Bugün 24 Kasım... EBÜK'ü bilir misiniz?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 26 Kasım 2007 09:57, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

BU GÜN 24 KASIM'DA?

EBÜK'Ü BİLİR MİSİNİZ?

Hayata başladığınız yer kadar, orda da yaşadıklarınızda sizin için anlamlıdır. Sevinçleriniz, hüzünleriniz, dostluklarınız, çatışmalarınız?

Velhasıl hayatta yol alırken olağandır bunlar.

Öğretmenlik mesleğine bin dokuz yüz doksanların başında Erzincan ili Tercan ilçesine bağlı Mercan Beldesi'nde başladım. Kısa sürede Belediye Başkanı Yusuf SÜRMEN, yörenin köklü ailelerinden Hacı Zarif YILMAZ ve ailesi ile dostluğumuz başladı. Yılmaz ailesinin en küçük oğlu Öğretmen Hasan Hüseyin YILMAZ ile aynı okulda çalıştık. Tercan, Çayırlı ve Otlukbeli ilçesinin pek çok köy ve mezrasını birlikte dolaştık O bölgede en samimi olduğunuz, en çok sevdiğiniz insanlar sağdıç yapılır. Hasan Hüseyin'le dostluğumuz o kadar ilerledi ki onun sağdıcı bile oldum. Evlerinin bir ferdinden farksızdım. Çok ekmeklerini yedim, sularını içtim.. Dostluğumuz hala da aynı kıvamda devam etmektedir.

?İlk görev yeri ve ilk öğrenciler unutulmaz? derler meslektaşlarımız.YILMAZ ailesinin yaşadığı ve geniş arazilerinin olduğu Gökçe ve Edebük köylerinin gönül iklimimde apayrı bir yerinin oluşu da en çok bununla ilgili olmalı. Ülkeyi ve bölgeyi derinden etkileyen terör belası Erzincan'a sıçramıştı. Gökçe Köy Mercan'a bir kilometre mesafedeydi ve üç kez terör baskın tehlikesi atlatmıştı. Köylüler ?gönüllü? olarak silah talep ederek kendilerini savunma gayretindeydi. Her sabah tim sorumlusu Gıyasettin'den günün ?Z raporu?nu alırdık.

15 Mayıs 1994 Pazar gününü pazartesiye bağlayan gece yaşananlar, Başbağlar katliamını yaşamış olan Erzincan'a bomba gibi düşmüştü. Sıradan bir Pazar günü yaşamıştık. Pazartesi dersim yoktu, eşim erkenden okula gitmişti. Telefon sesi ile uyandım. Telefondaki şahıs kimya Öğretmenimiz Tahsin Bey idi. Sesi acı ve öfke doluydu. ?Edebük Köyü basıldı, dokuz şehit verdik biri de senin öğrencin Fatih??

Donup kalmıştım. Kendimi toparlayıp ? abi dersin yoksa gidelim? dedim.

Edebük Köyü Mercan'a yedi kilometre uzaklıktaydı. Yol boyunca yaşananları öğrenmeye çalışıyorduk. Yaya ya da araçlarla yoğunlaşan yolda yavaş yavaş ilerliyorduk. Nihayet köye varmıştık. Ben, bir an önce öğrencime ulaşmaya çalışıyordum. Dehşet dolu manzara ve feryatlar arasında Kaleşnikof mermisinin kovanlarına basarak aradığım evin önüne gelmiştim. Gördüklerim kanınızı donduracak yürek dağlayacak, tahammül edilemeyecek bir mahiyetteydi. Alçakça katliamın izlerini girişte kapıda görüyorsunuz, yüzlerce mermi ile kapı açılmış, yerlere dökülmüş unların içinde üç cansız beden ?sıra dağlar gibi? yatıyordu. Annesi, babası ve Fatih! Bu manzara, hayat bilgisi kitaplarında gördüğümüz mutlu aile fotoğraflarından bir hayli farlı bir manzaraydı. Benzerlik, sadece dudaklardaki o mutlu tebessümdeydi.

Fatih, çok başarılı olmasa da sessiz, sakin ve son derece saygılı bir öğrencimdi. Henüz yedinci sınıfta okuyordu. ? Haya imandandır? hadisine uygun bir tavırla soru sorulduğunda bile utanarak cevap verirdi. Bir gün bana: ? Hocam yazım iyi değil, yazılımı okuyabilecek misiniz? demiş, ben de ?Kriminal bilgim iyidir, okurum. Takıldığım yerde de sana sorarım? demiştim. Bu belkide aklımda kalan nadir konuşmalarımızdandı.

Odada yan yana yatan üç bedeni gördüğümde yüreğime kor düştüğünü hissetmiştim. Önce dudaklarımı ısırdım, yumruklarımı sıktım, derin bir nefes aldıktan sonra hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Gözlerimden yaş değil kan dökülüyordu. Çevrede bulunanlar kim olduğumu sordular. İçlerinden birisi ?Öğretmeni? dedi. Tahsin Bey omzumdan tutarak dışarı çıkardı.

