Bahçeli: Bizi yargılayacaklarmış, terör bitsin de varsın sonumuz dar ağacı olsun
Partisinin grup toplantısında Terörsüz Türkiye sürecine dair önemli mesajlar veren Devlet Bahçeli, "Neymiş bizi yargılayacaklarmış, neymiş suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız." dedi.
Dün TBMM'de Terörsüz Türkiye süreci kapsamında kurulan komisyonun 3 üyesi, İmralı'ya gitti. Gözler bugün, partisinin grup toplantısını gerçekleştiren Devlet Bahçeli'ye çevrilmişti.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu ve yine günün en çok konuşulacak başlıklarını verdi.
Terörsüz Türkiye sürecinin kararlılıkla süreceğini söyleyen Bahçeli, süreci baltalamaya çalışanlara da sert tepki gösterdi.
"Terör bitsin, varsın sonumuz dar ağacı olsun" diyen ve ayakta alkışlanan Bahçeli, şöyle devam etti;
"NEYMİŞ BİZİ YARGILAYACAKLARMIŞ"
Türkiye'nin terörden arınması ve arındırılması konusunda "Beni alakadar etmez" diyenlerin alayı birden suikastçıdır. Neymiş, bizi yargılayacaklarmış. Neymiş, bizden hesap soracaklarmış. Neymiş, anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız, çantacı pesbayenizi ve cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız.
Bakınız, şu yaşımda mertçe ve dürüstçe haykırıyorum: Yeter ki Türkiye ve Türk milleti barış, huzur ve sükunet bulsun. Yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın. Bizim sonumuz da varsın dar ağacı olsun. İşte, bu korktuğu durum efendim.
Kurt izine karışmış çakal izinin sahte meydan okumalarına aldırış etseydik ya ülkümüzden ya da ülkemizden çoktan şüpheye düşerdik. Kurdun takip edeceği yine kurttur. Kimin kemik peşinde koşacağının cevabını verecek olanlar da bellidir.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE'NİN EN CİDDİ MUHATAPLARINDAN BİRİSİ İMRALI'DIR"
Şüphe, istismar; güven asıldır. Bizim tarafımız, asil Türk milletinin yeridir. Terörsüz Türkiye'nin en ciddi muhataplarından birisi İmralı'dır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun geçtiğimiz Cuma günü İmralı'ya gitmek üzere nitelikli çoğunlukla aldığı karar doğrultusunda Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti ve DEM Parti'den birer milletvekilinin adaya gitmesi tarihi bir gelişmedir.
Bu vesileyle genel başkan yardımcımız ve İstanbul milletvekilimiz Sayın Feti Yıldız ile diğer milletvekillerimize yürekten teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve komisyonda bulunan diğer partiler İmralı'ya gitmekten sarfınazar etmişler. Varsın etsinler, hiç sorun değil.
Ondan bundan medet umarak terörsüz Türkiye hedefini takip etmiş olsaydık, onun bunun ağzının içine bakarak izin ve icazet arasaydık, böylesi ağır bir sorunu bırakın konuşmayı, yerimizden bile kıpırdayacak kudreti bulamazdık.
"AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMET VE ŞÜKRANLA YAD EDİYORUM"
Çok şükür, merhum Türkeş Bey'in iki emaneti, yani Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları emin ve iyi ellerdedir; kaldı ki layıkıyla temsil edilmektedir.
Dünden bugüne parlayan üç ilahi ışığı, inançla ifade ediyorum ki, geleceğe ümit saçmakta ve milletimize güven vermektedir.
Tarih boyunca Türk milletini yaşatmak uğruna hayatlarını feda eden kahraman ecdadımızı, aziz şehitlerimizi rahmet ve şükran duygularımla yad ediyorum.
Bir ülkü etrafında toplanmak için bizlere liderlik etmiş, yol göstermiş, ömrünü Türklük ve Türkiye ülküsüne adamış Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'e ve ebediyete intikal etmiş bütün dava arkadaşlarıma Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
"TÜRKİYE TARİHİ BİR EŞİKTE"
Muhterem arkadaşlarım...
Hangi cihet ve niyetten bakarsanız bakınız, Türkiye'mizin ve aziz milletimizin tarihi bir eşikte olduğunu hemen fark etmeniz mümkündür ve müessirdir.
Hayat ve hadiselerin iç yüzüne nüfuz ettiğiniz takdirde görürsünüz ki hiçbir başarı, hiçbir gelişme, hiçbir fetih veya fecir vuslatı külfetsiz ve zahmetsiz nasip olmamıştır.
