MÜSİAD Başkanı Asmalı: Türkiye'de ticari ahlakın dozu kaçtı
MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, enflasyonla mücadeleden kamu tasarruflarına, asgari ücretten İsrail ile ticaretin kısıtlanmasına kadar gündemdeki önemli konulara ilişkin çok kritik açıklamalarda bulundu. Asmalı, "Türkiye'de maalesef yüksek enflasyonla birlikte ticari ahlakın dozu kaçtı. Maalesef birçok şeyi bahane edip zam yapan insanlar var" dedi.

İsrail'in Filistin'e saldırıları sonrası bazı İsrail ürünlerine yönelik vatandaşların gerçekleştirdiği boykotu değerlendiren Asmalı, Filistin için yapılan boykotu önemli bulduklarını söylerken, "Onlara sattığımız ürünlerden çok, onlardan aldığımız mallarda boykot daha önemli. Ancak boykot ettiğimiz ürünleri biz kendi üretimimizle raflara koyabilmeliyiz. Bunu koyamıyorsak bu da iş adamları olarak bizim ayıbımız diyoruz. Bizim mutlaka boykot edilen ürünlerin daha kaliteli ve ekonomik olanını üretmemiz gerekiyor" dedi.
Üyeleri arayıp, kiminle ticaret yapıyorsun deme yetkimiz yok
İsrail ile ticaret eleştirileri yapılırken zaman zaman MÜSİAD'ın adı da geçirilerek
yapılan eleştirilerin hatırlatıldığı Asmalı, "İsrail ile ticaret konusunda hassasiyet
ve tepki gösterenleri ikiye ayırmak lazım. Gerçekten Filistin'de yaşananlara
yüreği yanan, kederlenen ve ne yapabiliriz derdine düşen samimi insanların gayretlerini
çok önemsiyoruz. Bu insanların da bizi samimiyetle eleştirmesine hep hoşgörü
ile baktık ve kendimizi de sorguladık. Ama MÜSİAD gibi manevi değerleri ön planda
tutan hassas işadamlarından oluşan bir kurumu sırf eleştiri konusu yapmak için
eleştirenleri ise art niyetli olarak algıladık. Bize gelene kadar o kadar kurum
varken neden MÜSİAD'ı öne çıkardılar? Bizim 14 bin üyemiz, 60 bin üye iş yerimiz
var. Bizim yönetim olarak tek tek üyeleri arayıp 'Sen ne yapıyorsun, kiminle
ticaret yapıyorsun' diye sorma gücümüz de yok, bunu yapma yetkimiz de yok. Sonuçta
devletin izin verdiği bir ticaret yapılıyor, gayrimeşru değil. Dolayısıyla bu
açıdan bakınca MÜSİAD'ın hedefe konmasını, seçim öncesi bu kampanyaların koro
halinde dile getirilmesini iyi niyetli bulmadık. Ama iyi niyetle yapılan bütün
eleştirilerin de, bu noktadaki feryatların da bizim için kıymetli olduğunu söylüyoruz"
ifadelerini kullandı.
Keşke daha önce kısıtlama adımlarını atsaydık
Hükümetin İsrail'e ihracatta 54 kalemde aldığı kısıtlama kararına değinen Asmalı,
şöyle devam etti: "Türkiye, küresel ekonominin bir parçası. Dolayısıyla atılan
tüm adımları devletimiz mutlaka artısını eksisini tartarak atar. Türkiye'nin
attığı bu adım 25 Mart'taki BM Genel Kurulu'nda alınan ateşkes kararının devamı.
Çünkü yaptırımı olan, bağlayıcılığı olan bir ateşkes kararını bir ülke dikkate
almıyorsa bir sonraki adım ekonomik yaptırımdır. Türkiye de BM kararına paralel
bir adım atmıştır. Doğru da yapmıştır. Biz bunu destekliyoruz. Keşke daha önce
bu adımları atmış olsak. Orada 7,5-8 milyon civarında Müslüman Filistinli yaşıyor;
ama işgal altındaki topraklarda, ama İsrail kimliği taşıyarak. Bu insanların
orada yiyecek, içecek, giyecek ve temizlik ürünleri ile ilgili Türkiye'nin malına
ihtiyaçları var. Ama bu noktada demirdir, bakırdır, çeliktir, boyadır, kablodur.
Bunun izahlı bir tarafı yok. Biz üyelerimize, 'Vicdanı olan, Filistin hassasiyeti
olan herkes kendi vicdanını sorgulasın. Bizim açımızdan şu zamanda bu doğru
bir ticaret değildir' demiştik."
Kamu tasarrufları izleme komitesi kurulsun
Son günlerde enflasyonla mücadele konusunda kamunun tasarruf politikalarına
yönelik çeşitli kesimlerde tartışmalar yapılıyor. Bu noktada Asmalı, daha önce
kamu tasarruflarını inceleme komisyonu önerisi getirdiklerini, bu önerilerinin
bugün de geçerli olduğunu kaydetti. OVP'nin hazırlık sürecinde Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve ekonomi kurmayları ile çeşitli istişareler gerçekleştirdiklerini
hatırlatan Asmalı, "Dolmabahçe'deki bir toplantıda, yetkililerimize ilettik.
Özel sektörden, piyasalardan kemer sıkması beklenirken ve ülkemizin gerçekleriyle
ilgili tasarruflu davranılması teşvik edilirken, buna kamunun da öncülük etmesi
gerektiğini söyledik. Bunu yaparken de bir kamu tasarruflarını izleme komitesi
gibi bir birim kurulmasını, 2 aylık, 3 aylık, 6 aylık, bir yıllık tasarruf hedeflerinin
konulmasını, bu hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de kamuoyuna deklare
edilmesini söyledik. Bu teklifimiz hala geçerli. Çünkü ilçelerde bile genel
müdür yardımcıların dahi ithal lüks arabalara bindiğini vatandaşlarımız, üyelerimiz
bize söylüyor. Bu durum vatandaşları rahatsız ediyor tabii. Sonuçta tasarruf
politikası topyekun olacak. Bu arada MÜSİAD olarak 'Kanaat ekonomisinden tasarruf
ekonomisine geçiş' isimli bir rapor da hazırlıyoruz. Haziran sonuna kadar tamamlamayı
düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
Aslolan alım gücünü artırmak
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın asgari ücrete temmuzda herhangi
bir ara zammın gündemlerinde olmadığına ilişkin sözlerini de değerlendiren Asmalı,
"Çalışma Bakanı'nın fikrine biz de katılıyoruz. Türkiye'de maalesef yüksek enflasyonla
birlikte ticari ahlakın dozu kaçtı. Maalesef birçok şeyi bahane edip zam yapan
insanlar var. Asgari ücretteki 10 puanlık bir artış enflasyona en az 1,2 puan
etki ediyor. Sene başında verilen zammın da hiç fena bir zam olmadığını düşünüyoruz.
Yılın ikinci yarısında enflasyonun da azalmasını gördüğümüz zaman insanların
alım gücünün çok fazla erimeyeceğini düşünüyoruz. Yılın ikinci yarısındaki bir
ara zam hem OVP'de hem de birçok firmanın yıllık bütçelerini etkileyecek bir
olumsuzluğa sebep verebilir. Aslolan alım gücünü artırmaktır, alım gücünü korumaktır.
Yoksa asgari ücrete zam yapalım her şeye yeniden zam gelsin enflasyon tekrar
artsın. Bir sarmala giriyoruz maalesef. Bu noktada enflasyonu düşürmek ve alım
gücünü artırmak esas olmalıdır" ifadelerini kullandı.
Fedakarlık üretim şartlarını durdurarak olmamalı
Ekonomik görünüme ilişkin olarak da belli göstergelerin OVP hedefleriyle uyumlu
şekilde gerçekleştiğine işaret eden Asmalı, şöyle devam etti: "İş dünyasının
en büyük iki sıkıntısı vardı. Biri öngörülebilirlik olmayışı, ikincisi de döviz
hareketliliği. OVP ve 12. Kalkınma Planı ile 5 yıllık bir program açıklandı.
Para politikası ve mali politikalar belirlendi. Bu iki husus ortadan kalkmış
durumda. Bizler iş adamları olarak Türkiye'de ekonominin 2024, 2025 ve 2026'da
nerelere gideceğini, enflasyonda ne olacağını ve dövizin yaklaşık nerelere geleceğini
görebiliyoruz. Ekonomiyi soğutacaksak büyümeden biraz fedakarlık yapmak gerekiyor
deniliyor. Bu üretim şartlarını durdurarak olmamalı. Tüketimleri azaltarak olmalı.
Bizler üretmeli, istihdam sağlamalı ve ihraç etmeliyiz. Türkiye'nin cari açığının
azaltılmasının çok daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu doğrultuda yatırım yapanları,
üretim yapanları destekleyecek mekanizmalar oluşturulmalı. Alınacak önlemler
kademeli ve dengeli bir şekilde yapılmalı. Seçimsiz 4 yılımız var. Bu dönemde
yapısal reformlar hayata geçirilmeli. Dijital dönüşüme, verimliliğe odaklanmamız
lazım."