En zor iki bölümü bir arada bitirdi, dünya peşinden koştu
Malatyalı değirmenci bir baba ile ev hanımı annenin ilk çocuğu olan İbrahim Ethem Hamamcı (24) Fen Lisesi'nden mezun oldu, 2016'da LYS Türkiye birincisi olarak üniversiteyi kazandı. Uluslararası tıp bölümünü seçen Hamamcı, aynı anda bilgisayar mühendisliği de okuyarak çift anadal yaptı ve okulu Medipol Üniversitesi'nde bir ilke imza attı.
Malatya'da büyüyen ve üç kardeşin en büyüğü olarak ailesinin gururu olan İbrahim
Ethem Hamamcı, Fen Lisesi'nden mezun olduktan sonra 2016 üniversite sınavlarında
Türkiye birincisi oldu. Çocukluğundan beri hayali bilgisayar mühendisi olmaktı
ama üniversite tercihi yapacağı zamanlarda tıbba da ilgi duymaya başladı. Hamamcı,
tercihini uluslararası tıp fakültesinden yana kullandı ve Medipol Üniversitesi
Tıp Fakültesi'ne burslu olarak girdi. Üniversitenin çift anadal programı (ÇAP)
sayesinde aynı zamanda bilgisayar mühendisliği de okuyabileceğini öğrenince
her iki bölümü birden seçti ve üniversite hayatının en zor iki bölümünde okumayı
başarıyla yürüttü. Üniversite okurken bir yandan da yurt dışında pek çok üniversitede
çalışmalara katıldı, burs başvurularında dünyanın en başarılı 15 öğrencisinden
biri seçilerek Amgen Scholar bursu ile ETH Zurich Üniversitesi'nde staj yaptı.
DAHA ÖĞRENCİYKEN YILDIZ OLDU
UCLA ve Harvard'da araştırma çalışmalarına katıldı, daha üniversite öğrencisiyken Nature gibi dünyanın en saygın bilim dergilerinde makaleleri yayınlandı. Tıp fakültesi okuyarak bilgisayar mühendisliğinde çift anadal yaptığı için, master yapmasına bile gerek kalmadan doktora teklifleri aldı ve Yale, Pensilvanya Üniversitesi gibi "Ivy League" klasmanında dünya yıldızı okullardan burslu doktora kazandı. Ama o, tercihini Zürih'ten yana kullandı. İsviçre yolcusu Hamamcı, kariyerini bilgisayar bilimleri ile tıbbı birleştiren çalışmalar üzerinde yoğunlaştıracak. Hamamcı, yapay zeka ile teşhis koyma üzerinde ileri çalışmalar yaparak; Türkiye'de en büyük sorunlardan biri olan doktorların üzerindeki fazla hasta yükünü bu şekilde hafifleterek, onlara "muayeneye daha fazla zaman kalması" için uğraşacak.
"MÜHENDİSLİK ÇOCUKLUK HAYALİMDİ"
Hamamcı, en zor iki bölümü aynı anda okumanın hiç de kolay olmadığını anlatarak, nasıl başarılı olduğunu şöyle özetledi:
"Ben aslında küçüklüğümden beri bilgisayar mühendisliği istiyordum. Ama
sonrasında üniversiteleri gezdikten sonra, açıkçası biraz daha tıp fakültesine
karşı ilgim artmaya başladı. Özellikle tıbbi araştırmalara karşı bir ilgim olduğunu
fark ettim. Bu yüzden de tıp fakültesini tercih ettim. Ama mühendisliğe olan
ilgim hala devam ediyordu. Okulumuzda bir ÇAP programı olduğunu öğrendim. Bundan
faydalanarak bilgisayar mühendisliğini de tercih ettim.
Kayıt olduktan sonra mühendislikle tıbbın nasıl kesişim alanları olabileceğini
düşünmeye başladım ve özellikle tıbbi görüntü işleme ve derin öğrenme ile tıbbi
karar destek mekanizmaları üzerine çalışmalarda bulundum. Bu iki alanı bu şekilde
harmanlayarak çalışmalar yaptım. Çok da kolay olmadı. Sonuçta ikisi de çok zor
bölümler. Ama ben daha çok mühendislikte zorlandım. Bazen mühendislik bölümünde
düşük notlar aldım, hatta 2'nci seneye bıraktım, kaldığım dersler de oldu. Mühendislik
fakültesinde tıp fakültesindeki kadar yüksek notlar alamadım. Ama o hocalarımın
da katkılarıyla programları beraber ayarlayarak ikisini beraber okuyabildim."
EN BAŞARILI 15 ÖĞRENCİDEN BİRİ OLARAK KABUL ALDI
Henüz tıp fakültesi 6'ncı sınıfta olmasına rağmen bilgisayar mühendisliğindeki 4 senelik eğitimini tamamladığı için direkt doktora programlarına kabul alabildiğini anlatan Hamamcı, "Aslında tıp fakültesinin 1 ve 2'nci sınıfları biraz daha hafif geçiyor. Daha çok temel klinik bilimleri ve tıbbi giriş dersleri alıyoruz. Bu nedenle mühendisliğin ilk iki senesini birlikte yürütebildim. Ama sonrasında, yani mühendisliğin geri kalan 2 senesini tıbbın üç senesine yayarak biraz da yaz okulu dersleri alarak bu şekilde mühendisliği bitirebildim" dedi. Henüz öğrenci olmasına rağmen dünyanın en saygın üniversitelerinde staj ve araştırma yapma imkanı da bulan Hamamcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2019 yılında Amgen Vakfı'nın düzenlediği programla beraber ETH Zürih
Üniversitesi'ne gittim ve bu programa başvuran en başarılı 15 öğrenciden biri
seçilerek ETH Zürih Üniversitesi'nde bir staj gerçekleştirdim. Çalışmalarımı
Cambridge Üniversitesi'ne sundum. Sonraki sene pandemi dolayısıyla yurt dışına
gidemedim. Ondan sonraki yıl Pensilvanya Üniversitesi'nde ve University of California
Los Angeles'ta stajlar gerçekleştirdim. 5'nci sınıfın yazında da Harvard Üniversitesi'nin
bünyesinde bulunan Mass General Hospital'de stajlarımı yaptım. Şimdi de bilgisayar
mühendisliğindeki doktora eğitimim için İsviçre'ye gideceğim."
YALE VE PENSİLVANYA'DAN DA TEKLİF ALDI
Doktora başvurularında Amerika ve İsviçre'yi hedeflediğini de sözlerine ekleyen Hamamcı, Amerika'da Yale Üniversitesi ve Pensilvanya Üniversitesi ile Johns Hopkins'ten burslu doktora kabulü aldığını ama doktora için İsviçre'yi tercih ettiğini kaydederek hedeflerini şöyle anlattı:
"İsviçre'ye doktora için gideceğim. Doktora sürecimde daha çok tıbbi görüntü
işleme ve yapay zekanın tıbbi görüntülere uygulanması üzerinde çalışacağım.
Ülkemizde doktorlar üzerinde çok büyük bir hasta yükü var. Hastalara ayrılan
zaman azaldığı için de hastaların aldığı hizmet kalitesi de doğal olarak düşüyor.
Biz eğer ki yapay zekayı sağlığa daha fazla entegre edebilirsek, özellikle karar
destek mekanizmalarındaki yazılımlardan otonom olarak faydalanabilirsek, bu
sayede hekimlerimizin üzerindeki yük de azalacak. Bu yüzden bu alanlarda çalışmak
istiyorum."
DOKTORLARIN ÜZERİNDEKİ ZAMAN BASKISINI AZALTACAK
Sağlıkta yapay zekanın sanıldığı gibi hekimlerin rolünü azaltmadığını da vurgulayan Hamamcı, sözlerini şöyle noktaladı:
"Çünkü her zaman son karar yine hekime ait olacak. Hastanelerdeki yoğunluğuna
baktığımızda daha çok radyoloji birimlerindeki yığılmaları görüyoruz. MR, tomografi,
röntgen yorumlanması gibi durumlar nedeniyle oluşuyor. Dolayısıyla radyoloji
görüntülemelerini yapay zeka ile beraber doktorların önüne bir öneri ile öneri
şeklinde sunabilirsek, doktorlar zaten son kararı verecek. Radyoloji hekimleri
diğer klinik hekimlerimize bu raporları ulaştırarak klinisyenlerin polikliniklerdeki
yükünü azaltacak. Çünkü radyolojiden gelen bu raporlarla beraber, yaptıkları
anamnez (hasta öyküsü alma) ile daha kısa sürede daha doğru sonuçlara ulaşabilecekler.
Aslında bakarsanız anamnezin rolü de burada azalmıyor. Tam tersine artıyor.
Çünkü hekimlerimize anamnez alabileceği daha fazla zaman kalacak. Bu da daha
iyi teşhis konmasını ve hastalara daha çok vakit ayırılmasını sağlayacak."