"TESTİNİN İÇİNDE NE VARSA DIŞARIYA O SIZAR"
İnanç ve itikad aydınlığımız, kahırdan nice lütufların doğacağını; bu kutlu doğuşla birlikte hüzünle bezenmiş güz mevsiminin, huzurla bereketlenmiş gül bahçesiyle yer değiştireceğini müjdelemektedir.
İçi akrep dolu altın kabının etrafında el ovuşturup pay kapmanın telaşına düşen; iç alemi tanımadan dışıyla alakadar olan; öze ve içeriğe değil de görünen ve gösterilenle ilgilenen yağmacı aymazların bu müjdeye uzak ve yabancı kalacağı çok açıktır.
Meşhur bir atasözümüzde tarif ve tazim edildiği üzere: "Yerden havaya toz kalkar; havadan yere rahmet iner. Her kap kendisinden sızar." Aynı mana derinliğine haiz ve malik olan Hazreti Mevlana'nın şu sözü de kulaklarımızda çınlamalıdır: "Testinin içinde ne varsa dışarıya o sızar."
20. yüzyılın parlak düşünce insanlarından birisi aynen şöyle demiştir: "Hareket halindeki cehaletten daha korkunç bir şey yoktur."
"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ KESMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Ülkemiz bir yandan yeni yüzyıla barış, huzur ve kardeşlikle ihata etmenin haklı ve şanlı mücadelesini sürdürüyorken, diğer yandan hareket halindeki cehalet, dalalet ve melanetle biteviye meşgul olmakta, daha doğrusu meşgul edilmektedir.
Bugün bunun, yürek yaralayan, iç karartan, moral ve motivasyon erozyonuna yol açan pek çok misali vardır ve bütün yönleriyle karşımızdadır.
Bir kaşık suda fırtına koparan sevgisiz ve seviyesiz zihniyetlerin Türkiye'nin önünü kesme faaliyetleri dikkatle tefrik ve tefsir edildiğinde ne demek istediğim kolaylıkla anlaşılabilecektir.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNDE CEPHE AÇAN DÜZENBAZLAR"
Siyasi hayatları boyunca devamlı istasyon değiştirerek ne kemiksiz ne de vaat düşkünü olduklarını belgeleyenler, fitnenin silahına sarılmışlardır.
Terörsüz Türkiye hedefine cephe açan düzenbaz, fitnebaz ve matrabaz siyaset cambazlarının haysiyetlerindeki zaafı, hüviyetlerindeki zayıflığı görüyor; bunların alayının beş para etmez ciğerini yakından biliyoruz.
"ÜMİDİM VE DİLEĞİM, ATANAMAYAN TEK BİR ÖĞRETMENİMİZİN DAHİ KALMAMASIDIR"
Bu kapsamdaki değerlendirmelerimi teferruatla paylaşmaya geçmeden evvel, dün kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler Günü ile ilgili düşüncelerimi huzurlarınızda ifade etmeyi zaruri addediyorum.
Öğretmenlik, hamlığı olgunluğa ulaştıran ustalık, körpe dimağları doyuran ustalılıktır. Öğretmenlik, cevheri özenle ve özgüvenle işleyen sanatkarlık; şahsiyeti kalem, kelam ve kitap teknesinde yoğuran alicenaplık; geçmişi özümseyip geleceğin sahnesini kuran sancaktarlıktır.
"ÖĞRETMENLERİN MARUZ KALDIĞI SORUNLAR ÇÖZÜLMELİDİR"
Sözün kısası, öğretmenler medeniyet meşalemiz, aydınlık geleceğin mimarlarıdır. Eğitim ve öğretim süreci; bir iptida merkezi olan bu dünyada, maddenin neden olduğu metafizik, irrasyonel çukurlara düşmeden manen, rühen ve fikren zengin yaşamanın emin ve emniyetli yoludur.
Bir insanın akli selime ve kalbi selime vasıl olması, öğretmenin müşfik ve müteferrik davranışına; sabır ve sebatla çevrilmiş bilgi, görgü ve tecrübe aktarımına bağlıdır.
Her öğretmen dünyadır. Her öğretmen muhteremdir. Her öğretmen kemal ve edeple hatırlanmalı; maruz kaldığı sosyal, mesleki ve ekonomik sorunlar birer birer çözülmelidir.
Mutsuz, umutsuz ve huzursuz öğretmen; kaygılı ve aklı karışmış nesillerin maalesef hazırlayıcısı olacaktır.
Yeni yüzyılda öğretmenlerimizin acil ihtiyaçlarını karşılayacak, onların yüzünü güldürecek, mağduriyet ve muhtaçlıklarını bertaraf edecek, öğrenen ile öğreten arasındaki bağı güçlendirecek kararlı adımların atılması gerekmektedir.
ÖĞRETMENLERE EK ATAMA TALEBİ
Ümidim ve dileğim, atanamayan tek bir öğretmenimizin dahi kalmamasıdır.
KPSS sorularına göre ilk 20 bine giren ve atanmayan, hak kazanan ama mülakatlarda elenen 1.611 öğretmen adayımızın haklarının iadesi; bu suretle ilave kontenjan tahsisinin ifası; 2024 KPSS'de yüksek başarı gösterip dereceye giren ancak kısıtlı kontenjanlar sebebiyle ataması yapılamayan öğretmen adaylarımıza ek kontenjan hakkı tanınması; 2025 Akademi Giriş Sınavı sonuçlarına göre sadece 10.000 kadro ihtiyaç edilmesinin mağduriyetlere yol açmasından mütevellit bu sayının arttırılması; ayrıca, 14 aylık akademi eğitiminin uzunluğu dikkate alındığında bu eğitim süresinin makul sınırlara çekilmesi, teklif ve temennilerimizden bir kısmıdır.
Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve orta öğretim düzeyinde yaklaşık 19 milyona yakın öğrencimiz bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, 208 yükseköğretim kurumunda 6 milyon 800 bin gencimiz öğrenim görmektedir.
Bu çarpıcı gerçekten anlaşılacağı üzere, Türkiye'nin sahip olduğu öğrenci kapasitesi pek çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazladır.
Bu, aynı zamanda doğru alanlara, doğru vasıtalarla, milli ve manevi temelde temelküz edecek, sağlam ve sağlıklı politikalarla yönlendirilmeyi bekleyen muazzam bir potansiyele işaret etmektedir.
Gördüğümüz kadarıyla, şu anda görevini başarıyla yürüten Milli Eğitim Bakanımız ve Bakanlık personeli fedakarlıklarla çalışmalarına devam etmektedir ve desteğimiz tamdır.
"EĞİTİM KADROMUZUN TEMEL MESELELERİNİ ELE ALMALIYIZ"
2024-2025 eğitim-öğretim yılında 1.034.564 öğretmenimiz görev yapmaktadır. Bu eğitim kadromuzun temel meselelerini mutabakatla ele almak, mutlaka ortadan kaldırmak hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır.
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ VE CUMHUR İTTİFAKI HER ZAMAN, ÖĞRETMENLERİMİZİN YANINDA OLACAKTIR"
Öğretmen, bir kişiden karakter inşa eden erdem ve emektar numunesidir. Bizim öğretmenlerimize vefa ve gönül borcumuz vardır. Hepsine birden medyunu şükran duymamız lazımdır. Bu kutlu mesleğin mensuplarının çözemediğimiz sorunlarının, milletimizin geleceğinde ağır bir bedelinin olacağını bilmek ve öngörmek durumundayız.
Bugün hangi gerekçeyle olursa olsun onlardan esirgeyeceğimiz imkanların, yarın karşımıza çıkacak toplumsal faturası çok daha ağır olacaktır. Geleceğimiz, huzursuz öğretmen, eğitimsiz öğrenci ve bocalayan ülke döngüsünden maalesef kurtulamayacaktır.
Bu itibarla, ülkemizin önüne koyduğu hedeflere ulaşabilmesinin yolu; hızı ve kalitesi, öğretim kadrosunun niteliği ve huzuru ile doğrudan ilişkilidir. Ne kadar ileri eğitim sistemi getirdiğimizi ileri sürsek de; eğitimi ne kadar geliştirdiğimizi iddia etsek de, onu uygulayacak olan öncelikle öğretim kadrolarımızdır.
Bu görevin özellikle büyük fedakarlık gerektiren bir sanat ve şefkat yönü de vardır. Bu niteliklerin eksikliği bütün sistemi ister istemez tahrip edecektir. Geldiğimiz aşama ümit ve memnuniyet verici olsa da, daha iyisini yapmak ve daha fazlasına ulaşmak elimizdedir.
Nitekim Cumhur İttifakı bunu başarıyla muhtedirdir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı her zaman, her daim öğretmenlerimizin yanında olacaktır.
"ÖĞRETMENLERE EN İÇTEN SAYGILARIMI SUNUYORUM"
1928 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği ünvanını kabul ettiği gün olan 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle bütün öğretmenlerimizi kutluyor, en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Başöğretmen Atatürk'e; 1917 yılında Irak Cephesi'nde ilk şehit öğretmenimiz Abdülkerim Usta'dan, 2022 yılında Gaziantep Karakamış'ta şehit olan Ayşenur Alkan'a kadar bugüne kadar şehit düşen 192 öğretmenimize, ayrıca ebediyete irtihal eden öğretmenlerimize Allah'tan rahmetler niyaz ediyorum.
Şu anda emeklilik günlerini yaşayanlara uzun ve sağlıklı bir ömür temennisiyle birlikte, aktif olarak mesleğini sürdüren öğretmenlerimize başarılar diliyor; hepsini birden yürekten selamlıyorum. Ayrıca aileleri ve öğrencileriyle birlikte mutlu, huzurlu ve müreffeh bir hayat diliyorum.
"TÜRKİYE KENDİ KABUĞUNA SAKLANARAK YENİ YÜZYILA İSTİKAMET ÇİZEMEZ"
Değerli dava arkadaşlarım, Türkiye kendi içine kapanarak, kabuğuna sığınarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri yedek kulübesinden izleyerek yeni yüzyıla istikamet çizemez.
Hep bir adım önde olmak, dünyayı Türkçe okumak, Başkent Ankara merkezli politik dinamiklere sıkı sıkıya bağlanmak vazgeçilmez bir değer ve önemdedir.
Asıl mesele, değişen dünyaya edilgen bir şekilde ayak uydurmak değil; yeni bir dünya mimarisinin taşıyıcısı, fikir ve kuvvesiyle öne çıkmak, öncü rol oynamaktır. Bunu söylerken müessir referansım, muhteşem tarih müktesebatımızdır.
Tarih şuurundan yoksul kişi ve toplumlar, kendilerine ancak bir vasıta, bir alet veya bir gölge, nasıl ortaya çıktıklarını bilmeyen bir parça sanacaklardır.
Bundan dolayı da kendi varlıklarının devamını, hatta mutluluklarını başka yerlerde, başka milletlerin coğrafyalarında arayacaklardır. Bizim böylesine ne bir arayışımız ne de bir düşüncemiz vardır.
"BALKANLARI KAYBETTİYSEK, BİRBİRMİZE GİRDİĞİMİZ İÇİN"
Bugün yaşadığımız an, yüzyıllar boyunca sürmüş mücadelelerin, heyecanla ve bedel ödeyerek çizilmiş olan haritaların yeni bir geleceğe açılan kapısıdır.
Bundan mülhem diyebilirim ki, tarih sadece keşfedilen ve yalnızca seyredilen kuru olaylar resmi geçidi değil; aynı zamanda önümüze konan ve bir bakıma hala tekemmül etmemiş, yaşayan bir hayattır.
Bizi köksüzlükten kurtarıp ebediyete akıp giden coşkun bir nehre dönüştüren Albay'ın yanında ve yakınındaki askerlerin engellemesiyle silah patlamasa da, ordu içindeki ikiliğin volkan ağzı gibi patladığı ve sıcak lavlar gibi açığa çıktığı meydandaydı.
Ne hazin verici bir tablodur ki, Albay Efe Kazım iddia ettiğine göre Kolordu Kumandanı Kara Sait Paşa hürriyet ve itilafçıydı. "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" sözü, nasıl bir felaketin içine sürüklendiğimizin vahim bir itirafı değilse, sorarım sizlere, acaba nedir? İzahı ne şekilde yapılacaktır?
Balkanları kaybettiysek, bunun yegane nedeni birbirimize girmemiz, birbirimizden kopmamızdır. Çanakkale'den tutun da Milli Mücadele'ye varıncaya kadar neyi kazanmışsak, neyi başarmışsak, hangi zaferlere imza atmışsak, milli birlik ve kardeşliğimizin muazzez iradesiyle olmadı mı?
Üzerimizde oynanan oyunlara, aramıza sokulmak istenen fitnelere rağmen al bayrağımızı yükseltmedik mi? İstiklal onurumuzu yüceltmedik mi?
"SON KOZLARINI OYNUYORLAR"
Aziz milletimizin tekmil nefer ve fertleri, doğudan batıya, kuzeyden güneye kenetlenerek, düşman postallarıyla çiğnenen vatanımızı şehit kanlarıyla yıkayarak temizlemedi mi?
İstiyorlar ki birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım. Bekliyorlar ki evlatlarımızın bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarda taşıyalım. Diyorlar ki analarımız ağlasın; nasıl olsa ağlayanlar onlardan değil. Diyorlar ki eşkıya dağlarımızdan geçsin, fidan gibi kınalı kuzularımız toprağın kara koynuna girsin.
Tahakkümün zincirleri kırılıyor; bundan ürküyorlar. Bölücülüğün kaynağı kuruyor; bundan korkuyorlar. Terörün bir bitişiyle zamanı olarak, barış ve huzur kuşağının iç cephemizi saracak olmasından da aşırı derecede rahatsızlık duyuyorlar.
Türk ile Kürt'ü düşman etmek üzerine kurulmuş bir buçuk asırlık emperyalist komplo yerle yeksan ediliyor. Bundan dolayı uyuşmuş vicdanlarıyla son kozlarını oynuyorlar.