Dönemin valisi Merhum Recep YAZICIOĞLU olay mahalindeydi. Cesur, sıra dışı, soğukkanlı, Erzincan sevdalısı olan ?Asrın Valisi' sükunet tavsiye ederken, terörün arka planı ve taşeronlarını da kamuoyuna teşhir etmekteydi..

Öğle namazını kılıp dokuz canı yan yana dizdik. Hepsini kefenlemek mümkün olmuştu da sekiz aylık Tansu bebeyi beyazlar içinde son yolculuğuna uğurlayamadık. Bebek katilleri, kurşunladıkları Tansu bebeye molotof kokteyli atarak yalnızca canını değil bedenini de almışlardı. Haneye neşe, sevgi ve bereket getiren Tansu Bebe, annesi ve babaannesi ile yakılarak katledilmişti. Mevla'ya ulaşan ruhunun geride bıraktığı yanık bedenini battaniyeye toplayıp tabuta koymuştuk.

Saflar tutulmuş tekbirler getirilmeye başlanmıştı. Gözler yaşlı, yürekler dağlıydı. Öfke ve nefret bakışlarda okunuyor. Her tekbir yüce Yaradan'a sığınmanın ve isyana düşmemeye gayret eden insanların ruh halinin yansıması?

O güne kadar sevdiklerimin cenazelerine uzaklarda olduğum için katılamamış birisiydim.

Şimdi acı ve hüzün girdabı içindeydim. İlk kez bir tabutu taşıyordum ve omuzladığım öğrencimin cansız bedeniydi. Ve ilk kaz bir mezara toprak atıyordum. Ellerimden kayan toprak Cennet-i Alaya giden öğrencimi örtüyordu.

Kara toprağın bağrına düşerken yalnız değildi Fatih ? Beraber ebedi aleme yürüdüğü annesi ve babası onun için ağlayamayacaktı. Evlat acısı yaşamayan anne-baba oğulları ile Rabbime teslim olmuştu.

Fatih, hayallerini anlatmak konusunda da ketumdu. Okuyacaktı ya da gurbet elleri mesken tutacaktı. Belki köyünde kalıp, toprağına sahip çıkacak, onu işleyerek bir düzen kuracaktı. Sevdaları olacaktı, askerlik yapacak, kendini yok eden bu eşkiya güruhuna karşı bizleri de koruyacaktı. Düğün dernek kuracak, çocukları olacaktı. Her şey olabilirdi hayatta ama muhtemelen bu durumu hiç hayal etmemişti.. Doğduğu ve doyduğu toprak hayallerinin, hakikate dönüşüne şahit olmadan, şehadetini gördü, içine aldı, acısını üstünde bıraktı.

Bir gün dönmek ümidiyle ayrıldığım ?Canlar' şehri Erzincan'a üç kez ziyarette bulundum. Sağ olsun öğrencilerimiz duyar duymaz gelip, elimizi öptüler.

Fatih ne geldi, ne el öptü. Ben her gidişimde onun toprağını öptüm. Fatih'ime kavrulan yüreğimden Fatiha'lar gönderdim.

Bugün 24 Kasım? Bilinen manasıyla Öğretmenler Günü. Öğrencilerimiz bizlere ?gününüz kutlu olsun' derler, uzaklarda bulunanlar mail atar, telefonla arar ya da mesaj gönderir. Küçük hediyeleşmeler olur. Canlarının sağ olduğunu duymak bize en iyi hediye.

Onlarca meslektaşımız da kanlı terörün kurbanı oldu. Bir yıl öncede 33 kişinin katledildiği Bingöl katliamında da liseden arkadaşım Öğretmen Birol İrfan AŞKAR'ı kaybetmiştik. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Eğitim camiasının başı sağ olsun.

Fatih'im sen de bir hediye yolla. Eğer iki yıl zarfında boyunca derslerine girdiğimde sert bakışım, seni üzen bir davranışım olduysa hakkını helal eyle.

Bu gün bol nutuk atan, laf edip çözüm üretemeyen beyler! Sizlere kızamıyorum. İnandığınız değerler adına, irade koymanızı istiyorum. Çok değil aslında istediğim, dünkü Fatihleri geri getiremeyeceğiz biliyorum ancak artık Fatihler kalleş namluların hedefi olmasın. Anneler babalar ve öğretmenler üzülmesin.

Sizde takvim 24 Kasım, bizde hala 15 Mayıs! Brüksel'i bilirsiniz de Edebük Köyü'nü bilir misiniz?

Mehmet Niyazi KÖSE

BTSO Kamil Tolon Bilim ve Sanat Merkezi

Coğrafya Öğretmeni Osmangazi/ BURSA

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber