Anasayfa

MHP'li Feti Yıldız'dan 'Beka vurgusu ve anayasal çerçeve' açıklamaları

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, MHP'nin "Süreç Komisyonu"na sunduğu kapsamlı raporda, terörle mücadelenin yalnızca güvenlik politikası değil; devletin bekası, demokratik meşruiyet ve ekonomik kalkınmayla doğrudan bağlantılı stratejik bir vizyon olduğunu vurguladı.

Haber Giriş : 2025-12-14T21:59, Son Güncelleme 2025-12-14T22:05

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, MHP'nin "Süreç Komisyonu"na sunduğu kapsamlı raporda, terörle mücadelenin yalnızca güvenlik politikası değil; devletin bekası, demokratik meşruiyet ve ekonomik kalkınmayla doğrudan bağlantılı stratejik bir vizyon olduğunu vurguladı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, MHP'nin süreç komisyonuna sunduğu raporun içeriğini kamuoyuyla paylaştı. Raporda, terör kavramı tarihsel, hukuki, siyasal ve güvenlik boyutlarıyla ele alınırken, "Terörsüz Türkiye" hedefi çok katmanlı bir devlet vizyonu olarak tanımlandı.

"Terör bir insanlık suçudur"

Raporda terör; siyasi, ideolojik, dini veya etnik hedefler doğrultusunda şiddetin sistematik biçimde uygulanması yoluyla yalnızca doğrudan hedef alınan kişileri değil, toplumun tamamını korku ve yıldırma yoluyla etkileyen bir insanlık suçu olarak tanımlandı. Terörün tarihsel olarak insanlıkla yaşıt bir olgu olduğuna dikkat çekilen raporda, özellikle teknolojik, biyolojik ve kimyasal silahların kullanımının artmasının, terörü gelecekte de küresel gündemin üst sıralarında tutacağı vurgulandı.

Türk hukuk sisteminde terörün tanımı da ayrıntılı biçimde hatırlatılırken, Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef alan her türlü cebir ve şiddet eyleminin terör kapsamında değerlendirildiği ifade edildi.

Soğuk Savaş sonrası dönemde artan tehditler

Raporda, Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemin parçalı yapısının, devlet dışı silahlı aktörlerin güç kazanmasına zemin hazırladığı belirtildi. Etnik, dini ve ideolojik motivasyonla hareket eden bu yapıların birçok ülkede devlet otoritesini zayıflattığına dikkat çekildi. Türkiye'nin ise 1980'lerden itibaren bölücü ve radikal örgütlerin eylemleriyle karşı karşıya kaldığı ve bu tehdidin milli güvenlik siyasetinin temel önceliği haline geldiği ifade edildi.

"Terörsüz Türkiye" stratejik bir devlet hedefidir

Raporda, "Terörsüz Türkiye" vizyonunun yalnızca askeri veya güvenlik merkezli bir yaklaşım olmadığı vurgulandı. Bu hedefin; devletin bekası, demokratikleşme süreci ve ekonomik kalkınmayı birlikte ele alan bütüncül bir strateji olduğu ifade edildi.

Türkiye'nin jeopolitik konumunun, güvenlik risklerini yalnızca ulusal değil bölgesel ve küresel boyuta taşıdığına dikkat çekilen raporda, özellikle Suriye ve Irak'taki otorite boşluklarının Türkiye'nin sınır güvenliği ve iç istikrarı üzerinde doğrudan etkiler yarattığı belirtildi. Bu süreçte Türkiye'nin NATO ve Avrupa Birliği ile terörle mücadele alanında iş birliğini artırdığı kaydedildi.

Hibrit tehditler ve dijital boyut

Raporda, terörizmin klasik hiyerarşik örgütlenme modelinden uzaklaşarak, esnek ve dijital ağlar üzerinden yürütülen "hibrit tehdit" modeline dönüştüğü ifade edildi. Bu dönüşümün, terörle mücadelenin yalnızca fiziksel değil; bilişim sistemleri, finansal ağlar ve sosyal medya üzerinden yürütülen psikolojik operasyonları da kapsadığını ortaya koyduğu vurgulandı.

Türkiye'nin bu tehdide karşı 2021 sonrası dönemde Milli Siber Güvenlik Stratejisi ve 2022-2025 Ulusal Terörle Mücadele Eylem Planı'nı hayata geçirdiği hatırlatıldı. Bu yaklaşımın askeri ve dijital güvenlik unsurlarını bütünleştiren yeni bir güvenlik paradigmasını temsil ettiği belirtildi.

"Başarının ölçütü toplumsal güvendir"

Raporda, terörle mücadelenin başarısının yalnızca örgütlerin etkisiz hale getirilmesiyle ölçülemeyeceği vurgulandı. Vatandaş-devlet ilişkilerinde güven duygusunun güçlendirilmesinin, mücadelenin temel unsurlarından biri olduğu ifade edildi. Demokratik kurumların güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve sosyo-ekonomik kalkınmanın desteklenmesi, güvenlik politikalarının tamamlayıcı bileşenleri olarak değerlendirildi.

2023 itibarıyla yürürlüğe giren Güvenlik ve Kalkınma Odaklı Bölgesel Programların, terörle mücadelede sürdürülebilirlik ve toplumsal kapsayıcılık açısından önemli olduğu kaydedildi.

Beka vurgusu ve anayasal çerçeve

Raporda "beka" kavramının, Türkiye'de yalnızca siyasal literatüre ait bir terim değil; tarihsel hafızaya dayanan köklü bir güvenlik paradigması olduğu ifade edildi. Osmanlı'nın son döneminde yaşanan gelişmelerin, kolektif bilinçte "varlık-yokluk" endişesini kalıcı hale getirdiği belirtildi.

Beka kavramının anayasal temellerinin, 1982 Anayasası'nın ilk dört maddesinde açık biçimde tanımlandığına dikkat çekildi. Devletin dili, bayrağı, başkenti ve üniter yapısının değiştirilemez hükümlerle güvence altına alındığı hatırlatılarak, bu unsurları hedef alan söylem ve eylemlerin doğrudan beka tehdidi olarak algılandığı ifade edildi.

Sınır ötesi operasyonlar ve caydırıcılık

Raporda, Türkiye'nin 2016 sonrası dönemde benimsediği "terörü kaynağında önleme" stratejisinin, sınır güvenliğinin yanı sıra dış politikada caydırıcılığı da artırdığı vurgulandı. Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre, sınır ötesi operasyonlarla binlerce örgüt mensubunun etkisiz hale getirildiği ve iç güvenlik üzerindeki baskının önemli ölçüde azaldığı belirtildi.

Bu yaklaşımın NATO'nun 2024 Güvenlik Raporu'nda "önleyici savunma modeli" kapsamında örnek uygulama olarak gösterildiği ifade edildi.

Suriye ve Irak vurgusu

Raporda, Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşın, bölgesel güvenlik dengesini köklü biçimde değiştirdiği ve terör örgütlerinin manevra alanını genişlettiği belirtildi. Türkiye açısından en büyük tehditlerden birinin, Suriye'nin kuzeyinde PYD/YPG gibi yapılara verilen uluslararası destek olduğu kaydedildi.

Türkiye'nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla sınır ötesi terör yapılanmalarını etkisiz hale getirdiği ve 500 binden fazla Suriyelinin güvenli bölgelere dönüşünün sağlandığı ifade edildi. Irak'ın kuzeyinde yürütülen Pençe serisi operasyonların ise PKK'nın hareket alanını ciddi biçimde daralttığı vurgulandı. 2023'te Bağdat yönetimiyle imzalanan Güvenlik Mutabakatı'nın, iki ülke arasında istihbarat paylaşımı ve sınır güvenliği iş birliğini kurumsallaştırdığı belirtildi.

"Beka, ortak hafızanın ve geleceğin ifadesidir"

Raporda sonuç olarak, Türkiye'nin terörle mücadelesinin tarihsel olarak kurumsallaşmış bir devlet refleksi olduğu ifade edildi. Bu refleksin yalnızca askeri değil; hukuk, diplomasi, ekonomi ve toplumsal dayanışma alanlarında da bütüncül bir yaklaşımla sürdürüldüğü vurgulandı.

Beka kavramının, devletin varlığını korumanın ötesinde, milletin ortak hafızasını, kimliğini ve geleceğe dair iradesini temsil eden normatif bir çerçeve olduğu ifade edildi.


Memurlar.Net