Salih Tuna yazdı: Masanın büyük akıllısı
Sabah Gazetesi'nden Salih Tuna bugünkü yazısında 'Masanın büyük akıllısı'nı yazdı.

Salih Tuna'nın yazısı şu şekilde;
"Çocuktan al haberi" denir ya, ortamda çocuk yoksa sağlıklı haber
kimden alınacak peki?
Ben söyleyeyim: Ya safderundan ya da akıldaneden.
Malum masanın safderununun kim olduğunu tartışabiliriz ama akıldanesini tartışamayız.
Açık ara Davutoğlu'dur, yani namı diğer "Yürüyen Liyakat."
Akıldane nedir bilmeyen "genç çerilere" sevabıma hülasa edeyim: Herkesi
kör, alemi sersem sanan bilgiçler işte. Kısaca, büyük akıllı.
Sayın Davutoğlu aşırı büyük akıllı olduğu için kendi bilgisine de aşık. At olsaydı
nehirden geçemezdi, o derece.
"Özgül ağırlığı" paydaşı olduğu diğer masa sakinlerinin toplamından
çok daha ağır.
Masaüstü kartvizit kullansalardı Kılıçdaroğlu için muhtemelen "CHP Genel
Başkanı ve eski Hesap Uzmanı" yazardı; Davutoğlu içinse "62., 63.,
64. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri Başbakanı."
Muhtemelen değil, kesin. Nerden mi çıkarıyorum?
Daha önce bu köşecikte değinmiştim; resmi Twitter hesabına böyle yazmış çünkü.
Yazık ki yazık, silemiyor da! Silse, "Salih Tuna yazdı, o da sildi"
denilmesinden çekiniyor zahir. Kolay değil tabii; Woody Allen'ın locadan atlayan
Needleman'ı misali bir kere yazmış oldu.
O değil de, iyi ki 6'lı masada kartvizitlere yer vermemişler... Hem Kılıçdaroğlu'na
çok ayıp olurdu hem de Davutoğlu'nun "allame ağırlığını" masa kaldıramazdı.
Davutoğlu, bir televizyon kanalında 6'lı masa hakkında yapılan spekülasyonlardan
rahatsız olduğunu dermeyan etmiş.
Eskiden olsa, "Masamız Penguen saldırısına uğradı. Kimse sabrımızı test
etmesin..." falan derdi. Hilal Kaplan "Hodri meydan, beni mahkemeye
verin..." diye rest çektiği günden beri penguen kelimesini ağzına almaz
oldu.
Malum masayı öyle savunuyor ki, "hamamın namusunu kurtarırcasına".
Bu uğurda, "Bahçeli o küçük aklıyla altılı masanın içine fitne sokmaya
çalışıyor..." şeklinde ağzını bozmayı da yazık ki kendine yakıştırıyor!
Diyor ki: "Bu masa 1 yıl içinde 200 yıllık modernleşme tarihinde gerçekleşmemiş
bir şeyi yaptı..."
Çok güzel, harika, müthiş, dahası fevkalbeşer. (Ucube Anayasa değişikliği önerilerini
kastediyor ama biz şimdilik o taraflara yelken açmayalım.)
Hazır 1 yıl içinde 200 yıllık iş başarmışlarken keşke 1 yıl içinde 1 adet de
cumhurbaşkanı adayı belirlemeyi başarsalardı.
Neyse ki söz konusu programda, ocak ayında adaylarını açıklayacaklarını söylemiş.
Pardon, "Ocak sonunda konuşuruz..." demiş, hemen ardından da "Niye
ocak sonu?" diye bizzat kendisi sormuş.
Lafın burasında "Bunu bilmeyecek ne var; adayları daha az yıpransın diye!"
cevabını vermişseniz, yanıldınız ki ne kadar.
Yürüyen Liyakat yepisyeni bir argüman bulmuş:
Ocak ayında 6 partinin hedeflediği altyapı hazırlıklarını büyük ölçüde tamamlayacaklarmış.
Seçecekleri cumhurbaşkanlarını, "Hangi vadede, hangi güç paylaşımı ve hangi
yönetim anlayışıyla..." yönetecekleri konusunda anlaşacaklarmış. Ardından
da diğer başlık olan "hükümet programını" konuşacaklarmış.
Sizin anlayacağız, ancak bunlardan sonra adaylarını açıklayacaklar.
Davutoğlu bir de, "Altılı masa 2 aday da çıkarabilir" diyor. E tabii,
1 aday saptamak zaman alıyor, 2 aday bulmak çok kolay.
6'lı masanın her sakini, ikinci aday olarak Kılıçdaroğlu'nun adını yazarsa işi
de tatlıya bağlamış olurlar.
Hayır yani, 200 yıllık meseleyi 1 yılda çözmüşler, şuncacık şeyi mi çözemeyecekler?