizm Geliştirme Ajansı sitelerinde sertifika alan tesislerin lansmanını yapacaklarını anlatan Ersoy, "Ayrıca Türkiye'ye yoğun yolcu tedariği yapan tur operatörlerinin tamamını sertifikasyon sisteminden bilgilendirdik. Aktif olarak sitemizden takip etmelerini sağlayacağız. Muhtemelen hem iç turizmde hareket eden turizm trafiğinde hem yurt dışından gelen turist trafiğinde yolcular sertifikasyonlu tesislere öncelik verecektir." diye konuştu.

Şeffaf bir sertifikasyon sistemi geliştirdiklerini ve sertifika belgelerini otellerin görünür yerlerine astıklarını kaydeden Ersoy, belgenin üzerindeki kod ile denetim raporunun görülebildiğini, geçmişindeki tüm raporlara da ulaşılabildiğini belirtti.

Tesisle ilgili olumlu, olumsuz ne tür gelişmeler olmuşsa bu sertifikasyon sisteminde görülebildiğini aktaran Ersoy, misafirlerin büyük bölümünün bu sertifikasyonu görmek isteyeceğini bildirdi.

- "Önce mektup gönderildi, sonra telefon diplomasisi başlatıldı"

Yoğun yolcu gönderen ülkelere Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak mektup yazdıklarını hatırlatan Ersoy, bunu Dışişleri Bakanlığı iş birliğinde yürüttüklerini belirtti.

Geçen hafta mektupları ulaştırdıklarını dile getiren Ersoy, mektuplara Türkiye'deki sağlık kapasitesini anlatan, hastane, yoğum bakım yatak, ambulans helikopter ve uçak ambulans sayılarını gösteren detaylı bir dosya ile sertifikasyon kriterlerinin yazılı olduğu iki dosya koyduklarını söyledi.

Mektup sonrası telefon diplomasisini başlattıklarını anlatan Ersoy, "Onların ilave istekleri varsa onları hazırlayıp gönderiyoruz. Birkaç hafta içinde netleşir diye düşünüyoruz. Karşı taraf da tedbirli. Belli periyotlarda belli destinasyonlarda hava trafikleri de açılmaya başlandı. Gelişmeleri hep birlike izleyeceğiz. Türkiye çok hazırlıklı, gerek altyapısı olarak gerekse denetimli sertifikasyon sistemleri olarak. İnşallah biz de kapılarımızı hem kara trafiği hem hava trafiği olarak açacağız." diye konuştu.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Türkiye'ye 4 veya 5 büyük kruvaziyer operatörü var. Bunlar gemi işinin yüzde 80, 90'lık kısmını Akdeniz çanağında gerçekleştiriyorlar. Virüsün etkileri geçip, ortam netleşene kadar operasyonlarını durdurdular. Aylık olarak da öteliyorlar. Ne zaman başlar? Temmuzu, ağustosu kruvaziyer operasyonları bulur gibi düşünüyoruz." dedi.

Ersoy, Muğla'nın Bodrum ilçesinde NTV canlı yayınında, İstanbul'un yeni havalimanından sonra hava trafiği açısından dünyanın sayılı hatlarından birisi olduğunu, aynı şekilde de kruvaziyer gemileri için de varış, hareket ve başlangıç noktası olarak önemli bir hat merkezlerinden biri haline geldiğini söyledi.

Kruvaziyer turizminin önemli olduğuna dikkati çeken Ersoy, "Türkiye'ye 4 veya 5 büyük kruvaziyer operatörü var. Bunlar gemi işinin yüzde 80, 90'lık kısmını Akdeniz çanağında gerçekleştiriyorlar. Virüsün etkileri geçip, ortam netleşene kadar operasyonlarını durdurdular. Aylık olarak da öteliyorlar. Ne zaman başlar? Temmuzu, ağustosu kruvaziyer operasyonları bulur gibi düşünüyoruz. Onlarla düzenli olarak görüşüyoruz ve onlar da bir an önce durumun düzelmesiyle operasyonları başlatmak istiyorlar." diye konuştu.

Kruveziyer yanaşmalarında öngörülerinin 2020'den itibaren her sene misliyle artacağı yönünde olduğunu belirten Ersoy, 2022 itibarıyla da yeni bir kruvaziyer limanına ihtiyaç duyulacağını ifade etti.

Galataport'un 2021'den itibaren ihtiyacı karşılayamayacak duruma geleceğini anlatan Ersoy, 2022'ye kadar da yeni bir port açmalarının gerekebileceğini dile getirdi.

- "Beyoğlu Kültür Yolu Projesi"

Beyoğlu Kültür Yolu Projesi'nin Galataport'la birlikte başlayan bir proje olduğuna işaret eden Ersoy, şöyle konuştu:

"Bizim sahilde bir Galataport Projesi var. Bu proje dünyada örnek gösterilen liman operatör-operasyon merkezlerinden biri. Burası sadece turiste hitap etmiyor, yerel halka da hitap ediyor. İstanbul'un yeni cazibe noktalarından biri haline geliyor. Biz Atatürk Kültür Merkezi inşaatına başladık. Bu da Taksim'in bitiş noktasında başka bir cazibe merkezi. Galataport'tan başlayarak Atatürk Kültür Merkezine giden bir Kültür Yolu planladık. Kültür Yolu'nun içinde de mülkiyeti kurumlarımıza ve Bakanlığımıza ait binalarla ilgili kültürel aktiveteler içeren bir plan hazırladık."

Bu program dahilinde geçen sene hızlandırdıkları Atlas Pasajı binası olduğunu, onu da eylül ayında hizmete açacaklarını aktaran Ersoy, şöyle devam etti:

"Türkiye'ye ilk sinema müzesini İstanbul Sinema Müzesi olarak orada hayata geçireceğiz. Atlas Sinemasını da A'den Z'ye restore ediyoruz. Orada 470 kişilik çok modern ve güzel bir salon yapıyoruz. Binamız çok tarihi bir bina. Eylül ayı itibarıyla artık düzenli olarak Türk filmlerinin galalarını Atlas Pasajı'nda gerçekleştireceğiz. Beyoğlu'na kırmızı halı açacağız. İçerisinde çok amaçlı salonlarımız var. Oradan çıktığınız zaman sizi Galata Kulesine bağlıyoruz. Galata Kulesi'nin içinde bir kafeterya bir restoran, mutfak, ilave ofisler olan bir yerdi. Biz oranın açıkcası işlevini değiştiriyoruz. Orayı yiyecek, içecek ünitesi olmaktan çıkarıyoruz. Burayı çok güzel bir müze haline getiriyoruz. Galata Kulesinden baktığınız zaman Türkiye'nin kültürel değerlerini görüyorsunuz. O gördüğünüz kültürel değerleri de içinde kapsayan bir müze halinde tepeden gözlemleyeceksiniz, aşağıya doğru inerken de bütün bu kültürel değerlerimiz ve yapılarımızla ilgili çok güzel bir sunumla karşılaşacaksınız. Burası artık bir cazibe noktası olmakla birlikte İstanbul'un çok değerli cazibe noktalarına da yönlendirme merkezi olacak."

Ersoy, Galataporttan çıkan birinin yürüyerek Galata Kulesine buradan da Beyoğlu'na bağlanacağını söyledi.

7 Haziran'da Tarık Zafer Tuna Kültür Merkezi'ni hizmete alacaklarını kaydeden Ersoy, kültür merkezi içerisinde bir tiyatro, cep sineması ve üstünde galerilerin hizmetinde kullanılacak çok amaçlı bir salon bulunacağını ifade etti.

Atatürk Kültür Merkezi'nde inşaatı hızlandırdıklarına ve burada bir Kültür Sokağı inşa edeceklerine işaret eden Ersoy, bu bağlamda Galataport'tan başlayıp Galata Kulesi'nde devam eden bir kültür yolu projesini tamamlamış olacaklarını dile getirdi.

Galata Kulesinin bir Ceneviz Kulesi olduğunu hatırlatarak oranın hikayesini de anlatan Ersoy, şöyle konuştu.

"Galata Kulesi, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u işgal ettikten sonra Fatih Sultan Mehmet Vakfını kuruyor. 1821'den sonra 1936 yılına kadar teknolojinin gelişmesi, telgrafın icadı ile yeni hizmet kurumları oluşmaya başlıyor. Bu, Türkiye'de oluşmaya başlıyor. Belediyecilik gibi yeni kavramlar gelişmeye başlıyor. Bu hizmetler daha sonra belediyeler tarafından da yapılmaya başlıyor. Bir süre sonra hem vakıfların verdiği hizmetler hem de belediyelerin hizmetleri arasında bir senkronizasyon olması için hizmet vakıflarının mülkiyetlerinin belediyeye devriyle ilgili bir karar alınıyor. İlerleyen tarihlerde görülüyor ki vakıfların sahip olduğu bu mülkiyetler belediyeler tarafından biraz göz ardı edilmeye başlanıyor. Amaca uygun şekilde kullanılmıyor, yapılarda bozulmalar başlıyor. 1969 yılında çıkarılan bir kanunla kökeni vakıf olan kültür varlıklarının tekrar kökeninde kayıtlı olduğu vakfa geri iadesi ile ilgili bir düzenleme yapılıyor. Bu düzenleme bazı konularda biraz eksik kaldığı için tam istenildiği şekilde de uygulanamıyor. Ama 2008 yılı itibarıyla tekrar bir kanuni düzenlemeyle bu eksiklikler gideriliyor ve 2008'den itibaren kökeni vakıf olan kültür varlıkları başta olmak üzere bu tarz gayrimenkuller kökeninde kayıtlı olduğu vakfa iade edilmeye başlıyor."

Bu süreçte Türkiye genelinde bine yakın malın kökeninde kayıtlı olduğu vakıflara geri döndüğünü vurgulayan Ersoy, bunların içinde 585 gayrimenkulun de İstanbul'da bulunduğunu söyledi.

Bunun yaklaşık 101'inin belediyelere ait olduğunu, bunlardan 65 tanesinin Büyükşehir Belediyesine 36 tanesi de ilçe belediyelere ait olduğunu anlatan Ersoy, "Yani Galata Kulesi vakfa belediyeden geçen ne ilk gayrimenkul ne de son gayrimenkul olacak. Biz bu şekilde Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan malları sıkı sıkı takip ediyoruz ve hepsinin de kayıtlı olduğu vakıflara dönmesini sağlıyoruz." dedi.

"Kıyılarda ve arazilerde sıkı bir takip başlattım"

Yaptıkları bu çalışmaların sadece vakıflarla ilgili olmadığını vurgulayan Ersoy, şöyle devam etti:

"Göreve gelir gelmez özellikle kendi Bakanlığıma ait kıyılarda ve arazilerde sıkı bir takip başlattım. Bir şekilde gecekonduvari işgal edilmiş sahaların boşaltılması ve verilenin çok altında bedellerle kullanılan arazilerin Bakanlığa geri kazandırılması ile ilgili çalışmalar yaptım. Aslında kökeninde işgal edilmiş devletin malının tekrar devlete geri kazandırılması ile ilgili bir operasyon. Tüm Türkiye genelinde biz sıkı sıkıya bu takibi yapıyoruz. İşgal edilmiş yerlerin boşaltılıp, gerekirse arazilerin tekrar devlete kazandırılması, sonra da halkın kullanımına açılmasıyla ilgili geniş kapsamlı bir çalışma başlattık. Bu çalışmayı da bundan sonra bir çok şekilde duyacaksınız. Ama maalesef bazen engellemek ve bizim hızımızı kesmek için sosyal medyada farklı algı operasyonları yapılıyor. Ama sonuçta herkes ne yapmaya çalıştığımızı anlıyor."

Sunucu Merih Ak'ın "Ne zaman denize girmeye başlayacağız?" sorusuna Bakan Ersoy, şu cevabı verdi:

"Biz bakanlık olarak bununla ilgili tek başımıza bir karar alamayız. Kabinede karar alınıyor. Kabinede karar alınırken Bilim Kurulunun görüşleri de alınıyor. Ama belli kriterler var. Olmazsa olmaz hijyen kurallarımız, sosyal mesafeyle ilgili kurallarımız var. Vaka sayılarındaki düzelmeler ki çok güzel bir şekilde bu düzelmeler gerçekleşiyor. Mayıs sonu haziran başı gibi normalleşmenin hızlı bir şekilde gerçekleşeceğine inancım tam. Hafta hafta bunu göreceğiz."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber