İzmir Polisevi'nde neler oluyor?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 17 Kasım 2011 12:20, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:00

Önder Aytaç

2. Şimdi sizlere İzmir Polisevinde olduğu iddia edilen bazı olaylarla ilgili bilgi vermek istiyorum. Defalarca İzmir Polisevinde kalmış birisi olarak, umuyorum ve arzuluyorum ki, bunlar doğru değildir ve sadece yapılan dedikodulardır.

3. Merkez müdürlüğüne bir birinci sınıf emniyet müdürü atanır. Atanmasından itibaren de Polis evinin imkânlarını kendi saltanatının malı gibi kullanmaya başlar.

4. Yaklaşık 6 ay kadar, İzmir Polisevinin Narlıdere binasında ki 2 odayı, ortk ara duvarlarını yıkmak suretiyle birleştirerek, hiç bir ücret ödemeden kızı ve kedisi ile birlikte orada kalır.

5. Kendisinin bu yaptığının doğru olmadığını ona ifade etmelerine rağmen, tavrında bir değişiklik olmayınca, durumu yetkililere bildiren mailler atılıyor. Ancak durumu incelemeye gelen kişiler, illaki şikayetçilerin ismini belirlemek isteyince bir sonuç alınamıyor.

6. Daha sonra da bu gelişen olaylar üzerine, iki oda arasındaki duvar yeniden ördürülüp, yeniden 2 ayrı oda olarak kullanılmaya başlanır ve yaklaşık 6-7 aylık süre zarfının sonunda oluşan baskılara dayanamayıp ilgili kişi kendine tahsis edilen lojmanına geçer.

7. Bu kişi kendi aleyhinde gönderilmiş olan ne kadar isimsiz atılan mailler varsa, o mailler ile ilgili ne kadar şüphelendiği isim varsa -ki bunlar yaklaşık 13 kişi kadardı- hepsini de polis evinden gönderip başka bir yere tayinlerini çıkartır.

8. Geride kalan İzmir Polisevi personeline de sürekli psikolojik baskı yaparak, orada çalışan 50 kadar polis memurundan bekli de yarısından fazlasının, başka bir yere tayin olmak için dilekçe vermeleri söz konusu.

9. Yine polisevinde çalışan bir memur ile de mahkemelik olan bu kişiden dolayı ilgili polis memuru, kendisine yapılan baskılara dayanamayıp 2 defa kalp spazmı geçirir, ameliyat olur ve reflü ve ülsere yakalanır. Bu hastalıkların stres ve baskıdan oluştuğuna dair doktor raporunu alıp, müdürün aleyhinde de 100 bin liralık maddi-manevi tazminat davaları açar.

10. Sözleşmeli olarak çalıştırılan garson aşçı vb. gibi personelin, sözleşmelerini senelik izin ve kıdem tazminatı kazanma süreleri olan 1 senenin bitimine yalnızca 3 gün kala iptal edip, aynı kişiler ile yeniden sözleşme imzalama yöntemi ile çalışan personelin hiç birine, ne senelik izin, ne de kıdem tazminatı vermemektedir.

11. Daha önceki Polisevi müdürleri döneminde haftada bir bütün orada çalışan personel toplanarak beraberce yemek yerlerken, bu gelen müdür ile birlikte personele polisevi restorantında yemek yememe yasağı gelir. Sadece müdürün kendisi restorantta yemek yiyebilirken, çalışan personel ise polisevinin alt katındaki bir odada zorla yemek yedirilmektedir.

12. Yine polisevindeki tuvaletlerde harekete duyarlı fotosel koydurtup, bunların sürelerini de pisivarlarda 4 saniyeye, kabinlerde ise 7 saniyeye ayarlatarak, onlarca kez kendisinden bu sürenin uzatılması talep edilmesine rağmen; 'mesainizi tuvaletlerde mi geçireceksiniz?' diyerek karşı çıkılmaktadır.

13. İzmir Polisevinin otomatik giriş kapısı 2 aydan bu tarafa arızalı olmasına rağmen ve polisevine gelen herkes, çıkış kapısından içeri alınmasına rağmen, o geldiğinde, giriş kapısı elle polisler tarafından açılmazsa, polislere bütün günlerini zehir etmekte ve sürekli onların bir açıklarını aramakta ve; 'Ben buranın müdürüyüm, benim kapımı açacaksınız' diyerekten de baskı yaparak, devletin resmi üniformalı polisine, adeta kapıcılık yaptırmaktadır.

14. Polisevinin daha önceki uygulamalarında, polis evinin kendi görevlisi olan polis memurları ihtiyaç malzemelerini haftalık fiyat tespiti yöntemi ile piyasayı bizzat gezerek alırlarken, gerekli pazarlıkları yaparak, uygun fiyatla mal almaları söz konusu olurdu. Şimdi ise, ihale sistemi ile mal alımı yapıldığı için, yaz ortasında süpermarketten kilosunu 50 kuruşa alabileceğiniz domatesler bile kilosu 2-2,5 liradan alınmaktadır ki bu durum tonlarla alım yapan polis evinin alım harcamalarındaki gerçek fiyatlar ile ihale ile alım arasındaki farkın ne olduğu sorusunu akıllara getirebilmektedir.

15. Belki de çok önemsenmeden geçilecek olan bu küçük küçük ayrıntılar, sinek küçük olsa da mide bulandırır anlatımındaki gibi bir durumu bizlere anımsatmaktadır.

Bakalım bundan sonraki gelişmeler İzmir Polisevinde nasıl olacak?..


Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar'ın hem yeni jenerasyondan bir insan olduğunu, hem de polisliği çok önemsediğini biliyorum. Polis ile ilgili yazılanlar konusunda da gerçekten de duyarlı yaklaşımlarını görmek de ayrıca bir mutluluk vesilesi.

Bundan kısa bir süre önce ?İzmir Polisevinde neler oluyor? Emniyet bunları biliyor mu?' başlığıyla bir makale yazdım . Yazdığım makaleden sonra gelen onlarca e-mailden bir tanesinde; ??Sadece bunlar mı? Daha neler neler var ama çok katı hiyerarşinin varlığı bize işte ancak bu kadarını konuşturuyor. Allah hepimizin yardımcısı olun?' şeklinde duygularını açıklarken, bir diğeri de; ??sadece orası mı? SADECE İZMİR POLİS EVİ Mİ? BEN SİZE KORKARAK VE ENDİŞELENEREK SADECE BU KADARINI SÖYLERİM?' diyordu.

Kimsenin bir şeyi söylemesinin ya da söylememesinin peşinde değiliz. Olof Palme'nin anlatımıyla; ?haklılar da en az haksızlar kadar, cesur ve kararlı olmadıkça' mız-mızlamaya hakkımızın olmadığını düşünenlerdenim. Yine insanlar bazen ?yaptıklarından dolayı değil, yapmadıklarından dolayı da sorumlu olurlar' düşüncesiyle hareket eden birisi olarak, bana gelen bilgileri, kendi akıl süzgecimden geçirdikten sonra, fail ve mağdurlarının cevap hakları saklı kalmak kaydıyla, buradan yayınlamaktayım. Elbette yazılanların aksi düşünce de olanlar olursa, onların fikirlerine de bu köşenin sonuna kadar açık olduğunu da belirtmeliyim.

İzmir Polisevi ile ilgili ilk makalemde; ??Yine polisevinde çalışan bir memur ile de mahkemelik olan bu kişiden dolayı ilgili polis memuru, kendisine yapılan baskılara dayanamayıp 2 defa kalp spazmı geçirir, ameliyat olur ve reflü ve ülsere yakalanır. Bu hastalıkların stres ve baskıdan oluştuğuna dair doktor raporunu alıp, müdürün aleyhinde de 100 bin liralık maddi-manevi tazminat davaları açar?' şeklinde bir anlatım yapmıştım ki; bu ilgili kişinin abisinden yeni bir mektup aldım. Mektubun çok önemli olduğuna inandığım için de buraya aynen taşıyorum şöyle ki;

??Sayın Hocam;

Ben Halen İzmir Polis Moral Eğitim Merkezi Müdürlüğü emrinde Polis Memuru olarak görev yapan 157696 sicil sayılı Hüseyin TÜTÜNCÜ nün öz abisiyim. Kardeşim burada 16.06.2011 tarihinde İzmir İl emniyet Müdürlüğünden normal atama ile gelerek göreve başlamıştır. Başladığı ilk gün itibari ile Polis Moral Eğitim Merkezi Müdiresi Emine CAFER tarafından sistemli olarak ezme yıldırma ve baskı ortamına alınarak bizzat mobbing uygulamalarına maruz kalmıştır.13.09.2011 tarihinde Sosyal Hizmetler Daire Başkanımıza yazdığım ve işleme konularak gereği için İzmir Polis Teftiş Kurulu Başkanlığına gönderilen dilekçemde ayrıntıları ile anlattığım olaylarla ilgili gerek ben gerekse kardeşim tarafından sırasıyla:

1) 23.06.2011 BİMER-575690 SAYILI BAŞVURU

2) 29.07.2011 BİMER-699518 SAYILI BAŞVURU

3) 30.07.2011 BİMER-702059 SAYILI BAŞVURU

4) 03.08.2011 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE E POSTA İLE BAŞVURU

5) 19.08.2011 BİMER-744376 SAYILI BAŞVURU

6) 25.08.2011 TBMM İNSAN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA BAŞVURU

7) 25.08.2011 EGM TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞINA BAŞVURU

8) 25.08.2011 İÇİŞLERİ BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞINA FAKSLA BAŞVURU İÇİŞLERİ BAK.TEF.KUR.BAŞK.VEKİLİ MUSTAFA UYSAL IN KONU İLE İLGİLİ TARAFIMI (05054669303) NOLU TELEFONU İLE ARAMASI SONUCU BAŞLATILAN İNCELEME

9) 28.08.2011 İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İNSAN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA?247 SAYILI BAŞVURU

10) 28.08.2011 BİMER-763283 SAYILI BAŞVURU

11) 28.08.2011 TBMM DİLEKÇE KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA FAKS BAŞVURUSU

12) 13.09.2011 SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANI HÜSEYİN ALSANCAK A BAŞVURU'larımız oldu.

Bu başvuruların bir kısmı daha önceki sosyal hizmetler daire başkanı tarafından hiçbir işlem yapılmadan hasıraltı edildi; ne zamanki yeni atanan sosyal hizmetler daire başkanı Hüseyin ALSANCAK'a başvurumu ulaştırdım, ondan sonra başvurularım dikkate alınarak soruşturma ve cevaplar gelmeye başlandı. Buradan da Hüseyin ALSANCAK a teşekkür ederim biz kendisini tanımıyoruz ama o gerçekten tarafsız ve dürüst bir başkan ve bu konulara vakıftır.

Sayın Hocam İzmir Polis Teftiş Kurulu Başkanlığınca bilgime başvurulmak üzere davet edildim. 26.10.2011 tarihinde beni davet eden Polis Başmüfettişi Yılmaz Ali İLİKÇİOĞLU nun yanına gittiğimde kardeşime bugüne kadar yapılan haksızlıkların ne kadar doğru olduğunu gözlerimle gördüm benim ifademe başvuran ve soruşturmacı olan polis başmüfettişi bana soracağı soruları kapını önüne çıkıp bizzat İzmir Polis Teftiş Kurulu Başkanından ?'Sayın Başkanım söylediklerinizin hepsini sordum yalnız kendisi ısrarla Emine Hanımdan şikâyetçi olduğunu tutanağa eklemek istiyor ne yapayım ayrıca bu tutanaktan bir nüsha almak istiyor vereyim mi sonra zor duruma düşer miyiz?'' diye kapının önünden cep telefonu ile aldığı talimatları uyguladı. Ben bu esnada bu görüşmelere şahit olan Yeminli Katip Ali Keskin'e böyle bir uygulama olamaz, soruşturmacı hiçbir etki altında kalmadan soruşturmayı yürütür diye tepki gösterdim. Yeminli Katip bana size evrak verecek başkana danışıyor dedi. Ve tüm bu yaşanalara aynı odada olduğumuzdan şahit oldu.

Şimdi Emine CAFER in yakın arkadaşı olan Polis Teftiş Kurulu Başkanının talimatı ile sadece söyleneni yapmak için görevlendirilmiş soruşturmacı Yılmaz Ali İLİKÇİOĞLU'nun siz bu ön soruşturmaya ne karar vereceğini zannediyorsunuz ben size söyleyeyim: SORUŞTURMAYA MAHAL YOKTUR.

Peki Kardeşim hakkında Emine CAFER'in uydurma sebeplerle açtırdığı soruşturmada yakın arkadaşı olan Polis Teftiş Kurulu Başkanının talimatı ile sadece söyleneni yapmak için görevlendirilmiş Yılmaz Ali İLİKÇİOĞLU'nun siz ne karar vereceğini zannediyorsunuz ben size onu da söyleyeyim: EN AĞIR CEZA VE AKABİNDE İL DIŞI TAYİN. Ne kadar ilginç İzmir Bölge Teftiş Kurulunda sanırım hiç polis başmüfettişi kalmamış ki her iki olaya da aynı soruşturmacı bakıyor ne kadar objektif olacak bir tarafta davalı bir tarafta davacı !..

Sayın Hocam İzmir Polis Teftiş Kurulu Başkanlığı ve İzmir Polis Moral Eğitim Merkezi Müdürlüğü nün tepesinde oturan bu müdürler işlerini güçlerini bırakmışlar benim kardeşime ceza verdirmek için elbirliği içerisinde hareket etmektedirler. Kardeşim bu tüm olaylar neticesinde önce 05.09.2011 de REFLÜ ve ÜLSER olmuştur, daha sonrada 15.09.2011 de Kalp Krizi geçirerek Anjiyo olmuş ve kroner arter rahatsızlığı teşhisiyle 60 gün heyet raporu almıştır. Her şeyden önce sağlık gelir benim kardeşim oraya atandığında sapasağlamdı şimdi ise bu olaylar yüzünden sağlığı bozulmuştur. Her iki rahatsızlıkta aşırı stres ve baskıya dayalı oluşan hastalıklardır.

19 yıllık polis memuru olan kardeşimin özlük dosyası incelenirse hiçbir cezası olmayan, takdir teşekkür ve taltiflerle dolu ve olumlu sicilden iki defa mümtaz terfi almış örnek bir memur olduğu görülecektir. Ben sizin bu ahbap çavuş ilişkisi içerisinde davranarak gerçekte hiçbir suçu olmayan kardeşime sadece kendisi tayin yaptırarak bu kuruma geldiği için ve 03.08.2011 tarihinde Emine Caferi kendi imzası ile Emniyet Genel Müdürlüğüne haksızlığa uğradığını bildiren dilekçe ile bildirdiği için kardeşimi soruşturmalara tabi tutan sağlığını bozan başta Emine Cafer ve ona çanak tutan Teftiş Kurulu Başkanı hakkında bize köşenizden ve kaleminizle destek vereceğinizi umut ediyorum. Aile avukatımız bu olaylarla ilgili TCK kapsamında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına da suç duyurusunda bulundu. Size ayrıca daha önce Hüseyin Alsancak a gönderdiğim bu olayları daha açık anlatan diğer yazımı da ekte gönderiyorum.

Bilgilerinize arz ederim.07.11.2011

Mağdurun abisi

MEHMET HAMDİ TÜTÜNCÜ?'

medyafaresi.com

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber